Hava Durumu

#Diyetisyen

Yeni Marmara Gazetesi - Diyetisyen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Diyetisyen haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Diyetisyen Burcu Akbeyaz: "Ramazan sonrası alınacak öğünler sıklaştırılıp yeme miktarı düşürülebilir" Haber

Diyetisyen Burcu Akbeyaz: "Ramazan sonrası alınacak öğünler sıklaştırılıp yeme miktarı düşürülebilir"

Acıbadem Kayseri Hastanesi'nden Diyetisyen Burcu Akbeyaz, Ramazan sonrasında yeni ve dengeli beslenme düzeninin oluşturulması gerektiğini söyleyerek, "Ramazan sonrası alınacak öğünler sıklaştırılıp yeme miktarı düşürülebilir" dedi.   Bayramdan sonra hafif ve sindirimi kolay besinlerin tüketilmesi gerektiğini söyleyen Acıbadem Kayseri Hastanesi'nden Diyetisyen Burcu Akbeyaz, "Ramazan başlamasıyla 3 ana öğün beslenmeden 2 öğün ana öğün beslenmeye geçildi. Bunlar biri iftar ve diğeri de sahurdu. Tabii Ramazan sonrasında bayramla birlikte de beslenme düzenimiz de değişmeye başlıyor. Biliyoruz ki oruçluyken öğün sayısında azalma, su miktarında sınırlanmalar oluyor ve bu yüzden de aslında metabolizmada yavaşlama söz konusu. O nedenle vücudun yeniden dengelenmesi, beslenme düzeninin oluşturulması bu süreçte çok önemli. Ramazan sonrası bayram başlangıcı ile birlikte aslında yeni beslenme düzenimizi oluşturmamız gerekiyor. İlk günler küçük ve dengeli öğünler tercih edilebilir. Aksi takdirde mide rahatsızlıkları yaşanabilir. Bizim burada yapmamız gereken şey aslında öğün sayısını arttırıp porsiyonları biraz daha azaltmak. Bu süreçte bayramdan sonra hafif ve sindirimi kolay besin tüketimini de arttırmamız gerekiyor" dedi.  Sindirimi kolay, besleyici besinler tercih edilmeli  Akbeyaz, tüketilecek besin gruplarına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyerek, "Meyve ve sebze tüketimi aynı şekilde lif açısından çok zengindir. Sebze olarak havuç, kabak, brokoli tercih edebilirken meyve olarak da yine elma ve muzu günlük beslenme programımızın içine ekleyebiliriz. Protein açısından en kaliteli ve en sağlıklı proteinler, beyaz et ve balık etidir. Bunlar hem protein ihtiyacımızı karşılar hem de kas yapımını destekler. Sindirimi de kırmızı ete göre daha kolaydır. Yoğurda bakacak olursak da probiyotik açısından çok zengindir. Sindirimi aynı şekilde protein ihtiyacımızı destekler. Bağırsak sağlığı için de çok önemlidir. Bu süreçte eklememiz gereken diğer besin grubu ise sağlıklı yağlardır. Bunlar avokado, zeytinyağı ve ceviz olabilir. Bu besinler, vücudu besler ve uzun süre tok kalmamıza yardımcı olur. Gün içerisinde mutlaka öğünlerin içine eklenmeli" ifadelerini kullandı.  Bayram sonrası egzersize başlamak çok yararlı  Ramazan sonrasının egzersize başlamak için güzel bir dönem olduğunu söyleyen Akbeyaz, "Günlük su tüketimine de özellikle önem vermemiz gerekiyor. Özellikle Ramazanla birlikte aslında su tüketiminde sınırlamalar çok arttı. Bu süreçte bizim günlük olarak 2-2,5 litre miktarında su tüketimini arttırmamız gerekiyor. Ramazan sonrası canımız şekerli, hamur işi gıdalar isteyebilir. Hatta bunlar çok çekici de gelebilir. Bunların şekeri hızlı yükselttiğini, gün içerisinde şeker dalgalanmalarına sebebiyet verdiğini unutmamalıyız. Mesela şerbetli tatlı yerine meyve ya da sütlü tatlı tercih edilebilir. Yine aynı şekilde yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte taze meyveleri de tüketerek aslında tatlı ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Ramazan sonrası, egzersize başlamak için en güzel dönemdir. Hem metabolizmayı hızlandırır hem de kilo kontrolüne yardımcı olur. Bu düzenlemelerle eğer yeni bir beslenme programına başlarsak hem daha sağlıklı hem de hem de kilo dengemizi korumuş oluruz. Ramazan sonrası mide rahatsızlığı, şekerdeki dalgalanmalar gibi olumsuz faktörlerden de uzak durmuş oluruz" dedi. 

Ramazan pidesini çok sıcak tüketmeyin Haber

Ramazan pidesini çok sıcak tüketmeyin

Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, oruç tutarken dikkat edilmesi gereken beslenme önerilerinde bulundu. Dyt. Arslansoyu, "Aç karnına sıcak pide yemek, kan şekerini hızlı yükselteceğinden kontrollü tüketilmelidir" uyarısı yaptı.   Ramazan ayında beslenme düzeni değişirken, günlük enerji ve besin ihtiyacının karşılanması önem taşıyor. "Oruçla değişen beslenme düzenine bağlı olarak kabızlık, mide yanması, unutkanlık, dikkatsizlik, baş dönmesi ve baş ağrısı gibi şikayetler görülebiliyor" diyen Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Banu Özbingül Arslansoyu, süreçte yetersiz beslenmenin bağışıklık sistemini zayıflatabileceği ve hastalıklara yakalanma riskini artırabileceği konusunda uyarılarda bulundu.  "Ramazan ayını sağlıklı ve verimli geçirmek için sahur ve iftar öğünlerinin bilinçli bir şekilde planlanması gerekiyor" diyen Dyt. Arslansoyu, "Ayrıca; diyabet, kalp ve böbrek hastalıkları, yüksek tansiyon gibi kronik rahatsızlıkları olan bireylerin ya da hamile, emziren anne ve büyüme çağındaki çocukların sağlık açısından oruç tutmadan önce mutlaka doktorlarına danışmaları gerekiyor" uyarısında bulundu.  "Tuzlu yiyecekler, şarküteri ürünleri sahurda tercih etmeyin"  "Sahurda yüksek lifli ve protein ağırlıklı beslenin. Sahurda yapılan besin tercihleri, gün içinde kan şekerinin dengede kalmasını sağlamak açısından büyük önem taşıyor" ifadelerini kullanan Dyt. Arslansoyu, tuzlu yiyecekler, şarküteri ürünleri ve kızartmaların susuzluk hissini artırabileceği nedeniyle sahurda tercih edilmemesi gerektiğini vurguladı.  Dyt. Arslansoyu, "Sahurda yüksek lifli ve protein içeriği yüksek besinlerin tercih edilmesi gerekiyor. Özellikle; tam buğday veya çavdar ekmeği, süt ve süt ürünleri, yumurta, çiğ kuruyemişler, komposto, mevsim meyve ve sebzelerinin sahur için ideal seçenekler arasında yer alıyor" dedi.  "Ramazan pidesini çok sıcak tüketmemeye özen gösterin"  "Ramazan pidesini çok sıcak tüketmemeye özen gösterin" diyen Dyt. Arslansoyu, iftar öğününde yapılan en büyük hatanın hızlı ve fazla miktarda yemek tüketmek olduğunu ifade etti. Bunun mide ve bağırsak sorunlarına yol açabileceğini belirtti.  "Orucumuzu açarken su ve hurma, peynir, mevsim sebzesi, zeytin gibi kahvaltılıklar tüketmek doğru bir seçim olabileceği gibi, hafif çorbalar da iyi bir seçenektir. Orucumuzu açtıktan sonra, mideyi yormamak için 15-20 dakika beklemeliyiz" ifadelerini kullanan Dyt. Arslansoyu, rafine unlu ve aşırı yağlı besinlerden kaçınılması gerektiğinin de altını çizdi. Ramazan pidesinin aşırı tüketilmemesi gerektiğini belirten Dyt. Arslansoyu, "Aç karnına sıcak pide yemek, kan şekerini hızlı yükselteceğinden kontrollü tüketilmelidir" uyarısında bulundu.  "Sıvı tüketimi en az 2 litre olmalı"  Ramazan süresince günlük en az 2 litre su tüketilmesi gerektiğini ifade eden Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, iftar ve sahur arasında sık ve dengeli beslenme alışkanlığı edinilmesi gerektiğini belirtti. İftar sonrası taze mevsim meyvelerine yer verilmesi gerektiğini vurgulayan Dyt. Arslansoyu, sindirimi kolaylaştırmak adına aşırı şekerli ve yağlı tatlılar yerine meyve ve hafif sütlü tatlıların tercih edilmesini önerirken, ayrıca iftardan 1,5-2 saat sonra yapılacak hafif tempolu yürüyüşlerin metabolizmayı desteklediğini belirtti. 

Doğru Beslenmenin Önemi Haber

Doğru Beslenmenin Önemi

 Diyetisyen Dila Abdik, kış mevsiminde soğuk algınlığı, grip ve diğer enfeksiyon hastalıklarının daha sık görüldüğünü belirterek, beslenme ile bağışıklığa destek olunabileceğini vurguladı.    Kış aylarında soğuk hava ve azalan güneş ışığı ile birlikte bağışıklık sistemi zorlanabiliyor. Kış aylarında bağışıklığı desteklemek için dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Diyetisyen Dila Abdik, “Mevsiminde taze sebze ve meyve tüketmek, vücudumuza gerekli vitamin ve mineralleri doğrudan kazandırır. Kış aylarında portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciyeler, C vitamini bakımından zengindir ve bağışıklığı destekler. Brokoli, karnabahar ve brüksel lahanası gibi turpgiller, antioksidan içeriği ile öne çıkar. Ayrıca, balkabağı ve havuç gibi A vitamini kaynakları, solunum yollarının sağlığını destekler. Tabağınızı renklendirmek, yalnızca göz zevkinizi değil, bağışıklık sisteminizi de güçlendirir. Bağırsak sağlığı, bağışıklık sistemimizin temel taşlarından biridir. Yoğurt ve turşu gibi probiyotik açısından zengin besinler, bağırsak florasını destekler ve vücudu enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale getirir” dedi.  Soğuk havalarda susama hissi azalsa da vücudun suya ihtiyacı var  Dyt. Abdik, “Baharatlar, yemeklerinize lezzet katarken aynı zamanda bağışıklığı da destekler. Zerdeçal, anti-enflamatuar özellikleriyle bilinirken, zencefil solunum yollarını rahatlatarak şifa verir. Tarçın ve karanfil ise yüksek antioksidan içeriği ile öne çıkar. Soğuk havalarda susama hissi azalsa da vücudumuzun suya olan ihtiyacı devam eder. Yeterli sıvı almak, toksinlerin vücuttan atılmasını ve metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlar. Suya ek olarak, bitki çayları ve şekersiz kompostolar da harika bir alternatif oluşturur” diye vurguladı.  Kış aylarında D vitamini seviyeleri düşer  Bağışıklık sistemi için proteinlerin hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Dyt. Abdik, “Tavuk, balık, yumurta gibi kaliteli protein kaynaklarının yanı sıra, badem, ceviz ve keten tohumu gibi omega-3 açısından zengin besinler de tüketilmelidir. Omega-3, iltihaplanmayı azaltır ve vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Kış aylarında güneş ışığının azalmasıyla D vitamini seviyeleri düşebilir. D vitamini takviyesinin gerekip gerekmediğini belirlemek için doktor kontrolü önemlidir. Ayrıca, somon, sardalya ve yumurta gibi D vitamini kaynaklarını sofranıza ekleyerek bu desteği artırabilirsiniz” dedi.  Kış aylarında bağışıklığınızı desteklemek için çeşitli ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Dyt. Abdik, “Doğru besinleri tercih ederek, enfeksiyonlara karşı daha dirençli bir vücuda sahip olabilirsiniz. Unutmayın, bağışıklık sisteminizin gücü, tabağınızdan başlar” ifadelerini kullandı. 

Sürekli Atıştırmak Yanlış!  Haber

Sürekli Atıştırmak Yanlış! 

Diyetisyen Hande Güngör, “Her öğünde protein içeren besinler bulundurulmalı. Yağsız et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, kuru baklagiller, yağlı balıklar, ceviz, badem, fındık, keten tohumu, susam, tahin, chia tohumu gibi yiyecekler tüketilmeli” dedi.  Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, yavaş yemek yemenin dengeli leptin salınımını destekleyeceği için iştahı kontrol etmeyi ve daha sağlıklı beslenmeyi sağladığına dikkat çekti. Günlük hayatın hızlı temposunun özellikle büyük şehirlerde birçok insanın öğünlerini atlamasına, düzenli ve sağlıklı beslenememesine yol açtığını belirten Güngör, "Bu sebeple de çabuk ulaşılan, yağlı, yüksek kalorili ve doyurmak bir yana, daha çabuk acıktıran besinler tercih ediliyor. Oysa bazı yiyecekler var ki, yenildikten sonra uzun süre midede tokluk hissi oluşturuyor" açıklamasında bulundu.  Tokluk için yüksek kalorili besilerin tüketilmesine gerek kalmayacağını belirten Hande Güngör, "Her öğünde protein içeren besinler bulundurulmalı. Proteinler hem leptin duyarlılığını artırırken, sindirim süresi daha uzun sürdüğü için ghrelin seviyelerini düşürmede ve kilo vermede etkilidir. Yağsız et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, ayran ve kuru baklagillere öğünlerde yer verilmeli. Yağlı balıklar, zeytinyağı, avokado, ceviz, badem, fındık, keten tohumu, susam, tahin, chia tohumu gibi sağlıklı yağlar tüketilmeli. Böylece omega 3 - omega 6 sağlıklı yağ asitlerinden faydalanarak, mide boşalımı ve tokluk süresini uzatılmış olur. Su tüketimi, kalorisiz, şeker ilavesiz sıvılar tercih edilmeli" diye konuştu.  Sürekli atıştırmak yanlış  Öğün saatlerinin planlanmasının da çok önemli olduğuna değinen Hande Güngör, "Tüm besin öğelerini içeren dengeli ve düzenli bir beslenme planı uygulanmalı. Sık sık atıştırma alışkanlığı ve tıkınırcasına yeme davranışlarından uzak durulmalı. Yemek yeme sürenizi uzatarak, daha yavaş yeme alışkanlığı edinilmeli. Yavaş yemek yemek dengeli leptin salınımını destekleyerek iştahı kontrol etmenizi sağlar. Bunun için yeme sürenizi etkileyen faktörleri fark edip, değiştirmeyi ya da iyileştirmeyi hedefleyin" dedi. 

Uzmanından Sağlıklı Beslenme Önerileri Haber

Uzmanından Sağlıklı Beslenme Önerileri

 Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Renan Güneş, yaz aylarında güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olunabilmesi için en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi tavsiyesinde bulundu.   İnsan metabolizmanın yaz sıcaklarında artan vücut ısısına uyum sağlamaya çalıştığını belirten Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Renan Güneş, bu nedenle özellikle yüksek tansiyon, kalp yetmezliği ve koroner kalp hastalıklarının yazın arttığını ve yine artan terlemeyle birlikte su ve mineral kaybı sonucu bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık sorunlarının görüldüğünü dile getirdi.  “Kahvaltıda az yağlı peynir, zeytin ve yumurta”  Yeterli ve dengeli beslenmenin yaşamın her döneminde sağlığın korunması için temel esas olduğunun ve yaz aylarında bağışıklığı artırmak için bütün besin gruplarından yeterli miktarda almak gerektiğinin altını çizen Güneş, günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve yenilmesini tavsiye etti. Kahvaltının en önemli öğün olduğunu vurgulayan Diyetisyen Güneş, yaz kahvaltılarında az yağlı peynirler, zeytin, yumurta, taze sebze ve meyveler, kafein içeren içecekler yerine az yağlı süt ve taze sıkılmış meyve suları ve ıhlamur gibi bitki çaylarının tercih edilebileceğini anlattı. Enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü ve meyveli tatlılar ile dondurma gibi hafif gıdaları öneren Güneş, “Yaz aylarında aşırı yağlı ve hamurlu yiyecekler vücutta yorgunluğa, baş ağrısı ve tansiyon problemine neden olur. Bu nedenle yağlı ve kızartılmış besinlerin tüketiminden kaçınılmalı; yemekler ızgara, haşlama, fırında veya buharda pişirilerek tüketilmelidir. Yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Özellikle yiyecekler yağda kızartılmamalıdır” diye konuştu.  Güneş, glisemik indeksi düşük tam buğday ekmeği, bulgur, makarna gibi karbonhidratların daha sağlıklı olduğunu da sözlerine ekledi.  “Çay ve kahve su yerine geçmez”  Yaz aylarında terleme ile daha fazla su ve mineral kaybı olacağından vücutta oluşan toksinlerin atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışması için her gün en az 2-2 buçuk litre su içilmesi gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Güneş, “Vücut ağırlığının yüzde 10'u kadar su kaybetmesi sonucu oluşan dehidrasyon halsizlik ve yorgunluğa neden olur. Yüzde 20 su kaybı durumunda ise yaşam tehlikesi oluşabilir. Çay ve kahve tüketimi su yerine geçmez, aksine vücutta su tutulmasını artırdığı için daha fazla su tüketilmelidir. Terlemeyle vücuttan atılan minerallerden sodyum kaybını önlemek için tuzlu ayran, potasyum kaybını önlemek için de bol sebze meyve tüketilmeli. Egzersiz yapanlar, başlamadan 15 dakika önce 1-2 bardak su tüketmeli ve egzersiz sırasında da her 10-15 dakikada bir 1 bardak su içilmelidir. Ayrıca maden suyu, ayran da içilebilir” dedi.  “Akşam yemeğini erken yiyin”  Az ve sık yemek yemenin ve uzun süre aç kalmamanın önemine işaret eden Diyetisyen Güneş, öğünlerin zeytinyağlı yemekler, ızgaralar ve özellikle beyaz et ağırlıklı olması; bol yeşillik ile yapılmış salataların eşlik etmesi; kolesterol, şeker ve tansiyon, kabızlık üzerine olumlu etkilerinden dolayı lifli besinlerin tüketilmesi gerektiğini ifade etti. Havanın geç kararması nedeniyle akşam yemeklerinin geç saate kalmasının sindirim sıkıntıları ve enerji harcanması açısından sıkıntı oluşturucağına değinen Diyetisyen Güneş, akşam yemeklerini mümkün olduğunca erken saatte yemek gerektiğini dile getirdi. Güneş, ayrıca sıcak havada dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınmak; çabuk bozulan et, yumurta, süt, balık gibi besinleri açıkta bekletmemek, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına dikkat etmek gerektiğini hatırlattı. 

Diyetisyen Kara'dan Dikkat Çeken Uyarı Haber

Diyetisyen Kara'dan Dikkat Çeken Uyarı

Bitlis’te Uzman Diyetisyen Halil Kara, Kurban Bayramı'nda dikkat edilmesi gereken konularda uyarılarda bulundu.  Bitlis'in Tatvan ilçesinde Uzman Diyetisyen olarak çalışan Halil Kara, Kurban Bayramı'nda et tüketimi ve dikkat edilmesi gereken hususlar noktasında uyarılarda bulundu. Kurban etinin steril bir ortamda kesilmesini öneren Kara, kesilen kurban etinin de en az 12 saat bekletildikten sonra tüketilmesi gerektiğini söyledi. Kara, “Öncelikle besinin çiftlikten çatala serüveninin sağlıklı olarak korunabilmesi için kurban eti steril ortamda kesilmelidir. Kesilen etlerin yıkanması sakıncalı bir durum oluşturabilir. Etin ıslak kalması nem oranını arttıracağından dolayı bakteri üreme hızını arttırabilir. En iyi yöntem ise yıkamak yerine yüksek ısıda pişirme olacaktır. Kurban bayramında en sık yapılan hatalardan biri ise hemen sonrasında et tüketimi yapmaktır. Kesilen kurbanın eti minimum 12 saat dinlendirildikten sonra tüketilmelidir” dedi.  “Kavurma yaparken kuyruk yağı veya tereyağı kullanmayın”  Kavurma ve kırmızı etin öğle saatlerinde tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Kara, “Kırmızı et mutlaka ayran ve zeytinyağlı bir salata ile beraber tüketilmeli. Etli yemeklerin yanında pirinç veya makarna yerine daha çok bulgur ayran veya cacık tercih edilebilir. Geleneksel yemeğe dönüşen kavurma yapımında kuyruk yağı veya tereyağı eklemek yerine kendi yağında ve suyunda pişmesini beklemek daha sağlıklı olacaktır. Bunun yanında su tüketimi de önem arz etmektedir. Yetişkinlerde günlük su tüketimi bayramda da 2,5-3 litre civarında olmalıdır. Bayram ziyaretlerinde hamur işleri, çikolata ve ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilebilir. Yine aynı şekilde hazır meyve suyu ve gazlı içecekler yerine açık çay veya bitki çayları tercih edilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak için dört besin grubuna yer verilmelidir. Özellikle diyabetli bireylerin lifli gıdalar tüketmeye özen göstermesi gerekir. Alkol tüketiminden kaçınılmalıdır” ifadelerini kullandı. 

"Et ateşe çok yaklaştırılmamalı ve yüksek ateşte pişirilmemeli"  Haber

"Et ateşe çok yaklaştırılmamalı ve yüksek ateşte pişirilmemeli" 

Sağlıklı ve dengeli beslenme açısından etin pişirilme yönteminden porsiyon kontrolüne kadar birçok ayrıntıya dikkat edilmesi gerektiğini belirten Medicana Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı Zeynep Rümeysa Halıcı, "Bazı hastalıklar çiğ ve az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bulaşır" dedi.   Kurban Bayramı’nda etin nasıl tüketilmesi gerektiği en çok merak edilen konular arasında yer alıyor. Bu dönemde artan et tüketiminin sağlık üzerinde oluşturacağı olumsuz etkilerden kaçınmak gerektiğini kaydeden Medicana International Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü Uzmanı Dyt. Zeynep Rümeysa Halıcı, sindirimi zor olan etin tüketimi konusunda önemli tavsiyelerde bulundu.  "Bazı hastalıklar çiğ ve az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bulaşır"  Halıcı, özellikle kurbanlığın alış sürecinde veteriner kontrolü olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtirken, “Uygun kesim şartlarının sağlanması sağlık açısından çok önemlidir. Bazı hayvanlarda olan hastalıklar direkt insanlara bulaşabilmektedir” dedi.  Etlerin kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemesi gerektiğine dikkati çeken Halıcı, “Bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı akıldan çıkarılmamalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel hijyen kuralları ihmal edilmemelidir” ifadelerini kullandı.  "Etler buzdolabında 48 saat bekletilmeli"  Etlerin sindirimi zor besinler olduğunu vurgulayan Halıcı, “Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik pişirme ve sindirme konusunda bizleri zorlamaktadır. Özellikle sindirim sistemi hastalığı olan kişilerde kurban etlerinin tüketimi hemen olmamalıdır. Etler buzdolabında 48 saat beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle pişirerek tüketmelidir. Bu dönemde yine sakatat tüketimi de artmaktadır. Sakatatlar kan değerlerindeki kolesterolü yükselttiği için kalp-damar hastalığı olan ve kolesterolü yüksek bireylerin sakatattan kaçınması gerekmektedir” diye konuştu.  "Et ateşe çok yaklaştırılmamalı ve yüksek ateşte pişirilmemeli"  Diyetisyen Zeynep Rümeysa Halıcı, etlerin pişirme yöntemlerinin Kurban Bayramı’nda bilinmesi gereken en önemli hususlardan birisi olduğunu vurguladı. Halıcı, “Eti ızgarada pişirirken ateşe çok yakınlaştırmak doğru değildir. Etin ateşle arasındaki yakınlık arttıkça ette kömürleşme oluşmakta ve kanserojen maddeler ortaya çıkabilmektedir. Etleri pişirirken dışarıdan hayvansal yağlar veya kızartma yağları ile et birleşmemeli kendi yağı ile pişirme yöntemi tercih edilmelidir” ifadesini kullandı.  Etlerin iç sıcaklığının en az 75 derece olması gerektiğinin altını çizen Dyt. Halıcı, konuşmasına şöyle devam etti:  “Yüksek ateş ile pişirme yöntemi etin dış kısmında ki proteinlerin katılaşmasına neden olduğundan iç kısmında pişme gerçekleşmez ve yine yüksek ısıda etlerin pişirilmesi su, vitamin, mineral bütün besin öğesi kayıplarını artırır. Etlerin saklanması da diğer aşamalar kadar önemli bir aşamadır. Etlerin yemeklik olarak küçük parçalara ayrılarak buzlukta saklanması gerekmektedir. Bu şekilde hazırlanan etler buzlukta eksi 2 derecede 1-2 hafta eksi 18 derece de ise daha uzun süre muhafaza edilebilir.”  "Çiğ et kesilen tahtada sebze doğramayın"  "Et kolay bozulabilen ve potansiyel risk taşıyan besin grubu içerisinde yer almaktadır" diyen Dyt. Zeynep Rümeysa Halıcı, bu sebeple dondurulan etin kullanılacağı zaman buzluktan çıkarılıp hemen pişirilmesi gerektiğinin altını çizdi.  Halıcı, şu ifadeleri kullandı:  "Çözünmüş ve bir süre oda sıcaklığında kalan et mikroorganizma üretme riski oluşturabilir. Etin, oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil, yine buzdolabının alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin çabuk çözünmesi amacıyla uygulanan kalorifer, soba üzerinde çözünme, oda sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli sonuçları da beraberinde getirmektedir. Son olarak kontaminasyon riski nedeniyle farklı besin grupları aynı tahta üzerinde kesilmemelidir. Kesilen et tahtasında kesinlikle çiğ sebze ve meyveleri kesmemek gerekmektedir." 

Kilo Vermek İsteyenlere Öneriler Haber

Kilo Vermek İsteyenlere Öneriler

Beslenme ve Diyet Uzmanı Uz. Diyetisyen Veysel Ciğerli, yaz mevsimin gelmesiyle zayıflama sürecine giren kişilerin yaptığı hatalara değindi.  Türkiye'de sağlıklı beslenme alışkanlıklarının azalması ile birlikte obezite ve aşırı zayıflığa bağlı hastalıklar da hızla yaygınlaşıyor. İdeal kilosuna kavuşmak isteyen kişiler için beslenme ve diyet uzmanları eşliğinde uygulanacak doğru ve sağlıklı diyet programları büyük önem taşıyor. Yaz mevsimin gelmesiyle zayıflama sürecine giren kişilerin yaptığı hatalara da değinerek hangi besinlerin tüketilmesi gerektiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Uz. Diyetisyen Veysel Ciğerli, Lifli gıdaların daha uzun süre tok tuttuğunu söyledi. Midenin ne yenilirse yenilsin 4 saat içinde boşaldığına dikkat çeken Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzman Diyetisyen Veysel Ciğerli, "Bir sonraki öğününüzde fazla yemeyi engellemek için 2-2,5 saatte bir beslenmenizde fayda vardır. Kan şekerinin dengelenmesi için '3 ana, 3 ara öğün' şeklinde beslenme kuralına uymak gerekmektedir. Düzenli kahvaltı edinme alışkanlığının sağlıklı bir hayat için şarttır. Metabolizma uyandıktan hemen sonra kahvaltı yapınca metabolizma hızlanmaya başlayacaktır. Aksi takdirde kahvaltı yapmadan öğle yemeğine kadar aç kalınırsa yavaşlamış metabolizma hızı ile birlikte diğer öğünümüzde daha fazla yemek kaçınılmaz olacağından kilo almakta beklenen bir sonuç olacaktır. Sabahın erken saatlerinde dengeli bir kahvaltı ile güne başlamak metabolizmamızın hızlanmasını sağlayarak daha rahat kilo vermemize yardımcı olacaktır" diye konuştu.  "Sadece bir kase çorba diye kendinizi kandıramazsınız"  Zayıflamak için yemek tabaklarının ve çorba kaselerinin küçültülmesi tavsiyesinde bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ciğerli, şöyle devam etti:  "Böylece "sadece 1 kase çorba" diye kendinizi kandırmazsınız. Psikolojik olarak o tabaktaki yemekleriniz bittiği zaman kendinizi doymuş hissedersiniz. Bir diğer önemli nokta da ekmek tüketimidir. Ekmek ve yerine geçen tahıl ürünleri yemeden zayıflamak söz konusu olduğunda ne yazık ki işin sağlık boyutundan hiç bahsedilmiyor. Bu denli bilinçsizce yapılan öneriler bireylerde birçok hastalığın artışına sebep olabiliyor. Tam tahıllı ekmek içeren diyet, lif oranı yüksek olduğundan dolayı acıkmayı geciktirir ve uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur. Karbonhidrat kaynağı bir besin olan ekmeğin sindirimi ağızda başlar ve çok kısa sürede beyne tokluk sinyallerini iletir. Öğününüze 1 parça ekmeği çiğneyerek başlayın. Böylece daha kontrollü bir öğün geçirerek tokluk hissi sağlamış olacaksınız. Ayrıca tam tahıl ekmeği B12 vitamini hariç bütün B grubu vitaminlerinin temel kaynağıdır."  Lifli besinler tüketilmeli  Liflerin sadece bitkisel kökenli besinlerde bulunduğumu belirten Uz. Dyt. Ciğerli,"Lifler sindirim sisteminden parçalanmadan geçmektedir. Bu da kişinin uzun süre tok kalmasını sağlayarak daha az yemek yenmesini sağlamaktadır. Lifler, kandaki kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcı olup, sindirim sisteminin daha aktif çalışmasını sağlamaktadır. Ayrıca lifli besinler kabızlığın geçmesini, hemoroid problemlerinin giderilmesini, vücudun şeker seviyesinin dengelenmesini sağlar, aynı zamanda kalp sağlığını koruma açısından da önem arz etmektedir. Yapılan araştırmalar lifli besin tüketenlerin, tüketmeyenlere göre daha fazla kilo verdiklerini ortaya koymuştur" dedi.  Uz. Dyt. Ciğerli lif içeren yiyecekleri de buğday kepeği, kepekli çavdar unu, arpa unu, yulaf, kuru erik, armut, narenciye ürünleri, elma, muz, fasulye, nohut, sarı ve yeşil mercimek, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, lahana, brokoli, yeşil fasulye, salatalık, kereviz, soğan, domates, biber, patlıcan ve havuç olarak sıraladı. Uz. Dyt. Ciğerli, sağlıklı bir zayıflama için paketli olarak satılan hazır gıdalardan da uzak durulması gerektiğini ifade etti. Bu ürünlere gıdanın dayanıklılığını artırmak için katkı maddeleri, gıda boyaları ve kimyasal içeren yiyecekler konulduğuna dikkat çeken Uz. Dyt. Ciğerli, "Evde yapılmayan, organik olmayan ve marketlerden alınan hemen hemen tüm paketli ürünler hazır gıdalar sınıfına girmektedir. Hazır gıdaları daha az tüketmek için domates salçası, biber salçası, turşu ve tarhana gibi bütün bir yıl tüketilebilecek besinleri evde yapabilirsiniz. Hazır bulyonları kullanmak yerine et, tavuk ve balık sularını evde hazırlamak, yemeğinize daha az katkı maddesinin girmesini sağlar" şeklinde konuştu.  "Su tüketimi arttırılmalıdır"  "Tatlı krizlerinizde tercihinizi meyve ve kuru meyvelerden yana kullanın" diyen Uz. Dyt. Veysel Ciğerli, sözlerini şöyle tamamladı:  "Tatlı ve şeker tüketimini azaltmak veya ortadan kaldırmak için mutlaka diyete doğal şeker içeren kuru meyveler, taze meyveler, meyveli yoğurtlar eklenmelidir. Bu besinleri ara öğün olarak tüketebilirsiniz. Artan sıcak havaların etkisiyle terleme sonucu sıvı kaybı artacağından su tüketimi arttırılmalıdır. Su, metabolizmanın hızlanmasına katkı sağlar, böbreklerdeki toksik maddelerin atımına yardımcı olur. Su içmek için susamayı beklemeyiniz. Ortalama yetişkin bir insanın 2-2,5 litre su tüketmesi, her mevsim ve yaş için önerilir. Metabolizmayı hızlandıran en temel faktör fiziksel aktivitenin arttırılmasıdır. Günlük hayatta yakın mesafelere araba ile gitmek yerine yürüyüşü tercih etmek, asansör kullanmak yerine merdivenleri kullanmak gibi fiziksel aktivitelerle ya da dans etmek gibi eğlenceli aktivitelerle hem kendinizi daha iyi hissedebilir hem de daha sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz. Düzenli uyku ile kilo kaybınızın ve diyete olan uyumunuzun direk ilişkili olduğunu unutmayın. Düzenli uyku zihinsel gelişim ve dinlenmeyi olumlu yönde etkileyerek metabolizma hızının artmasına yardımcı olur."

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.