Hava Durumu

#Beslenme

Yeni Marmara Gazetesi - Beslenme haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Beslenme haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

AĞZINIZI AÇTIĞINIZDA Haber

AĞZINIZI AÇTIĞINIZDA "TAK TAK" SESLERI DUYUYORSANIZ, DIKKAT EDIN! ÇENE EKLEMI SORUNLARI OLABILIR!

Ağzınızı açtığınızda çenenizden gelen “tak tak” ya da “klik” sesleri dikkatinizi çekebilir. Ortodonti Uzmanı Diş Hekimi Özlem Aylıkçı, bu seslerin ihmal edilmemesi gerektiğinivurguluyor ve çene eklemi rahatsızlıklarının sebeplerini ile tedavi yollarını açıklıyor. İşte builginç ve bazen ağrılı duruma dair bilmeniz gerekenler! Çene Eklemi Sorunları Nedir?  Çene eklemi rahatsızlıkları, çene ve yüz kaslarınızı etkileyen sağlık sorunlarını ifade eder. Çeneeklemi, alt çenenizin kafa kemikleri ile birleştiği yerde bulunur ve çenenizin hareketini sağlar.Bu eklem, konuşmamızı, yutkunmamızı ve çiğnememizi mümkün kılar. Çene eklemi hastalıklarıbazen çok ağrılı olabilir ve ağız açma kapasitenizi, yeme ve konuşma gibi temelfonksiyonlarınızı etkileyebilir. Tak Tak Sesleri Ne Anlama Gelir?  Ağzınızı açtığınızda çene ekleminizden “tak tak” ya da “klik” sesleri gelmesi, bir eklemsorununa işaret edebilir. Eklem sorunları tedavi edilmezse, zamanla ilerleyebilir ve ağrılarınızartabilir. Bu sesler, eklemdeki bir dislokasyon veya kısmi ayrılma durumunu gösterebilir. Kimler Risk Altında?  - Kadınlar: Çene eklemi hastalığı, kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. - Yaş Aralığı: En sık 20-40 yaş arası yetişkinlerde görülür. - Eklem Romatizması: Çene eklemi bölgesinde eklem romatizması varsa. - Kapanış Bozukluğu: Alt ve üst çene arasında kapanış bozukluğu varsa. - Diş Gıcırdatma: Aşırı diş gıcırdatma alışkanlığı varsa. - Stres: Yüksek stres düzeyi ve buna bağlı diş sıkma alışkanlığı, çene eklemine aşırı yük bindirirve yüz kaslarında gerginlik oluşturur. Çene Eklemi Rahatsızlığını Nasıl Anlarsınız?  Belirtiler hızlı bir şekilde ortaya çıkabilir veya yıllar içinde gelişebilir. Çene eklemirahatsızlığının belirtileri şunlardır: - Yemek Zorluğu: Yemekte zorlanma veya çene kilitlenmesi. - Ağrı: Kulaklarınızın ön kısmında ve yüz kaslarınızda şiddetli ağrılar. - Açma-Kapama Sorunları: Ağzınızın açık ya da kapalı kalması, açıp kapatırken ses gelmesi. - Genel Ağrı: Ağız, çene, boyun ve omuz bölgesinde ağrı. Çene Eklemi Rahatsızlıklarından Korunmak İçin Ne Yapabilirsiniz?  - Diş Sıkma ve Gıcırdatma: Gece diş plağı kullanarak diş sıkma ve gıcırdatmanın önünegeçebilirsiniz. - Stres Yönetimi: Stresi azaltmak ve kaslarınızı gevşetme yöntemleri öğrenmek eklemrahatsızlıklarının önlenmesine yardımcı olabilir. - Ortodontik Tedavi: Çene kapanış bozukluğu varsa, ortodontik tedaviyle düzgün kapanışısağlamak eklem yükünü azaltır. - Sakız Çiğneme: Sakız çiğnemekten kaçınmak, çene eklemine fazla yük bindirilmesini engeller. Beslenme İpuçları  Eklem ağrılarınız varsa, beslenmenize dikkat etmeniz gerekebilir. Daha yumuşak gıdalarayönelmek, sert ve yapışkan yiyeceklerden kaçınmak, ağrıların hafiflemesine yardımcı olabilir.Omega-3 yağ asitlerinden zengin balıklar, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve vitamin bakımındanzengin besinler tüketmek eklem sağlığınızı destekler.

Doğru beslenme sakatlanma riskini azaltıyor  Haber

Doğru beslenme sakatlanma riskini azaltıyor 

Bahçeşehir Koleji (BK) Spor Kulübü, alt yapı sporcuları için her yıl düzenlenen ‘Sporcular yaz dönemini nasıl geçirilmeli?' başlıklı seminer bu yıl katılmak isteyen herkese açık olacak. İnternet üzerinden uzaktan erişimle gerçekleştirilecek seminerde, doğru beslenmeyle sakatlanma riskinin nasıl azaltılacağı, yaz dönemi yapılan etkinliklerin vücut kompozisyonunu nasıl değiştireceği, antrenmanlarda dikkat edilmesi gerekenler, stres ve kaygı yönetimi gibi konular konuşulacak.   Sporcuların yaz dönemini nasıl geçirmeleri gerektiğinin anlatılacağı seminer, 8 Haziran'da saat 11.00'de internet üzerinden uzaktan erişimle gerçekleştirilecek. Seminerde, BK Spor Kulübü altyapı Diyetisyeni Doç. Dr. Duygu Sağlam, Klinik Psikolog Elmas Alver, Atletik ve Performans Antrenörü Emre Gökmen uzmanlık alanlarıyla ilgili sunum yapacak. Önceki yıllarda sadece BK Spor Kulübü alt yapı sporcularına özel gerçekleşen seminer, bu yıl herkesin erişimine açık olacak.  Doğru beslenme sakatlanma riskini azaltıyor  Uzmanların bilgilerinden ülkemizde sporla uğraşan tüm gençlerin faydalanmasını amaçlayan BK Spor Kulübü'nün diyetisyeni Dr. Duygu Sağlam, seminerde sporcu gelişimi için önemli konuların konuşulacağını vurguladı. Doğru beslenmenin sakatlanma risklerini de azalttığını belirten Sağlam şunları söyledi:  “Yaz dönemi çok kıymetli. Kış döneminde beceremediğimiz veya antrenman programına yeni bir antrenman dahil edemediğimiz için vücut kompozisyonunu değiştirmeye çok fırsatımız olmuyor. Bu nedenle yaz dönemi sporcuları doğru beslenme ve doğru antrenmanla, ideal kilolarına ve vücut yağ yüzdelerine taşıyabilmemiz için çok güzel bir dönem. Bunun haricinde beslenmeyle ilgili destekleri konuşacağız. Gıda zehirlenmeleri konusunda dikkat edilmesi gerekenlere değineceğiz. Ayrıca sporcuların sezon başında yapması gereken kan tahlillerinin gerekliliklerini konuşacağız.”  Anda kalmak çok önemli  Klinik Psikog Elmas Alver de sporcuların mental durumlarının başarıda çok önemli olduğunu vurgulayarak stresle başa çıkmanın önemine vurgu yaptı. Alver, “Bizler aslında sezon boyunca performans kaygısı ve bu kaygıyı nasıl yönetebileceğimizi sporcularımıza öğretiyoruz. Bu anlamda da aslında yaz döneminde sporcularımıza kendileri için yeni sezonda doğru ve net hedefler koyma, olumlu düşünme, stres yönetimi, nasıl kaygıyı yönetebilirler, bu konularda bir bilişsel hazırlık yapıp, performans artırıcı teknikleri öğretmeyi planlıyoruz” deedi. Elmas Alver, sporcuların hayatlarında yaşadıkları stresleri yönetmelerini öğrenmeyi gerektiğini, sahaya çıktıklarında o ana odaklanmayı öğrenmeleri gerektiğini belirterek, “Sporcular için ‘Anda Kalmak' çok önemli” ifadelerini kullandı.  BK Spor Kulübü uzmanlarının değerlendirmelerde bulunacağı seminer katılmak isteyenler kulübün sosyal medya hesaplarından ulaşabilecek.

Polikistik Overdan Muzdarip Kadınlara Uzmanından Öneriler Haber

Polikistik Overdan Muzdarip Kadınlara Uzmanından Öneriler

Kadınların çocuk sahibi olmasını zorlaştıran polikistik over sendromunun tedavisinde ana hedefin hastanın sağlığının iyileştirilmesi ve doğurganlığının korunması olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Erdal Özmen, "Yaşam tarzı değişiklikleri tedavide ilk sırada yer alır. Egzersiz, sağlıklı beslenme ve ideal kiloya ulaşma şikayetlerin çoğunu azaltabilir" dedi.   Polikistik over sendromunun (PKOS) kadınlarda en sık görülen hormonal bozuklukların başında yer aldığını ifade eden VM Medical Park Mersin Hastanesi'nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Erdal Özmen, hastalık hakkında bilgilendirme yaptı.  "Tanı sadece ultrasonla konulamaz"  Günümüzde polikistik over sendromunun ailesel yatkınlık gösteren ve özellikle üreme çağındaki kadınlarda birçok sistemi etkileyen metabolik bir hastalık olarak tanımlandığını dile getiren Özmen, tanının önemli olduğunun altını çizerek, "Klinik pratikte en sık görülen yanlışlardan biri, sadece ultrason bulgularına dayanarak hastalara PKOS tanısının eksik veya yanlış konulmasıdır" diye konuştu. PKOS tanısında en çok kullanılan kriterlerin 'Rotterdam Kriterleri' olarak bilinen kriterler olduğunu vurgulayan Özmen, buna göre teşhis için "Overlerin fonksiyon bozukluğu (yumurtlamanın az olması veya hiç olmaması), laboratuvar ile veya klinik sonuçlarına bakarak kanda androjen hormon yüksekliğinin gösterilmesi ve ultrasonda polikistik overlerin gösterilmesi" parametrelerinden en az ikisinin hastada bulunması gerektiğini kaydetti.  "Tiroit hastalıkları ve ilaç kullanımları tanıda ekarte edilmeli"  Tanıda en önemli faktörün ilişkili hastalıkların ekarte edilmesi olduğunun altını çizen Özmen, "İyi bir hikaye, detaylı muayene ve ultrasondan sonra ve gerekirse laboratuvar testleriyle androjen salgılayan yumurtalık tümörleri, böbrek üstü bezi tümörleri, adet düzensizliği yapan tiroit hastalıkları, prolaktin (süt hormonu) yüksekliği ve ilaç kullanımları ekarte edilmelidir" dedi.  "Yumurtlama bozukluğu adet görememe şeklinde ortaya çıkabilir"  Hastalığın belirtilerine de değinen Özmen, "Polikistik over sendromu yumurtlama bozukluğu ve kanda androjen seviyesinin artışıyla belirtilerini verir. Özellikle yumurtlama bozukluğu sonucunda adet görememe veya uzun aralıklarla adet görme şeklinde kendini gösterebilir" şeklinde konuştu. Polikistik over sendromunun diğer sık rastlanan belirtilerini, "İnsüline karşı direnç, kiloda artış, saç dökülmesi, tüylenme, sivilce, yüz bölgesinde yağlanma, iltihap, düzensiz adet, cildin kararması, baş ağrısı, kısırlık, depresyon" şeklinde sıralayan Özmen, teşhis için bu bulguların hepsinin aynı anda bulunmak zorunda olmayabileceği gibi özellikle adet düzensizliği ile başvuran her genç kızda da polikistik over sendromu olmayabileceğinin altını çizdi.  "Tedavi hastanın yaşı ve şikayetlerine göre düzenlenir"  Tedavi yaklaşımlarından da bahseden Özmen, "PKOS tedavisi, hastanın yaşı, beklentileri ve şikayetlerine yönelik olarak düzenlenir. Ana hedef hastanın sağlığının iyileştirilmesi ve doğurganlığının korunmasıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri ilk sırada yer alır. Egzersiz, sağlıklı beslenme ve ideal kiloya ulaşma şikayetlerin çoğunu azaltabilir" dedi.  "Tedavide ilaçlar sıklıkla kullanılır"  İlaçların PKOS tedavisinde sıklıkla kullanıldığını sözlerine ekleyen Özmen, "Hormon dengesinin sağlanması ve adet düzensizlikleri için doğum kontrol hapları, insülin direncinin düşürülmesi için Metformin, çocuk tedavisi için yumurta uyarıcı tedaviler uygulanmaktadır. Cerrahi müdahaleler doğurganlık sorunlarına sebep olabilecekleri için pek tercih edilmemektedir. Sonuç olarak, amaç kistlerin ortadan kaldırılması değil, hastalığın sebep olduğu düzensizliklerin ve sorunların çözümüne yönelik olmalıdır" diye konuştu.

Kilo Vermek İsteyenlere Öneriler Haber

Kilo Vermek İsteyenlere Öneriler

Beslenme ve Diyet Uzmanı Uz. Diyetisyen Veysel Ciğerli, yaz mevsimin gelmesiyle zayıflama sürecine giren kişilerin yaptığı hatalara değindi.  Türkiye'de sağlıklı beslenme alışkanlıklarının azalması ile birlikte obezite ve aşırı zayıflığa bağlı hastalıklar da hızla yaygınlaşıyor. İdeal kilosuna kavuşmak isteyen kişiler için beslenme ve diyet uzmanları eşliğinde uygulanacak doğru ve sağlıklı diyet programları büyük önem taşıyor. Yaz mevsimin gelmesiyle zayıflama sürecine giren kişilerin yaptığı hatalara da değinerek hangi besinlerin tüketilmesi gerektiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Uz. Diyetisyen Veysel Ciğerli, Lifli gıdaların daha uzun süre tok tuttuğunu söyledi. Midenin ne yenilirse yenilsin 4 saat içinde boşaldığına dikkat çeken Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzman Diyetisyen Veysel Ciğerli, "Bir sonraki öğününüzde fazla yemeyi engellemek için 2-2,5 saatte bir beslenmenizde fayda vardır. Kan şekerinin dengelenmesi için '3 ana, 3 ara öğün' şeklinde beslenme kuralına uymak gerekmektedir. Düzenli kahvaltı edinme alışkanlığının sağlıklı bir hayat için şarttır. Metabolizma uyandıktan hemen sonra kahvaltı yapınca metabolizma hızlanmaya başlayacaktır. Aksi takdirde kahvaltı yapmadan öğle yemeğine kadar aç kalınırsa yavaşlamış metabolizma hızı ile birlikte diğer öğünümüzde daha fazla yemek kaçınılmaz olacağından kilo almakta beklenen bir sonuç olacaktır. Sabahın erken saatlerinde dengeli bir kahvaltı ile güne başlamak metabolizmamızın hızlanmasını sağlayarak daha rahat kilo vermemize yardımcı olacaktır" diye konuştu.  "Sadece bir kase çorba diye kendinizi kandıramazsınız"  Zayıflamak için yemek tabaklarının ve çorba kaselerinin küçültülmesi tavsiyesinde bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ciğerli, şöyle devam etti:  "Böylece "sadece 1 kase çorba" diye kendinizi kandırmazsınız. Psikolojik olarak o tabaktaki yemekleriniz bittiği zaman kendinizi doymuş hissedersiniz. Bir diğer önemli nokta da ekmek tüketimidir. Ekmek ve yerine geçen tahıl ürünleri yemeden zayıflamak söz konusu olduğunda ne yazık ki işin sağlık boyutundan hiç bahsedilmiyor. Bu denli bilinçsizce yapılan öneriler bireylerde birçok hastalığın artışına sebep olabiliyor. Tam tahıllı ekmek içeren diyet, lif oranı yüksek olduğundan dolayı acıkmayı geciktirir ve uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur. Karbonhidrat kaynağı bir besin olan ekmeğin sindirimi ağızda başlar ve çok kısa sürede beyne tokluk sinyallerini iletir. Öğününüze 1 parça ekmeği çiğneyerek başlayın. Böylece daha kontrollü bir öğün geçirerek tokluk hissi sağlamış olacaksınız. Ayrıca tam tahıl ekmeği B12 vitamini hariç bütün B grubu vitaminlerinin temel kaynağıdır."  Lifli besinler tüketilmeli  Liflerin sadece bitkisel kökenli besinlerde bulunduğumu belirten Uz. Dyt. Ciğerli,"Lifler sindirim sisteminden parçalanmadan geçmektedir. Bu da kişinin uzun süre tok kalmasını sağlayarak daha az yemek yenmesini sağlamaktadır. Lifler, kandaki kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcı olup, sindirim sisteminin daha aktif çalışmasını sağlamaktadır. Ayrıca lifli besinler kabızlığın geçmesini, hemoroid problemlerinin giderilmesini, vücudun şeker seviyesinin dengelenmesini sağlar, aynı zamanda kalp sağlığını koruma açısından da önem arz etmektedir. Yapılan araştırmalar lifli besin tüketenlerin, tüketmeyenlere göre daha fazla kilo verdiklerini ortaya koymuştur" dedi.  Uz. Dyt. Ciğerli lif içeren yiyecekleri de buğday kepeği, kepekli çavdar unu, arpa unu, yulaf, kuru erik, armut, narenciye ürünleri, elma, muz, fasulye, nohut, sarı ve yeşil mercimek, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, lahana, brokoli, yeşil fasulye, salatalık, kereviz, soğan, domates, biber, patlıcan ve havuç olarak sıraladı. Uz. Dyt. Ciğerli, sağlıklı bir zayıflama için paketli olarak satılan hazır gıdalardan da uzak durulması gerektiğini ifade etti. Bu ürünlere gıdanın dayanıklılığını artırmak için katkı maddeleri, gıda boyaları ve kimyasal içeren yiyecekler konulduğuna dikkat çeken Uz. Dyt. Ciğerli, "Evde yapılmayan, organik olmayan ve marketlerden alınan hemen hemen tüm paketli ürünler hazır gıdalar sınıfına girmektedir. Hazır gıdaları daha az tüketmek için domates salçası, biber salçası, turşu ve tarhana gibi bütün bir yıl tüketilebilecek besinleri evde yapabilirsiniz. Hazır bulyonları kullanmak yerine et, tavuk ve balık sularını evde hazırlamak, yemeğinize daha az katkı maddesinin girmesini sağlar" şeklinde konuştu.  "Su tüketimi arttırılmalıdır"  "Tatlı krizlerinizde tercihinizi meyve ve kuru meyvelerden yana kullanın" diyen Uz. Dyt. Veysel Ciğerli, sözlerini şöyle tamamladı:  "Tatlı ve şeker tüketimini azaltmak veya ortadan kaldırmak için mutlaka diyete doğal şeker içeren kuru meyveler, taze meyveler, meyveli yoğurtlar eklenmelidir. Bu besinleri ara öğün olarak tüketebilirsiniz. Artan sıcak havaların etkisiyle terleme sonucu sıvı kaybı artacağından su tüketimi arttırılmalıdır. Su, metabolizmanın hızlanmasına katkı sağlar, böbreklerdeki toksik maddelerin atımına yardımcı olur. Su içmek için susamayı beklemeyiniz. Ortalama yetişkin bir insanın 2-2,5 litre su tüketmesi, her mevsim ve yaş için önerilir. Metabolizmayı hızlandıran en temel faktör fiziksel aktivitenin arttırılmasıdır. Günlük hayatta yakın mesafelere araba ile gitmek yerine yürüyüşü tercih etmek, asansör kullanmak yerine merdivenleri kullanmak gibi fiziksel aktivitelerle ya da dans etmek gibi eğlenceli aktivitelerle hem kendinizi daha iyi hissedebilir hem de daha sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz. Düzenli uyku ile kilo kaybınızın ve diyete olan uyumunuzun direk ilişkili olduğunu unutmayın. Düzenli uyku zihinsel gelişim ve dinlenmeyi olumlu yönde etkileyerek metabolizma hızının artmasına yardımcı olur."

Diyetisyenden Beslenme Uyarısı Haber

Diyetisyenden Beslenme Uyarısı

Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyetisyen Ezelnur Kılıç, bayram boyunca tüketilebilecek miktardan fazlasını tüketmenin sağlık sorunlarına neden olabileceğini dile getirerek, “Reddetmeyi ya da yarım porsiyon şeklinde yemeyi bilmeliyiz” dedi.   Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyetisyen Ezelnur Kılıç, Ramazan ayının bitmesinin ardından yeme alışkanlıklarından dolayı oluşabilecek sağlık sorunlarını yaşamamak için uygulanabilecek beslenme süreci hakkında önemli bilgiler verdi.  "Bayram sabahı güne mutlaka kahvaltıyla başlamamız gerekiyor"  Kılıç, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Ramazan Bayramı ile 1 aylık beslenme düzeninin değişeceğine dikkati çekerek, “Öncelikle bayram sabahı güne mutlaka kahvaltıyla başlamamız gerekiyor. Bu süreç, gün boyu karbonhidrata fazla miktarda maruz kalmamızdan dolayı reddedebilme şansı doğuracak çünkü tokluk hissedeceğiz, canımız fazla istemeyecek. Bunun sonunda da karbonhidrat alımımızı minimuma indirmiş olacağız” dedi.  "Reddetmeyi ya da yarım porsiyon şeklinde yemeyi bilmeliyiz"  Porsiyon miktarının mutlaka azaltılması gerektiğini ifade eden Kılıç, “Birçok yere misafirliğe gideceğiz ve oralarda bize sürekli şerbetli tatlı, gazlı içecekler ve meyve suyu gibi kalori içeriği zengin içecekler ve yiyecekler servis edilecek. Yiyebileceğimiz miktardan fazlasını ev sahibini kırmamak adına tüketmeye çalışmak sağlık sorunlarının oluşmasına neden olacak. Reddetmeyi ya da yarım porsiyon şeklinde yemeyi bilmeliyiz. Şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar veya dondurma tercih edilebilir. Meyve suyu ve gazlı içecek yerine ayran, su ya da sade soda tercih edilebilir ve bu sayede biz enerji alımımızı minimum seviyeye indirebiliriz” açıklamasında bulundu.  Az su tüketiminin metabolizma yavaşlamasına sebep olduğunu belirten Kılıç, metabolizmanın hızlanması için su tüketiminin günde 2 litreye sabitlenmesi gerekliliğine vurgu yaptı.  "Hareketli aktiviteyi artırmalıyız"  Hareketli aktivitenin mümkün olduğunca artması gerektiğini vurgulayan Kılıç, “Kısa mesafede olan yerlere araç kullanmadan gidersek, merdiven yerine asansörü tercih edersek; bayram süresince fazla miktarda alacağımız kaloriyi en azından bir nebze de olsa yakmış oluruz” diye konuştu.  Öte yandan Kılıç, metabolizma hızının Ramazan ayı dolayısıyla yavaşladığına vurgu yaparak, çok fazla gıda tüketiminin başta sindirim sistemi rahatsızlıkları olmak üzere halsizlik, yorgunluk, diyabet ve tansiyon gibi kronik hastalıkların artmasına sebep olduğunu kaydetti.

Kış aylarında hastalıklardan korunmak için uzmanından beslenme önerileri Haber

Kış aylarında hastalıklardan korunmak için uzmanından beslenme önerileri

Yıldız, “Beslenme, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasında önemli bir rol oynar. İyi bir beslenme, vücuda gerekli olan vitamin, mineral ve diğer besin öğelerini sağlayarak bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz” dedi. Gülcan Yıldız, “Kış mevsiminde soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu hastalıklarının görülme oranı artar. Toplu alanlarda uzun süre geçirilen zaman nedeniyle de enfeksiyonların bulaşması maalesef tümüyle önlenemez. Ancak vücudumuzda enfeksiyona yol açan virüs, bakteri, mantar ile parazit gibi mikroorganizmaların zarar veren etkilerine karşı bizi koruyan bağışıklık sistemini güçlendirerek riski en aza indirmek mümkün olabilir. Bağışıklık sistemi, vücudu çeşitli patojenlere karşı koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Beslenme, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasında önemli bir rol oynar. İyi bir beslenme, vücuda gerekli olan vitamin, mineral ve diğer besin öğelerini sağlayarak bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz. A, C, D, vitaminlerini özellikle almayı ihmal etmeyelim. Kış sebzelerinin içerdiği sülforafan maddesi hem kilo kontrolü sağlarken hem de bağışıklığı destekler. A vitamini anti-infektiftir; bal kabağı, havuç, tatlı patates, yumurta sarısında bol miktarda bulunur. Bağışıklık hücrelerinin verimli çalışmasında rol alan C vitamininden zengin olan mevsim sebze ve meyvelerinden tüketip, azalan güneşli saatlerden kaynaklı kış aylarında D vitamini takviyesi alabiliriz. Özellikle çinko, magnezyum ve selenyum bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli rol oynar. Kabuklu deniz ürünleri, kırmızı et, tam tahıllı ekmekler veya sert kabuklu kuru yemişler çinko bakımından zengindir” dedi.

Uzmanı uyarıyor! Çocuklarda görülen ishale dikkat! Haber

Uzmanı uyarıyor! Çocuklarda görülen ishale dikkat!

Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Arslan, "5 yaş altındaki çocukların yılda 3-9 kez ishal atağı geçirdikleri bildirilmiştir. İshaller hijyen şartlarının ve sağlık sisteminin geri olduğu, altyapının yetersiz olduğu gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülmektedir. İshal sulu veya yumuşak sık dışkılamadır. Günde üç veya daha fazla sayıda ve normale göre daha yumuşak veya sulu dışkılama olarak tarif edilir. Ateş veya kusma eşlik edebilir. İshal genel olarak 7 günden daha kısa sürer, iki haftadan daha kısa süren ishal ve kusma ataklarının hepsi akut ishal olarak adlandırılır. Özellikle yeterli sıvı tüketebilen sağlıklı fertlerde hastalık kendini sınırlar ve kendiliğinden iyileşir. Ancak, küçük çocuk ve bebeklerde sakatlık ve ölüme sebebiyet verebilir" dedi. "İshal enfeksiyöz veya enfeksiyöz olmayan sebeplerle meydana gelebilir" diyen Arslan, "Enfeksiyona bağlı ishallere virüs, bakteri, parazit ve mantarlar sebep olur. Çocukluk çağında enfeksiyona bağlı ishallerin çoğu viral sebeplidir. Viral ishal, bu gruptaki infeksiyonların büyük bölümünü kapsar ve özellikle 5 yaş altı çocuklarda en sık sebeptir. Rotaviruslar, dünya genelinde yılda 500 bin, günde yaklaşık bin 600 çocuğun ölümünden sorumludur. Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise 5 yaş altı çocuklarda görülen ishallerin yüzde 30-50'sinden rotavirusların sorumlu olduğu görülmüştür. Rotavirus ishali primer olarak 2 yaş altındaki çocukların akut infeksiyonudur ve sulu dışkılama ve kusma ile karakterizedir. Rotavirus infeksiyonları herhangi bir bulgu vermeden seyredebildiği gibi, ağır ishallere de sebep olabilmektedir" şeklinde konuştu. Genellikle kusmanın hastalığın ilk iki gününde olduğunu ve ateş görüldüğünü belirten Uzm. Dr. Arslan, "İshal mikrobu, insandan insana özellikle de bir çocuktan diğerine kolaylıkla bulaşabilir. Genellikle, tuvalet temizliğini tam olarak öğrenememiş küçük çocuklar arasında hızla yayılabilir. Çocuklar ve yetişkinler tuvalete gittikten hemen sonra ellerini doğru bir şekilde yıkamalıdır. Yeterli sıvı tedavisi ishallerin ana tedavisini oluşturur. Ağızdan sıvı tedavisi hafif ve orta şiddetteki olgularda yeterli olur ancak tedavi hastanın sıvı ve elektrolit kaybını karşılayacak şekilde hazırlanmış olan sıvıları kapsamalıdır (ORS). Ağızdan sıvı tedavisinin (ORS) erken uygulanması, daha az hastane yatışına sebep olur. Hafif-orta, hatta ağızdan alabilen ağır sıvı kaybı olgularında bile ağızdan tedavi (ORS) tercih edilmelidir. İshal olan çocuk emzirme dönemindeyse mutlaka anne sütü almalıdır. Anne sütü, ishalden koruyan önemli bir besin kaynağıdır. Anne sütü alan bebekler daha çabuk iyileşmektedir. İshal süresince doğru beslenme çok önemlidir. Bu dönemde yağlı ve lifli yiyecekleri tüketmemek gerekir. Patates ve muz potasyum kaybını önlemek açısından önemli gıdalardır. İshale iyi gelen yiyecekler arasında çorba, haşlama, püre, makarna ve pirinç yer alır. Bunların tüketimi, ishali kesmek için faydalıdır. İshal tedavisinin en önemli kısmı sıvı ve elektrolit kaybını önlemektir. Hijyen şartlarının iyileştirilmesi, insan atıklarının kullanım ve içme suyuna karışmasının engellenmesi ve el yıkamak enfeksiyona bağlı ishali engeller" diye konuştu.

Diyabete Karşı Dikkatli Olun! Uzmanlar uyarıyor! Haber

Diyabete Karşı Dikkatli Olun! Uzmanlar uyarıyor!

Diyabetin, birçok ölümcül hastalığın oluşumunda birinci sırada rol oynayan ve dünyada çok yaygın olarak görülen bir hastalık türü olduğuna değinen Doç. Dr. Nizameddin Koca, diyabetin Türkiye’de de en önemli halk sağlığı problemlerinden biri olduğunun altını çizdi. Obezite, hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı gibi başlıca etkenlerin diyabete davetiye çıkardığını söyleyen Koca, “Tip 2 Diyabet, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en önemli halk sağlığı problemlerinden biridir. Türkiye’de diyabet görülme sıklığı yaklaşık yüzde 11 civarında, diğer bir deyişle her 10 kişiden birinde Tip 2 Diyabet hastalığı mevcuttur. Tip 2 Diyabete sebep olduğu bilinen bazı faktörler vardır. Kilo kontrolü, hareketli yaşam, sigara ve alkolden uzak bir yaşam Tip 2 Diyabetten korunmamız açısından büyük önem taşımaktadır” dedi. “HAYATINIZLA KUMAR OYNAMAYIN” Diyabet tedavisi görürken basit önerilerde bulunan insanlar yerine sağlık profesyonellerine danışılmasının önem arz ettiğini kaydeden Koca, “Diyabet, dünya sağlık ekonomisinin üzerinde çok büyük bir yük. Tip 2 Diyabet tanısı aldıktan sonra çevrenizde birçok insan diyabete iyi geldiği iddiasıyla size bitkisel ürünler, farmakolojik ürünler, diyetler ve benzeri birçok önerilerde bulunabilir. Bu sebeple çevreden aldığınız önerileri mutlaka sağlık profesyonelleriyle paylaşıp ona göre hayatınıza uygulayın. Çünkü sizlerin sadece bir hayatı var ve bu hayatınız üzerine de bilgisiz insanların söylemleriyle kumar oynamayın!” şeklinde konuştu. "DİYET VE YAŞAM TARZI ÖNERİLERİNE UYUN" Diyabet ölüme varan tahribatlarına değinen Koca, “Tip 2 diyabet bir damar hastalığıdır ve damarların olduğu her yerde maalesef fonksiyon bozukluğundan organ kaybına gidecek kadar bir sürü etkilere sebep olacaktır. Dünyada diyalize giren hastaların büyük çoğunluğunu diyabet hastaları oluşturmaktadır. Diyabet, kardiyovasküler eşdeğeri bir hastalık olarak görülmektedir. Yani kalp damar hastalıkları açısından da en büyük risk faktörünü oluşturmaktadır. Sonuç olarak tüm bu kötü senaryoların başınıza gelmemesi de mümkündür. Bunun tek yolu; düzenli olarak doktorunuzun takibine gidip verdiği ilaçları da harfiyen kullanıp diyet önerilerine ve yaşam tarzı önerilerine uymaktır” diye konuştu. ÇOCUKLARDA ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Dr. Hatice Dilek Can Gökalp da çocuklarda görülen diyabetin belirtilerine değinerek erken teşhis ve tedavinin hayat kurtaracağının altını çizdi. Çocukluk çağında en fazla görülen diyabet türünün Tip 1 Diyabet olduğu bilgisini veren Uzm. Dr. Gökalp, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemizde 30 bine yakın diyabetli çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Diyabetli bir çocuk, çok su içme, çok idrara gitme, kilo kaybı, halsizlik gibi şikâyetlerle kendisini belli eder. Eğer çocuğunuzda çok su içme, çok idrara gitme, kilo kaybı, halsizlik gibi bir şikâyet görüyorsanız ya da bu semptomların hepsini beraber görüyorsanız mutlaka en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurunuz. Tip 1 Diyabet teşhisi önlenebilir bir rahatsızlık değildir. Önlenebilir bir rahatsızlık olmasa bile Tip 1 Diyabetle uyumlu bir yaşam sürmek, Tip 1 Diyabeti komplikasyonsuz olarak yaşayabilmek mümkündür. Düzenli bir yaşam şekli, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam tarzı, insülinlerin doğru zamanda uygun dozlarda uygulanması, diyabetlilerin komplikasyonlarının gelişmesini engelleyici bir durumdur. Unutmayalım ki çocukluk çağında çok su içmek, çok idrara gitmek, kilo kaybı, halsizlik gibi belirgin diyabet semptomlarının erken teşhisi ve tanısı hayat kurtarıcıdır”.

Nilüfer’de kadın derneklerine sağlıklı beslenme atölyesi Haber

Nilüfer’de kadın derneklerine sağlıklı beslenme atölyesi

Nilüfer’deki kadın derneklerinin, ürettikleri ürünlerle gelir elde etmeleri için çeşitli çalışmalar yapan Nilüfer Belediyesi, üretilen gıdaların hijyenik ve sağlıklı olması için de dernek üyelerine eğitimler veriyor. Bu çerçevede yeni bir atölye çalışması başlatıldı. Sağlıklı Beslenme Uzmanı ve Sağlıklı Beslenme Koçu Ebru Çatak, dernek üyesi kadınlar için Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Atölyesi düzenledi. Eğitime, Nilüfer’deki 9 kadın derneğinin üyeleri katıldı. Konak Mahallesi’nde Dernekler Yerleşkesi mutfağında düzenlenen ve ayda iki kez yapılması planlanan atölyenin ilki büyük ilgi gördü. Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Sibel Özer’in de katıldığı atölyede, kadınlar yeni bilgiler öğrenmenin heyecanını yaşadı. Ebru Çatak, önce kadınlara sağlıklı içecek yapmayı, uygulayarak anlattı. Ardından da yulaf unu, kakao ve süt ile yapılan ve pişmeden tüketilen trüf tatlısını anlatan Çatak, yulaf unu ve yoğurttan yapılan sağlıklı poğaça yapımını da gösterdi. Bu tür eğitimlerin önemine değinen Ebru Çatak, “Sağlıklı besinler tüketmeye başladığınız ve bunu çevrenize empoze ettiğiniz zaman bu domino etkisi gibi tüm çevrenize yayılıyor. Bu yiyecekler, şekersiz, unsuz beslenen kişiler için yapılabilir. Vegan olanlar da bitkisel sütle, yoğurt ve yumurta olmadan da bu ürünleri yapabilir” dedi. Dernek üyesi kadınlar da atölyeye katılmaktan memnundu. Sağlıklı besinler yapmayı öğrendiklerini söyleyen kadınlar, bu bilgileri diğer üyelerle de paylaşacaklarını belirterek “Bu tür sağlıklı besinleri yapmayı herkesin öğrenmesini isteriz. Bu atölyede edindiğimiz bilgiler hepimiz için değerli. Böyle bir atölye düzenlediği için Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür ederiz” dediler.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.