Hava Durumu

#Dikkat

Yeni Marmara Gazetesi - Dikkat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dikkat haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“İlk 6 ay bebeklerin denize veya havuza girmesini önermiyoruz”  Haber

“İlk 6 ay bebeklerin denize veya havuza girmesini önermiyoruz” 

 Çocukların havuz kullanımı konusunda bazı önemli hususlara dikkat etmeleri gerektiğini belirten, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Eroğlu, “Ebeveynler olarak çocukların yaşına göre havuz kullanımı önerileri ve hijyen kurallarına uyulmasına dikkat etmeli, havuz temizliğinin titizlikle yapılıp, güvenlik önlemlerinin standartlara göre alındığından da emin olmalıyız” dedi.   Medical Park Adana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Eroğlu, yaz aylarında çocuklarda havuz kullanımı hakkında açıklamalarda bulundu.  Çoğu çocuğun suya girmeyi sevdiğini ve bu durumun her yaştan insan için de keyifli bir etkinlik olduğunu dile getiren Eroğlu, “Çocuğunuzun yüzmeyi bilmeden büyümesini ya da sudan korkmasını istemezsiniz. Yüzme, çocukların stres seviyesini düşürme, anksiyete ve depresyonu azaltma, uyku düzeni ve kalp sağlığını iyileştirme, kan basıncını düşürme ile akciğer kapasitesi ve kemik gücünü artırma gibi bir pozitif yönü ile diğer etkinlikler ve spor faaliyetlerine göre daha faydalıdır” şeklinde konuştu.  “İlk 6 ay bebeklerin denize veya havuza girmesini önermiyoruz”  Bağışıklık sistemimizin gelişiminin tamamlanmaması, vücut ısı kontrolünün sağlanamaması, baş kontrolü gibi nörolojik gelişimlerin yetersiz olabileceği gibi nedenler ile yaşamın ilk 6 ayında denize veya havuza bebeklerin sokulması önerilmemektedir 2. aydan sonra suya alışması amacı ile sıcak ve durgun denizde ebeveynin kucağında birkaç dakika sokulabilir. Yüzme derslerine ise 4 yaşından sonra başlanılması önerilmektedir” diye konuştu.  “Yüzme aktivitesi eğlenceli hale gelmeli”  Herkesin suyun içinde olmayı sevmediğini söyleyen Uzm. Dr. Eroğlu, “Kötü bir deneyim yüzme korkusu geliştirmek için yeterlidir. Bu yüzden ebeveynler olarak acele etmeden, onlara karşı sabırlı olarak yüzmeyi eğlenceli bir hale getirmemiz gerekir. Yetişkinler olarak bizler de sudan korkabiliriz. Çocuğumuza örnek olabilmek ve havuzda mutlu olmadığımızı onların hissetmemesi için sakin ve rahat olmalı veya çocuğumuzun yüzmeyi bilen birisi ile yüzmesine izin vermeliyiz” ifadelerini kullandı.  “Çocuklarımıza suya girmeden önce izin istemeleri gerektiğini öğretin”  Uzm. Dr. Eroğlu, çocuklarınızı yüzmeye götürmek için daha fazla zaman ayırmak istiyorsanız, bunu güvenli bir şekilde yapmanız önemlidir diyerek ailelerin sorması gereken en önemli şeylerden biri, yetişkin ve çocuk gözetim politikaları olduğunu vurguladı. Uzm. Dr. Eroğlu, ”Çocuklarınızı her zaman gözünüzün önünde tutun ve yüzme bilmeyen çocuklar için kolluk veya yüzme yeleği gibi uygun güvenlik ekipmanlarını kullanın. Her havuzun kurallarına uyun ve çocuklarınıza da bu kurallara uymaları, suyun çevresinde dikkatli olmaları ve suya girmeden önce izin istemeleri gerektiğini öğretin” dedi.  “Havuzda yüzeyler temiz ve pürüzsüz olmalıdır”  Hepimizin temiz bir havuzda yüzmek istediğine dikkat çeken Uzm. Dr. Eroğlu, “Ancak tüm havuzlar aynı standartlara sahip değildir. Eğer, havuzun dibini net bir şekilde göremiyor, su bulanık veya kirli gözüküyorsa; ayaklarınızın altında kaygan bir zemin hissediyorsanız, havuzda yüzeyler temiz ve pürüzsüz olmalıdır; yeterli hijyenin sağlanmadığını öngörüp, o yüzme havuzunu tercih etmemelisiniz” açıklamasında bulundu.  “Havuz suyunun pH ve klor düzeyleri düzenli olarak kontrol edilmelidir”  Havuz temizliğinin öneminden bahseden Uzm. Dr. Eroğlu, “Bazen mikroplar yüzme havuzlarında yayılabilir, ancak riskleri gerçekçi bir şekilde değerlendirmek ve hijyeni en üst düzeye çıkarmak önemlidir. Havuz suyunun pH ve klor düzeyleri düzenli olarak kontrol edilmelidir. Havuz çevresi düzenli olarak temizlenmeli ve kaygan yüzeyler önlenmelidir. Havuzda kullanılan oyuncaklar ve ekipmanlar temiz tutulmalıdır. Bu tarz önlemler yeterli alınmadığında, hijyene dikkat edilmediğinde havuz ile ilişkili bazı enfeksiyonlar sıklıkla çocuklarda görülebilmektedir. Bunlar, ishal ve gastrointestinal enfeksiyonlar, kulak enfeksiyonları (yüzücü kulağı), göz enfeksiyonları (konjonktivit), cilt enfeksiyonları ile yaralar ve yaralanmaların neden olduğu enfeksiyonlardır” dedi.  “Çocuklarla birlikte yüzülmeli”  Yüzme konusunda çocukların teşvik edilmesi gerektiğine değinen Uzm. Dr. Eroğlu, “Yaz aylarında birlikte yüzme konusunda çocuklarımızı teşvik edelim ve ebevenler olarak onlara örnek olalım. Çocuklarımızı havuz kenarında sürekli gözetim altında tutup, havuz çevresinde kaymayı önleyici önlemler alalım ve havuz kuralları konusunda onları eğitelim. Havuz kullanımı sonrası çocukların vücutlarında herhangi bir değişiklik veya rahatsızlık gözlemlendiğinde bir sağlık profesyoneline danışıp, çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde spor ve eğlenceli etkinliklere devam etmesi hususunda onlara destek olalım” diyerek açıklamalarını sonlandırdı. 

Güneş Çarpmasına Dikkat! Haber

Güneş Çarpmasına Dikkat!

Ülkemizde sıcakların arttığı bu günlerde vatandaşların güneş çarpmasına karşı sağlık yönünden olumsuzluklarla karşılaşmamaları için uzmanlardan uyarı geldi. Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü vatandaşların özellikle saat 11.00 ile 16.00 arasında güneş çarpması riskine karşı dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.   Son günlerde yüksek sıcaklıkların ülkemizde etkisini arttırdığı ifade ediliyor. Sıcaklıkların aşırı yükselmesinin sağlık açısından büyük bir risk olduğunu belirten Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Sıcakların aşırı yükselmesi sağlık için hakikaten bir risktir. Hele bunun yanında nem oranı da fazla ise risk daha da artar. Özellikle yaşlı hastalar için, bebekler için, çocuklar için, kronik hastalığı olanlar için, açık havada çalışmak zorunda olan ve efor sarf etmek zorunda olan kişiler için bu sıcakların tehdidi daha yüksek. Gerek kapalı ortamda gerekse açık havada sıcak çarpması yani güneş çarpması dediğimiz riskler ortaya çıkabilir. Bu aslında vücudun ısı regülasyonunun bozulmasına bağlı ve bundan dolayı da vücut ısı kaybedemez ve hipertermi dediğimiz vücut sıcaklığında aşırı bir yükselme ortaya çıkar. Bunun belirtileri genelde halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, baş ağrısı, çarpıntı, nabzın yükselmesi, solunum sıkıntısı, bulantı ve eklem ağrıları gibi durumlardır. Bunlar bazen çok hızlı bir süre içinde özellikle bebeklerde ve yaşlılarda ortaya çıkabilir. En sık karşılaştığımız olay bir taşıt içinde bebeğin ya da çocuğun bırakılmasıdır. Böyle bir durumda taşıt içindeki sıcaklık çok yükseliyor ve bu durum tehdit edici bir durum haline gelebiliyor. Kapalı bir mekanda hava akımının olmadığı bir yerde de bu riskler olabilir. Açık havada ise örneğin tarım işçileri, aktif spor yapanlar ya da askerler gibi efor ile birlikte güneş çarpması gelişebilir" dedi.  Güneş çarpmasının en sık görüldüğü saatlerin güneşin ışınlarının dik olarak dünyaya ulaştığı saat 11.00 ile 16.00 arası olduğunu ifade eden Özlü, "Bu saatlerde dikkatli olmak lazım, doğrudan güneş altına çıkmamakta fayda var, gölgede kalmak gerekiyor. Kapalı bir yerde de durmamak lazım. Özellikle kapı ya da pencereleri açıp bir hava akımı sağlamakta yarar var. Bir vantilatör ya da fan ile oda içi havayı artırarak katkı sağlayabilir ya da soğuk klimalar kullanılabilir. Ama asıl olarak kişinin riskini bilmesi ve ona göre tedbirini alması gerekir. Güneş altında olmamak ve kalın giysiler giymemek, sentetik ve dar giysiler giymemek, bol ve geniş pamuklu ya da keten tipli giysiler giymek, bol su, ayran ve maden suyu gibi sıvı içecekler tüketmek, dışarıya çıktığınız zaman şapka ya da güneş gözlüğü kullanmak gibi şeyler riski azaltır" diye konuştu. 

Kurban Bayramında küçükbaş tüketirken dikkat!  Haber

Kurban Bayramında küçükbaş tüketirken dikkat! 

 Kurban Bayramına günler kala Gıda Mühendisi Dr. Hilal Demirkesen Bıçak'tan et tüketimine ilişkin altın değerinde tavsiyeler geldi. Bayram sofralarının vazgeçilmezi kavurmayla ilgili doğru bilinen yanlışları aktaran Demirkesen Bıçak, demir eksikliği sorunu yaşayanların eti nasıl tüketmesi gerektiğini anlattı.   Kurban Bayramında sofraların başkahramanı şüphesiz et. İnsan vücudu için en önemli protein kaynağı olan et, özellikle Kurban Bayramında bilinçsizce tüketilince bazı olumsuzlukları da beraberinde getirebiliyor. Kurban eti tüketirken, sağlık için dikkat edilmesi gereken pek çok nokta bulunuyor. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesinden Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hilal Demirkesen Bıçak, kurban eti nasıl tüketilmeli, yanında neler tüketilmeli, et nasıl muhafaza edilmeli gibi önemli soruları yanıtladı.  Kurbanlığın kesilmesinden sonra etinin tüketim aşamalarını anlatan Demirkesen Bıçak, “Kurban etinin kesildikten sonra belli bir süre dinlenmesi gerekmektedir. Kurbanlık kesildikten sonra rigor mortis diye ifade edilen bir kıtlık safhası başlamaktadır. Bu süreç yaklaşık 12-24 saat devam eder. Bu safha atlatılmadan etler tüketilirse sindirim açısından güçlük oluşmakta ve et lezzet özelliği olarak da istenmeyen yapıda olmaktadır” dedi.  Kurban Bayramında küçükbaş tüketirken dikkat!  Bayramda porsiyonlarda aşırıya kaçılmaması gerektiğini hatırlatan Hilal Demirkesen Bıçak, “Büyükbaş ve küçükbaş hayvanları karşılaştırdığımızda besin değeri olarak yakındır. Temel fark yağ oranıdır. Küçükbaşlar, genel olarak büyükbaşlara kıyasla daha fazla yağ içeriğine sahiptir. Doymuş yağ içeriği daha yüksektir. Kolesterol düzeyi küçükbaş hayvanlarda daha fazladır. Kalp damar rahatsızlığı olan bireylerin doğru pişirme yöntemi kullanarak ve porsiyon miktarına dikkat ederek tüketmesi gerekir” ifade etti.  Kurban etini en doğru pişirme yöntemi  Eti en sağlıklı şekilde pişirme yönteminin haşlama olduğunu söyleyen Demirkesen Bıçak, “Etin kendi suyunda pişerek besin değerlerini koruduğunu ve fazla yağın bir miktarının da suda çözülüp uzaklaşabileceğini söylemek gerek. Bir diğer yöntem olarak ızgara tercih edilebilir ancak etin yanmaması gerekir. Yüzeyde bir yanma meydana geldiğinde kanserojen bileşikler meydana gelmektedir. Yaz aylarındayız mangal yapılacaksa, toksik bileşenlerin oluşumunu engellemek için eti dumandan uzak tutmak gerekir” diye konuştu.  Kavurma yaparken bunlara dikkat  Kurban Bayramında sofraların vazgeçilmezlerinden biri de kavurma. Demirkesen Bıçak, kavurmanın en sağlıklı şekilde nasıl yapılacağını şöyle anlattı:  “Kavurma yapılacaksa fazla yağlardan uzaklaştırılması gerekir. Kendi suyuyla pişmesi sağlanıp hayvansal yağ ilavesinden kaçınılmalı. İç yağ ya da kuyruk yağı ilave edilmeden yapılmalı. İlla yağ eklenecekse bitkisel yağ tercih edilebilir. Ayrıca kavurma ve diğer etler kahvaltıda değil öğle ya da akşam yemeğinde tüketilmeli. Böylece sindirimin daha kolay olmasını sağlar.”  Etin yanında C vitamini içeren besinler yenmeli  Kurban Bayramında etin yanında mutlaka sebze de yenmesi gerektiğini vurgulayan Hilal Demirkesen Bıçak, “Lif içeriği yüksek olan kabak, patlıcan, ıspanak, bamya gibi lifli sebzeler hem sindirimi kolaylaştırır hem mideyi rahatlatır hem de bağırsak sağlığını destekler. Bununla birlikte yeşil yapraklı sebzelerden hazırlanan salata, C vitaminince yüksek özellik gösterir. Bu da ette bulunan demirin emilimini destekler. Kansızlığı olan bireyler etin yanında ayran, yoğurt gibi süt ürünlerinden ziyade c vitamini yüksek olan yeşillik salatalar, portakal suyu veya farklı c vitamini içeriği olan meyveler tüketmelidir” diyerek demir eksikliği çekenlere önemli tavsiyeler verdi.  Kurban eti nasıl muhafaza edilir?  Kurban etlerinin buzdolabında 3-4 gün kadar bekletilebileceğini ifade eden Hilal Demirkesen Bıçak, bu süreden sonra eksi 18 santigrat derecede, küçük porsiyonlar halinde derin dondurucuda saklanması gerektiğini söyledi. Demirkesen Bıçak, etlerin derin dondurucuda 6 ay ila 12 ay kalabileceğini söyleyerek etlerin mutlaka hızlı şekilde dondurulup yavaş şekilde çözdürülmesi gerektiğini belirtti. 

Karne Hediyesi Olarak Bisiklet Alacak Aileleri Uyarı Haber

Karne Hediyesi Olarak Bisiklet Alacak Aileleri Uyarı

Bisikletiyle aniden yola çıkan çocuk az kalsın otomobilin altında kalıyordu. Aracın kamerasına yansıyan olayda kimse yaralanmadı, uzmanlar ise karne hediyesi olarak bisiklet alacak aileleri uyardı.  Türkiye'de okullar 14 Haziran Cuma günü yaz tatiline girecek. Karne hediyesi olarak alınan bisikletler, çocuklar için ayrıca bir sorumluluk gerektiriyor. Uzmanlar bisiklet alınan çocuklara koruma ekipmanı da temin edilmesini, trafiğe çıkmak için yeterli eğitim alınması konusunda uyarıda bulunuyor.   Yaz tatiliyle birlikte korumasız ve bilinçsiz bir şekilde trafiğe çıkılması kazalara sebebiyet veriyor. Karne hediyesinin acı bir tecrübeyle bitmemesi için uzmanlar çocukların trafik kuralları konusunda eğitilmesi ve kask, dizlik ve benzeri koruyucu ekipmanları kullanmasını öneriyor.  Karne hediyesi acı bir tecrübeye dönüşmesin  Çocukların trafiğe çıkmadan önce yeterli eğitim alması gerektiğini aktaran Trafik Usta Öğreticisi Burak Uğur, “Okulların tatil olmasıyla birlikte aileler başarılı bir dönem geçiren öğrencilere karne hediyesi alıyor. Küçük yaştaki çocuklara ise genellikle bisiklet alınıyor. Güzel karne getiren çocuklarımızı tabi ki ödüllendirelim. Fakat mutlu etmenin yanı sıra eğitmemiz de gerekiyor.  Çocuğumuza bisiklet alıyorsak mutlaka kask, dizlik, dirseklik gibi koruma ekipmanlarını da almamız, çocuklarımızı muhtemel kazalardan korumalıyız. Ayrıca bisikleti sürerken ana yoldan uzak durmasını varsa bisiklet yolunu kullanmasını biz veliler olarak söylemeliyiz. Çocuklar karşıdan karşıya geçtikleri esnada muhakkak solunu ve sağını kontrol etmeli. Kendi güvenliğini sağladıktan sonra karşıya geçmeli. Sürücülerimiz ise özellikle bu yaz dönemlerinde daha dikkatli araç kullanmalı, kurallara uymalı ve her an bir çocukla karşı karşıya gelecekmiş gibi hassasiyet göstermeleri gerekmektedir” dedi

Ms Hastaları Dikkat Haber

Ms Hastaları Dikkat

Düzenli doktor takibinin MS (Multiple skleroz) hastalığının seyrinde önemli rol oynadığına dikkat çeken Uzm. Dr. Güneş Pay, düzenli takip ile hasta yakınmalarının önemli ölçüde azaltılabildiğini belirtti.   Dünya MS Günü çerçevesinde açıklamalarda bulunan Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nde görevli Nöroloji Uzmanı Dr. Güneş Pay, MS hastalığının vücudun iletimi sağlamakla görevli miyelin kılıfına saldırması ile oluştuğunun bilgisini verdi. Bu yüzden demiyelinizan hastalık olarak adlandırıldığını dile getiren Uzm. Dr. Pay, “Vücudun bağışıklık sistemi, sinir hücrelerinin bulunduğu miyelin kılıfına saldırır. Orayı tahrip eder ve orada sinir hücresinin fonksiyonlarını bozar. Böyle olunca hastalar; bulanık görme, çift görme, bir taraflarında güçsüzlük, yürümede bozukluk, dengesizlik, konuşma zorlukları, mesane zorlukları, idrar zorlukları ve bunun gibi bir sürü zorluklarla karşılaşır” dedi.  Son yıllarda yaşanan gelişmelerle birlikte tablet ve iğne tedavilerinin hasta yakınmalarını uzun dönem takiplerle büyük oranda ortadan kaldırdığını dile getiren Uzm. Dr. Pay, “MS, bir ilaç verdik, tedavi ettik gibi bir hastalık değil. Maalesef kronik bir süreç. Hastaların zaman zaman şikâyetleri kötüleşiyor, zaman zaman iyileşiyor. Bazı hastalar tümüyle kötüleşmeye gidiyorlar. Bazı hastalarda bir kere atak geçirdikten sonra bir daha atak geçirmiyorlar. Bu biraz hastalığın o hastadaki seyrine bağlı olarak değişebiliyor. Ama biz uzun dönem takipler ve tedaviler ile bunları kontrol altına almaya çalışıyoruz. Yani hastanın günlük yaşantısına devam edebilme gücünü arttırmaya çalışıyoruz. Birçok hastada bunu başarıyoruz. O açıdan MS hastalarının hiçbir zaman umutsuz olmaması gerekir” diye konuştu.  Hastalar takibi bırakmamalı  Hastaların kronik takiplerine mutlaka gitmeleri gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Pay, “Çünkü kronik takiplerde, hastanın durumuna göre tedaviler değişebilmektedir. Hastalara fizik tedavi, rehabilitasyon desteği verilebilmektedir. Gerekirse psikiyatrist tarafından, psikologlar tarafından antidepresan tedaviler ve terapi yaklaşımları gösterilebilmektedir. Multiple skleroz ve birden çok branşın yaklaşması gereken bir hastalıktır. Yani ana yönetici nöroloji uzmanıdır. Ama aynı zamanda ihtiyaç duyduğumuzda fizik tedavi uzmanları, psikiyatristlerden de destek alabiliyoruz” ifadelerini kullandı.  Sağlıklı yaşayın ve stresten uzak durun  Multiple Skleroz hastasına yakınmaları giderek kötüleşecek şeklinde ön yargı ile bakılmaması ve negatif bakış açısına sahip olunmaması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Pay, sözlerini şu şekilde sürdürdü:  “Savaşma gücümüzü artıran en önemli faktörlerden biri hastanın sağlıklı yaşamasıdır. Yani bir hasta Multiple skleroz olduğunda yapabildiği ölçüde egzersiz öneriyoruz. Mutlaka dengeli beslenme, un ve şekerden uzak durmasını belirtiyoruz. Bunun dışında hastanın stres faktörleri çok önemli. Stresten uzak kalmasını, mümkünse depresyona girmemesini sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü bağışıklık sistemimiz için bunlar çok önemli. Yani beslenme, spor, egzersiz ve hastanın moral faktörleri çok önemli”

Dikkat! Son altı yılın en güçlü güneş patlaması! Haber

Dikkat! Son altı yılın en güçlü güneş patlaması!

Güneşin Kızgın Yüzü: Son Altı Yılın En Güçlü Patlaması Nasıl Meydana Geldi? NASA, son altı yılın en güçlü güneş patlamasını kaydetti. Bu olay, Perşembe günü Dünya üzerinde bazı radyo iletişimlerini geçici olarak kesintiye uğrattı. Güneş yüzeyinde gerçekleşen bu şiddetli patlama, NASA'nın 2010 yılında fırlattığı ve güneş aktivitelerini sürekli izleyen Solar Dynamics Observatory(SDO) tarafından yakalandı. Bu, koronal kütle atımı (CME) olarak adlandırılan, oldukça enerjik bir fenomenin parıltılı renklerle dolu görüntüsüydü.     Etkileri Dünya'ya Ulaşan Patlama: İletişim ve Uzay Araçları Üzerindeki Etkisi NASA, bu X sınıfı patlamanın, radyo iletişimini, elektrik şebekelerini ve navigasyon sinyallerini etkileyebilecek yoğunlukta olduğunu açıkladı. Ayrıca, bu tür patlamaların uzay araçları ve astronotlar için ciddi riskler oluşturabileceği belirtildi. ABD'de ve dünyanın diğer bölgelerinde gündüz saatlerinde yaklaşık iki saat süren radyo kesintilerine neden olan bu patlama, güneşin şiddetli gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.     Uzmanlar Ne Diyor: Olayın Bilimsel Önemi ve Analizi Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin (NOAA) Uzay Hava Tahmin Merkezi, bu olayı "inanılmaz" ve "kaydedilen en büyük güneş patlamalarından biri" olarak tanımladı. Merkez, patlamanın radyo iletişimi üzerindeki etkilerinin Perşembegünü öğlen ve öğleden sonra 2 arasında hissedildiğini bildirdi. Bilim insanları, CME'nin "güneşin uzak kuzeybatı bölgesinden" kaynaklandığını ve diğer potansiyel etkilerini analiz etmektedirler.     Tarihsel Perspektif: 2017'den Bu Yana En Güçlü Patlama Bu patlama, 10 Eylül 2017'den bu yana kaydedilen en güçlü güneş patlaması olmakla kalmayıp, mevcut güneş döngüsünün de en şiddetlisidir. X sınıfı güneş patlamalarının çoğu genellikle 1 ila 9 arasında derecelendirilirken, bu son olay 8 olarak sınıflandırıldı. Tarihteki en güçlü güneş patlaması ise, 4 Kasım 2003'teki X28 olayı olarak bilinmektedir. HABER:İSMAİL KEMAL KEMANKAŞ

Küflü yiyecek tüketenler dikkat! Kimi 'Bir şey olmaz' deyip tüketiyor ama... Haber

Küflü yiyecek tüketenler dikkat! Kimi 'Bir şey olmaz' deyip tüketiyor ama...

Günümüzde pek çok kişi küflenmiş yiyecekleri yemeyi tercih etmemekte. Ancak zarar gelmeyeceğini düşünerek tüketen bazı kişiler de bulunmakta. Yiyecekler ve gıda maddelerinde belirli koşullar altında 'mikotoksin' adıyla bilinen metabolik ürünler ve mantar toksinlerinin oluştuğunu belirten uzman isimler, bu tür gıdaların hem insanlar hem de hayvanlar için zehirli olabileceği uyarısını yapıyor. Küflü yiyecekler tüketenler dikkat! .Küflü yiyeceklerin tüketilmeden atılması gerektiğini ifade eden uzmanlar, üzerindeki mikotoksinlerin hastalığa neden olabileceğini söylüyor. Ayrıca yalnızca insanlar değil, besi hayvanları ya da diğer başka hayvanlara da küflü yiyeceklerin verilmemesi gerektiği uzmanların söylediği bir gerçek. Bazı gıdalar üretimden tüketimine kadar geçen sürede çeşitli faktörlere bağlı olarak bozulabiliyor. Bozulmaya sebep olan mikroorganizmalardan biri olarak bilinen küfler uygun sıcaklık ve neme bağlı şekilde çoğalıyorlar. Bazı küfler tatta ve kokuda değişimlere sebep oluyor ancak bazıları toksik özellik gösteriyor. Söz konusu toksik etkiye mikotoksinler sebep olmakta. Ölümle dahi sonuçlanan toksisitelerinin yanında kanserojen, mutajen, DNA-RNA ve protein sentezini engelleyici, bağışıklık sistemini bastırıcı farklı etkiler de görülebilmekte. "Pek çoğunda risk var" Küfün kendisinin aslında zehirli olmadığı bilinirken, belirli koşullar altında oluşan mikotoksinin zehirli olabileceğini ifade ediliyor. En çok bilinen kanserojen mikotoksinler arasında aflatoksin B1 ve okratoksin A bulunmakta Bu sebeple risk olup olmadığı bilinmediğinden, küflü yiyecekler tüketilmemeli.

Yaşlılıkta ‘sarkopeni’ tehlikesine dikkat Haber

Yaşlılıkta ‘sarkopeni’ tehlikesine dikkat

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dahiliye ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Sevgi Aras, yaşlanmayla birlikte vücutta sadece kemiklerin değil kasların da eridiğine dikkati çekerek önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Aras, “Her bireyde başlama yaşı ve hızı aynı olmamakla birlikte yaşlanmaya bağlı rezerv ve fonksiyonlarda azalma ile giden normal bir süreç vardır. Kas iskelet sisteminde de bu durum söz konusudur. Kemik kütlesinin azalması ile giden halk arasında kemik erimesi tıp alanında osteoporoz diye tabir ettiğimiz klinik durum herkes tarafından bilinirken, kemiklerin desteği olan kasların miktarının ve kuvvetinin azalması ile kendini gösteren sarkopeni çok konuşulmamaktadır. Oysa birey kaslarında dermansızlık hissettiğinde kendini yaşlı hissetmeye başlar” diye konuştu. “D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDEN KAÇININ, EGZERSİZ YAPIN” Yaşlanma ile normal kas dokusunun yerini yağ dokusunun aldığını belirten Prof. Dr. Aras, şöyle devam etti: “Bu yüzden yaşlı bireyin kas kuvveti ve yürüme hızı gençliğine göre azalmaktadır. Bu durum yaşlı bireyin günlük aktivitelerinin azalmasına, başkalarına bağımlı olmasına ve nihayetinde yaşam kalitesinin azalmasına neden olmaktadır. Sarkopeni aynı zamanda yaşlıda hayatı tehdit eden sonuçları olan düşmelerin bir nedenidir. Kas miktar ve kuvvetinin azalmaması için özellikle proteinden zengin dengeli beslenmek, D vitaminini ihtiyaç ölçüsünde, düzenli almak ve mümkünse aerobik egzersizlerle birlikte kuvvetlendirici egzersizleri düzenli yapmak çok önemlidir. Aynı zamanda yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi damarsal risk faktörlerinin ve bazı hormon bozukluklarının erken tanısı, kontrolü ve tedavisi sarkopenin yönetimi için çok önemlidir. En önemlisi bu önerilerin yaşlılık diye tabir ettiğimiz dönemin çok öncesinde gençlik çağlarından hatta çocukluktan itibaren hayatımızın bir parçası olmasına dikkat etmeliyiz.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.