Hava Durumu

#Hasta

Yeni Marmara Gazetesi - Hasta haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hasta haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Tek Böbreği Olduğunu 56 Yıl Sonra Öğrendi Haber

Tek Böbreği Olduğunu 56 Yıl Sonra Öğrendi

Bursa'da kanlı idrar şikayetiyle hastaneye başvuran 56 yaşındaki İsmail İlman; doğuştan tek böbrekli olduğunu ve o böbreğinde de 15 santimetre bir kitle olduğunu öğrendi. Diyalize bağlı kalmak istemeyen hasta açık parsiyel nefrektomi ameliyatı ile hayatına eskisi gibi devam edebilecek.  Emekli İsmail İlman kanlı idrar şikayetiyle Medicana Bursa Hastanesi'ne başvurdu. Yapılan tetkiklerde, 56 yaşındaki hastanın tek böbreği olduğu ve bu tek böbreğinde de 15 santimetrelik bir kitle olduğu tespit edildi. Hastanın durumu üzerine gittiği hastanelerde böbreğinin alınması ve ömür boyu diyalize bağlı kalması uygun görüldü. Hastanın diyalizi reddetmesi üzerine Medicana Bursa Hastanesi Üroloji Bölümü'nden Doç. Dr. Ahmet Şahan bu ameliyatı yapabileceğini ve tek böbreği kurtarmak istediğini söyledi. Bunun üzerine hasta ameliyatı kabul etti. Dr. Şahan ve ekibi tarafından yaklaşık 4 saatte gerçekleştirilen ameliyatta böbrekten 15 santimetre tümörlü kitle alındı. Tek böbreğinin 3'te 2'sini kaybeden hastanın ameliyatı başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Doktorların yaptığı tetkikler sonucunda hastanın durumunun iyi olduğu ve taburcu olacağı öğrenildi. Hastanın diyalize bağlı olmadan sağlığına kavuşacağı ifade edildi.  “Ahmet Hoca babamı kurtarmak istediğini söyledi”  Doç. Dr. Ahmet Şahan ile tanışmalarının ardından babasının ameliyata girmeyi kabul ettiğini söyleyen Oğuz İlman (26), “Babam 56 yaşında. Birkaç gün önce babamın idrarında kan olması şikâyetiyle hastaneye gittik. Hastanede babamın tek böbreği olduğunu ve böbreğinde 15 santimetre kitle olduğunu öğrendik. Birkaç hastaneye gittik. 2 hastanenin heyeti böbreğinin alınması ve diyalize bağlanmasına karar verdiler. Babam makineye bağlanmak istemiyordu. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Ahmet hocayı bulduk, tanıştık. Ahmet hocayla konuştuk, ilgisi alakası hoşumuza gitti. Ahmet hoca "babamı kurtarmak istediğini" söyledi. Biz "düşünelim" dedik, bizi aradı ve bu riskli ameliyatı yapıp böbreği korumak istediğini söyledi. Biz de ameliyatı kabul ettik. Uzun bir ameliyat oldu. Normalde 3 saat süren bu ameliyat 5 saate yakın sürdü. Ameliyat yapılalı üç gün oldu, babamın durumu iyi. Ameliyattan sonraki ikinci gün babam yürümeye başladı, Ahmet hoca "bugün taburcu olabilirsiniz" dedi. Kendisine ne kadar dua etsek azdır, ömür boyu "duacısı olacağız". Birkaç işlemden sonra taburcu olabiliriz. Her şey iyiye gidiyor” dedi.  “Gerçekten çok şaşırdık"  Babasının 56 yıldan beri tek böbrekle sıkıntı yaşamadan hayatına devam etmesinden şaşkınlık duyduklarını belirten İlman, “Babam çift yumurta ikiziydi, doğuştan tek böbrekli doğmuş. Babam 300 gram doğmuş, tek yumurta ikizi 1 kilogram doğmuş. Babam için "yaşamaz" demişler ama diğer kardeşi yaşamamış. Babam hiçbir sıkıntı yaşamadığı için biz 56 yıl sonra tek böbreği olduğunu öğrendik. O böbreğinde de kitle vardı ama çok şükür kurtardık. Babamın tek böbreğinin olduğunu ilk duyduğumuzda çok şaşırdık. Normalde günde iki paket sigara içerdi, 25 yıl çalıştı ve 6 yıldır emekliydi. Gerçekten çok şaşırdık. Babam askere de gitmemişti, biz boy ve kilodan olduğunu düşünüyorduk ama tek böbrekli olduğu için elemişler” şeklinde konuştu.  “Tek böbreği olduğundan diyaliz ihtiyacından kurtarmak istedik”  Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Şahan, zorlu bir operasyonla hastayı kanserden ve diyalizden kurtardıklarını belirterek, “İsmail Bey 56 yaşında doğuştan tek böbrekli, sol böbreğinde de tamamen rastlantısal 15 santimetre bir kitle saptandı. Böbreğinin 3'te 1'lik kısmı çalışıyor ve böbrek değerleri sınırlarda. Dış merkezlerde böbreğinin tamamen alınmasının uygun olacağı düşünülmüş. Normalde diğer böbreği sağlam olsa biz de böbreğin alınmasını önerirdik. Ama tek böbreği olduğundan dolayı diyaliz ihtiyacından kurtarmak istedik. Hastamıza parsiyel nefrektomi yani böbrekte kanserli kısmı alarak geri kalan kısmının korunmasını amaçladık. Normal böbrek kitlelerinde genellikle 7 santimetre kadar kapalı yolla parsiyel yapıyoruz. Ancak bu kitle ileri evrede ve 15 santimetre. Damarlara bitişik ve toplayıcı sisteme yakın bir tümördü. Biz burada hastamızı diyalizden kurtarmak için parsiyel şansımızı denedik. Asılında çok zorlu bir kitleydi, ameliyatı da oldukça zorlu geçti, yaklaşık 4-5 saat sürdü. Kapalı yolla damarları bulduktan sonra kitlenin büyüklüğünden dolayı kapalı devam edemeyeceğimiz anladık. Açığa geçip kitlenin olduğu kısmı çıkartarak böbreği koruduk. Hastamız bugün üçüncü gününde, diyaliz ihtiyacı olmadan günlük ortalama 2 bin CC'ye kadar bir idrar çıkışı var. Böbrek değerleri biraz yükseldi ama şu an için beklediğimiz değer. Bunun ilerde daha da düzelmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.  “Hastanemizin imkanları sayesinde başardık”  Zorlu ameliyatlarda hastane donanımının önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ahmet Şahan, “Böyle zorlu bir vakayı hastanemiz sayesinde yaptık. Bu işlemi biz cerrahi olarak yaptık ama burada yapılan işlem sadece cerrahi değil hastanenin donanımlı olması, nefroloji, anestezi ve diğer bölümlerin etkisiyle böyle komplike bir işlemi gerçekleştirmiş olduk. Hastamızı diyalizden kurtardığımız için çok mutluyuz. Hastamıza şifalar olsun” dedi.  “Hastamızın diyaliz ihtiyacı ortadan kaldırıldı”  Başarılı bir ameliyat olduğunu söyleyen Nefroloji Uzmanı Dr. Burak Canver, “Hastamız bize geldiğinde tek böbrekli ve o tek böbreğinde de komplike bir tümörü vardı. Daha önce hastamıza o böbreğin de tamamen alınacağı ve ömür boyu diyalize bağlı kalınacağı söylenmişti. Biz hastamız değerlendirdiğimizde acaba sadece tümörü çıkartarak ve böbreğin bir kısmını da bırakarak hastayı da diyalizden kurtarmayı amaçladık. Değerlendirdik, operasyon da gayet başarılı geçti. Hastamızın durumu gayet güzel. Yakında taburcu olacak. Kendisine sağlıklı günler diliyoruz” ifadelerini kullandı. 

“Güneşlenirken uyuyanlar çok büyük risk altında”  Haber

“Güneşlenirken uyuyanlar çok büyük risk altında” 

İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alihan Oral, sıcak çarpmasına karşı uyarılarda bulundu. Güneşlenirken uyumanın hayati tehlike arz edebileceğini ifade eden Doç. Dr. Alihan Oral, sıcak çarpmasından korunmanın yollarını aktardı.   Yurt genelinde sıcaklıkların artmasıyla birlikte uzmanlardan arka arkaya uyarılar gelmeye başladı. Sıcak çarpması ile ilgili açıklamalarda bulunan Biruni Üniversite Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alihan Oral, özellikle 12.00 ile 16.00 saatleri arasında dışarı çıkmamaya özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak güneşten koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti. Oral, bunlar arasında şapka, şemsiye, güneş gözlüğü ve güneş kremi kullanımı olduğunu söyledi. Ayrıca, hafif ve açık renkli giysilerin tercih edilmesini ve egzersiz yapılacaksa sıcaklığın azaldığı saatlere denk getirilmesini öneren Doç. Dr. Oral, risk grubunda olan kişilerin daha dikkatli olması gerektiğini dile getirdi.  “Hayatı tehdit eden bir durumdur”  Sıcak çarpması hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alihan Oral, “Sıcak çarpması, sıcaklığın artmasıyla bizim vücuttaki ısı dengesini sağlayan ter bezleriyle ilgili bir problemin ortaya çıkmasıyla hayatı tehdit eden bir durumdur. Sıcak çarpması durumlarında tabii vücut ısısını dengeleyemediği için iç organlarının ısısı artıyor. Bu da birçok organın yetmezliğine doğru gidebiliyor. Bunun başında baş ağrısı, bulantı, kusma, halsizlik, yorgunluk hatta bayılma bile olabilir” dedi.  “12.00 ile 16.00 arasında dışarı çıkmamaya özen göstermeliyiz”  Hayati tehlikeye yol açabileceğini ifade eden Doç. Dr. Alihan Oral, “Sıvı kaybı nedeniyle hasta yatışa kadar gidebilir. Kalbi etkiliyor, hastayı kaybedebiliyoruz. Şimdi buradaki önemli nokta onun olmamasını sağlamak. Nedir bu? Tabii ki gün ışınlarından koruyucu bir şapka, şemsiye, gözlük olabilir. Güneş kremi fayda sağlayabilir. Güneş ışınlarının dik geldiği saatler var. Hangi saatler onlar? Genelde 12.00 ile 16.00 arasında dışarı çıkmamaya özen göstermeliyiz. Hafif ve açık renkli giysiler giymek koruyucudur. Egzersiz yapacaksak o egzersizimizi daha çok sıcaklığın azaldığı saatlere kaydırmak gerekir. Bir de bol miktarda su tüketmeliyiz” diye konuştu.  “Güneşlenirken uyuyanlar çok büyük risk altında”  Güneşlenirken uyuyanlarla ilgili uyarıda bulunan Doç. Dr. Alihan Oral, “Güneşlenirken uyuyanlar çok büyük risk altında, hissedemezler. O sıcaklığı hissedemezsin. Zaten sonradan ortaya çıkıyor. Birden bire başın ağrıyor, bulantı hissediyorsun, baygınlık olabiliyor. Bunun için risk faktörleri var. Kimdir onlar? Gebeler, iki yaştan küçük çocuklar, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, diyabeti olanlar, kalp hastalığı olanlar, obez olanlar ve KOAH'ı olanlar risk altında. Veya güneş altında çalışacak insanlar” ifadelerini kullandı.  “Hasta serin bir yere alınmalı ve üstü çıkarılmalı”  Sıcak çarpması durumunda yapılması gerekenleri sıralayan Doç. Dr. Alihan Oral, “Birincisi hasta serin bir yere alınmalı ve üstü çıkarılmalı. Hasta bol miktarda su içmeli. Sıcaklığı düşürecek serin bir yerde hasta tutulup ve gerekirse hastaneye kaldırılmalı. Hastanede daha ciddi olanlar yatış gerektiriyor. Damardan sıvı alması gerekiyor. Belirtiler devam ettiği takdirde bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir” şeklinde konuştu. 

O Polikliniğe Gelenlerin Ağrıları Geçiyor Haber

O Polikliniğe Gelenlerin Ağrıları Geçiyor

Manisa Şehir Hastanesi bünyesinde, her türlü kronik ağrının yanı sıra sebebi bulunamayan şiddetli ağrılarla ilgilenen Algoloji (Ağrı Tedavisi) Polikliniği, 2 buçuk yılda yaklaşık 16 bin hastaya hizmet verdi.  Manisa Şehir Hastanesi'nde hizmet veren Algoloji Polikliniği; nöroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, ortopedi ve travmatoloji, beyin ve sinir cerrahisi, romatoloji gibi birçok branştan yönlendirilen hastalara girişimsel ve medikal tedaviler uygulayarak, uzun süredir geçmeyen ya da sebebi henüz belirlenemeyen ağrılarının tedavisine katkı sağlıyor. Genellikle kas-iskelet sistemi ağrıları, boyun ağrıları, omuz-kol ağrıları, sırt ağrıları, bel-bacak ağrıları, damar tıkanıklığına bağlı ağrılar, kanser ağrıları, nevraljiler ve nedeni belirlenemeyen ağrıların tedavi edildiği poliklinik, Manisa'da binlerce vatandaşın yüzünü güldürdü. Manisa Şehir Hastanesi Algoloji Polikliniğinde görevli Uzm. Dr. Hatice Gümüş, polikliniğin amacı ve verdiği hizmet hakkında açıklamalarda bulundu. Gümüş, “Algoloji polikliniğine 3 aydan uzun süren kronik ağrısı olan hastalarımız başvuruyor. Sıklıkla ortopedi polikliniğinden, beyin cerrahisi polikliniğinden, nöroloji polikliniğinden, dahiliye polikliniğinden hastalar, yeşil alan açılarak, 182 veya MHRS'den randevu alıp başvurabiliyorlar. Büyük bir yoğunluğumuz var. Manisa'da özellikle bel ağrısı şikayetiyle yoğun hasta alıyoruz. Bunun sebebini bölgemizin tarımla uğraşması olarak görüyoruz. Bel ağrıları, boyun ağrıları, omuz ağrıları, kalça ağrıları, diz ağrıları, geçmeyen dirsek ağrıları, el bileğinde sinir sıkışmalarına bağlı ağrılar, ilaçla tedavi edilemeyen diyabetik ağrılar, kanser hastalarının ağrılarına, hem medikal gerektiği zaman da girişimsel işlemlerle de müdahale yapıyoruz. Bel ağrılı hastalar bana daha çok beyin cerrahisi, polikliniğinden, ortopedi polikliniğinden, fizik tedavi polikliniğinden geliyorlar. Bu hastalar tanısı konmuş, ilaçla tedavisi başlanmış, fizik tedaviye yönlendirilmiş ve fizik tedaviden de yeterli yanıt alınamamış hastalar oluyor. Hastalar bize ‘Hocam belim ağrıyor, iğne yapıyormuşsunuz. O yüzden geldim' diyor. Evet tabii ki iğne yapıyoruz ama iğneye kadar birçok şey de yapıyoruz. Medikal tedavi yapıyoruz. Yeterli fizik tedavi almasını sağlıyoruz. ‘Omzum ağrıdı, iğne yapıldı geçti' Aslında böyle bir şey yok. Hiçbir tedavi yoktur ki tek başına ağrıyı azaltsın. Medikal tedavi, fizik tedavi, gerekirse girişimsel algolojik tedaviler Bunların üçünü birden yöneten bir bilim dalıdır algoloji” dedi.  16 bin hasta muayene edildi  Hastanede tedavi gören hastaların sayıları hakkında da bilgi veren Gümüş, “2 buçuk yıl içerisinde ortalama 16 bin hastayı muayene ettik ve bunlardan 14 bin hastaya da işlem yaptık. Bu işlemlerimizi müdahale odamızda ultrason cihazı eşliğinde yaptığımız küçük girişimsel işlemler ve ameliyathane ortamında yaptığımız girişimsel işlemleri kapsamakta” diye konuştu.  Aşırı bel ağrısı ve sancılardan dolayı Algoloji Polikliniğine başvurduğunu belirten Mehmet Ali Şimşek, “Ağrılarım sebebiyle uyuyamıyor, çalışamıyor ve ayakta duramıyordum. İleri derece fıtığım var. 2 hafta önce tedavi aldım. Ağrılarımın yüzde 90'nı geçti. Şu anda ufak çaplı uyuşmalarım oluyor ama o da çok rahatsız etmiyor. Kontrol için tekrar hocamıza geldim” ifadelerini kullandı.

Covid-19'un 'Flirt' Varyantı Yayılıyor Haber

Covid-19'un 'Flirt' Varyantı Yayılıyor

Covid-19 virüsü mutasyonlarla kendini yenilemeye devam ederken 'flirt' isimli yeni bir varyant ile yayılmaya başladığını söyleyen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, "Bu yaza damgasını vuracak yeni virüsün bu olduğunu düşünüyoruz. Özellikle kanser hastaları risk altındadır. Kemoterapi alan, vücut direnci düşük kişiler akciğer tutulumu ile geliyorlar. Özellikle yurt dışı tatilinden ve hacdan dönen kişilerin, yaşlı ve vücut direnci düşük kişilerle bir araya gelmesini önermiyoruz" dedi.  Covid-19'un 'flirt(flört)' varyantı olarak kayıtlara geçen bu yeni türüyle ilgili Göğüs Hastalık Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya önemli açıklamalarda bulundu. Son günlerde özellikle Amerika’dan bildirilen Covid-19'un yeni varyantının Avrupa’ya doğru yayıldığını ifade eden Şevket Özkaya, "Neredeyse 3’te 1 vakanın bu yeni virüs mutandı ile enfekte olduğunu biliyoruz. Bu virüs mutandı ‘omicron’ ailesinin yeni mutandı. Geçirdiği mutasyonlardan aldıkları isimlerin baş harfini koyarak yeni bir mutant virüs ortaya çıktı. Bunun adı da flirt. Ülkemizde henüz tespit edilmedi. Avrupa’da ve Amerika’da başlayan bu salgın ülkemize er geç gelecek diye biliyoruz. Amerika ve Avrupa bu konuda biraz daha rahatlar çünkü onlar yaz aylarında açık havada oldukları için bunun çok yayılacağını düşünmüyorlar. Bizim ülkemiz coğrafi konum olarak biraz farklı. Yaz ayları gelmesiyle yurt dışı tatilleri başlayacak. Tatilden sonra, hacdan gelen vatandaşlarımızla birlikte yaz aylarının getirdiği düğün ve bayram gibi toplu aktiviteler nedeniyle ülkemizde yayılacağını biliyoruz" diye konuştu.  "Kanser hastaları risk altında"  Flirt varyantının Türkiye'de en sık kalan omicron ailesinin bir varyantı olduğuna dikkat çeken Özkaya, "Virüsü de hastalığı da tedavisini de biliyoruz. Test yapmaya gerek yok. Elbet ülkemize de bu varyant gelecek. Flirt insanlarda uzamış şikayetlere neden oluyor. Bir gün iyisiniz, bir gün kötüsünüz. Bir gün çok iyi kalkıyorsunuz, bir gün eklem ağrıları, halsizliğiniz başlıyor. Öksürüğünüz bir türlü geçmiyor. Tam adına uygun bir şekilde flört eder gibi dalgalanmalarla seyrediyor. Son günlerde özellikle Covid-19'un ilk başında gördüğümüz vakalar gelmeye başladı. İlk başlarda akciğer tutulumlar çok görüyorduk. 2024 yılı başından itibaren neredeyse hiç akciğer tutulumu görmemiştik ama bu son günlerde vakalar gelmeye başladı. Özellikle kanser hastaları risk altındadır. Kemoterapi alan, vücut direnci düşük kişiler akciğer tutulumu ile geliyorlar. Özellikle yurt dışı tatilinden ve hacdan dönen kişilerin yaşlı ve vücut direnci düşük kişilerle bir araya gelmesini önermiyoruz” şeklinde konuştu.  Kanser hastası bir kişinin akciğerleri üzerinde örnek veren Özkaya, “60 yaşının üstünde olduğu ve kemoterapi aldığı için virüsün kolayca ciğerlere indiğini görüyoruz. Bu yaza damgasını vuracak yeni virüsün bu olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Doktorlardan İskender’e süpriz! İskender’in  İskender yasağı kalktı! Haber

Doktorlardan İskender’e süpriz! İskender’in İskender yasağı kalktı!

Yaklaşık 16 yıl önce kronik böbrek yetmezliği teşhisi ile Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hastanesi’ne yatırılan İskender Yılmaz, toplam 6 yıl boyunca diyaliz tedavisini sürdürdü. Ardından organ nakli olan İskender, yakın zamanda sağlığına da tamamen kavuştu. Yıllar önce yaşadıkları acı bir hatırayı hiç unutmayan doktorları ise İskender Yılmaz’ı kebapçıya götürerek istediği kadar İskender yiyebileceğinin müjdesini verdi. İyileşmesinin ardından hocaları ile irtibatını hiç koparmayan İskender Yılmaz, BUÜHastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Nefroloji-Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Dönmez’i yine ziyaret etti. Kebap sürprizini hiç unutamayacağını söyleyen İskender Yılmaz; “Hastanemizin hocaları ve tüm sağlık ekibi 16 yıl boyunca benimle çok yakından ilgilendi. Başta Prof. Dr. Osman Dönmez hocam olmak üzere Prof. Dr. Ekrem Kaya, Başhekimimiz Prof. Dr. Halil Sağlam, Organ Nakil Koordinatörlüğü Ekibi Sorumlusu Sahriye Keskin ve tüm ekibe, hastane çalışanı herkese gönülden teşekkür ediyorum. Hastalığımın ortaya çıktığı yıllarda bir etkinlikte İskender kebabı yemek istemiştim. Hocalarımız o zaman bana diyet uyguladığı için yememe izin vermemişti. Çocuktum ve çok istememe rağmen yiyememiştim. O gün epey üzülmüştüm, hocalarımın da çok üzüldüğünü görmüştüm. Yapılan kontrollerde değerlerimin iyi çıkması ve sağlığıma kavuşmam nedeniyle bana böyle bir sürpriz hazırlamışlar. Çok mutlu oldum. Hiç unutamayacağım bir gündü. Yeni bir hayata başlamış gibiyim. Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Hedefim Beden Eğitim Öğretmeni olmak” dedi. HER ŞEY YOLUNDA Uzun yıllardır hastası olan İskender ile bir kez daha buluşan Prof. Dr. Osman Dönmez ise; “Hastamız şuanda 22 yaşında ve bize ilk kez 2008 yılında geldi. 2014 yılına kadar kronik böbrek yetmezliği teşhisi ile diyaliz tedavisini başlattık. Ardından organ nakli oldu. Şimdi de eski sağlığına kavuştu. İskender artık her şeyi yiyip içebiliyor. Böbrek fonksiyonları çok iyi. Üre ve kreatin durumu da normal. İdrar çıkışında da bir problem yok. Kısacası artık sağlıklı bir birey olarak aramızda bulunuyor” açıklamasında bulundu. DOKTORLARI O GÜNÜ YILLARCA UNUTMADI Yıllar önce yaşanan konuyu da açıklığa kavuşturan Prof. Dr. Osman Dönmez; “2014 yılında Çocuk Nefroloji ve Romatoloji Bilim Dalı olarak bir etkinlik düzenledik. Daha sonra da hasta çocuklar ve misafirlerimizle birlikte kebapçıya gittik. İskender’in o sırada diyaliz hastası olması ve diyetine uygun görülmediği için kebap istemesine rağmen sadece iki köfte yiyebileceğini söylemiştik. O duruma İskender çok içerlemişti. İşin açıkçası biz de çok üzülmüştük. Olayın üzerinden 9 yıl geçti ve biz bunu hiç unutmadık. Organ Nakli Mesul Müdürü ve Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ekrem Kaya hocamızdanİskender’in takiplerinin iyi gittiğini öğrendik. Bunun üzerine Başhekimimiz Prof. Dr. Halil Sağlam, Prof. Dr. Ekrem Kaya, Organ Nakil Koordinatörümüz Sahriye Keskin ile birlikte böyle bir organizasyon hazırladık. İskender’i İskender yemeye götürdük. İstediği kadar yiyebileceğini orada müjdeledik. Gözlerindeki mutluluğu görmek, yıllar önce yaşadığımız burukluğu da gidermiş oldu” dedi. ORGAN NAKLİ OLAN ÇOCUKLARA UYARI Prof. Dr. Osman Dönmez sözlerini şöyle tamamladı; “Hastanemiz organ nakli alanında özellikle çocuk nakillerinde Güney Marmara Bölgesi’ndeki tek merkezdir. Bu vesile ile bir kez daha organ bağışının önemine dikkat çekmek istiyorum. Ayrıca organ nakli olan çocukları greyfurt, greyfurt suyu, narenciye, zerdeçal tüketmemeleri konusunda uyarıyor, İskender Yılmaz’a da bundan sonraki hayatında başarı ve mutluluk diliyorum.”

Dr. Mesut Arslan uyardı: Bahar alerjisi ve soğuk algınlığı aradındaki farklar neler? Haber

Dr. Mesut Arslan uyardı: Bahar alerjisi ve soğuk algınlığı aradındaki farklar neler?

Üst solunum yolları enfeksiyonları (ÜSYE) hakkında bilgi veren Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Arslan, "Üst solunum yolu enfeksiyonlarının geneli viral enfeksiyonlardır. Akut viral enfeksiyonların en sık görüleni ise soğuk algınlığıdır. Başta rinovirüsler olmak üzere çok sayıda virüs soğuk algınlığına sebep olur. Çocuklar, yılda 6-8 kez ÜSYE geçirir. Daha çok görüldüğü yaş grubu 3 ay - 3 yaş arasındaki çocuklardır. Kalabalık ortamlarda enfeksiyon sıklığı daha fazladır. En başta gelen soğuk algınlığı etkeni olan rinovirüsler bebek ve çocuklarda daha sık görülür ve virüsün esas taşıyıcıları ilkokul çocuklarıdır. Soğuk algınlığı daha çok sonbahar başı ve ilkbahar sonlarında salgınlara sebebiyet verir. Hastalık enfekte sekresyonlarla direkt temas veya inhalasyon yoluyla bulaşır. Yayılmasında virüslerle bulaşmış eşyaların da rolü vardır, bulaştırıcılığı özellikle enfeksiyonun ilk üç gününde en fazladır" dedi. Genelde ilk belirtinin ağrılı ve kaşıntılı boğaz olduğunu ifade eden Arslan, "Özellikle burun semptomlar ön plandadır. Hastaların yüzde 75’inde tek veya iki taraflı burun akıntısı, burunda bol ince şeffaf akıntı vardır. Başlangıçta burun akıntısı açık iken sonradan mukoidya da koyu karakter alabilir. Koku alma duyusu azalır. Öksürük burun semptomlarından sonra başlar olguların yüzde 30’unda vardır. Gözde kızarıklık, sulanma, baş ağrısı, başta ağırlık hissi, hafif ateş, kas ağrısı olabilir. Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur, Belirtilere göre (semptomatik) tedavi uygulanır. Ateş için ateş düşürücü ilaçlar rahatlama sağlar. Aspirin Reye sendromuna (Karaciğer yetmezliğine yol açabilen ciddi bir reaksiyon) yol açabileceğinden ateş düşürücü olarak kullanılmamalıdır. Süt çocuklarında burun tıkanıklığının giderilmesi için izotonik tuzlu su damlaları yararlıdır. Altı ay üstündeki hastalarda ilaçlı bazı pediatrik burun damlaları verilebilir. Tedavide Antibiyotiklerin yeri yoktur. Gereksiz yere antibiyotik kullanılması, tedavisi güç dirençli bakterilerle oluşacak enfeksiyonlara zemin hazırlar. Aslında ailelerin soğuk algınlığında antibiyotik kullanmaması yönündeki eğitimi tedavinin en önemli bölümünü oluşturur. Kapalı ve kalabalık yerlerde hastalık hızla yayılır. Dolayısıyla açık havada ve havalandırması iyi olan yerlerde bulunmak enfeksiyon riskini azaltır. Virüsler, mikrobun bulaştığı yerlerde (kapı tokmağı, telefon gibi) canlı kalabildikleri için, bu yüzeylere temastan sonra ellerimizi sık sık sabunlu su ile yıkamalıyız. Ayrıca istirahat edilmesi ve stresten uzak durulması da vücut direncinin yeniden kazanılmasına yardım eder" diye konuştu.

Oğullarının arkadaşı hayatını kurtardı Haber

Oğullarının arkadaşı hayatını kurtardı

Bursa'da yaşayan ilkokul müdürü Etem Demircan'ın (64), 9 yıl önce rutin kontrol için gittiği hastanede yapılan tahlillerinde protein kaybı olduğu tespit edildi. Bunun üzerine doktoru tarafından nefroloji uzmanına yönlendirilen Demircan’a, kronik böbrek yetmezliği teşhisi konuldu. 8 yıl boyunca doktor gözetiminde ilaç tedavisi devam eden Demircan, geçen yıl tatildeyken ayaklarının şişmesi üzerine hastaneye gitti. Demircan'a, böbrek yetmezliğinin ilerlediği, vücudunun diğer organlarının da zarar görme riski olduğu söylendi. Doktorların, bir an önce diyaliz tedavisine başlaması ve böbrek nakli olması gerektiğini söylediği 2 çocuk bab "Doktorum diğer organlarımın zarar görebileceğini ve bir an önce diyalize başlamam gerektiğini söylemesi üzerine ameliyat olup diyalize başladım. Bu sırada organ bağışı yapılması için, sosyal medyadan duyuru yapmamı tavsiye ettiler. Ailemle kan grubun tutmadığı için eşim çapraz takasa girdi. Oğullarımın yaptığı sosyal medyadaki çağrı karşılık buldu." Çocukluk arkadaşlarının sosyal medyada yaptığı paylaşımı gören Necmi Buldu (35), böbreğini bağışlamak için İstanbul'dan Bursa'ya geldi. Yapılan tetkiklerde kan grubu ve doku uyumunun olduğu tespit edilen Buldu, arkadaşlarının babası Etem Demircan’a böbreğini bağışlayarak yeniden hayata tutunmasını sağladı. Başarılı geçen naklin ardından sağlığına kavuşan Demircan, ilk başta nakle karşı çıktığını belirterek, "Daha önce oturduğum mahallemizde aile dostumuz ve komşumuzun, çocuklarımla beraber büyüyen oğlu, bana böbrek verebileceğini söyledi. Genç olduğu için kabul etmedim. Israrla vermek istediğini söyleyince ve ailesi de kabul edince böbrek nakli işlemlerini başlattık. Onun sayesinde bir özel hastanede organ naklimiz gerçekleşti. Onun sayesinde bir senedir konforlu yaşam sürdürüyoruz. İlk başta ben istemedim. Yaklaşık 25 gün beni ikna etmeye çalıştı. Kendisi genç, ömrünün yarısında olduğu için vicdan azabı çekeceğimi düşündüm. İleriki zamanlarda başına bir şey gelebilir diye. Çünkü biz belli bir yaşa geldik. Ama onun hayatı daha devam edecekti. O yüzden pek istemedim. Ama ısrarla kendisi İstanbul'dan gelerek böbreğini vermek istediğini söyleyince ikna oldum" dedi. Organ bağışı konusunda insanların yeterince duyarlı olmadığını ve özellikle pandemi döneminden sonra, bağış rakamlarının düştüğüne dikkat çeken Etem Demircan, "Kimin ne zaman başına ne geleceği belli değil. İnsanlarımıza ne kadar ulaşabilirsek, ne kadar bilinçlendirebilirsek o kadar iyi. Organ bağışında hiçbir sıkıntı olmadığını, her bir organın yeni bir hayat olduğunu anlatmamız lazım. Salgından sonra organ bağışı çok düştü. Çok sayıda insan organ bağışı bekliyor. Herkes bu konuda duyarlı olsun. Yapabileceğimiz en güzel şey organ bağışı. Bu dünyaya geldik, yaşadık ve gideceğiz. Eğer vücudumuz sağlamsa muhakkak organ bağışı yapılsın” diye konuştu. Eşi Didem Demircan’ın, 2002 yılında, Böbrek Hastaları Derneği'ni kurduğuna da dikkat çeken Demircan, idarecisi olduğu okulun öğrencileri ve velilerini de organ bağışı konusunda bilinçlendirdiklerini belirterek, "Ben bu konuya duyarlıydım zaten. Bu duyarlılıkla ne kadar insana ulaşabilirsek daha iyi düşüncesiyle kendi çapımda okulda pano hazırladık. Organ Bağışı Haftası’nda da hem pano hazırladık hem el broşürleri hazırladık ve tüm velilerimize gönderdik. Hem öğrencilerimizin hem de velilerimizin duyarlı olması için böyle bir çalışma yaptık" ifadelerini kullandı. Etem Demircan'a, tereddüt etmeden böbreğini verdiğini söyleyen Necmi Buldu (35) ise şunları söyledi: "Etem hocamız 1993 senesinden beri komşumuz. Çocuklarıyla beraber büyüdük. Okula birlikte gidip gelirdik. Etem hocamız bizim de öğretmenimiz aynı zamanda. Etem hocamızın hastalığında İstanbul'da yaşıyordum. Etem hocamızın böbrek nakline ihtiyacı olduğunu öğrendim. Hocamın oğlu benim çocukluk arkadaşım. Sosyal medyadan paylaşım yapmış. Ben de görünce tereddüt etmeden böbreğimi verebileceğimi söyledim. Etem hocam istemedi. Yaşımın genç olduğu, önümde daha uzun seneler olduğu için istemedi. Annem de böbreğini vermek istedi. Tansiyon hastası olduğu için veremedi. Etem amca hepimizin büyüğü. Hepimiz ondan bir şeyler öğrendik. Bursa'nın yarısını okutmuştur. Onun sağlığına kavuşması için ben de böyle bir karar aldım. Etem hocama böbreğimi vermeden önce, organ bağışı konusunda farkındalığım yoktu. İnsan kendi başına geldiği zaman araştırmaya başlıyor. Bu konuda bilinçli değildim. Kendimizde olmadığı zaman duyarlı olmuyor insan. Şimdi daha duyarlı olduk. Çevremize söylüyoruz, paylaşım yapıyoruz. Organ nakli güzel bir şey. Sağlık durumum gayet iyi. Herhangi bir problemim yok. Operasyon geçireli bir sene oldu. Eskisi gibiyim. Gündelik hayatıma rahat bir şekilde devam ediyorum." Bursa bölgesinin organ bağışı konusunda şanslı olduğuna ancak bağış oranlarının son yıllarda düşüş gösterdiğine dikkat çeken Bursa Böbrek Hastaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Akın, organ bağışı için çağrıda bulunarak, "Bizler Bursa'da çok şanslıyız. Çünkü Sağlık Müdürlüğü’müzün, hastanelerimizin ve derneğimizin yaptığı çalışmalar sayesinde, Bursa'daki kadavradan organ bağışı çok yüksek seviyedeydi. Biz böbrek hastaları da sırada çok kısa zaman bekleyerek, nakil olarak, sağlıklı bir şekilde hayatımıza devam edebiliyorduk. Pandemiyle birlikte organ bağışlarında önemli oranda azalma oldu. Bundan da en çok etkilenen organ bekleyen hastalar. Buradan halkımıza şunu söylemek istiyoruz. Bağışlanan her organ yeni bir can, yeni bir umut oluyor. Bu konuya duyarsız kalmayalım" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.