Hava Durumu

#Enfeksiyon

Yeni Marmara Gazetesi - Enfeksiyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enfeksiyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Mantar Enfeksiyonuna Dikkat! Haber

Mantar Enfeksiyonuna Dikkat!

Mantar enfeksiyonlarının yaz aylarında artış gösterdiğine dikkat çeken Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Sevil Aytekin özellikle koltukaltı, kasık, kalça, ayak, parmak arası gibi bölgelerin temizliğine dikkat edilmesi ve bu bölgelerin kuru kalmasına özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.  Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Zahide Sevil Aytekin, yaz aylarında artan mantar enfeksiyonlarının sebepleri ve korunma yöntemleri hakkında vatandaşlara çeşitli bilgiler aktardı.  Mantar enfeksiyonuna sebep olan mikroorganizmaların sıcak havalarda daha çok üreme yeteneğine sahip olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Aytekin, “Terleme fonksiyonu çok arttığı için özellikle kıvrım bölgelerinde koltukaltı, kasık, ayak parmak arası, kalça gibi hava almayan bölgelerde daha çok mantar enfeksiyonu oluşuyor. Ayrıca abdest faktörü var ülkemizde, sık yıkanma ve iyi kurulanamama gibi durumlarda mantar enfeksiyonları daha da kolaylaşıyor” dedi.  Mantar enfeksiyonlarının çok çeşitli türleri olduğunun bilgisini veren Uzm. Dr. Aytekin, “Şiddetli seyredenleri de var. Daha lokalize seyredenleri de var. Mantar enfeksiyonlarında genelde krem, sprey, şampuan gibi ilaç gruplarını tercih ediyoruz. Çok şiddetlendiği dönemlerde hap tedavileri de gündeme gelebilir. Tabi ki hastanın yaşına göre ve mevcut kullandığı diğer ilaçların durumuna göre tedaviler değişebiliyor. Genelde bir ya da bir buçuk ay sürebilen tedaviler. Hastalarımızın alması gereken bazı önlemler var. Bunları da hastalarımıza anlatıyoruz” şeklinde konuştu. Vücut hijyenine dikkat edin  Terlemenin artması ile mantar enfeksiyonunun yayılmasının daha da kolaylaştığını vurgulayan Aytekin, mecbur kalmadıkça aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılması gerektiğini ifade etti. Vücut hijyenine çok dikkat edilmesine gerektiğinin altını çizen Aytekin, “Özellikle koltukaltı, kasık, kalça, ayak parmak arası gibi zaten çok iyi havalanamayan bölgeleri iyi temizlemek ve kuru kalmasına dikkat etmek çok önemli. Ayrıca ev içerisinde kişisel eşyaların, özellikle terlik, havlu, çorap gibi eşyaların ortak kullanılmaması da önem arz ediyor. Bunun dışında pamuklu kıyafet tercih edilebilir. Vücuda çok yapışan sıkı ve dar çamaşırlar ile sentetik kumaşlar, terlemeyi daha da arttırdığı için enfeksiyonların daha kolay oluşmasını sağlıyor” diye konuştu. 

Dişi Çekilen Küçük Çocuk Az Kalsın Gözünü Kaybediyordu Haber

Dişi Çekilen Küçük Çocuk Az Kalsın Gözünü Kaybediyordu

İstanbul Küçükçekmece'de iddiaya göre, enfeksiyonlu dişin çekilmesinin ardından yüzü şişmeye başlayan, ateşi çıkan, kusan 8 yaşındaki çocuk ve ailesi adeta kabusu yaşadı. Şikayetlerin başlamasının ardından tekrar başvurduğu diş polikliniğinde antibiyotik verilen küçük çocuk, durumunun kötüye gitmesi üzerine hastaneye yatırıldı. Göz selüliti teşhisi konulan 8 yaşındaki Rüzgar Taha Çavdar 11 gündür hastanede tedavi görürken, geç kalınması halinde çocuklarının gözünü kaybedebileceğini belirten Çavdar ailesi, olayın sorumlularından şikayetçi olacaklarını söyledi.  Olay geçtiğimiz hafta Küçükçekmece'de bulunan özel bir diş polikliniğinde yaşandı. İddiaya göre, Seda Çavdar; 8 yaşındaki oğlu Rüzgar Taha Çavdar'ı dişinin ağrısı üzerine özel bir polikliniğe götürdü. 8 yaşındaki çocuğun önce filmi çekildi. Ardından anne Sevda Çavdar'a oğlunun dişinin kurtarılamayacağı, çekilmesi gerektiği söylendi. Doktor çekim işlemine başladı. Çocuk çığlık çığlığa bağırırken, çekim işlemi ise bir türlü gerçekleşmedi. İddiaya göre, ilk doktorun 45 dakika süren işleminin ardından çekim gerçekleşmeyince anneden odadan çıkması istendi. Anne bu talebi geri çevirirken, odaya başka doktor çağrıldı. Çekim işlemi ikinci doktor tarafından gerçekleştirildi.   Özel poliklinikte gerçekleştirilen diş çekiminin ardından Rüzgar Taha Çavdar ve anne Seda Çavdar, merkezden ayrılarak eve döndü. Dişi çekilen çocuğun yüzünde bir süre sonra şişlik meydana geldi. Bunun üzerine Seda Çavdar polikliniği aradı. Poliklinikte bulunan yetkili antibiyotik verilmediğini öğrenince aileye antibiyotik reçetesi yazarak kullanmasını söyledi.  Yüzü şişen çocuğun ateşi çıktı, kusmaya başladı  8 yaşındaki çocuk antibiyotiği kullanmasına rağmen yüzündeki şişlikler arttı. Ateşi çıkan çocuk kusmaya başladı. Devamında polikliniğe giden aileye yetkililer bunun komplikasyon olduğunu ve yaşanabildiğini söyledi. Eve geri dönen aile sorunların devam etmesiyle birlikte bu sefer başka bir hastaneye kontrole gitti. Orada çocuğun son durumunu gören yetkililer ise anne Seda Çavdar'a çocuğu hemen devlet hastanesine götürmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi'ne giden aile burada çocuğunu muayene ettirerek çocuklarının göz selüliti olduğunu öğrendi. Yanlış tedavi sonucu kabus dolu günler yaşayan Rüzgar Taha Çavdar'ın ise 11 gündür hastanedeki tedavisi sürüyor.  “Ateşi 39-40 dereceye çıktı ve kusmaya başladı”  Geçen ayın 25'inde Küçükçekmece'de özel bir kliniğe gittiklerini belirten anne Seda Çavdar, “Orada çocuğumun filmi çekildi, oradaki dişçi bana çocuğumun dişini kurtaramayacağını, çekmesi gerektiğini söyledi ve çocuğun dişini çekmeye başladı. Bir aletle ilk önce çocuğun dişini oynatmaya çalıştı ve çocuğum bağırdı. Rahat 45 dakika çocuğumun dişiyle oynadı. Çocuk çığlık çığlığaydı. Doktor dışarı çıkıp odayı terk etmemi söyledi. Ben annesiyim el kadar çocuğu nasıl bırakayım. Sonrasında o yapamayınca başka bir doktor çağırdı. Gelen doktor da Allah razı olsun hemen çocuğun dişini aldı. Biz tedavinin ne öncesinde ne de sonrasında antibiyotik tedavisi görmedik. Eve geldikten sonra çocukta hafif bir şişlik oldu. Çocuğum baygın duruyordu ve hali yoktu. Ardından ateşlenmeye başladı. Ateşi 39-40 dereceye çıktı ve kusmaya başladı. Kliniğin sahibini tanıdığım için onu aradım. Bana, sana antibiyotik vermediler mi diye sordu. Ben de vermediklerini söyledim. Hemen bir antibiyotik yazdılar. Antibiyotiği kullandık ama gece kusmalar devam etti. Çocuğumun suratı da iyice şişmeye başladı” dedi.  “Yaşananların sebebi enfeksiyonlu dişin çekilmesi”  Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi'nde 11 gündür tedavi gördüklerini söyleyen Çavdar, “Ertesi gün kliniğe gittiğimizde bana çok 'özür dilerim ve bunlar komplikasyonlar oluyor' dedi. Çocuğun dişini yıkayıp bir daha geri gönderdi. Ama çocuğumun dişi yarım saatte bir şişmeye devam etti. Gözü kapanmaya başladı. Çarşamba sabahı oğlum beni uyandırdı ve 'gözüm kapandı' dedi. Hemen alıp diş hastanesine götürdüm. Doktorlar direkt çocuğun dişi iltihaplıymış, enfeksiyon yayılmış hiç vakit kaybetmeden hastaneye gidin çocuğunuzun yatışı yapılsın dedi. Buraya gelir gelmez doktorlar hemen göz bölümüne sevk ettiler ve yatışımız yapıldı. 11 gündür çocuk enfeksiyon servisinde tedavi görüyoruz. Bunun sebebi ise enfeksiyonlu dişin çekilmesi” dedi.  “Enfeksiyon beyine yayılsaydı bunun hesabını kim verecekti”  Duruma tepki gösteren Çavdar, “Diğer tarafla konuştuğumuzda ise 'bir diş için yatış mı yapılır, antibiyotik az gelmiştir gel devam edelim' dediler. Oğlumun hastalığının adı göz selüliti. Bir kangrenden bahsediyoruz. Oradaki enfeksiyon önce göze oradan da beyne yayılsaydı bunun hesabını kim verecekti. Ben hiçbir şey istemiyorum, karşıma bir muhatap bulamadım. İşlemin faturasını bana sonradan komplikasyonlu diş olarak kestiler. Kendilerini aradım, muhtemelen kendilerini savunmaya çalışıyorlar. En azından özür dileyebilirdiniz dediğimde ise 'ben yasaları çok iyi biliyorum' dedi. Bekliyoruz, devlete sığınıyoruz. Ben şimdi buradan raporlarımı alıp savcılığa suç duyurusunda bulunacağım. Bu kadar ucuz olmamalı. Bir çocuktan bahsediyoruz. Doktorlar direkt 'gözünü kaybedebilirdi' dediler. Ben adaletin yanımızda olmasını istiyorum” ifadelerini kullandı. 

Havuzdan Enfeksiyon Kapmayın! Haber

Havuzdan Enfeksiyon Kapmayın!

Uzmanlar, havaların ısınmasıyla serinlemek için havuzlara giden vatandaşları enfeksiyon kapma riskine karşı uyarıyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremelerinin arttığını ifade ederek, "Özellikle havuz gibi durgun su kaynaklarında yüzmek, burada vakit geçirmek bakterilerin bizim vücudumuza geçmesine, bize bulaşmasına neden olabiliyor" dedi.  Sıcak havaların bunaltıcı etkisinden kurtulmak için birçok vatandaş kendilerini yüzme havuzlarına atıyor. Uzmanlar ise bakımı yapılmayan havuzların enfeksiyon bulaşma riskine karşı dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Yaz aylarında bakteri, parazit veya mantarların üremelerinin arttığını söyleyen uzmanlar bunun sonucunda bulantı, ishal ve kusma şikayetleri konusunda uyarıyor. Kreş çağındaki çocukların ve yaşlı hastaların özellikle dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Medicana Konya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ya da yaşlı hastaların özellikle 75-80 yaş üstü hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor, yemek yemeleri bozulabiliyor" şeklinde konuştu.  "Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor"  Yaz aylarının gelmesiyle havuza olan ilginin arttığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor. Özellikle havuz gibi durgun su kaynaklarında yüzmek, burada vakit geçirmek bakterilerin bizim vücudumuza geçmesine bize bulaşmasına neden olabiliyor. Kapalı havuzlar, küçük havuzlar, buralara gelen kalabalık insan toplulukları, özellikle küçük çocukların buraya rağbet etmesi nedeniyle bir enfeksiyon kaynağı olabiliyor. Bu bulaşma ağız yoluyla olabileceği gibi solunum yoluyla bulaşma şeklinde ya da gaita yolu dediğimiz idrar dışkı yoluyla enfeksiyonlar bulaşabiliyor" diye konuştu.  "Adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor"  Birçok enfeksiyonun havuz yoluyla geçebildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Özellikle de ishal yapan, ateşle seyreden özellikle küçük çocuklarda çok gördüğümüz, anasınıfı çağında 4-5 yaş ya da ergenlik döneminde havuza giren çocuklarda bu şikayetler yaz aylarında artıyor. Bunlar neler olabilir dediğimizde bakteriler, tifo, dizanteri ya da paraziter amip dediğimiz kanlı ishal yapan etkenler olabileceği gibi biraz daha hafif geçen viral enfeksiyonlar örneğin adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor. Genç kadınlarda idrar yollarını tutan mantar enfeksiyonları, candida dediğimiz enfeksiyonlar havuzlardan, havuz sonrası özellikle soyunma odaları, ortak tuvaletlerden de bulaşma söz konusu olabiliyor" dedi.  "Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların dikkatli olması gerekiyor"  Enfeksiyon kapıldığı zaman havuzdan sonraki 1-2 gün içerisinde kendini belli ettiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "48 saat içinde başlayan, 38-39 derecelerde bir ateş yüksekliği, akabinde devam eden bulantı, kusma, ishal, özellikle kanlı ishal şikayeti olması havuzdan bir enfeksiyon, bir mikrobun vücudumuza girdiğinin belirtisi olabilir. Normalde sağlıklı bir yetişkin böyle bir enfeksiyonu kısa bir sürede atlatır. Enfeksiyon 3-4 gün içerisinde kendiliğinden geçebilir. Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ve yaşlı hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor. Yemek yemeleri bozulabiliyor. Küçüklerin ve yaşlı hastaların böyle durumlarda mutlaka bir doktora başvurmasında fayda var. Ama sağlıklı bir yetişkinde eğer bir şikayet yoksa düzenli beslenerek, su içerek kendileri atlatabiliyor. Doktorlar antibiyotik tedavileri verebiliyor çeşidine göre. Çünkü çok fazla virüs ve bakteri var. Hangi tanı konduysa ona göre bir antibiyotik tedavisi verilebiliyor" ifadelerini kullandı.  "El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım"  Bunlardan korunmanın en önemli yollarından birisinin el yıkama alışkanlığı olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Tuvaletler, ortak kullanılan duşlar, soyunma odaları buralardan da geçiş söz konusu olabiliyor. El yıkamak, havuzun temizliği, klorlanması, havuzun içinde su akışının olması devridaim olması ve günlük bakımlarının yapılması gerekiyor. Denizde böyle bir enfeksiyon riski oldukça düşük. İmkanı olan insanlar için denize girmek biraz daha avantajlı ama havuza giriyorsak da bu günlük bakımlara, havuzun klorlanmasına oldukça dikkat edilmesi gerekiyor. El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım. Kalabalık havuzların dinlendirilmesi yani aynı anda yüzlerce kişi değil de grup grup havuzlara girilmesi koruyucu bir yöntem olabilir. Bu şekilde dikkat ederek özellikle yaz aylarında temmuz, ağustos, eylül aylarında havuzdan bulaşan enfeksiyon hastalıklarından korunmak mümkün olacaktır" şeklinde konuştu. 

Uzmanından Çocuklu Ailelere Uyarı: Güneş Çarpmasına Dikkat! Haber

Uzmanından Çocuklu Ailelere Uyarı: Güneş Çarpmasına Dikkat!

Özellikle ailece çıkılan tatillerde, bebek ve çocukları başta güneş çarpması olmak üzere birçok yaz hastalığından korumak için tedbir almak gerekiyor. Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, “Çocuklar, uzun süre güneş altında kaldıklarında bitkinlik, bilinç kaybı ve yüksek ateş gibi güneş çarpması belirtileri gösterebilir. Özellikle 5 yaş altındakiler güneş çarpmasından daha çok etkilenir” uyarısı yaptı.   Okulların kapanmasının ardından uzun yaz tatili başladı. Çocuklarıyla tatil planı yapan aileler için aşırı sıcak havanın getirdiği riskler ve yaz hastalıkları zorlayıcı olabiliyor. Medicana International İstanbul Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, yaz tatilinde en sık rastlanan sorunlardan birinin güneş çarpması olduğunu belirterek “Tatil sezonunda çocuklar açık alanlarda, havuzda ya da denizde daha fazla zaman geçiriyor. Ancak yüksek sıcaklıklar, en çok bebek ve çocukları etkiliyor. Özellikle 5 yaş altı çocuklar güneş çarpmasıyla karşı karşıya kalabiliyor. Yüksek sıcaklık, vücudun su, mineral ve tuz kaybetmesine neden olur. Güneş çarpması; bitkinlik, bilinç kaybı, artan uyuma isteği, ciltte kızarıklık, kalp atışında hızlanma, ağız ve dudak kuruluğu, terleme eksikliği, yüksek ateş ve denge sorunlarıyla kendini belli eder” açıklamasında bulundu.    Bol sıvı alınmalı, fast food tarzı gıdalar tüketilmemeli  Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, güneş çarpmasından korunmak için alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:  “Uzun süre dışarıda kalmamak, güneş ışınlarının dik geldiği 10.00-16.00 saatlerinde açık havaya çıkmamak, güneş koruyucu kullanmak, çocuklara ince ve açık renkli giysiler giydirmek, bol sıvı takviyesi yapmak, serin yerlerde zaman geçirmek, dışarı çıkıldığında UV filtreli güneş gözlüklerinden yararlanmak, fast food tarzı besinler tüketmemek; güneş çarpmasından korunmak için gereklidir.”  Güneş çarpması durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Yüksel, “Güneş çarpmasından korumak için yeterli sıvı alınması çok önemlidir. Çocuklar su, meyve suyu ve ayran gibi içecekleri, kavun-karpuz gibi yaz meyvelerini bolca tüketmelidir. Güneş çarpması meydana gelmesi halinde ise çocuğun sıvı alımı iyi değilse ya da kusma varsa mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır" şeklinde konuştu.  İsiliği önlemek için bebekler her gün yıkanmalı Yaz aylarında bebeklerde çok sık isilik görüldüğünü de ifade eden Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, “İsilik, ter kanallarının tıkanması nedeniyle meydana gelir. İsilikte, cilt yüzeyinde içi su dolu kabarcıklar oluşabilir ve kaşıntıya neden olur. Kaşıntı sonucunda kabarcıklar enfeksiyon kapabilir. İsilikten korunmak için bebekleri yaz aylarında her gün yıkamak, dar kıyafetler giydirmemek, aşırıya kaçmadan nemlendirici kullanmak, aşırı sıcağa maruziyeti önlemek gerekir. İsilik genelde birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Hekimin önerdiği kremler de kullanılabilir” dedi.  Orta kulak iltihabını önlemek için kulak tıkacı kullanılmalı  Havuz ya da denizde vakit geçirmenin üst solunum yolu enfeksiyonu, alerji, rinit ve sinüzit gibi etkenlerle orta kulak iltihabına zemin hazırlayabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Yüksel, “Kulak enfeksiyonlarının en sık görülen belirtisi ağrıdır. Çocuklarda kulak çekiştirme, iştahsızlık, ağlama, ateş de görülebilir. Orta kulak iltihabından korunmak için havuza, denize girerken kulağa su kaçmasını engelleyecek kulak tıkaçları kullanılabilir. Belirtiler görüldüğünde ise hekime başvurulması önemlidir" diye konuştu.  Islak mayoyla oturmak idrar yolu enfeksiyonuna neden olabilir  Islak mayoyu değiştirmemenin kız çocuklarında idrar yolu enfeksiyonlarına yol açabileceğinin altını çizen Uzm. Dr. Emrullah Yüksel, “Ateş, kusma, karın ağrısı, idrar yaparken ağrı; bu hastalığın belirtilerindendir. İdrar yolu enfeksiyonunda erken teşhis önemlidir. Bu nedenle belirtiler başladığı an mutlaka hekime başvurulmalıdır. Denizden veya havuzdan çıkınca duş alınması, ıslak mayoyla oturulmaması idrar yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu tedbirlerdir” dedi.  Uzm. Dr. Yüksel, çocuklarda güneş yanıklarıyla ilgili ise “Cilde soğuk ve ıslak kompresler uygulanabilir. Yanığa bağlı ağrı varsa parasetamol verilmelidir. Güneş yanığı olan bölgelerde kaşıntı varsa, kaşıntının azaltılması için antihistaminikler kullanılabilir” bilgisini verdi. 

Artan Hava Sıcaklıkları Mantar Enfeksiyonuna Sebep Olabilir Haber

Artan Hava Sıcaklıkları Mantar Enfeksiyonuna Sebep Olabilir

 Yaz aylarında hava sıcaklığı ve nem miktarının artmasıyla birlikte mantar hastalıklarında artış görüldüğünü belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Oğuz Küçükçakır, mikroskobik canlılar olan mantarların bazı türlerinin, uygun ortam şartlarını bulduklarında insan derisinde, nadiren de iç organlarda hastalığa sebep olabileceğini söyledi.   Deride hastalık yapan mantar tipleri, en çok insandan insana doğrudan ya da eşyalar aracılığıyla bulaştığını ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Oğuz Küçükçakır, yaz mevsiminde cilt hastalıklarından korunmak için önerilerde bulundu. Küçükçakır, "Yaz aylarında artış gösteren cilt hastalıklarının başında güneş yanıkları, mantar enfeksiyonları, isilikler, güneş alerjileri, derin kırışıklıklar, erken cilt yaşlanması, cilt lekeleri, kanser öncesi deri keratozları ve cilt kanserleri geliyor. Yaz aylarında ciltteki nemin artması sonucu deri ve tırnak mantar enfeksiyonlarında dikkat çekici bir artış oluyor. Öncelikle ayak parmak aralarında, kasık, koltuk altı, boyun bölgelerinde sıkça gözlenen kaşıntılı, bazen de kaşıntısız kızarıklık, kahverengi, bazen beyaz renkte döküntüler şeklinde görülen mantarlar; bazen de tırnaklarda kalınlaşma, sararma-kararma ve bozulmalara yol açabiliyor. Bu gibi durumlarda, cildinizin kuru kalmasını sağlamak ve dermatoloğunuzun gerekli gördüğü topikal veya sistemik tedaviye acilen başlamak gerekir" dedi.  Ortam ısısının artmasıyla birlikte ter bezlerinin salgılarında artış olması sonucunda, çocuklar ve erişkinlerde özellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde yanma ve acıma hissiyle başlayan kızarıklık, tahriş ve sulu kabarcıklar şeklinde isilik oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Küçükçakır, "Bu bölgelerin nemli kalmasını engellemek, cilt yapınıza uygun vücut yıkama jelleri veya sabunları ile her gün duş almak ve banyo sonrası önerilen cilt yapınıza uygun nemlendirici krem sürmek gerekir. İsiliğin derecesine göre veya üzerinde gelişebilen ikincil enfeksiyonlar durumunda bazen medikal tedavi gerekebilir" diye konuştu.  Çocukluk çağındaki güneş yanıkları melanoma riskini arttırıyor  Yazın görülen diğer cilt hastalıklarına da değinen Uzm. Dr. Küçükçakır, güneşin zararlı etkilerine karşı alınabilecek önlemleri anlattı: "Güneş yanıklarından korunmak için ilkbahardan sonbahara kadar, dış ortama çıkmadan 15 dakika önce, dermatoloğun cilt yapınıza uygun tavsiye edeceği güneş koruyucular kullanılmalı. Koruyucu krem, cildin güneş gören tüm bölgelerine sürülmeli ve dış ortamdayken en az 2 saatte bir tekrar edilmelidir. Bunun yanında açık renkli kıyafetler giyilmeli, güneş gözlüğü takılmalı ve güneş ışınlarının en dik açıyla yeryüzüne ulaştığı 11.00-16.00 saatleri arasında dışarıda bulunulmamalıdır. Özellikle çocukluk çağında oluşan güneş yanıklarının, en kötü huylu deri kanseri olan melanomaya yakalanma riskini arttıran en önemli tetikleyici olduğu unutulmamalıdır" şeklinde konuştu. 

Dr. Hakan Kutlu:  “Açık yarası olan havuza girmesin”  Haber

Dr. Hakan Kutlu: “Açık yarası olan havuza girmesin” 

 Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji hekimi Dr. Hakan Kutlu havuz kullanımıyla birlikte enfeksiyonların da arttığına dikkat çekerek “Havuz yerine denizi tercih edin ya da girecekseniz havuzun düzenli temizliğinin yapıldığından emin olun” tavsiyesinde bulundu.   Acıbadem Ankara Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji hekimi Dr. Hakan Kutlu, havaların ısınmasıyla beraber özellikle tatil bölgelerinde havuzların kullanımının arttığına işaret ederek havuz ve havuz suyu ile bulaşan enfeksiyon oranlarının da arttığını belirterek “Hava ve su sıcaklıklarını artması ile beraber mikropların çoğalmasının kolaylaşması, aynı anda birçok insanın aynı havuzu kullanması, bazı kuruluşlarda havuz suyunun sirkülasyonunun uygun yapılmaması, klorlama yönteminin düzenli aralıklarla ve uygun yapılmaması” ifadelerine yer verdi.  “İshallere neden olabilir”  Havuz suyu ile bulaşabilecek hastalıkların çok büyük kısmının klorlama yöntemi ile etkisiz hale getirilebileceğinin altını çizen Dr. Kutlu “Ancak klorlama işleminin uygun dozlarda, belli aralıklarda ve düzenli şekilde yapılması gereklidir. Ayrıca klorlamanın havuz suyundaki mikropları etkisiz hale getirmesi için belli bir sürenin geçmesi gerektiği unutulmamalıdır” diye konuştu.  Havuz suyu ile ortaya çıkabilecek enfeksiyonlardan başlıcalarını ishal, kulak, göz ve deri enfeksiyonu olarak sıralayan Dr. Kutlu bu hastalıklara dair bilgiler verdi. Dr. Kutlu Criptosporidyum, Giardia, E.Coli ve Şigella gibi dışkı yolu ile bulaşabilecek ateşli ve kanlı ishale neden olabilecek mikropların özellikle havuz suyunu kaza ile yutma sonucu hastalıklara yol açabildiğini ifade etti.  “Görme kaybına bile yol açabilir”  Bakımı iyi ve özenle yapılmayan havuzlarda, ayrıca dış kulak yolu enfeksiyonlarının ortaya çıkma riskinin de oldukça yüksek olduğunun altını çizen Dr. Kutlu, “Özellikle Pseudomonas bakterisinin etken olduğu ‘Malign Otitis Externa’ şiddetli kulak ağrısı, dış kulak yolunda şişme, kulak akıntısı, tıkanma ve duyma sıkıntısına ve daha ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir” dedi.  Havuz suyu ile doğrudan temas halinde olan gözlerimizin de birçok bakteri, virüs ve mantarlara bağlı hastalıklara açık olduğuna değinen Dr. Kutlu bu göz hastalıklarının görme kaybına veya gözün kaybedilmesine neden olabilecek kadar şiddetli seyredebildiğini dile getirdi.  “Açık yarası olan havuza girmesin”  Havuz suyundan bulaşacak cilt hastalıklarından bahseden Kutlu, “Ciltte özellikle mantarlara bağlı olarak ‘dermatofitoz’ adı verilen yüzeysel cilt enfeksiyonları görülebilmektedir. Özellikle havuz çevresinde ortak kullanılan alanlardan ve eşyalardan bulaşarak ayak mantarı, kadınlarda vajinal mantar enfeksiyonları olabilmektedir. Yine ciltte açık yarası olan kişilerde, havuz suyu ile yaranın teması sonrası yara yerinde hafif veya ciddi bakteriyel enfeksiyonlar gözlenebilmektedir. Açık yarası olan kişilerin bu nedenle havuzdan uzak durmasını tavsiye ediyoruz” diye konuştu.  Belirtilen “lokal” enfeksiyonlar haricinde tifo, paratifo, hepatit A gibi “sistemik” olarak tabir edilen, tüm vücutta etkisini gösteren, çok daha ciddi enfeksiyonların da yeterince temizlenmeyen havuzlar yoluyla bulaşabildiğine dikkat çeken Dr. Kutlu, “Tüm bunlara kısmi bir çözüm olarak; havuzlar yerine denizin tercih edilmesi, havuzun düzenli temizliğinin yapıldığından emin olunması ve enfeksiyon gelişmiş ise ihmal etmeden en kısa sürede bir doktora başvurulması uygun olacaktır” dedi. 

Kene Yapışması Durumunda Ne Yapılmalı? Haber

Kene Yapışması Durumunda Ne Yapılmalı?

Tunceli Devlet Hastanesi enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Meral Gülbenat Şimşek, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hakkında bilgilendirmede bulundu. Uzm. Dr. Şimşek, kene yapışması durumunda yapıl ası gerekenler ile alınabilecek tedbirler hakkında uyarılarda bulundu.   KKKA’nın keneler tarafından taşınan virüs ile insanlara bulaştığını belirten Tunceli Devlet Hastanesi enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Meral Gülbenat Şimşek, “Bu virüs, hayvanlarda hastalık yapmaz ancak insanları hasta eder. Kene tutunma döneminin geldiği ilkbahar ve yaz aylarında bu hastalıkla karşılaşmaktayız” dedi.  Hastalığın Orta Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ve İç Anadolu’nun kuzey bölümlerinde görüldüğünü aktaran Uzm. Dr. Şimşek, “Tunceli de bu riskli bölgeler içinde yer almaktadır. Hastalık kene tutunmasının yanında hasta olmayıp taşıyan hayvanla temasla da bulaşmaktadır. Bu nedenle hayvancılıkla uğraşan insanlar risk altındadır” diye konuştu.  KKKA’dan korunmak için tarla, bahçe, ormanlık alan, piknik alanlarına giderken açık renkli kıyafetler giyilmesi, pantolon paçalarının çorap içine yerleştirilmesi uyarısında bulunan Uzm. Dr. Meral Gülbenat Şimşek, ''Kene tutunduktan sonra 10 gün süreyle şikayetlerimizi takip etmeliyiz. Ateş, halsizlik, kas ağrısı, eklem ağrısı, ishal ve herhangi bir yerde kanama olabilir. Bu tür durumlardan herhangi biri görüldüğünde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmamız gerekmektedir. Vücuda tutunan ve hayvanların üstünde bulunan kenelere çıplak elle temas etmemeli, öldürmemeli, yağ, alkol ve sigara söndürme gibi girişimlerde bulunmamalıyız” şeklinde konuştu. 

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu İçin Çalışıyor Haber

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu İçin Çalışıyor

Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Merkezi önderliğinde Türkiye’nin dört bir yanından 80’e yakın uzman bilim insanı, ülkemizde enfeksiyon hastalıklarında mevcut durumun saptanmasını, yapılacak analizlerle yeni hipotezlerin ve hedeflerin belirlenmesini amaçlayan Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu hazırlığı için bir araya geldi.   Dünyayı derinden etkileyen Covid-19 salgını döneminde kurulan Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Merkezi (KUISCID), enfeksiyon hastalıklarına ilişkin bilimsel ve akademik faaliyetlere katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu amaçla Tekirdağ’dan Erzurum’a pek çok şehirden uzman bilim insanları Türkiye’nin enfeksiyon hastalıklarındaki durumunu ortaya koymak, alandaki sorunlara yerel olarak üretilmiş bilgiler ışığında çözüm üretilmesini sağlayacak bir rehber oluşturmak hedefiyle Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu için çalışıyor.  Nihai hali bu yılın sonunda kamuoyu ile paylaşılacak rapor için daha önce Kasım 2023’te ve Şubat 2024’te bir araya gelen uzman doktorların yarıyıl değerlendirme toplantısı ise İş Kuleleri’nde gerçekleştirildi. Toplantıya İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Önder Eryiğit’in yanı sıra raporun hazırlanmasında önemli rol oynayan uzman bilim insanları katıldı.  “Kendi sorunlarımıza kendi çözüm önerilerimizi geliştirmek istiyoruz”  KUISCID Direktörü Prof. Dr. Önder Ergönül, rapora ilişkin değerlendirmesinde, enfeksiyon hastalıklarında bilgi, teknoloji ve inovasyonu harmanlayarak bir yol haritası oluşturmayı hedeflediklerini belirterek, “Antibiyotik direnci başta olmak üzere enfeksiyon hastalıkları alanında Türkiye, Avrupa bölgesinde en çok sorun yaşayan ülkelerden biri. Bu tür sorunlara çözüm önerilerinin, bu ülkenin son derece yeterli uzmanları tarafından getirilmesi gerekir. Ülkemizin uzman kadroları yetkin. Kendi sorunlarımıza Amerika ya da İngiltere’de hazırlanmış rehberler üzerinden tedavi uygulamakla yetinmek istemiyoruz. Sorun bizde, çözümün de bizde olmasını istiyoruz” dedi.  Yapılacak çalışmalar sonucunda ulaşılacak bulguların uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmasını; daha sonra tüm çalışmaların bir araya toplanmasını ve hem sağlık çalışanlarına hem de genele hitap edecek bir rapor haline getirilerek kitaplaştırılmasını hedeflediklerini söyleyen Prof. Dr. Ergönül, sözlerini şöyle sürdürdü: “KUISCID olarak Dünya Sağlık Örgütü’nden Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği’ne kadar pek çok önemli kurumla iş birliklerimiz var. Koç Üniversitesi’nde İş Bankası’nın desteğiyle artık nihayet güçlü bir araştırma merkezine sahibiz. Buradan çıkacak sonuçlarla yapılacak araştırmaların da devamıyla raporumuz ilerleyen yıllarda yenilenip geliştirilerek sürdürülecek. Böylece meslektaşlarımız, mesleklerini daha güvenle ve bilinçle yapacak. Bu çalışma, Merkezimizin kuruluşunda önemli role sahip olan İş Bankası’nın 100. yılında olması nedeniyle de ayrı bir anlam kazanıyor. Cumhuriyetimizin bir yaş küçük kardeşi olan İş Bankası’nın desteği bize güven veriyor, bu güvene dayanarak güçlenen merkezimizde ulusal ve uluslararası çalışmalarımızla Türkiye’de ve dünyada bilimsel üretime devam ediyoruz.”    Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu  Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Raporu hazırlık toplantısında ülkemiz için tehdit oluşturan enfeksiyon hastalıklarında tanı, tedavi ve korunma alanlarında yeniliklerle birlikte son durum değerlendirildi. Sağlık alanında hizmet veren veya bu alanda bilimsel çalışma yürüten araştırmacıların doğru karar almalarında ve yönlendirmelerinde yararlı olacak raporda çalışmalar solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, gastrointestinal sistem enfeksiyonları, sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlar, antimikrobiyal yönetim, vektörlerle bulaşan enfeksiyonlar, HIV enfeksiyonu, Covid-19, bağışıklama, sinir sistemi enfeksiyonları ve Tüberküloz başlıkları altında yürütülüyor.  Çalışma gruplarının öne çıkardığı bulgular şöyle:  "Ülkemizde bağışıklama konusunda içlerinde 5 binden fazla hasta verisi içeren geniş ölçekli çalışmalardan ortaya çıkan verilerin bir araya getirilmesiyle ülke fotoğrafının net bir şekilde ortaya konulması ve sistematik bir derleme çalışması yapılması hedefleniyor. Ayrıca erişkin yaş grubunda da aşılamanın önemi ve zorunluluğunun anlatılması gerekiyor.  Türkiye’de HIV enfeksiyonunun geç tanısı önemli bir sorun; HIV ile yaşayan bireylerin yalnızca yüzde 41 ila 50’sinin tanı alıyor ve endikatör hastalıklar başta olmak üzere birçok HIV testi fırsatı kaçırıyor. En acil sorunlardan biri olan tanı testi imkanlarının artırılarak saptanmamış olguların belirlenmesi gerekiyor. Bu amaçla belediyelerle iş birliği artırılarak sürdürülecek. Ayrıca, tedaviye ulaşamayan kesimler ve risk grubunda olan bireylere yönelik yoğunlaşan çalışmalar planlanıyor.  Türkiye’de üriner enfeksiyonlarının klinik takibi, özel hasta gruplarında enfeksiyonların izlemi ve antibiyotik direncinin izlenmesi konusunda ciddi bir veri eksikliği olduğu görülüyor. Tedavide en sık kullanılan antibiyotiklerin bölgesel direnç oranlarında farklılıklar nedeniyle ulusal tedavi algoritmaların yanı sıra bölgesel tedavi algoritmalarının da düşünülmesi gerektiği ve uluslararası kılavuzların tercümesi yerine ulusal kılavuzların oluşturulması ihtiyacı belirlenerek önemli bir aşama kaydedilmiş oldu. Toplantıda ülke bazında bir milyon kültür sonucu değerlendirilerek önemli ipuçları elde edildi. Analizler tamamlanarak kullanıma hazır hale getirilecek.  Türkiye, sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlarda bir dönem önemli gelişmeler kaydetmiş olsa da bir duraklama dikkati çekiyor. Enfeksiyon kontrolünde yaşanan sorunlara yönelik çok merkezli ve daha derin araştırmaların planlanabilmesi için inovasyon, teknoloji ve insan gücü eksiği ön plana çıkıyor. Sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlarda, izlemin (sürveyans) daha etkin yapılması ve salgınların zamanında önlenmesi ve bu enfeksiyonlara bağlı kayıpların azaltılması için var olan insan gücünün akılcı bir şekilde değerlendirilmesi ve yüksek kaliteli eğitimlerle desteklenmesi önem taşıyor.  Solunum yolu enfeksiyonlarında ise dirençli bakterilerin ne sıklıkta olduğu konusunda yeterli veri olmayışı ön planda. Bunun çözümü için antibiyotik direnç çalışmaları yapılarak pratiğe dönük çözümler sunulmalı. Çalışma grubu bu konuda yayınlanmış verileri bir araya getirerek, hekimlerin tercihlerini doğru yönde yapmalarını sağlayacak sonuçlara ulaştı. Bu tür yaklaşımlarla antibiyotik tüketiminin ciddi olarak azalması bekleniyor.  Antimikrobiyal yönetiminde antibiyotik tüketiminde son durum ve en acil yapılması gerekenler hakkında kapsayıcı bir rapor hazırlanması gerekiyor. Birinci basamakta antibiyotik tüketimini artıran nedenleri derlemek için uzmanlardan destek alınmalı. Ayrıca antibiyotiklerin tarımsal kullanımlarının takip edilmesi, hastanelerde antibiyotik tüketim sürveyansları ve cerrahi profilaksinin kontrolünün takibi de antimikrobiyal yönetiminde önemli rol oynuyor.  Kenelerle ve sineklerle bulaşan (vektör kaynaklı) enfeksiyonların mücadelesinde, Türkiye’nin risk haritaları tamamlanmalı, hekimlerin tanı koyabilme kapasiteleri geliştirilmeli. Ayrıca tedavi, tanı ve koruyucu önlemler için araştırma çalışmaları desteklenmeli."

‘Enfeksiyon Hastalıkları, İnsan Sağlığı İçin En Büyük Tehdit’ Haber

‘Enfeksiyon Hastalıkları, İnsan Sağlığı İçin En Büyük Tehdit’

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Ersen Hürmüzlü, "Nefes, ağız, ürogenital ve deri yoluyla bulaşan enfeksiyon hastalıkları, insan sağlığı için en büyük tehdittir" dedi.  Enfeksiyon hastalıkları ve bunlara neden olan mikroorganizmaların insan hayatını, gelişmesini ve yaşam kalitesini derinden etkilediğine dikkat çeken Büyük Anadolu Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Ersen Hürmüzlü, "Vücudumuzda ve çevremizde çok sayıda mikroorganizmalar mevcuttur. Bunların arasında bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitleri sayabiliriz. Bu mikroorganizmalar vücudumuza herhangi bir yolla girdikten sonra vücudumuzda doğal olarak bulunan bağışıklık sistemini geçtikten sonra çoğalarak enfeksiyon hastalıklara yol açmaktadırlar. Bazı mikroorganizmalar solunum sistemi ile yani nefes yolu ile vücudumuza girerek enfeksiyon hastalıklarına neden olabilirler. Gribal enfeksiyonlar, akciğer enfeksiyonları ve bazı viral enfeksiyonlar, örneğin suçiçeği, kızamık, kızamıkçık ve verem gibi hastalıkları sayabiliriz. Mikroorganizmalar ağız yoluyla da vücuda girmektedir. Kontamine olmuş gıdayı tüketirsek veya içecekleri içersek vücudumuzda enfeksiyon hastalıklarına yol açabilir. Örnek olarak kolera, tifo, hepatit A ve ishal vakalarını sayabiliriz. Mikroorganizmalar bazen ürogenital sistem yoluyla da vücudumuza girerler ve hastalıklara yol açabilirler örnek olarak idrar yolu enfeksiyonları, genital siğiller, hepatit B, hepatit C ve AIDS gibi hastalıkları sayabiliriz. Bir diğer bulaş ise deri yoluyla olmaktadır. Selülitler, yumuşak doku enfeksiyonları, açık yara veya ameliyat sonrası yara enfeksiyonları, şarbon gibi sağlık sorunlarını burada gösterebiliriz. Eğer bu hastalıklara yakalandıysanız beklemeden mutlaka doktorunuza başvurmanız ve tedaviye başlamanız gerekmektedir. Herkese sağlıklı yaşam diliyorum" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.