Hava Durumu

#Cumhurbaşkan

Yeni Marmara Gazetesi - Cumhurbaşkan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sesimizi çıkarmayacak mıyız? Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sesimizi çıkarmayacak mıyız?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Scholz ile ortak basın toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları: Sayın şansölye kıymetli heyet üyeleri, saygıdeğer basın mensupları sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Şahsıma ve heyetime gösterilen misafirperverlik için başta sayın Cumhnurbaşkanı ve sayın Scholz olmak üzere Alman dostlarıma teşekkür ediyorum. Bu ziyarete büyük önem veriyorum. Biraz sonra kendisiyle Türkiye-Almanya arasında kapsamlı ilişkileri tüm yönüyle ele alacağız. Bu işin ticari, siyasi, askeri ilişkiler boyutu olacak. Özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeler boyutu olacak. Son olarak da Körfez'deki İsralil Filistin arasındaki gelişmeler olacak. Açık ve net konuşmayı severim. Burada da açık ve net konuşacağım. 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. 7 Ekim'den sonraki süreç hiç konuşulmuyor. "FİLİSTİN'İN KENDİSİNE VERİLMESİ GEREKEN DESTEKLER VERİLMİYOR" Şu an itibariyle malum 13 bin Filistinli çocuk, kadın, yaşlı ne yazık ki öldürülmüştür. Bunun yanında artık neredeyse Gazze diye bir yer kalmadı. Her tarafı yer ile yeksan oldu. Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar Hamas, Hamas, Hamas. Hamas'ın silah varlığı, gücü ile acaba İsrail'in silah varlığı, gücü mukayese edilebilir mi? İsrail'in nükleer silahı var mı, var. Bunu İsrail'e sorarsanız var demez; çünkü onlar yalanı çok iyi kullanırlar. Şu kadar mali destek verildiğinden bahsediliyor. Peki Hamas'a böyle bir mali destek veriliyor mu? Hayır böyle bir şey yok. Filistin'in kendisine verilmesi gereken destekler verilmiyor. "SESİMİZİ ÇIKARMAYACAK MIYIZ?" Şurası çok önemli; ibadethaneler vuruluyor, kiliseler vuruluyor. Bütün bunlarla beraber hastaneler vuruluyor. Halbuki bütün bunların yanında hastanelerin vurulması, çocukların öldürülmesi Tevrat'ta falan bunlar yoktur, Yapamazsın. İnsan hakları beyannamesinde yapamazsın. Ama burada görüldüğü gibi bu çocuklar nasıl vuruluyor? Hastanelerde nasıl öldürülüyor? Elimiz kolumuz bağlı mu duracağız? Sesimizi çıkarmayacak mıyız? Bunun tarihi hesabını veremeyiz. Bir borçluluk içerisinde İsrail Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. "BİZİM İSRAİL'E BORCUMUZ YOK" Ben rahat konuşuyorum, bizim İsrail'e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar rahat konuşamıyorlar. Biz holokost cenderesinden geçmedik. İnsana saygımız bizim çok çok farklıdır. Başbakanlık dönemimde ilk defa antisemitizm konusunda tavır koymuş liderim. Dünyada hiçbir başbakan koymamıştı. Ben koydum. Bundan dolayı kimseye borcumuz yok. Bizim bu seyahatimizde bunları tabii konuşacağız. Bütün bunların yanında konuşmamız gereken önemli mesele, bunu nasıl çözeceğiz? İnsani ateşkese acaba Türkiye ne kadar, Almanya ne kadar katkıda bulunabilir? Bu adımları beraber nasıl atacağız? Buna var mıyız, yok muyuz? 1 hafta sonra Almanya Cumhnurbaşkanı İsrail'e gidiyor. Kendisine ricada bulundum siz bir taraftan biz bir taraftan tutalım, ateşkesi sağlayalım. Bu adamı atar, insani ateşkesi birlikte Almanya, Türkiye diğerleri sağlayabilirsek ateş çemberinden bölgeyi kurtarma imkanını sağlarız. REHİNELERİN TAKASI Rehinelerin takası deniyor, eyvallah buna da varız. Rehine sayısı itibariyle İsrail'deki rehinelerin sayısı nedir öbür tarafta Hamas'taki rehinelerin sayısı nedir? Buna baktığımızda kat be kat fazlasıyla İsrail'in elinde rehine var. Bunu da görmemiz lazım. Bunu görmezsek haksızlık olur. Bütün bunlara varız. Biz nasıl Karadeniz'den tahıl koridorunda çalışma ortaya koyduysak, bu çalışmayı ortaya koyarken Avrupa, Afrika ayrımı yapmadık. Şu anda 4 veya 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan tahıl göndermeyi planladı. Biz de ikinci safhası olan bunların una dönüştürülmesinde bu adımı atarız. Daha önce de Rusya, Türkiye, Katar olarak adım atmıştık. Bütün bu adımın atılması için özellikle Almanya-Türkiye arasında böyle bir adımın atılmasının yanında NATO müttefikimiz Almanya ile kararlı adımlar atmanın görüşmelerini de aramızda yapmamız lazım. "ALMANYA İLE DAHA YAKIN OLMAMIZ LAZIM" Savunma sanayi işbirliğimizin engelsiz yürütülmesi müşterek menfaatimizedir. Terörle mücadelede Almanya ile daha yakın olmamız lazım. Nüfusu 3,5 milyona ulaşan Almanya'daki Türk toplumunun huzur içinde yaşaması en önemli beklentimizdir. Burada görev yapan din adamlarımızın yetişmesiyle ilgili ortak çalışma yürütüyoruz. Ortak çalışma grubumuz göç konusunda çalışmalarına devam ediyor. Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci görüşmelerimizin en önemli gündemlerinden birini oluşturmaktadır. Gümrük Birliği güncellenmesi, vize serbestisi gibi konularda haklı beklentilere sahibiz. AB'nin lokomotif ülkelerinden olan Almanya'nın vereceği katkıları önemsiyoruz. 52 senedir Türkiye AB kapasında bekletilmektedir. VİZE SERBESTİSİ Vize serbestisi sağlanıncaya kadar vatandaşlarımızın vize işlemlerin hızlandırılmasını ele alacağız. Tabii ki Gazze'de yaşananları yukarıda daha farklı şekilde ele alacağız. Türkiye olarak sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimiz ifade ettik. Hepimizin önceliği ateşkesin sağlanması, insani yardımların engelsiz akışının sağlanması. Şu ana kadar 10 uçak dolusu insani yardımı Mısır'a gönderdik. En son yine gemiyle 666 ton gıda, sahra hastanesi vs. gibi oraya gönderdiklerimiz oldu. Bütün dert akan kanın durmasında. Şimdi en sona 27 kanserli hasta bunun yanında refakatçileri olmak üzere onları Elariş'ten Türkiye'ye aldık. Dün de kendilerini hastanede ziyaret ettim. Temennimiz daha fazla hastayı ülkemize almak. Onların tedavilerini yapmak. İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM Yaşananlar 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümün kaçınılmaz olduğunu bir kez daha bizlere göstermektir. Türkiye olarak amacımız İsrail ve Filistinlilerin yanyana barış içinde yaşadığı iklimin tesisidir. Ortadoğu'da adil ve kalıcı barışın temini için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum. Ziyaretimin ülkelerimiz arasında dayanışmaya, farklı sürecin başlamasına vesile olmasını diliyorum. Almanya Başbakanı Scholz'un açıklamaları şöyle: Türkiye Cumhurbaşkanını Berlin'de selamlıyorum. Doğrudan görüşme imkanımızın olması çok iyi. İkimiz de dünyadaki krizlerle uğraşıyoruz. Ukrayna saldırısı bütün dünyada hissedildi. İkimiz de Rusya'nın saldırganlığını sona erdirmesi konusunda mutabıkız. Türkiye'nin tahıl ihracatı alanında çok önemli rol oynadığını biliyoruz. Cumhurbaşkanına bu konudaki kişisel katkılarından ötürü özellikle teşekkür etmek istiyorum. Rusya bu şekilde savaş yürüterek uzun yıllardır mevcut olan bir anlaşmayı ihlal ediyor. Sınırların zorla değiştirilmemesi gerekiyor. Avrupa'nın güvenliği burada tehlike altında. Aynı zamanda İsveç'in NATO üyeliğinin TBMM'de görüşüldüğünü biliyoruz. Umarız yakında karar alınacaktır. "NELER YAPABİLECEĞİMİZİ KONUŞACAĞIZ" 7 Ekim'de Hamas İsrail'e hunharca saldırı düzenledi. Biz bu terör eylemini keskin bir şekilde kınamaktayız. Biraz sonra gerilimin tırmanmaması için neler yapabileceğimizi konuşacağız. Almanya'yı bilen gayet iyi bilir, bizim İsrail'le olan dayanışmamız hiçbir şekilde tartışmaya açık değildir. İsrail'in kendisini savunma hakkı vardır. Filistinli sivil halkın acıları bizi de üzüyor. Onlarca yıldır Almanya bu alanda insani yardım sunmaktadır. Bu sene 160 milyon Avroluk yardım sağlıyoruz. İnsani yardım alanında en büyük donörlerden biriyiz. Ekonomik işbirliği açısından büyük potansiyel var. Önümüzde birçok iş var. Çok teşekkür ediyorum. Dolu bir programımız var bugün. GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLANDIRDILAR Almanya Başbakanı Scholz: İsrail'in kendisini savunma hakkı vardır. Son derece feci ve hunharca saldırıydı. Gazze şeridindeki insanlar arasında barış isteyen, kutlama yapan gençlere hunharca terör saldırısıydı. Kesinlikle İsrail'in kendini savunma hakkı bulunmaktadır. Sivil mağdurların sayısını azaltmak gerekiyor. Bu nedenden ötürü bizim için şu anda gerekli olan için mücadele ediyoruz. İnsani yardımın Gazze Şeridi'ne gidebilmesi. Başarılı olması için katkılarımızı sürdürüyoruz. Almanya bu tarz insani yardımlar konusunda en önde gelen ülkelerden biridir. Elbette Hamas'ın rehineleri ve genel olarak Gazze Şeridi'nin rehin almış durumda. O insanları kalkan olarak istismar ediyor. Barışı destekliyoruz, katkıya hazırız. Kesinlikle yabancı ülke vatandaşların Gazze'den çıkması için mücadele ediyoruz. Hamas'ın aldığı rehinelerin kayıtsız şartsız serbest bırakılmasını istiyor. Türkiye Cumhuriyeti, Katar ve Mısır devlet başkanları ile bu konuları görüşüyoruz. AB zirvesinde çatışmaya ara verilmesi konusunu görüştük. Bunun olması gerekiyor. Özellikle bu aralarda insani yardımların erişiminin sağlanması, yabancı ülke vatandaşlarının ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Bu İsrail'in savunma hakkını tartışmaya açmadan yapılabilecek şeylerdir. "TÜRKİYE NATO'DA SIRADAN BİR ÜLKE DEĞİL" Cumhurbaşkanı Erdoğan "Öncelikle NATO'nun önde gelen ülkelerinden bir tanesi, ilk 5'in içerisinde yer alan bir ülkeyiz Türkiye olarak. Türkiye NATO'da sıradan bir ülke değil, ilk 5'in içinde. Şu anda NATO'nun içinde düşüncesi, kanaati ne olursa olsun, Rusya Ukrayna arasında herkes kimin yanında yer alıyor? Ukrayna'nın yanında yer alıyor. Türkiye olarak Ukrayna ile de Rusya ile de görüşüyoruz. Ama 33 milyon ton tahıl koridorundan bütün tahılı Avrupa'ya Afrikaya'ya götüren biz olduk. Şu anda diyorsunuz ki, yüzlerce. "SAVAŞ UÇAKLARINI ALMANYA VERİR YA DA VERMEZ" Ben sana yüzlerce demiylorum, binlerce Filistinli'yi şu anda İsrail öldürdü mü? Öldürdü. Hastaneleri yok etti mi, etti, ibadethaneleri, kiliseleri vuruyor mu, vuruyor. Ben bir müslüman olarak bundan rahatsızım. Sen bir hristiyan olarak bu kiliselerin vurulmasından rahatsız olmuyor musun? Bunlara karşı niye tavır koymuyorsunuz. Bizim için musevi, hristiyan, müslüman ayrımının olmaması gerekir. Antisemitizme karşı mücadeleyi ilk veren lider ben oldum. Şu anda Almanya İsrail'e şu kadar maddi destek verdiğinden bahsediyor. Savaş uçaklarını Almanya verir ya da vermez. Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerde bunun çalışması yapıyor. Şu anda insansız hava uçaklarında Türkiye önde gelen ülkelerden biridir. Bir basın mensubu olarak bizi bununla tehdit etmeyin. Bize insani, vicdani sorular sorun, cevaplarını biz size o şekilde verelim. Almanya Başbakanı Scholz: İsrail'in kendisini savunması gerekiyor. Bu bölgede hakim olan terör örgütünün bu bölgeden inanılmaz askeri şiddetlerle bu tarz eylemlerini sürdürmesine son verilmesi gerekiyor. Aynı zamanda sivil kurbanların sayısını mümkün olduğu kadar aza indirmek gerekiyor. Bu bütün insanlar için geçerlidir. Sivil olan ölüler arasında bir ayırım yapılmaz. Ölen insanların savaştan ötürü bu şekilde insani yardıma ihtiyacı vardır ve bunun sağlanması gerekiyor. Rehinelerin de serbest bırakılması gerekiyor. Bizim açımızdan uzun vadeli barışçıl perspektif için Hamas'ın 7 Ekim tarihinde gördüğümüz eylemleri yapamaz halde olması gerekiyor. Biz herşeye rağmen farklı görüşlere sahibiz. Doğru olanı da budur. Buna rağmen İsrail için bir Filistinli bir devlet için, iki devletli çözüm doğrultusunda geleceğin perspektifi olacak durumu desteklemektedirler. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier'ın açıklamaları şöyle: Türkiye Cumhurbaşkanını Berlin'de selamlıyorum. Doğrudan görüşme imkanımızın olması çok iyi. İkimiz de dünyadaki krizlerle uğraşıyoruz. Ukrayna saldırısı bütün dünyada hissedildi. İkimiz de Rusya'nın saldırganlığını sona erdirmesi konusunda mutabıkız. Türkiye'nin tahıl ihracatı alanında çok önemli rol oynadığını biliyoruz. Cumhurbaşkanına bu konudaki kişisel katkılarından ötürü özellikle teşekkür etmek istiyorum. Rusya bu şekilde savaş yürüterek uzun yıllardır mevcut olan bir anlaşmayı ihlal ediyor. Sınırların zorla değiştirilmemesi gerekiyor. Avrupa'nın güvenliği burada tehlike altında. Aynı zamanda İsveç'in NATO üyeliğinin TBMM'de görüşüldüğünü biliyoruz. Umarız yakında karar alınacaktır. "NELER YAPABİLECEĞİMİZİ KONUŞACAĞIZ" 7 Ekim'de Hamas İsrail'e hunharca saldırı düzenledi. Biz bu terör eylemini keskin bir şekilde kınamaktayız. Biraz sonra gerilimin tırmanmaması için neler yapabileceğimizi konuşacağız. Almanya'yı bilen gayet iyi bilir, bizim İsrail'le olan dayanışmamız hiçbir şekilde tartışmaya açık değildir. İsrail'in kendisini savunma hakkı vardır. Filistinli sivil halkın acıları bizi de üzüyor. Onlarca yıldır Almanya bu alanda insani yardım sunmaktadır. Bu sene 160 milyon Avroluk yardım sağlıyoruz. İnsani yardım alanında en büyük donörlerden biriyiz. Ekonomik işbirliği açısından büyük potansiyel var. Önümüzde birçok iş var. Çok teşekkür ediyorum. Dolu bir programımız var bugün.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kıbrıs'ta olduğu gibi Filistin'de de garantör ülke olabiliriz Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kıbrıs'ta olduğu gibi Filistin'de de garantör ülke olabiliriz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle: Değerli basın mensupları, öncelikle sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Türk Devletleri Teşkilatımızın 10'uncu zirvesini hamdolsun başarıyla tamamladık. Türk dünyası olarak 1992 senesinde, Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları zirveleri sürecini başlatmıştık. Müşterek gayretlerimizle bu girişimimizi zaman içerisinde olgunlaştırarak, Türk Devletleri Teşkilatı'na dönüştürdük. 6 Şubat'ta yaşadığımız depremlerin ardından tüm üye ve gözlemci devletlerin en üst düzeyde katılımıyla Mart ayında Ankara'da olağanüstü zirve düzenlemiştik. Türk dünyası arasındaki güçlü dayanışmayı bu vesileyle bir kez daha ortaya koyduk. Deprem felaketi sonrasında yardımımıza koşan kardeşlerimize bir kez daha şükranlarımızı sunmak isterim. Zor günümüzde sergilenen bu dayanışmayı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Malumunuz geçtiğimiz Cumartesi günü Kazakistan'ın Karagandı bölgesinde elim bir maden kazası meydana geldi. Bu vesileyle buradan bir kez daha hayatını kaybeden Kazak kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm Kazak halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Değerli arkadaşlar, teşkilatımızın hızla kurumsallaşarak, uluslararası arenada yakından takip edilen bölgesel bir yapı haline gelmesi bizler için bir iftihar vesilesidir. Başarılı ev sahipliklerinin yanı sıra şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden ötürü değerli kardeşim Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Tokayev başta olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 3 Kasım itibarıyla teşkilatımızın dönem başkanlığını üstlenen Kazakistan'ın bu görevi en iyi şekilde yürüteceğine inanıyorum. Zirve vesilesiyle Türk dünyasının birlik ve beraberliğine yaptığı katkı ve hizmetleri nedeniyle değerli dostum Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev'e Türk Dünyası Ali Nişanı takdim edildi. Yine zirvemiz münasebetiyle kurumsallaşmayı pekiştirecek çeşitli belgeler imzalandı. Teşkilatımızın, 'birliğimiz, gücümüzdür' şiarı böylece daha perçinlenmiş, tahkim edilmiş oldu. Zirvede yürütülen mevcut projelerin durumunu da istişare ettik. YENİ İŞ BİRLİĞİ KARARLARI Yeni iş birliği alanlarının belirlenmesine dair kararlar aldık. Bölgemizin refahını artırmak üzere ekonomi, ticaret, karşılıklı yatırımlar, ulaştırma, enerji gibi alanlarda çalışmalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Ulaştırma alanındaki yol haritamız, bölgesel ekonomik kalkınmanın önünü açarak, Türk dünyasının iktisadi ve sosyal entegrasyonunu hızlandıracaktır. Gazze başta olmak üzere, işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdık. Akan kanı durdurup, kalıcı barışa nasıl katkı sunabileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Kardeş devletler olarak, uluslararası alanda iş birliğimizi ve dayanışmamızı artırmak noktasında mutabık kaldık. Müteakip zirvenin 2024 yılında Kırgız Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilmesini kararlaştırdık. Zirve vesilesiyle katılımcı ülkelerin liderleriyle ikili görüşmelerimiz oldu. Kazakistan'da yaptığımız bütün görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun da taşıyıcı sütunu olan dilde, fikirde, işte birlik düsturuyla Türk dünyasının birliği ve dirliği için çalışmaya devam edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyor, şimdi sözü sizlere bırakıyorum. "KARABAĞ SAVAŞI EN BÜYÜK İSPATI OLDU" Türk devletleri Teşkilatı'nın bu yılki zirvedeki ana teması "Türk devri" olarak belirlendi. Dünyada yeni küresel güç haritasında "Türk devri" teması nasıl bir rol oynayacak? Dünyada malum uzun zamandır, yıllar yılı bir sistem krizi vardı. Bu sistem krizi karşısında Türk devletleri olarak dedik ki, "Öyle bir adım atalım ki, Türk devletleri arasında bir güç birliği oluşsun. Bu güç birliği siyasi, askeri, ekonomik ve ticari boyutları da içersin." Aramızda kültürel noktada zaten bir birlik söz konusuydu. "Bu nasıl olabilir?" diye düşündük. "Olsa olsa mevcut Türk devletlerinin bir araya gelmesiyle mümkün" denildi ve buna yönelik adım atıldı. Bu adımın atılmasıyla beraber de Türk devletleri arasındaki bu birliği, bu dayanışmayı hamdolsun başlatmış olduk. Şu ana kadar da Türk devletleri arasındaki bu dayanışma bu birlik ruhu, söylediğim alanların hepsinde gelişmeye başladı. Şu anda artık siyasi birlikteliğimiz hamd olsun mevcut. Askeri noktada en önemli dayanışmayı zaten malum Karabağ'da gösterdik. Karabağ dünyaya karşı bunun en büyük ispatı oldu. Yani bir devlet, bir millet böyle bir dayanışmayı arkasında görürse neticeyi de alabilir mesajı verildi. Karabağ'da da işte o netice alındı. Teşkilatımızın dinamizmi artık işlevsiz kalmaya başlayan küresel mekanizmaların boşluğunu kısa zamanda doldurma noktasında bizlere umut veriyor. Türk Devletleri Teşkilatı, uluslararası sistemdeki tıkanıklıkları açmak, etkin ve kalıcı çözümler üretmek için dünyanın yükselen gücü haline gelmektedir. Geleceği ve bugünkünden daha kapsayıcı, daha adil bir dünyayı inşa etmek için daha çok çalışacağız. Çünkü dünyanın umudu Türk Devridir... "GAZZE İÇİN BİZİM BAŞAT BİR ROL ÜSTLENMEMİZ GEREKİR" Bütün dünya Gazze'de çatışmalar eğer biterse bittikten sonra Gazze'de neler olacağını merak ediyor. Bununla ilgili Amerikan kaynaklı yayın organlarında birkaç farklı senaryodan bahsediliyor, BM şemsiyesinde Gazze'ye bir güç konuşlanması, barış gücü şeklinde çok uluslu askeri güç ya da Arap ülkelerinin çoğunlukta olduğu mekanizmalar gibi üç farklı senaryo konuşuluyor. Türkiye bu planlamaların içerisinde yer alır mı? Hem garantörlük konusu hem de böyle bir uluslararası barış gücü gibi konular gündeme geldiğinde Türkiye, bu tarz askeri oluşumların içerisinde yer alır mı? Garantörlük konusunu bu olaylar başladığı andan itibaren sürekli söyledik, söylüyoruz. Dedik ki; eğer Türkiye'ye bir garantörlük görevi düşerse biz görevi almaya hazırız, garantör ülke olabiliriz. Kıbrıs'ta, Yunanistan garantör ülke olabiliyor, İngiltere garantör ülke olabiliyor, Türkiye haliyle garantör ülke ise, Gazze'de neden benzeri bir yapı olmasın? Gazze'de Türkiye'nin garantör ülke olmasından daha tabii ne olabilir? Yani biz orada da garantör ülke rolünü üstlenebiliriz. Bunun şekli ne olur onu olaylar gösterir, onu zaman gösterir. Bunun güvenlik boyutu da olur, siyasi boyutu zaten olacaktır ve bütün bunlarla beraber tarihi ve kültürel boyutu da var zaten. Bu tarihi arka planın şekillendirdiği bir yapı söz konusu ve Türkiye olarak bizim başat bir rol üstlenmemiz gerekir. Bu da tarihle bugünü ve geleceği adeta şekillendiren bir gelişme olacaktır. Bakın saldırıların başlamasının üzerinden bir aya yakın zaman geçti. Şu anda gelişmeler işi biraz daha İsrail'in aleyhine doğru taşıyacak diye görüyoruz. İsrail bu acımasız adımı kendi gücüyle atmadı. Amerika dendiği zaman akla Amerika'nın kendisi gelmemeli. Amerika bana göre Batı'nın içerisinde değerlendirilmeli. Başta Amerika olmak bütün Batı şu anda İsrail'in yanında. Tüm bu yaşananlar bittiğinde bizler Gazze'nin 1967 sınırlarında, coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası olarak, huzurlu bir bölge olmasını isteriz. Tüm çabamız artık insanların ölmediği, yerlerinden edilmediği, hastanelerinin, sokaklarının, okullarının, ibadethanelerinin bombalanmadığı huzurlu bir Gazze, huzurlu bir Filistin içindir. Bu sebeple bunu sağlayacak formülleri oluşturuyor ve dünyaya ilan ediyoruz. Oluşturulmaya çalışılan diğer formülleri de hakkaniyete uygunluk ilkesi çerçevesinde inceliyoruz. Görüştüğümüz tüm liderlerle bu konuları konuşuyor ve onlara bölgede adil ve kalıcı bir barış tesis edilmeden bölgeye huzur gelmeyeceğini anlatıyoruz. Bunun İsrail'in katliamlarına göz yuman ve kendi savundukları değerleri çiğnemeyi dahi göze alarak İsrail'in arkasında konumlanan devletler de farkında. Biz bölgeye huzuru ve barışı getirecek formülleri destekleriz. Filistinlilerin yaşamlarını daha da karartacak, onları tarih sahnesinden aşama aşama silecek planların ise destekçisi olmayız. Sivilleri gözlerini dahi kırpmadan öldüren, kundaktaki bebeklerin, hastanedeki yaralıların üzerine bomba yağdıran İsrail'i daha pervasız hale getirecek formüller bizim açımızdan çözüm değil çözümsüzlük kaynağıdır. "NEREDE ADALET DİYE HAYKIRIYORUZ" Sizin Gazze konusunda diplomasi trafiğiniz en başından beri sürüyor. En son konuşmanızda 'İsrail'in durdurulması gerekiyor' dediniz. Bunun için nasıl bir yol izlenmeli? Bu ay içerisinde Riyad'da İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi var. O zirveye katılacağız. Yine önümüzdeki hafta bir de Özbekistan ziyaretimiz olacak. Bunlar çok kritik zamanda kritik ziyaretler olarak önümüzde duruyor. Bu ay sonu İran Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi gelecek, onunla görüşmemiz olacak. Bugüne kadar ben ve arkadaşlarım muhataplarımızla birçok görüşme yaptık. Doğudan batıya, kuzeyden güneye herkesle görüşüyor ve bu akan kanın durmasını sağlamaya çalışıyoruz. Görüşme trafiğimiz önümüzdeki günlerde de sürecek. İsrail'in hukuk tanımayan anlayışını dizginlemekte aciz kalan uluslararası toplum en başta kendi ilkelerini yok saymaktadır. Filistinlilerin maruz bırakıldıkları katliamı görmezden gelmeleri yetmezmiş gibi, İsrail ile kucaklaşma yarışına giriyor ve daha çok bebek öldürmeleri için onları cesaretlendiriyorlar. Vicdanlarını hapsettikleri zindanlar yarın onlar için utanç duvarları olacaktır. Daha önce göz yumdukları katliamlar hatırlatılınca boyun büken Batılı devletler Gazze katliamındaki tutumlarının utancının altında ezileceklerdir. Nerede adalet diye haykırıyoruz. Nerede barışı korumak üzere kurulmuş uluslararası kuruluşlar? Nerede insan hakları savunucuları? Devlet yöneticileri sussa da halklar susmuyor görüyorsunuz. Avrupa sokaklarında onca yasağa, onca engellemelere rağmen halklar adalet istiyor meydanlarda. Terör örgütlerinin militanlarına ifade özgürlüğü kılıfıyla son derece müsamahalı davranan kimi ülkeler, bir halkın sembolü Filistin bayrağını yasaklamaya dahi kalktılar. Neyse ki vicdan sahibi insanlar o yasaklara aldırış etmedi. Nasıl bir yol izleneceğine ilişkin konuya gelecek olursak. İsrail çok yanlış bir adım attı. Bu adımla aslında kendi geleceğini kararttı, diyebilirim. Bu sadece İsrail'i değil, İsrail'in dışındaki uzantılarını da rahatsız eden bir durum. Onun için yapılması gereken buradan geri adım atması ve bu işin durmasıdır. Tabii bu işin bir numaralı sorumlusu da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ta kendisidir ve şu an itibarıyla İsrail'de Netanyahu aleyhinde konuşmalar başlamıştır. Onu dünya siyaseti de yargılıyor. En önemlisi de Birleşmiş Milletler'deki Gazze'de acil ateşkes talebi oylamasında, 121 ülkenin İsrail'in ve beraberindekilerin karşısında durması... Oylamada sadece 45 ülke çekimser kaldı ve 14 ülke İsrail'den yana tavır takındı. Amerika'yı bir kenara koyarsanız, İsrail'in yanında kimse yok. Bu neyi gösteriyor, senin istediğin kadar silahın olsun, istediğin kadar paran olsun, yetmiyor. Birleşmiş Milletler'deki oylama bu açılardan çok çok önemliydi. Aslında bu oylama bir karnedir. Bu karnede İsrail sınıfta kalmış, geçer not alamamıştır. Bu oylamanın benzerleri bundan önce de oldu ama kimse İsrail'e bir şey yapamadı. Ben Filistin Mitingi'ndeki konuşmamda bir şey söyledim. İsrail'in insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıyacak girişimlere destek vereceğimizi açıkladım. Bunun çalışmasını başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere ilgili makamlarımız yürüteceklerdir. Küresel sistem ve uluslararası hukuk şimdi çetin bir sınavdadır. İsrail'i durdurulamazsa, yapılanların hesabı İsrail'e sorulamazsa insanların uluslararası hukuka da küresel sisteme de zaten azalan güveni yok olmaya yüz tutacaktır. Biz uluslararası hukuku işletmek için, savaş suçlarının cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız. "YARDIM ELİNİ UZAYMAYA DEVAM EDECEĞİZ" Sayın Cumhurbaşkanım bu savaşta vicdani konsensüs rotası Türkiye. Türkiye bu katliamın savaş değil, bir soykırım olduğu gerçeğini 7 Ekim'den sonra ilk haykıran ülkelerden bir tanesiydi ve vicdani anlamda öncülük etti. Bu sizin sayenizde oldu. Mısır Refah Kapısı'nın açılması hususunda kamuoyu ve vicdani baskıyı da nezdinizde Türkiye gerçekleştirdi. Güncel bilgilere göre 9 bin'i aşkın şehit var ve 3 bin 826'sı çocuk. Aslında bilgi verdiniz ancak naçizane hem bundan sonraki süreci Türkiye'nin yönetmesi, bizim için ve diğer ülkeler için çok çok önemli. Ateşkes konusunda da sesi gür çıkan yine sizin nezdinizde Türkiye. Bir ateşkes baskısı süreci nasıl ilerleyecek? Ateşkes noktasında şu anda Birleşmiş Milletler üyesi devletler maalesef ikiye bölünmüş durumda. BM oylamasındaki 121 ülke, ateşkesi bana göre sağlıklı olarak isteyenler. 45 ülke ise isteyelim mi istemeyelim mi noktasında duruyor. 14 ülke ise ateşkese hayır diyor. Dünyada böyle bir yapı söz konusu. Bu nedenlerle ben İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad Zirvesi'ni çok önemsiyorum. Riyad'da biz ateşkes için hem yükleneceğiz hem de bu ateşkeste usul itibarıyla neler olması lazım, esasta neler olması lazım onun ön çalışmalarını yapacağız. Zirvede bu usul-esas konusunda sunumlarımızı yapacağız ve buna göre inşallah ateşkes için şartları zorlayacağız. Burada tabii özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin duruşu çok önemli. Bu ateşkes istediğini oylarıyla beyan eden 121 ülkenin içerisinden yanımıza çekeceğimiz ülkeler önemli. Bu adımla birlikte de ateşkesi zorlama bizim en önemli yolumuz olacak. Sürekli muhataplarımızla görüşüyor, doğruyu, adil olanı anlatıyoruz ve buna devam edeceğiz. Filistinli çocuklar dünyanın diğer çocukları gibi huzur içinde yaşayabilsin diye mücadele ediyoruz. Onların daha güzel bir dünyada güvenlik endişesi duymadan yaşaması için çalışıyoruz. Artık dünya Filistinli çocukların çığlığını duymak zorundadır. O masumlara, o mazlumlara yardım elimizi uzatmak boynumuzun borcudur. İnsanlık görevidir bu. Kendi topraklarında hür biçimde ve huzur içinde yaşama isteklerini dünya görmezden gelemez. Biz o isteği hatırlatmaya, yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. "BU KADAR BOMBALAMAYA KANALİZASYON DAYANIR MI" Bölgede İnsani durum endişe verici. Son gelen haberlere göre Gazze'nin kanalizasyon suları altında kalabileceğine yönelik uyarılar, haberler gelmeye başladı. Türkiye de bölgeye yardımlar gönderiyor. Özellikle sağlık alanında yardım. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıklaması vardı. Bölgedeki çatışmalar nedeniyle Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesinin faaliyetlerini durdurduğunu, oradaki kanser hastalarının, ağır hastaların tahliye edilmesi için çalışmalar yapıldığını bildirdi. Bu konuda gelişmeler var mı? Kriterler neye göre belirleniyor? Filistin ve İsrail bu hastaların çıkışında nasıl öncelik veriyorlar? Türkiye bunun için neler yapıyor? Biz Mısır'a 10 uçak ayni yardım gönderdik ve bunlar bölgeye ulaştı. Ama yardımlarımız Gazze'ye her gün sınırlı bir şekilde ulaşabiliyor. İlk günler 20-25 tırın, sadece bir kez de 50 tırın geçişine izin verdiler. Sürekli kontrole tabii tutulduğu için sınırlı sayıda tır içeriye girebiliyor. Onların girdiği yerler, dağıtıldığı güzergahlar da sürekli kontrol altında. Bu konuda Birleşmiş Milletler organları baskı yapsa da fayda etmiyor maalesef. İşgalden hemen sonra kurulmuş Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Teşkilatı, UNRWA var. Bunların da Gazze'de 65 yerel personeli şehit olmuş. Bütün Filistin halkından bu teşkilat sorumlu. Bizim de onlara yardımlarımız oluyor. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Teşkilatı dahil olmak üzere diğer tüm örgütler bir çalışma içerisinde. Bizimle beraber Katar, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri de yardım faaliyeti yürütüyor. Bölgeye giden arkadaşlarımız yaralıların tedavisi için neler yapılabilir bunun arayışı içinde. Gıdaların depolanmasında şu an bir sıkıntı yok, şu anda Gazze'ye giden miktara göre depolanan miktar fazlasıyla mevcut. Şu an önceliğimiz giden yardımların tümünün Gazze'ye ulaşması ancak İsrail buna izin vermiyor. Böyle bir sıkıntı da var. AFAD Başkanımızla görüştüm. Bugün yaptığım görüşmede sıkıntı hala devam ediyordu. Gazze'deki insani şartlar giderek ağırlaşıyor. Özellikle içme suyu problemi yaygın hastalıkların da ortaya çıkmasına sebep oluyor. Kanalizasyon problemi var. Bu kadar bombaya kanalizasyon dayanır mı? Gazze'de sağlık sistemini bilerek çökertmeye çalışan İsrail ve bu zulme göz yuman uluslararası toplum sivilleri, hastaları, bakıma muhtaç bebekleri ölüme terk ediyor. Biliyorsunuz bölgede elektrik yok, altyapı harap halde, hastaneler güvenli değil, tıbbi altyapı yetersiz. Hatta artık ameliyatların dahi hastaları uyuşturmadan yapılmak zorunda kalındığını biliyoruz. Biz hastaların tedavisi için sahra hastaneleri kurmaktan tutun, gemi hastane göndermeye varıncaya kadar tüm hazırlıklarımızı yaptık. Hatta yaralıların ve hastaların Türkiye'ye nakilleri konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem bölge ülkeleri ile hem de Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlarla da temas halindeyiz. Biz Gazze'yi yalnız, çaresiz bırakmayacağız. Mısır'a doktor dahil her türlü tıbbi ekipmanı gönderdik, daha göndereceklerimiz de bulunuyor. Yeter ki insani ateşkesi sağlayalım ve onu kalıcı ateşkese dönüştürebilelim. TÜRKİYE'NİN KONFERANS PLANI Sayın Cumhurbaşkanım siz Rusya-Ukrayna savaşında iki tarafla da konuşan bir lider olarak siz etkili oldunuz. Bu pozisyonunuz nedeniyle buğday krizinde ve esir değişiminde aracı oldunuz. . Bu savaşta da iki tarafla da yine konuşan bir lidersiniz. Bu savaşta da barışın sağlanması için bir rol üstlenir misiniz? Yoksa bu katliamlardan sonra İsrail sizin için konuşulur olmaktan çıktı mı? İsrail'le konuşur musunuz? Benim şu anda bir temasım yok. MİT Başkanımız İbrahim Kalın İsrail tarafıyla görüşüyor. Tabii ki Filistin'le ve Hamas'la da görüşüyor. Şunu söyleyeyim, Netanyahu hiçbir şekilde bizim için muhatap alınabilir biri değil artık. Onu sildik attık. Bu konudaki kararı İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde yapacağımız görüşmelerle vereceğim. Oradaki havayı bir görelim. Ama bunun dışında bağları tamamen koparmak, hele hele uluslararası diplomaside öyle bir şey olmaz. Onun için gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ve gerek diğer bakan arkadaşlarımla, diplomasinin bütün imkanlarını kullanıyoruz ve buna devam edeceğiz. Bizim temel amacımız İsrail-Filistin meselesinde nihai barışı tesis edebilmek. Bunun için girişimler yapıyor, formüller geliştiriyoruz ve buna da devam edeceğiz. Akan kanın durması, barışın tesisi için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Amacımız bölgemizi de ülkemizi de rahatlatacak kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmaktır. Bunu sağlamak için çağrılar yapıyoruz, mesela ilgili tüm tarafları bir konferansta buluşturmak istiyoruz. "ZAMAN GÜRÜLTÜ ZAMANI DEĞİL" Avrupa Birliği yönetimi İsrail-Filistin çatışmasını sonlandıracak bir barış konferansının yakında düzenlenebileceğini, ancak AB'nin bulunacağı böyle bir konferansta Hamas'a rol görmediklerini söylediler. Bununla ilgili değerlendirmeniz ne olur? Avrupa Birliği zaten bu dönem içerisinde çok garip, tutarsız rol oynadı. Adil bir yaklaşımı Avrupa Birliği ortaya koymadı, koyamadı. Ne İngiltere'si, ne Almanya'sı, ne İtalya'sı, ne Fransa'sı hiçbiri bu dönem içerisinde maalesef adil bir yaklaşım sergilemedi. Yani Avrupa Birliği'nden zaten böyle bir şey beklemek de mümkün değil. 50 yılı aşkın zamandır Türkiye gibi bir ülkeyi kapıda bekleten böyle bir oluşumdan başka ne bekleyebilirsiniz? Onun için her ne kadar biz adil bir dünya mümkündür diyorsak da konu Avrupa Birliği olduğunda adil tutum hiç mi hiç beklemeyelim. Çünkü dikkat edin şu anda İsrail'in yanında yer alan, aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşında diplomatik süreçlerin dışında kalan kim? Avrupa Birliği. Maalesef Avrupa Birliği'ne güvenimiz iyice sarsıldı. Avrupa Birliği yönetimi öncelikle uluslararası hukuka ve her fırsatta sözünü ettikleri evrensel değerlere güven meselesini iyice düşünmek durumundadır. Hastaneler vurulurken, mülteci kamplarında siviller öldürülürken, İsrail ibadethanelere, okullara, pazar yerlerine ölüm kusarken nerede olduklarını izah etmek durumundalar. İsrail'e ziyaretlerinde İsrail yönetimini uluslararası hukuka ve insan haklarına uymaya neden davet edemediklerinin hesabını temsil ettikleri halklara vermek durumundalar. Ben soruyorum Avrupa Birliği yönetiminin çözüm planı nedir? Barış konferansında sadece İsrail'in yer alması ve onun söylediklerinin çözüm diye dayatılması mı? Filistin topraklarının İsrail tarafından tamamen işgaline zemin hazırlayıp Filistin'in varlığına fiilen son vermek mi? Tarafların bir araya getirilmediği bir toplantının barışa hizmet etmesini düşünmek dahi yanlış olur. Zaman kuru gürültü zamanı değil, insan hayatını ve yaşama hakkını savunma zamanıdır. "BORCUMUZ VAR" DİYORLAR Sayın Cumhurbaşkanım, söylemesi belki kolay oluyor ama gerçekten çok zor. Tüm bebekler, çocuklar, kadınlar ne yazık ki öldürülüyor. Fosfor bombası, siz de bahsettiniz. Buldozerlerle cenazeleri kaldırılıyor. Bunları biz sunarken bile çok zorlanıyoruz. Kim bilir orada neler oluyor, hissetmek çok zor. Fakat Avrupa ve Amerika da İsrail'in destekçisi değil de emrindeki devletler gibi hareket ediyorlar. Dolayısıyla her seferinde insan haklarından, demokrasiden, özgürlükten, uluslararası hukuktan bahsedenler, uygar devletler, İsrail'in tutumuna ve barbarlığına karşı neden hala sessiz? Bu sessizliği siz neye yoruyorsunuz? Yıllardır aslında görüşmeleriniz sürüyor. Sizce Avrupa ve Amerika'nın İsrail'e karşı bir diyet borcu mu var? Şimdi Cumartesi günkü konuşmamda hatırlarsanız bir ifadeyi seçerek kullandım. Neydi bu ifade? "Bunların tamamının İsrail'e borcu var. Ama Türkiye'nin İsrail'e borcu yoktur." Bundan daha açık net ifade olmaz. Şimdi Almanya öde öde bitiremiyor borcu. Çok açık net. Diğerleri hakeza öyle. Oralarda hukukumuzun çok ileri olduğu bazı siyasiler, "bizim İsrail'e borcumuz var, açıkça biz bu borcu ödüyoruz" diyorlar. İsim vermeyeceğim. Çok samimi olduğum bir Alman siyasetçi "borcumuz var" diyor. Holokost var ya. Şimdi diyetini ödüyorlar. Avrupa'da çifte standardın, ilkesizliğin, hukuksuzluğun tarihi yazılıyor. Tarihte Yahudilere karşı yaptıklarının Avrupa ülkelerinin ayağını bağladığını, kendilerini inkar derecesine getirdiğini bugün görüyoruz. Sıra sıra dizilmiş bebek cesetlerini görmezden getiren nedir? Avrupa'yı Gazze'ye yağan bombaları göremeyecek kadar körleştiren nedir? Bu nasıl bir diyet borcudur ki o zaman yapılanları aratmayacak derecede çirkin, insanlık dışı katliamları yok saydırabiliyor? Yarın hiç istemeyiz ama Allah korusun bir Avrupa ülkesi benzer katliamlara sahne olsa Avrupa Birliği demek ki katliamı yapana borçlu olup olmadığına göre tavır takınacak. Biz tarihte Avrupa'nın göbeğinde Bosna'da, Srebrenitsa'da neler yaşandığını ve o zaman Avrupa ülkelerinin tıpkı bugün olduğu gibi nasıl sessiz kaldıklarını ve katliama göz yumduklarını çok iyi biliriz. O yüzden dedim, bizim kimseye diyet borcumuz yok. Geçmişimizde diyet borcu doğuracak utançlarımız yok. Dün nerede duruyorsak bugün de aynı yerde duruyoruz ve durmaya da devam edeceğiz. "MİLYONLARIN HAYKIRIŞLARI İSRAİL'E PES ETTİRECEK" İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Gazze'ye yönelik saldırıların başladığı günden bu tarafa sıkça Tevrat'tan alıntılar yapıyor. Bunun bir soykırımı, medeniyet ve din savaşı olarak nitelendiriyor. Başta İslam dünyası olmak üzere Rusya ve Çin bu savaşı durduracak güçte değil mi? Netanyahu'nun din ve medeniyet savaşı söylemine ne dersiniz? Şimdi tabii Netanyahu hangi Tevrat'tan bahsediyor, o önemli. Bizim için aslolan nedir? Sahih Tevrat'tır. Netanyahu'nun sahih Tevrat'la amel etmesi zaten mümkün değil. Çünkü kendisi sahih değil. Biz sahih olanla amel ederiz. On Emir'deki sayılanlar ile İsrail'in yaptıklarının alakası var mı? On emirden biri "öldürmeyeceksin" demiyor mu? Ancak o çocukları öldürüyor. Bu zaten ona yetiyor. Kadınları öldürüyor, bu zaten ona yetiyor. Sadece şu On Emir, bunlar için yeter de artar bile. Adam kalkıyor, Tevrat'tan bahsediyor, diğer gün İncil'den bahsediyor. Senin yaptığının ne İncil'le ne Tevrat'la alakası var. Bunu ne İncil kabul eder, ne Tevrat kabul eder, ne Zebur kabul eder. Zaten Kur'an-ı Kerim şu anda hayatta olan en hakiki ve hiç bozulmamış tek kaynak. Onun için de bizim bu işin üzerine böyle varmamız, böyle gitmemiz lazım. İsrail'in barbarlığının sadece Tevrat'ta değil, hiçbir inançta yerinin olmadığının insanlara anlatılmasına ihtiyaç var. Netanyahu, İsrail halkının da tepkisini çeken, vatandaşlarının desteğini yitirmiş biri. Tevrat'tan alıntı yaparak, dini terimler kullanarak yaptıkları katliamlara destek bulmak istiyor. Bu kişinin yaptığı tamamen halkla ilişkiler çalışması, popülist bir yaklaşım. İsrail yönetimi sistematik olarak Filistinlilerin evlerini, sokaklarını, iş yerlerini, yaşam alanlarını gasp etmektedir. Onlara hayat hakkı tanımayan uygulamalara imza atılmaktadır. Adına yerleşimci denilen işgalcileri Filistinlilerin yuvalarına yerleştirme yöntemi ile işgal yaygınlaştırılmıştır. İsrail ordusunun işlediği savaş suçlarını dini beyanlara meşrulaştırmak istiyorlar. Sağduyulu, savaşın kazananı olmayacağına inanan Yahudilerin eleştirilerini bu yolla bertaraf etme çabasındalar. Bu savaşı bitirmeye devletlerin gücü tabii ki yeterlidir ancak bu savaşı halkların vicdanı sona erdirecektir. Mazlumların sesine kulak veren milyonların haykırışları İsrail'e pes ettirecektir. "ATILAN BİR ADIM YOK" İsveç'in NATO'ya üyelik protokolü Meclis'e getirildi. Aynı zamanda İsveç'in taahhütlerini yerine getirip getirmediğine dair zaman zaman değerlendirmeleriniz oldu. Türkiye'nin beklentileri yerine getirildi mi? Aynı zamanda ABD ile devam eden F-16 görüşmelerinde son durum nedir? Bizim beklentilerimizin içerisinde en önemli olan PKK terör örgütünün Stockholm caddelerinde yaptığı gösterilerdi. Bunu Sayın Başbakan ile konuştuk. Türkiye'ye İsveç'ten silah ihracının önünü açtıklarını da bizlere söylediler. O konularda bu adımları attıkları doğru. Ama PKK terör örgütünün İsveç'teki faaliyetleriyle ilgili maalesef şu ana kadar alınmış herhangi bir tedbir yok. Atılan bir adım yok. Bizim görevimiz ilk etapta bu işi parlamentoya sevk etmekti, yaptık. Şimdi parlamentoda arkadaşlarımız Cumhur İttifakı olarak biz, orada çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Geçen gün NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bana bir ufak teşekkür mesajı gönderdi. O da bu çalışmaları yakından takip ediyor. Benim bu işi Meclis'e gönderme adımımı olumlu bir adım olarak gördüğünü söylüyor. Ben de kendisine haber gönderdim. Dedim bundan sonrası parlamentoya ait. Amerika'nın Temsilciler Meclisi, senatosu varsa bizim de Meclisimiz var. Meclisimiz bunu nasıl yorumlayacak, nasıl bunun müzakeresini yapacak göreceğiz. Şu anda biliyorsunuz Bütçe dönemi geldi. Meclis yoğun bir şekilde bütçeye ağırlığını verecek. Bütçe komisyonda falan tartışması yapıldı ama şimdi Genel Kurul'a geliyor. Genel Kurul çalışmaları bizim bütçede öyle kısa geçmiyor. Fakat biz mümkün olduğunca işi kolay kılmaya çalışacağız. Bu noktada elimizden gelen olumlu gayreti göstermeye çalışacağız. Yeter ki karşımızdakiler bize olumlu yaklaşsınlar.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.