Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, "31 Mart seçimlerinde bu ülkenin kurucu partisi, 47 yıl sonra birinci parti olmuşsa ve yine bu ülkenin kurucu partisi önümüzdeki seçimlerde iktidara adaysa, iktidarı alacak.
Öz güvenli bir siyasetle, bu ülkedeki 83 milyonu kucaklayarak, Türkiye'yi de Türkiye İttifakı kazanacak" şeklinde konuştu. Mudanya Mütarekesi'nin 102'nci yılı etkinliklerine katılmak üzere Bursa'ya gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Öncelikle sözlerime bir özür ve bir eksikliği gidererek başlamak isterim. Kürsüye çıkarken çalan şarkı, partimizin toplantılarında çaldığında, çok hoşumuza giden bir şarkı. Burası bir kamusal alan, burası bir belediyenin etkinliği. Aksini görüyorsunuz, biliyorum. Devlet parti ayrımı kalmadı. Ülkenin cumhurbaşkanı, bir başka partinin genel başkanı ve maalesef bu iç içe geçmişlik, zaman zaman bize de bu hataları yaptırtıyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi, birazdan bahsedeceğimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten başlayarak İsmet Paşa'yla birlikte cumhuriyet kurmuş, devlet kurmuş, demokrasi kurmuş. Başka parti yokken bile devletle partinin işlerini ayırmayı ilke edinmiş ve en sonunda çok partili rejime geçip, ülkeyi demokrasiye teslim etmiş olan, bu anlayıştaki insanların partisi, kötü örnekler bir yana, partiyle devlet işini ve kamusal alanda, tüm siyasi partilerin davetli olduğu alanlarda, bu işlere çok dikkat edeceğiz. Ben bu kusuru, minicik bir nazar boncuğu olarak çok başarılı Mudanya Belediye Başkanımızın yakasına takıyorum. İnerken bir daha çalarsanız bu sefer ayıp olur başkanım mahcup edersiniz, başka bir müzik ayarlayın" dedi.
Mudanya Mütarekesi'nin cephede kazanılan başarının, masada büyük bir kazanıma dönüştürüldüğü 9 günlük çok önemli bir süreç olduğunu ifade eden Özel, "İsmet Paşa buraya Batı Cephesi Komutanı olarak gelmiştir. Ancak buradan Lozan'a, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedini kabul ettirecek, özgüveni yüksek bir müzakereci olarak buradan ayrılmıştır. İsmet Paşa'nın bu diplomatik zekasıyla Trakya'daki işgal kurşun atılmadan sona ermiş. Doğu Trakya ana vatana dahil edilmiştir. Sahada kazanılmış olan askeri zafer, Mudanya'daki diplomatik zaferden sonra, Lozan'a gidecek İsmet Paşa'ya büyük bir güç vermiştir" diye konuştu.
Atatürk ve İsmet İnönü'nün iktidarı değil, itibarı seçen demokrasi kahramanları olduğunu belirten Özgür Özel, "14 Mayıs 1950 günü seçimleri kaybedip, bundan 8 gün sonra eliyle kaleme aldığı mektupla, kendi el yazısıyla, oğlu Erdal'a yazdığı mektupta, 'bu seçim memlekette hayat tarzı kurmak için giriştiğimiz teşebbüste, ne kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat etmiştir. Memleket için, hepimiz için bu bir şeref olmuştur' diyor. Dediği şu; bundan önce memleketi yönetenler, sarayda oturuyorlar. Bütün yetkiler elinde. Yetkileri, vefatlarıyla birlikte evlatlarına geçiyor. Eğer ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk sarayı seçseydi, eğer ki 'hangi yönetimi benimsiyorsunuz Sayın Kemal? Amerikan tipi başkanlık mı?' O devirlerde Amerika'da başkanlık 70 yıldır var. 'İngiliz tipi bir monarşi mi, yoksa padişahlığa saraydan devam mı' diyenlere, 'biz 23 Nisan'da, 1920'de bir meclis kurduk. O meclisin verdiği görevleri yapıyoruz. Ne görev verirse meclisimiz ve milletimiz o görevi yaparız' deyip elinin tersiyle otoriter bir lider olmayı, tek adam olmayı, padişah olmayı, kral olmayı ya da çok yetkili bir başkan olmayı itip, cumhurun seçtiği, Millet Meclisi'nin verdiği yetkiyle cumhurbaşkanı olmayı tercih etmiştir. Onun ölümünden sonra yerine geçen en yakın arkadaşı, en büyük mücadele arkadaşı ve silah arkadaşı İsmet Paşa da ülkeyi yönetmiş, yönetirken çok partili rejim ihtiyacının demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu görmüş, 1946'da çok partili yarışa geçilmiş, 1950'de Milli Mücadele kahramanı İsmet Paşa, girdiği genel seçimlerde partisi ikinci olmuş, seçimleri kaybetmiştir. Dünya, bütün dünya o konjonktür, ondan sonra daha neler yaşanacak, ne tek adamlar gelecek, ne faşizmler kurulacak, ne o faşist tek adamlar, ülkelerine, Avrupa'ya, dünyaya ne felaketler yaşatacaklar. Ama İsmet Paşa öyle bir bilinçle geliyor ki 1918'den Mondros'tan, 1920'den Ankara'da meclisin kurulmasından, 1922'den savaşlardan, mücadelelerden, meydan mücadelelerinden, 1923'te cumhuriyet ilanından geldiği için, İsmet Paşa çağında yaşayanlar gibi, ne Gazi Mustafa Kemal'in tek adamlığa yeltenmediğini görmüş, ondan aynı rüyayı görmüş, aynı hayali kurmuş, günü gelince de 'yönetimi teslim etmem' dememiş, aksine 'bu benim en büyük yenilgim ama demokrasimizin en büyük zaferidir' deyip Demokrat Parti'ye yaveriyle haber yollamış, 'Paşa devir teslime hazırdır' deyip, oğlu Erdal'a 1 hafta sonra bu kalemle, bu yazıları yazmıştır. Söylemek istediği, memlekette kurmak istediğimiz yeni hayat tarzı dediği, bunun kendisidir" dedi.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konuma rağmen ayakta kalabilmesini Atatürk ve İsmet Paşa'ya borçlu olduğunu söyleyen Özgür Özel, "Artık millet kendini yöneteceklerini kendi seçiyor. İktidarlar değişebiliyor. Milletin yetki verdikleri, oy verdikleri yönetime gelip, oy vermedikleri gidebiliyor. İktidarlar kalıcı değil, kalıcı olan milletin iradesi. İşte biz cumhuriyeti de demokrasiyi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, İsmet Paşa'ya borçluyuz. Ve bugün Türkiye'de birileri arasında mezhep savaşları çıkmıyorsa, Türkiye'de taraflar arasında etnik savaşlar çıkmıyorsa, birileri birinin kalbini söküp, o vahşi IŞİD'çilerin o coğrafyaya yaşattıkları bu ülkede yaşanmıyorsa, bu ülkede her şeye rağmen bir belediye başkanı çıkıp Barış Festivali düzenliyor, Barış Ödülü dağıtıyor, 'Yurtta barış, cihanda barış' diyorsa, bu ülkenin iktidarı da ana muhalefet partisi de bütün çelişkilerine rağmen 'Filistin'de barış olsun' diye bütün dünyaya seslenebiliyorlarsa, bu ülkenin kurucu partisi, Ukrayna savaşına da, Filistin'deki savaşa, mezalime, soykırıma da aynı şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten miras, 'yurtta barış, cihanda barış' yaklaşımıyla yaklaşabiliyorsa ve 31 Mart seçimlerinde bu ülkenin kurucu partisi, 47 yıl sonra birinci parti olmuşsa ve yine bu ülkenin kurucu partisi önümüzdeki seçimlerde iktidara adaysa, iktidarı alacak ve bu ülkeyi bir kez daha demokrasiyle, bu sefer ayrımsız, katıksız, bütün yıpratılmışlıklarına rağmen, kuvvetler ayrılığının tam olarak sağlandığı, parlamentonun yeniden güçlendiği, milletin birini seçip gerisine karışmadığı değil, milletin seçtiği parlamentonun her türlü denetim imkanına sahip olduğu, kendi içinden başbakan çıkardığı, kendi içinden hükümet çıkardığı, adet olsun diye masasında, kürsüsünde bir yemin edilip, sonra hiçbir sorumluluğu olmayan, bir kalemin ucundan çıkan bakanların değil, parlamentodan çıkan bakanların parlamento eliyle denetlendiği, hesap sorulduğu, gensoru verildiği, güven oylamasında güvensizlik oyu alan bakanın gittiği, bakanların istifalarının birinin uygun görmesiyle değil, bakanların göreve gelişinin de gidişinin de Millet Meclisi'nce karara bağlandığı gerçek demokratik bir Türkiye'yi yeniden kurmak istiyoruz. Bütün ümidimiz, bütün yaklaşımımız buna dairdir" diye konuştu.
Konuşmaların ardından yapılan gösteriler, katılanlar tarafından büyük alkış aldı. Özel, daha sonra müzeyi gezdi. Programa, Sosyal Demokrat Halk Partisi Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın, İsmet İnönü'nün kızı Özden İnönü Toker, torunu Gülsün Bilgehan, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Osmangazi Belediye Belediye Başkanı Erkan Aydın ve CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş da katıldı.