Hava Durumu

#Alerji

Yeni Marmara Gazetesi - Alerji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Alerji haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Polen Alerjisine Dikkat! Haber

Polen Alerjisine Dikkat!

Havaların ısınmaya başladığı bu günlerde polen alerjisine dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Bu mevsimde özellikle mevsimsel alerji dediğimiz polen alerjilerinde belirgin bir artış görüyoruz" dedi.   Hastaların daha çok hapşırma burun, geniz akıntısı, gözlerde sulanma, kaşıntı kızarıklık gibi şikâyetlerle geldiği belirten Özlü, polen alerjisi olanların çok çiçekli, yeşillik alanlarda bulunmamaları tavsiyesinde bulundu.  "Mevcut tedavilerle alerjiyi kontrol altına alabiliyoruz"  Mevcut tedavilerle hastalığın kontrol altına alındığını kaydeden Özlü, "Havalar ısınıyor, havaların ısınmasıyla beraber ağaçlar yeşermeye, çiçeklenmeye başladı. Bu dönemde aslında hepimizin içi ısınıyor yaşam sevincimiz artıyor. Ama diğer taraftan alerjisi olan hastalarımız, alerji mevsimi geliyor diye kara kara düşünmeye başlıyor. Bu mevsimde özellikle mevsimsel alerji dediğimiz polen alerjilerinde belirgin bir semptomlarda artış görüyoruz. Bu hastalar daha çok hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma, kaşıntı kızarıklık gibi şikâyetlerle ya da astımı varsa nefes darlığı, öksürük hırıltılı solunum balgam çıkarma gibi şikâyetlerle gelebiliyorlar. Gerek gündüz gerek gece şikâyetlerde artış oluyor. Alerji mevsiminde bu hastalarımız önceden yaşamışlarsa ve kendilerinde alerjik nezle ya da alerjik astım tanısı konmuşsa bu mevsim öncesinde mutlaka hastalıklarını kontrol altına almaları lazım. İlaçlarını düzenli kullanmaları lazım. Eğer şikâyetleri varsa, mevcut almakta olduğu tedaviler yetersiz geliyorsa bu dönem için o tedavilerini yeniden güncellenmesi tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Elimizdeki mevcut tedavilerle alerjiyi kontrol altına alabiliyoruz. Dolayısıyla bu mevsimi, alerjisi olmayan insanlar gibi rahatlıkla huzurla mutlulukla geçirebilirler yeter ki dikkatli olsunlar tavsiyelere uysunlar. Özellikle polenlerin uçuştuğu lodos ve rüzgârlı havalarda sabah vakitlerinde, polen alerjisi olan hastalarımızın açık havada olmamalarını tavsiye ediyoruz. Çok çiçeklik, yeşillik alanlarda bulunmamalarını tavsiye ediyoruz" dedi.  Yeşil alanlarda gezinmenin alerjiyi tetiklediğini kaydeden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Yeşil alanlarda, bağ bahçe, kırsal çiçek olan ya da park ve bahçe gibi yerlerde vakit geçirildiğinde olabiliyor. Daha çok tozlaşan ağaçlar ve çiçeklere bağlı ortaya çıkan bir alerji bu. Bazen mevsimsel değişikliklere bağlı olarak havadaki nem ya da sıcaklığın değişimine bağlı olarak funguslar ev tozu akarlarının yoğunluğu da değişebiliyor. Onlara bağlı da çıkabiliyor" diye konuştu. 

Prof. Dr. Nurhan Köksal: "Alerjik rinit, solunum güçlüğüne neden olabilir" Haber

Prof. Dr. Nurhan Köksal: "Alerjik rinit, solunum güçlüğüne neden olabilir"

Bahar aylarında alerjik hastalıklara dikkat edilmesinin altını çizen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, "Mevsimsel alerjik rinit ve astım, genellikle bahar ve yaz aylarında polen gibi çevresel alerjenlere karşı bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesiyle ortaya çıkan solunum yolu hastalıklarıdır. Alerjik rinit burun mukozasının inflamasyonu ile karakterize edilirken, astım bronşların daralmasıyla solunum güçlüğüne neden olur. Bu iki durum sık sık birlikte görülebilir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve bozar" dedi.  Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Nurhan Köksal, mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) hakkında açıklamalarda bulundu. Saman nezlesine polenlerin neden olabileceğine değinen Prof. Dr. Köksal, "Mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) ve astım, genellikle bahar ve yaz aylarında polen gibi çevresel alerjenlere karşı bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesiyle ortaya çıkan solunum yolu hastalıklarıdır. Alerjik rinit burun mukozasının inflamasyonu ile karakterize edilirken, astım bronşların daralmasıyla solunum güçlüğüne neden olur. Bu iki durum sık sık birlikte görülebilir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve bozar" diye konuştu.  "Bağışıklık sistemi poleni zararlı tehdit gibi algılıyor"  Temel nedenin, bağışıklık sisteminin polen gibi çevresel alerjenleri zararlı bir tehdit olarak algılaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Köksal, "Polen bitki kaynaklı havada dolaşan ve protein tabiatında olan bileşiklerdir. Bu bileşiklere (alerjenlere) maruz kalındığında, bağışıklık sistemi histamin ve lökotrien gibi kimyasal maddeler salgılayarak inflamatuar bir yanıt oluşturur. Polen alerjisi genellikle ilkbahar ve yaz aylarında ağaç, çayır ve yabani ot polenlerinin havada yoğun olduğu dönemlerde şiddetlenir. Ayrıca genetik yatkınlık, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynar. Burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma ve kaşıntı yer alır. Astım belirtileri ise nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi ve öksürük şeklinde ortaya çıkar. Tanı koymak için hastanın öyküsü, fizik muayene ve alerji testleri (deri prick testi veya kan testi ile spesifik IgE ölçümü) yapılır. Astım tanısı için ise solunum fonksiyon testleri (spirometri) ve bronş provokasyon testleri kullanılabilir" şeklinde konuştu.  "Tedavide alerjenlerden kaçınılmalıdır"  Mevsimsel alerjik rinit ve astımın tedavisinde alerjenlerden kaçınmanın temel prensip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, "Polen seviyelerinin yüksek olduğu dönemlerde dışarı çıkmamak, pencere ve kapıları kapalı tutmak, hava filtreleri kullanmak faydalıdır. İlaç tedavisinde antihistaminikler, kortikosteroid burun spreyleri ve lökotrien reseptör antagonistleri gibi ilaçlar kullanılır. Astım kontrolü için ise inhale kortikosteroidler, bronkodilatörler ve alerjen immünoterapisi (aşı tedavisi) önerilebilir. Şiddetli vakalarda biyolojik ajanlar gibi ileri tedavi seçenekleri de mevcuttur. Bu hastalıkların yönetimi için düzenli doktor kontrolü ve bireysel tedavi planı büyük önem taşır" ifadelerini kullandı. 

Alerji Testleri, Alerjik Rahatsızlıkların Tanısında Hayati Bir Rol Oynuyor Haber

Alerji Testleri, Alerjik Rahatsızlıkların Tanısında Hayati Bir Rol Oynuyor

Çocuklarda alerjik hastalıklar, ebeveynlerin sıkça karşılaştığı sağlık sorunları arasında yer alıyor. Alerji testleri, alerjik hastalıkların tanısında önemli bir araç ancak bu testlerin ne zaman yapılması gerektiği konusunda dikkatli olunmak gerekiyor.   İstinye Üniversitesi öğretim üyesi ve Liv Hospital çocuk alerji ve immünoloji hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde, anne babaların alerji testine başvurmayı düşünmeleri gereken durumları şöyle sıraladı:  "1. Kronik Semptomlar:  Çocuğunuzda uzun süredir devam eden burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, öksürük veya gözlerde kaşıntı gibi semptomlar varsa, bu durum alerjik rinitin bir belirtisi olabilir.  Kronik öksürük, özellikle gece artıyorsa, astım veya alerjik bronşit belirtisi olabilir.  2. Gıda Reaksiyonları:  Çocuğunuz belirli gıdaları tükettikten sonra ciltte kızarıklık, kaşıntı, kusma, ishal veya nefes darlığı gibi belirtiler gösteriyorsa, gıda alerjisi ihtimali değerlendirilmelidir.  3. Cilt Problemleri:  Egzama (atopik dermatit) gibi ciltte sürekli kaşıntı ve döküntüler alerji ile ilişkili olabilir.  Kurdeşen (ürtiker) atakları veya anjiyoödem gibi ani cilt reaksiyonları, alerjik bir durumu işaret edebilir.  4. İlaç Reaksiyonları:  Bir ilacın alınmasından sonra döküntü, şişlik, nefes darlığı gibi reaksiyonlar geliştiyse, alerji testi gereklidir.  5. Böcek Sokmaları:  Böcek sokmalarından sonra ciltte aşırı şişlik, kızarıklık veya sistemik reaksiyonlar (örneğin nefes darlığı) varsa, böcek alerjisi açısından değerlendirme yapılmalıdır.  6. Ailede Alerji Öyküsü:  Ailede güçlü bir alerji veya astım öyküsü varsa, çocuğunuzun da alerjik hastalık geliştirme riski daha yüksek olabilir. Bu durumda, erken tanı ve önlem için testler yapılabilir".  Alerji testlerinin, genellikle bir uzman doktorun tavsiyesiyle yapıldığını belirten İğde, "Çocuğunuzda yukarıdaki belirtiler varsa, bir çocuk alerji ve immünoloji uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, çocuğunuzun hikayesini ve semptomlarını değerlendirerek doğru testin yapılmasını sağlayacaktır. Alerji testleri yalnızca doğru zamanda ve doğru şekilde uygulandığında faydalıdır. Gereksiz testler veya yanlış sonuçlar, gereksiz endişelere yol açabilir. Çocuğunuzun sağlığı için alerji uzmanının yönlendirmesine öncelik verin" dedi.  Prick Test ve Spesifik IgE testinin yaş aralıkları  Alerji testlerinin, bireylerde alerjik rahatsızlıkların tanısında hayati bir rol oynadığını kaydeden İğde, "Alerjik reaksiyonların semptomları, yaşı ve tüm klinik özellikleri göz önünde bulundurularak, uygun testlerin hangi yaş grubunda kullanılacağına karar verilmesi kritik önem taşır. En sık uygulanan iki test, deri prick testi (cilt testi) ve spesifik IgE kan testidir. Genel tanım Prick testi, bireylerin belirli alerjenlere karşı hassasiyetini belirlemek için kullanılan bir cilt testidir. Genellikle polen, ev tozu akarı, hayvan tüyleri, besin alerjenleri ve mantar sporları gibi yaygın alerjenlere yönelik yapılır. Yaş sınırları Prick testi, genellikle 2 yaş ve üzeri bireylerde uygulanabilir. Bu yaş sınırının nedeni, daha küçük çocuklarda (0-2 yaş) cilt reaktivitesinin düşük olması ve testin yalancı negatif sonuç verebilme ihtimalidir. Ancak, semptomları çok belirgin olan çocuklarda, uzman klinik bir değerlendirme ile daha erken yaşlarda da uygulanabilir. Prick testi, hızlı ve genellikle iyi tolere edilen ve kliniği göstermede daha hassas bir testtir. Ancak, belirli yaş gruplarında (özellikle bebeklerde) cilt hassasiyetindeki farklılıklar sonuçları etkileyebilir, bu yüzden testin alerji uzmanın kendisi tarafından yapılması daha güvenilirdir.  Genel tanım spesifik IgE testi, bireylerin kan dolaşımındaki alerjen spesifik immünoglobulin E (IgE) seviyelerini belirlemek için kullanılır. Bu test, alerji tanısında daha az invaziv bir yaklaşım sunar. Ancak kanda potifiliğin sağlıklı kişilerde de olabileceği unutulmamalıdır, belli şartlarda istenenebilir ve anlamlıdır. Yaş sınırları spesifik IgE testi, yaş sınırı olmaksızın her yaş grubu için uygundur. Yenidoğanlar dâhil tüm bireylerde kullanılabilir. Ancak, 6 ay altındaki bebeklerde toplam IgE seviyesi genellikle düşük olduğundan, bu test yalancı negatif sonuç verebilir. Bu nedenle klinik teşhislerle birlikte değerlendirilmelidir. Kan testi, antihistaminik ilaçların kullanımının sonuçları etkilemediği bir yöntemdir ve cilt testi uygulanamayan bireylerde tercih edilir. Ancak sonuçların klinik semptomlarla doğrulanması gerekir; çünkü tek başına IgE seviyeleri bir tanı koydurmaz. 0-2 Yaş: Spesifik IgE testi tercih edilir. Prick testi, gerekli durumlarda uzman gözetiminde yapılabilir. 2-5 Yaş: Her iki test de uygulanabilir. Prick testi genellikle daha fazla tercih edilir. 5+ Yaş: Klinik semptomlara göre her iki test de etkili bir şekilde kullanılabilir" dedi. 

Alerjisi Olanlar Dikkat! Haber

Alerjisi Olanlar Dikkat!

Sonbahar ayları ile birlikte alerjik hastalıklarda artış görüldüğünü belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, İlkbahar ve yaz aylarının bitmesine rağmen, özellikle geçmeyen öksürük, geniz akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi şikayetlerin devam ettiği hatta şiddetlendiğinin görülebileceğini söyledi.   Sonbaharda alerji sebebi olarak, sonbahar aylarında artış gösteren küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artması gösterilebileceğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, sonbahar mevsiminin güzellikleri yanında bazı kişiler için sorun olabilecek sürprizleri de beraberinde getirdiğini ifade etti. İlkbahar ve yaz mevsimlerinden sonra büyük bir umutla beklenilen sonbahar aylarında da alerjik hastalığı olanları ilgilendiren bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Dr. Gülay Kaplan, “Havaların serinlemesiyle beraber rüzgâr ve rutubet bu dönemde yaşanan iklim değişikliğinin önemli özelliklerindendir. Polenler, rüzgârlar ile çok uzak bölgelerden taşınabilir. Yaz sonu ve sonbaharda bazı yabani ot polenleri atmosferde yoğundur. Yağmurlarla toprağa düşen polenler kuru yapraklar altında uzun süre kalabilirler. Yürüyüşler ve rüzgârlar ile bu polenler havaya karışıp solunum yolu ile alındığında bazı hastalıklara sebep olabilir” dedi.  Rutubetin küf mantarlarının üremesi için de uygun ortam sağlamakta olduğuna dikkat çeken Kaplan, "Yine doğada toprakta, çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporlarına bahçe işleri ile uğraşırken, bu alanlarda yürüyüş yaparken maruz kalabilirsiniz. Bu mantar sporları yine rüzgâr ile uzak bölgelere taşınabilir. Rutubetin artması sadece doğada değil, aynı zamanda iç ortamlarda, yaşam alanlarımızda da akar (mite) ve küf oluşumu için de uygun şartlar oluşturmaktadır. Evimizde, okullarda ya da işyerlerimizde akar ve küf oluşumuna bağlı olarak yaz aylarından sonra bu alerjenlere bağlı olarak sorunlarımız ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bunların sonucunda duyarlı kişiler alerjik rinit ve astım hastalıklarında alevlenme yaşayabilirler" şeklinde konuştu.  Polen ya da küf mantarlarına karşı alerjisi olan hastaların dış ortamda yapacakları aktiviteler konusunda iyi planlama yapması gerektiğini belirten Kaplan, "Özellikle sabah saatlerinde, rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmaması, sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmeleri alerjenlerden korunma için önemlidir. Yaşanılan ortamlarda polen ya da mantar sporlarının içeri girmesini önlemek için pencerelerin kapalı olması ve eve gelindiğinde giysilerin değiştirilerek duş alınması üzerimize yapışan alerjenlerden temizlenmek amacıyla yapılması iyi olabilir. Özellikle ormanlık alanlarda bitkisel artıklarda mantar sporları bulunduğundan buralardaki aktivitelerden kaçınılması gerekir. İç ortam alerjenlerinden olan akarlar (mite) ve mantar sporları (küf), sonbahar aylarında rutubetin artması ile tekrar sorun olmaya başlayacaktır" diye konuştu.  Ev ortamının akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlenerek, banyo ve mutfak gibi alanlarda daha sık görülen küf mantarları özenle yok edilmesi gerektiğini belirten Kaplan, "Bu önlemlerin etkili olması için rutubetin azaltılması da son derece önemlidir. Havalandırma sistemlerinin de bu açıdan büyük risk oluşturduğu unutulmamalı ve bu cihazların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır. Bahar alerjisine bağlı yakınmalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Birçok kişide burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı, arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma, gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olabilir" dedi. 

Tarlada Çalışırken Böcek Soktu Ölümden Döndü Haber

Tarlada Çalışırken Böcek Soktu Ölümden Döndü

Manisa'nın Kula ilçesinde tarlada çalışırken bilmediği bir böcek tarafından ısırılması sonucu kalbi duran Pervil Güleç, Kula Devlet Hastanesi'nde gerçekleşirilen hızlı müdahaleyle hayata yeniden tutundu. 37 günlük tedavisinin ardından sağlığına kavuşan Güleç, Kula Devlet Hastanesi Acil Tıp Uzmanı Uzm. Dr. Şeyma Akkuş ve ekip arkadaşlarını ziyaret ederek, yaşama tutunmasını sağlayan sağlık personellerine teşekkür etti.   Manisa'nın Kula ilçesine bağlı kırsal Şehitlioğlu Mahallesi'nde ikamet eden 58 yaşındaki Pervil Güleç, 21 Mayıs günü öğle saatlerinde tarlasında çalıştığı esnada henüz tespit edilemeyen bir böceğin kendisini sokması sonucu rahatsızlandı. Kısa süre içerisinde fenalaşan Güleç, yakınlarının ihbarı üzerine ikametine gelen 112 acil servis ekiplerince Kula Devlet Hastanesine getirildi. Hastanenin acil servis kısmında ilk müdahaleleri yapılan Güleç, kısa süre içerisinde ritim bozukluğuna yakalanıp kalbi durmasının ardından Acil Tıp Uzmanı Uzm. Dr. Şeyma Akkuş tarafından 5 kez şok tedavisi uygulanarak yaşama geri döndürüldü. 58 yaşındaki hasta, kalp ritminin normal seviyeye getirilmesi ve bilincinin yerine gelmesinin ardından Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine sevk edildi. 21 Mayıs tarihinden bu yana tedavi süreci devam eden Pervil Güleç, sürecin tamamlanmasının ardından Kula Devlet Hastanesi Acil Tıp Uzmanı Uzm. Dr. Şeyma Akkuş ve ekip arkadaşlarını ziyaret etti. Kendisini yeniden hayata bağlayan müdahaleler ile yaşamasını sağlayan Dr. Akkuş'a, ekip arkadaşlarına ve hastane yönetimine teşekkür eden Pervil Güleç, hastalıklarla erken teşhis ve müdahalenin önemine vurgu yaptı.  Anafilaksiye bağlı ölümlerin ilk saatlerde görüldüğünü ve hastalara doğru ve etkin müdahalenin öneminden bahseden Uzm. Dr. Şeyma Akkuş, acil servis geldiğinde bilinci kapalı olan ve tansiyonu oldukça düşük olan 58 yaşındaki hastasını 5 kez defibrilasyon adı verilen şok tedavisini uygulayarak yaşama döndürdüklerini dile getirdi. Anafilaksi gibi alerjik hastalıklara erken teşhis ve müdahalenin önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Şeyma Akkuş, “Anafilaksi dediğimiz hastalık ciltte kızarıklık, kaşıntı, ürtiker, cilt ve mukozadaki şişlikler, nefes darlığı, dilde ve boğazda şişme, boğulma hissi, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, bulantı, kusma, ishal, sersemlik, baygınlık, bilinç değişikliği, ritim bozuklukları gibi bozukluklar ile görülebilir. Pervil Güleç isimli hastamız acil servise geldiğinde bilinci kapalı ve tansiyonu da oldukça düşük bir seviyedeydi. Müdahalelere başlandı ancak dakikalar içinde ritim bozukluğu gelişti ve kalbi durdu. Hastamıza gerekli tüm tedaviler hızlı ve doğru biçimde yaptık, 5 kez defibrilasyon denilen şok tedavisini uyguladık. Yapılan müdahaleler sonucunda normal kalp atımı sağlanan hastamızı Kula Devlet Hastanesi'nden daha ileri bir merkez olan Merkez Efendi Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine sevk ettik” dedi.  “Alerji ve anafilaksiden korunmanın temeli alerjene maruz kalmamaktır”  Anafilaksinin duyarlı kişilerde antijenle karşılaştıktan sonra oluşan, hızlı seyreden ve ölümcül olabilen aşırı duyarlılık reaksiyonu olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Akkuş, anafilaksi gelişmesini maruziyet olmaksızın tahmin etmenin zor ancak ailede alerji öyküsünün varlığı, atopi, astım gibi durumlarda gelişme riskinin daha fazla olduğunu söyledi. Anafilaksinin her türlü kimyasal madde, besinler, ilaçlar ve böcek sokmaları sonrasında gözlenebildiğini ifade eden Uzm. Dr. Akkuş, “Alerji ve anafilaksiden korunmanın temeli alerjene maruz kalmamaktır. Hava sıcaklıklarının arttığı bahar ve yaz aylarında çiçek polenlerine ve haşerata bağlı alerji daha sık görülmektedir. Haşerat kovucuları kullanmak fayda sağlayabilir. Kırsal alanda deriye doğrudan teması önleyecek kıyafet seçilmelidir. Evlere, kullanılan eşyaların arasına girmiş olabilecek böceklere karşı dikkatli olunmalıdır. Daha önceden bilinen duyarlılığı olan hastalar anafilaksiye karşı gerekli ilaçları yanında taşımalıdırlar” şeklinde konuştu. 

Egzama Hastalığı Olanlara Müjde! Haber

Egzama Hastalığı Olanlara Müjde!

Dermatoloji (Cildiye) Uzmanı Prof. Dr. Müge Güler Özden, Amerika'da sağlık otoriteleri tarafından ‘çığır açan tedaviler' olarak onay alan yeni tedavi imkanlarının 'şiddetli alerjik egzaması' olan hastalar için çok başarılı sonuçlar verdiğini ve uygun hastalara Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde (OMÜ) uygulandığını açıkladı.  6. Karadeniz Dermatolojide Yenilikler Sempozyumu, Samsun'da gerçekleştirildi. OMÜ Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müge Güler Özden'in kongre başkanlığını yaptığı sempozyumun 2. gününde sedef hastalığının yanı sıra alerjik egzamanın da tedavisinin Türkiye'de Samsun OMÜ'de yapılabildiğine dikkat çekildi. Prof. Dr. Özden, 100'ün üzerinde hekimin katıldığı sempozyumda her hekimin kendi uzmanlık alanında sunum yaptığını belirtti.   “Şiddetli alerjik egzamada çığır açan tedaviler artık üniversitemizde yapılabiliyor”  Yeni tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Müge Güler Özden, “Karadeniz Dermatolojide Yenilikler Sempozyumu'nun bu yıl 6'cısını gerçekleştiriyoruz. Dermatoloji ve kozmetoloji bilimindeki yenilikleri tartıştığımız sempozyumumuza ülkemizden 100'ün üzerinde hekim katılımcı ve 50'nin üzerinde konuşmacı Samsun'da buluştu. Bu yıl geçen yıllarda olduğu gibi sedef hastalığının tedavisindeki yeniliklerin yanı sıra alerjik egzama olarak bilinen ‘atopik dermatit' hastalığının tedavisinde çok büyük yenilikler paylaşılıyor. Amerika sağlık otoriteleri tarafından çığır açan tedaviler vurgusuyla onay alan bu yeni tedavi imkanı artık ülkemizde de var. Alerjik egzaması şiddetli olan hastalara OMÜ Hastanemize başvurmalarını ve bu tedaviler hakkında bilgi almalarını önerebilirim. Sempozyumda ayrıca kozmetik dermatoloji alanında da yenilikler, yeni yaklaşımlar ve yeni uygulama teknikleri tartışılmaya devam ediyor” dedi.  Sempozyumun 2. gününde uzman hekimler tarafından tırnak biyopsi teknikleri, flep teknikleri, hidradenitis suppurativa tedavisi, psoriasis (sedef) ve çocuk psoriasis tedavisi, androgenetik alopesi tedavisi,lazerlerin kullanım alanları, botulinum toksinin kozmetik dışı endikasyonlarda kullanımı, biyostimulan dolgular, ürtiker hastasına yaklaşım, alerji testlerinin yeri, HPV aşılarında güncel gelişmeler,tırnak hastalıklarında alternatif tedaviler,akne-demodex-rosaceada tedavi kozmetik bakım önerileri, dudak dolgusu uygulama teknikleri, ameliyatsız yağ yakma teknikleri gibi birçok konuda da sunumlar gerçekleştirildi. 

Göz Sağlığı Uzmanı Ünal: ''Makyaj Malzemeleri Kişiye Özel Olmalı'' Haber

Göz Sağlığı Uzmanı Ünal: ''Makyaj Malzemeleri Kişiye Özel Olmalı''

Yanlış ve bilinçsiz kozmetik ürün kullanmak ve makyajda hijyene dikkat etmemek, göz sağlığı açısından büyük risk oluşturduğunu belirten Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, "Makyaj malzemeleri kişiye özel olmalıdır. Makyaj ürünleri açıldıktan sonra genellikle 3-4 ay içinde tüketilmelidir. Aksi halde bakteriler oluşabilir. Göz makyajı yapılırken, eyeliner ve göz kalemi gibi ürünler gözün iç kısmına sürülmemelidir" dedi.   Kozmetik ürün kullanımında pek çok hata yapıldığını ve bunlardan birinin de makyaj malzemelerinin başkalarıyla paylaşılması olduğunu söyleyen Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin İpçioğlu, "Göz enfeksiyonu geçirmekte olan bir kişiye makyaj malzemenizi verirseniz, gözünüz enfeksiyon kapabilir. Mağazalarda veya ortak kullanım alanlarında bulunan deneme ürünleri de göz sağlığınızı tehdit edebilir" dedi.  Her kozmetik ürünü gibi makyaj malzemelerinin de belirli bir kullanım süresi olduğuna dikkat çeken Op. Dr. İpçioğlu, "Makyaj malzemeleri açıldıktan sonra belli bir süre içinde kullanılmalıdır. Bu süre genel olarak 3 ya da 4 ay olarak kabul edilmekle birlikte, makyaj malzemesinin özelliğine göre süre değişebilir. Kullanım süresi dolan malzeme bitmese bile atılmalıdır. Çünkü süresinden daha fazla kullanılan makyaj malzemelerinin hemen hemen hepsinde bakteri ürediği kanıtlanmıştır" diye konuştu.  Makyaj malzemelerinde bulunan etkin ve koruyucu maddelerin alerjik bünyesi olan kişilerde göz alerjisine neden olabileceğini vurgulayan Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, şu bilgileri verdi:  "Alerjik bir bünyeniz varsa ve birden çok kozmetik ürünü aldıysanız, bunları sırayla denemeli ve alerji yapmadığına emin olduğunuz ürünleri kullanmaya devam etmelisiniz. Kirpik diplerinde göz sınırlarını belirgin hale getirmek için eyeliner veya göz kalemi kullanırken, kirpiklerin göze yakın olan iç kısmına değil, dışına sürmeye dikkat etmelisiniz. Çünkü kirpiklerin göze yakın olan iç kenarlarında gözyaşına katkıda bulunan Meibomean yağ bezleri bulunur. Bu bezler, makyaj yapılırken tıkanırsa gözyaşı kalitesizleşir ve gözde batma, yanma, kızarma gibi rahatsızlıklara sebep olabilir. Hatta göz kapağında arpacık gibi enfeksiyonlar gelişebilir. Rimel, kalem, far gibi göz makyajı ürünlerini uygularken, uygulama yönü gözden dışarıya (uzağa) doğru olmalıdır. Böylece ürünleri sürmek için kullandığınız fırça, kalem gibi araçların saydam tabakaya (kornea) batma ihtimali azalır. Makyaj yaparken bir ürün gözünüze batarsa önce bol suyla yıkamalı, gözde rahatsızlık devam ederse göz hekimine danışılmalıdır."   

Dr. Börta Alerjik Rahatsızlıklarla İlgili Tavsiyelerde Bulundu Haber

Dr. Börta Alerjik Rahatsızlıklarla İlgili Tavsiyelerde Bulundu

Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Tayfun Börta, alerjik hastalıklara dikkat çekerek, sık sık hapşırma, gözde sulanma ve kaşıntı, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı olan hastaların tedavisinin ilk adımı alerjenlerden uzak durulması ve alerjenin ortadan kaldırılması olduğunu söyledi.   Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp ve Dahiliye Uzmanı Dr. Tayfun Börta, bahar alerjilerinde dikkat edilmesi gerekenleri sıralayarak, alerji testlerinin negatif çıkmasının alerji olmadığını göstermeyeceğini vurguladı.  Alerjik maddenin hangi tip olduğu mutlaka bulunması gerektiğini hatırlatan Börta, "Alerjik rinit kendini sık hapşırma, burun akıntısı, kaşıntı ve burun tıkanıklığı şikayetleriyle gösterir. Hastalığın tanısında hasta öyküsü ve muayene büyük önem taşır. Tekrarlayan şikayetler olması, muayenede de alerjik riniti destekleyen izlerin bulunması tanıyı güçlendirir. Tanıyı desteklemek için belli testler yapılabilir. Bunlar cilt ve kan testleridir. Çevremizde çok sayıda alerjen bulunduğundan yapılan testler, bu maddelerin en sık karşılaşılanlarının bulunmasını sağlar. Dolayısıyla testlerin negatif çıkması alerji olmadığını göstermez. Ancak mümkün oldukça alerjik maddenin bulunması tedavide yol gösterici olabilir. Polenler, solunum yoluyla vücuda girdiğinde, vücutta salınan "Histamin" etkisiyle alerjik nezle veya rinit tablosuna neden olabilir. Burunda akıntı ve kaşınma başlayıp, hapşırık nöbetleri, burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı ile devam edebilir. Ayrıca bronşlar etkilenerek, öksürük, nefes darlığı ve hırıltıyla kendini gösteren alerjik astım krizleri de ortaya çıkabilir. Gözlerde sulanma, şişme ve kaşıntıya, ciltteki kızarıklık ile kaşıntının eşlik edebilir, vücutta genel olarak yorgunluk, halsizlik, sinirlilik ve konsantrasyon bozukluğu da görülebilir. Hastanın alerjik reaksiyon verdiği maddelerin tespit edilmesi alınacak önlemleri ve uygulanacak tedaviyi belirlemeye yardımcı olur. Alerjen ev tozu yani ‘’Mite’’ denilen gözle görülemeyen böcekler ise, evde bunları yok etmek amacıyla ortamdaki pamuk ve yünlü eşyaların azaltılması, kıyafetlerin 60 dereceden yüksek ısıda yıkanması, peluş oyuncakların, halı ve benzeri ortam sağlayan eşyaların kaldırılması, ıslak temizlik yapılması, özel filtreli elektrik süpürgeleri kullanılması gerekir. Bunların yanında "mite" öldüren ilaçlar da kullanılabilir. Polen alerjisi tespit edilmesi durumunda bahar aylarında sabah dışarı çıkılmaması, pencereler açıkken uyunmaması ve küf alerjisi halinde de rutubetli ortamların azaltılması gibi önlemler almak gerekir. Doktor kontrolünde antihistaminik denilen alerji önleyici ilaçlar ve kortizonlu burun spreyleriyle medikal tedavi olarak uygulanabilir. Bir başka korunma yöntemi de aşıdır. Ancak aşının başarılı olmama durumu vardır. Polenlerin en yoğun olduğu sabah saatlerinde açık havaya çıkılmamalı, bu saatlerde ev havalandırılmamalı. Bu dönemde açık havada spor yapılmamalı. Polenler saçlar ve giysiler yoluyla iç mekanlara taşınabileceğinden, dışarıda giyilen giysiler eve gelince değiştirilmeli. Saçlar her akşam yıkanmalı. Klima kullanılıyorsa mutlaka polen filtresi kullanılmalı. Polen mevsiminde açık havaya çıkarken şapka ve gözlük kullanılmalı. Havalandırılmayan, sigara içilen ortamlarda durulmamalı” diye konuştu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.