Yetersiz Su Tüketimi Erken Yaşlanma Ve Kalp Sorunlarına Yol Açabilir!

Sağlık açısından suyun önemi bilinmektedir. Ancak, yeni bir araştırma, suyun yaşlanma üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor. eBioMedicine dergisinde yayımlanan bu çalışma, yeterli su içmenin yaşlanma sürecini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.

Haber Giriş Tarihi: 20.07.2024 17:54
Haber Güncellenme Tarihi: 20.07.2024 17:54
https://www.yenimarmaragazetesi.com/

 25 Yıllık Bir Araştırma

Araştırma kapsamında, 11.255 orta yaşlı yetişkin 25 yıl boyunca izlenmiş. Bu süreçte, su tüketimlerinin etkisini ölçmek için kandaki sodyum düzeyleri kullanılmış. Normal kabul edilen aralığın üst sınırında sodyum düzeyine sahip olan bireylerde kronik hastalıkların daha sık geliştiği ve daha hızlı yaşlandıkları belirlenmiş. Ayrıca, yüksek sodyum düzeyi olanların daha genç yaşta hayatlarını kaybettikleri tespit edilmiştir.

 Kan Sodyum Düzeyinin Önemi

Normal kabul edilen kan sodyum düzeyi aralığı 135-146 (mEq/L) olarak belirlenmiştir. Araştırmada, sodyum düzeyi 142'nin üzerinde olan bireylerin, sodyum düzeyi 137-142 arasında olanlara göre biyolojik olarak -15 daha yaşlı oldukları ortaya çıkmıştır. Sodyum düzeyi 144'ün üzerinde olanlar ise biyolojik olarak %50 daha yaşlı bulunmuşlardır. Sodyum düzeyi 144,4-146 arasında olanların erken ölüm riskleri, 137-142 arasında olanlara göre %21 daha yüksek hesaplanmıştır.

 

 Yetersiz Su Tüketiminin Riskleri

Araştırmacılardan Dr. Natalia Dmitrieva, “Kan sodyum düzeyini yükselten en yaygın faktör yeterli su içmemektir. Bu araştırma sonuçları, yeterli su içmenin yaşlanma sürecini yavaşlattığını ve kronik hastalıkların ortaya çıkışını geciktirdiğini gösteriyor.” şeklinde açıklama yapmıştır.

Bu araştırma sonuçlarına göre, yeterli su içmemekten kaynaklı hızlı yaşlanan bireylerin kalp yetmezliği, perifer arter hastalığı, atriyel fibrilasyon gibi kalp hastalıkları, inme, diyabet ve kronik akciğer hastalığı riskleri %65 daha yüksek.

 Klinik Uygulamalara Etkisi

Araştırmacılar, bu çalışmanın doğrudan neden-sonuç ilişkisi kurmadığını, bunun için randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar. Ancak yine de, bu bulguların klinik

uygulamalarda dikkate alınması gerektiğini ve kişilerin sağlıklı davranışlara yönlendirilmesinin önemli olduğunu vurguluyorlar.