Hava Durumu

#Kanser

Yeni Marmara Gazetesi - Kanser haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kanser haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Akciğer Kanserinin Yüzde 90’ının Nedeni Sigara Haber

Akciğer Kanserinin Yüzde 90’ının Nedeni Sigara

Acıbadem Kayseri Hastanesi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ersin Özaslan, akciğer kanserine karşı riski düşürecek ve hatta korunacak yolların olduğunu söyleyerek, “İlk adım sigarayı bırakmak zira akciğer kanserinin yüzde 90’ının nedeni sigara” dedi.  Hastaların genellikle ileri evrede teşhisinin koyulduğunu söyleyen Acıbadem Kayseri Hastanesi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ersin Özaslan, “Akciğer kanserinde büyük oranda korunmak mümkün. Bu ay akciğer kanseri farkındalık ayı olduğu için bu hastalığa yakalanmamak için neler yapmalıyız sorunun yanıtlarını konuşmak çok önemli. Zira, hastalık oluştuğundu şifa için uzun zaman uğraşmak gerekiyor” dedi.  “Ülkemizde her yıl 40 bin kişi akciğer kanseri oluyor”  Türkiye’de akciğer kanseri oranı dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu belirten Doç. Dr. Özaslan, bunun nedenini sigara içiminin yüksekliği olduğunu vurgulayarak bu hastalığa yol açan nedenler ve görülme oranları hakkında şu bilgileri verdi:  “Akciğer kanserinin yüzde 85-90’ının sebebi zaten sigara. İkinci sebebi de hava kirliliği. Arkasından kimyasallar veya düşük oranda da genetik geliyor. Avrupa'da sigara içme oranı en yüksek ülkelerden biriyiz. Erkeklerde yüzde 40 sigara içme oranı var ama bu Avrupa'daki erkeklerde yüzde 20 oranında yani bizde iki kat daha fazla. Kadınlarda yüzde 15 oranında sigara içme oranı var, bu, diğer ülkelerle aynı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla kadınlarda bir fark yok ama erkeklerde iki kat fazla olmamız dünya ortalamasının çok üzerine çıkarıyor. Dünyada ortalama 2 milyonun üzerinde 2,2 milyon akciğer kanseri görülürken, ülkemizde 40 binin üzerinde akciğer kanseri vakası var ve Türkiye'de akciğer kanseri görülme oranı açık ara olarak daha yüksek. Oysa 2020’den sonra dünyada meme kanseri akciğer kanserini geçmiş durumda. Akciğer kanseri dünyada 2. sıradayken Türkiye'de açık ara 1. sırada görülüyor” ifadelerini kullandı.  “Sigara bırakılmalı”  Akciğer kanserinde en büyük rolün sigara olduğunu belirten Doç. Dr. Özaslan, sigaranın bırakılması gerektiğine vurgu yaparak söylerine şöyle devam etti: “Hepimizin bildiği gibi, sigaranın zararı içilen paketlerin üzerinde bile yazıyor. Sigara kanser yapar, kansere yol açar diye yazıyor ama işte bu mesajları görmek istemiyoruz, yok sayıyoruz maalesef! Bağımlılık düzeyi yüksek olduğu için kişiler sigara içmeye devam ediyorlar. Hatta akciğer kanseri olduktan sonra da sigarayı bırakan hastalarımızın oran maalesef düşük, en az 3’te 2’si maalesef sigaraya devam ediyor”  “Erken teşhis çok önemli”  Akciğer kanserinin en önemli belirtisinin aylarca geçmeyen inatçı öksürük olduğunu, ağızdan kan gelmesi, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler olduğunu belirtiler görüldüğünde bir uzmana başvurulması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Özaslan; “Akciğer kanserinin erken teşhisi, genellikle tesadüfen fark ediliyor.  Erken teşhisli hastalar genellikle bir röntgen ya da tomografi gibi bir çekim sonrasında tesadüfen fark ediliyor. Özellikle pandemi sırasında Covid şüphesiyle çekim yapılan hastalarda oldukça sık akciğer kanseri tanısı konuldu. Bu, sinsi bir hastalık, belirtiler hastalığın ilerlemesi sonucunda ortaya çıkıyor. Oysa erken teşhis, hasta açısından yaşam kalitesinin yüksekliği ve daha uzun bir hayat anlamına geliyor. Fakat orada da karşımıza tarama testi sorunu ortaya çıkıyor. İnsanlar, akciğer kanserinde tarama testi olduğunu yeterince bilmiyorlar. Oysa risk grubu sayılan sigara içen hastalar, tarama testi yaptırmalı. 20 yıl günde bir sigara içmiş hastalarda 50 yaşından sonra tomografi çekilmesini öneriyoruz. Hastalık bir tomografiyle tespit edilebilir. Hastalık erken tespit edilirse hasta, ameliyatla tamamen kurtulabiliyor. Arkasından kemoterapi ve radyoterapiye bile gerek kalmayabiliyor” dedi.  “Yenilikçi tedaviler, umut veriyor”  Akciğer kanserinin tedavisinde birçok yenilikçi tedavi geliştirildiğini söyleyen Özaslan, bu yenilikleri şöyle anlattı:  “Akciğer kanseri saptanan hastalar için bir çok yenilikçi tedavi umut veriyor. Genelde belirtileri geç veren bir hastalık olduğu için hastalar 3. veya 4. evrede tanı alıyor. Ama bu hastaların tedavisi için de umut veren tedaviler geliştiriliyor. 2010’dan sonra başlayan akıllı ilaçlar dediğimiz hap şeklinde alınan ilaçlar var. 2015’ten sonra da immünoterapi geldi ve gerçekten çığır açan bir tedavi şekli. Öyle ki 5 yıllık yaşam oranları yüzde 5’in altındayken yüzde 25-30’ları geçmeye başladı. Bir grup hasta da gerçekten çok etkili bir tedavi yöntemi. Yüzde 20-30 oranında hastada çok iyi yanıtlar alıyoruz. Yaşam süresinin uzamasının yanı sıra tam şifa edilen hastalar da oluyor bu grupta.

Kardeşlerinin Israrıyla Hayata Tutundu Haber

Kardeşlerinin Israrıyla Hayata Tutundu

İnegöl'de yaşayan 53 yaşındaki Gülay Öztürk, kardeşlerinin ısrarı ile yaptırdığı kanser taraması sonucu rahim kanseri olduğunu öğrendi. Erken evrede teşhis edilen kansere karşı hemen tedavisi başlanan Öztürk, sağlığına kavuştu.  Düzenli kanser taraması yaptıran kardeşlerinin ısrarına dayanamayan Gülay Öztürk, mamografi çektirmek için İnegöl Sağlıklı Hayat Merkezi'ne başvurdu. Mamografi çekimi gerçekleştirilen Öztürk, yetkililerin önerisiyle smear testi de yaptırdı. Bir süre sonra İnegöl İlçe Sağlık Müdürlüğü'nden aranan ve mamografi sonucunun temiz çıktığını öğrenen Öztürk, smear testinde görülen şüpheli tespitler nedeniyle hastaneye sevk edildi. Hastanede yapılan ileri tetkiklerde rahim kanseri teşhisi konuldu. Hızlıca tedavisine başlanan Öztürk, erken evrede yakalanan kanseri yenmeyi başararak sağlığına kavuştu.  Teşhis ve tedavi süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Gülay Öztürk, “Ablalarım buraya mamografi çektirmeye geliyorlardı. Bana ‘Sende gel' dediler. Mamografi çektirdim. Aynı zamanda smear testi de verdim. O zaman herkesin ki temiz çıktı. Bende rahim kanseri tespit edildi. Hemen tedaviye başladım. Ameliyatımı oldum, çok şükür iyiyim. Herkese tavsiye ederim. Erken teşhis hayat kurtarır” dedi.  Ücretsiz tarama yapılıyor  Sağlık Bakanlığı'na bağlı tüm sağlıklı hayat merkezlerinde ücretsiz kanser taraması hizmeti sunulduğunu dile getiren İnegöl Sağlıklı Hayat Merkezi KETEM Birim sorumlusu Dr. Ayşe Yaşar ise “KETEM olarak 40-69 yaş arası kadınlarda mamografi ile meme kanseri taraması yapıyoruz. Ayrıca 30-65 yaş arası kadınlarda HPV DNA testi ile rahim ağzı kanseri, 50-70 yaş arası kadınlarda ve erkeklerde ise gaitada gizli kan testi ile kolon kanserini tarıyoruz. Bu taramalar tamamen ücretsizdir. Bu vesilesiyle sizleri kanser taraması yaptırmaya davet ediyorum” şeklinde konuştu.  Ekim ayının “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olarak belirlendiğine dikkat çeken Dr. Yaşar, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu ve erken evrede tespit edildiğinde bireyin hiç kanser olmamış gibi yaşamını sürdürebileceğini belirtti. Erken tanı ve tarama kapsamında 20 yaşını geçen her kadına ayda bir kendi kendine meme muayenesi ve iki yılda bir klinik meme muayenesi önerdiklerini sözlerine ekleyen Dr. Yaşar, “40 yaşını kadınlara ise ek olarak iki yılda bir mamografi ve yıllık klinik meme muayenesi öneriyoruz” diye konuştu. 

Meme Kanserine Dikkat! Haber

Meme Kanserine Dikkat!

Hastalık teşhisinin öğrenildiği ilk süreçlerde kişinin sakin, güçlü, dimdik durması gibi beklentiler kişileri daha fazla baskı altında hissettirebileceğini belirten Psikiytri Uzmanı Dr. Ömer Öz, İnsan acılarına yapılabilecek en iyi şey, o acılara karşı duyarlı olmak ve acıyı birlikte göğüslemek olduğunu söyledi.   Bir hastalığa yakalandığımızda aklımıza üşüşen soru işaretlerinin başında bu hastalığın bize nasıl zarar vereceği, hayatımızı ne ölçüde etkileyeceği, tedavisinin olup olmadığı vardır Medicana Bursa Hastanesi Psikiytri Uzmanı Dr. Ömer Öz, “Çoğu insan çevresinden duyduğu, geçmişte edindiği bilgiler neticesinde başına gelen bu hastalık durumunu yorumlar ve ona göre tepkilerini belirler. İşte bu açıdan ‘kanser' adı toplumda etiket olarak ‘ızdıraplı ve umutsuz bir yol' çağrışımlarını içerir. Çoğu insanın ilk duyduğu andan itibaren gelecek planlarını bir rafa kaldırıp hemen tedaviye adapte olması zordur. Çünkü insan mevcut huzurlu durumunu korumak, şimdiki halinden daha kötü olmamak için kontrol mekanizmalarını devreye sokmak ister ve bir hastalık durumunu yok sayar. Tedavi sürecinin nasıl olacağı, geleceğinin nasıl şekilleneceği, diğer insanlarla ilişkilerinin ne yönde gideceği gibi soru işaretlerini düşünmeye vakit ayırmak yani bu duruma adapte olmak belli bir süre alır. Hastalık teşhisinin öğrenildiği ilk süreçlerde kişinin sakin, güçlü, dimdik durması gibi beklentiler kişileri daha fazla baskı altında hissettirebilir. Çünkü zorlayıcı durumlarda insan olarak endişe, üzüntü, panik halinde olmak normal bir tepki olabilir” diye konuştu.  Kanser teşhisinin insana verdiği en büyük zorluklardan biri de daimi bir belirsizliğin içerisine atılmış olduğunu düşünmesinden ileri geldiğini belirten Öz, “Yapılan tetkikler, ameliyatlar, patoloji sonuçları, kemoterapi süreci, işine geri dönüp dönemeyeceği, enfeksiyon riski gibi daha önceden dikkat etmediği ve bilmediği bir sürü süreçle ilgili bilgi sahibi olmak zorunda kalınır ve bu yeni bilgiler bir sınavı geçmek ya da kültür seviyesini arttırmak için öğrenilen bilgiler değil, kişinin kendi hayatını doğrudan ilgilendiren bilgilerdir. Hastaneye gidilen her gün ayrı bir gerginlik ve endişe tetiklenmesine sebebiyet verebilir. Bu süreçte size destek olabilecek, sürecinizde bilgilendirmeleri usanmadan yapabilecek hekimlere, hemşirelere, sağlık çalışanlarına sahip olmak kafanızdaki belirsizlikleri atmanızı kolaylaştıracaktır. İnsan acılarına yapılabilecek en iyi şey, o acılara karşı duyarlı olmak ve acıyı birlikte göğüslemektir. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının ve hasta yakınlarının üzerine bu kısımda oldukça büyük bir sorumluluk yükleniyor. Kafasındaki soru işaretleri insanı belirsizliğe iten, tedaviye dair umutsuzluğa neden olan etmenler olabilir, bu sebeple detaylı bilgi almak ve sürecinizi bilmek için soru sormaktan çekinmemek gerekir. Bu soruları sorarken, her insanın birbirinden farklı olduğunu ve tedavi süreçlerinin değişebileceğini unutmamak gerekir, yani diğer insanın başına gelen bir şeyin sizin başınıza da geleceğine dair şeyler bir kesinlik değil yalnızca birer tahmindir” dedi.  Kanser teşhisi aldıktan sonra insanların çoğu geçmiş hayatlarındaki bazı sebeplere karşı kızgınlık ve pişmanlık yaşadığına dikkat çeken Öz, “Kendini veya çevreyi suçlama oldukça fazla görülen şeylerdir. Evet, geçmiş yaşamda bazı şeyleri farklı yapsanız belki şimdi daha farklı durumda olabilirdiniz. Ancak hayal kurup, iyi olacağına inandığınız durumun da şimdiden daha iyi olacağına dair kurduğunuz senaryolar da sadece birer tahminden ibaret. Bunu şimdi değiştirmek mümkün değilse bundan sonra ne yapabiliriz ona bakmak, tedavimizi sahiplenmek, insan ilişkilerimizi sağlıklı tutmaya çabalamak daha uzun vadeli bir fayda sağlayacaktır. Kanser teşhisi sonrasında hayatın adil olmadığına, başınıza gelen bu durumu hak etmediğinize dair sorgulama ve hayal kırıklığı yaşanabilir. Ancak değişen hayatınızla birlikte mutlu olduğunuz, iyi hissettiğiniz şeyler de değişmeye, başkalaşmaya başlar. İçinde bulunduğumuz durumun aslında doğanın akışında başımıza gelen, üzerinde kontrol gücümüzün olmadığı bir süreç olduğunu bilmek, ona dair olan isyan ve öfkemizi biraz olsun azaltabilir. Kontrolümüzde olan tek şey kendi davranışlarımızdır ve tedaviyi sahiplenmek, hekimlerin önerilerine uymak hastalığın gidişatında bize daha güvenli hissettirecektir. Öte yandan kanser tedavisi sürecinde hasta yakınlarına düşen en önemli şey, hasta olan kişinin kararlarına saygı duymak ve onu bıkmadan dinlemeye çalışmaktır. Kimi zaman kişinin yararı için ısrarcı ve zorlayıcı tedaviler ya da davranışlar yapılması gerekse de bunu kişiye anlayabileceği seviyede anlatmak, bu isteğin ne gerekçeyle istendiğini karşı tarafa iletmek çok önemlidir. Diğer insanların bakışları, cümleleri, davranış tarzları kanser teşhisi alan bireyleri oldukça fazla etkilemektedir, bu sebeple söylediklerimizle karşı tarafa saygı duyduğumuzu, onun kararlarını önemsediğimizi iletebilmek, iki tarafa da iyi gelecektir. Bir hastalığa sahip olması, o kişinin hayatına dair verebileceği kararların yok olduğu anlamına gelmemelidir” diye konuştu.  Her geçen gün gelişen tıbbın, kanser tedavisinde milyonlarca hayatı kurtaracağı ümidiyle kanser teşhisinin ‘ümitsiz bir yol' olarak görülmemesini gerektiğini belirten Öz, “Hastalık sürecinde psikolojik destek almanın süreci ızdırapsız geçirmeye, hastalığın zorluklarının azalmasına faydalı olabileceğini belirtmek isterim. Tedavide amacımız acıları yok etmek, insanı hastalıklarına karşı tepkisiz hale getirmek değil; hastalıkların biz istemeden başımıza gelen, acı verse de bize çok fazla şey öğretebilen bir şey olduğunu karşı tarafa anlatmaya çalışmaktır. Kanser teşhisi sebebiyle ruhsal zorluk yaşayan kişilerin bir uzmandan destek almasının, kişinin kendisi ve yakınları için yararlı olacağını bilmeliyiz” dedi

Prostat Kanseri İçin Erken Teşhis Haber

Prostat Kanseri İçin Erken Teşhis

Eskiden 80'li yaşlarda görülen prostatın artık 40'lı yaşlara kadar indiğini belirten Prof. Dr. Bülent Oktay, erkeklerin sadece bir damla kan vererek prostat kanseri olup olmadıklarını öğrenebileceklerini söyledi.  Eylül ayının prostat kanseri farkındalık ayı olduğunu vurgulayan Acıbadem Bursa Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, prostat kanserinin önceki dönemlerde 80'li yaşlardan itibaren görüldüğünü ama bu yaşın artık 40'lı yaşlara kadar düştüğünü belirtti. Bu yüzden erkeklerin prostat kanseri konusunda daha bilinçli ve dikkatli olması gerektiğini ifade eden Oktay, şunları söyledi:  "Prostat, yer olarak derinde bir yapı. Doktorlar muayenede ancak makattan muayene ile ulaşabiliyor. Dolayısıyla kişinin kendi kendini muayene ederek anlaması mümkün değil. Ancak Prostat Spesifik Antijen (PSA) denilen tarama testi, kanserin erken tespit etme imkan veriyor. Basit bir testtir. Hastadan kan alınır ve incelenir. Yani prostat kanseri olduğunuzu bir damla kan vererek öğrenebilirsiniz. 40 yaşlarından sonra yılda bir kez PSA testi yaptırmalarını öneriyorum. Böylece erken teşhis olabilir ve erken teşhis ile tedavi başarısı artar."  Prostat kanserinin genetik yatkınlıkla da ilişkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Oktay, ailesinde birinci derece yakınlarında prostat kanseri varsa, bu kişilerin daha erken zamanda bir üroloji uzmanına başvurmaları ve takiplerini ihmal etmemeleri gerektiğini söyledi. Prostat kanserinde beslenmenin önemine değinen Prof. Dr. Bülent Oktay, "Prostat kanserinin beslenmeyle kısmi ilgisi var. Prostat kanseri hastalarının yaşamına bakıldığında bazı ortak noktalar olduğunu görüyoruz. Öncelikle sigara tüketimleri var. Ayrıca karbonize dediğimiz aşırı kızartılmış ve yanmış yiyeceklerle beslenmeyi seviyorlar. Yağ oranı yüksek ve et ağırlıklı besinleri tercih ediyorlar. Oysa bu beslenme tarzı, birçok hastalık gibi, prostat kanseri riskini de artıyor" dedi.  Sebze ağırlıklı beslenmenin prostat kanserinden koruduğuna belirten Oktay, "Kanserden korunma yöntemlerinin birçoğunda olduğu gibi burada da dengeli beslenme ve sebze ağırlıklı tüketim gerekiyor. Tabi ki vücudun ete ihtiyacı var. Özellikle kan yapımı ve kas gücü için et yiyeceğiz. Ama her gün değil. Prostat kanserinden korunmak için ayrıca brokoli başta olmak üzere, kabak çekirdeği tüketilmelidir. Ancak bunların az miktarda yıllarca tüketilmesi lazım. Yani bir ay kür yapıp, kabak çekirdeği ve brokoli yiyerek korunmaya çalışmak çok doğru değil. Sağlıklı beslenme bir hayat tarzı olmalı" diye konuştu. 

Kanser Müşterisine Destek Olmak İçin Bakın Ne Yaptı Haber

Kanser Müşterisine Destek Olmak İçin Bakın Ne Yaptı

Bursa'da kanser tedavisi sebebiyle saçlarını kazıtmak isteyen müşterisine destek olmak isteyen Ali Aktaş, kendi saçlarını da kazıdı. O duygusal anların işletmenin sosyal medya hesabından paylaşması üzerine video sosyal medyada büyük beğeni topladı.   Bursa'da yaşayan Nihal Karanfil, gördüğü kanser tedavisi yüzünden saçlarının dökülmesi üzerine saçlarını kazıtmaya karar verdi. 7 yıldır kuaförü olan Ali Aktaş'ı arayan Karanfil, telefondan randevu alarak saçlarını kazıtmak istedi. Yıllardır müşterisi olan Karanfil'in neden böyle bir karar aldığını soran Aktaş ise aldığı cevap karşısında şok oldu. Kemoterapi gören müşterisinin saçlarını keserken, gelecekte hastalığı yendiğinde hatıra kalması için video çeken Aktaş, saç kesimi sırasında o anda verdiği kararla kendi saçlarını da kazımaya başladı. Karanfil'in 'yapma' demesine rağmen kendi saçlarını da kesen Aktaş, müşterisiyle videoda duygusal anlar yaşadı. Videonun sosyal medyada paylaşılması üzerine binlerce kişi tarafından beğeni yağmuruna tutuldu.  "Dostum gibi artık aileden sayılırdı"  Nihal Karanfil'in uzun zamandır müşterisi olduğunu belirten kadın kuaförü Ali Aktaş, “Kendisi 7 yıllık müşterim, düzenli geliyordu. Saçlarını hep sarı yapıyorduk, dostum gibi artık aileden sayılırdı. Çok seviyorum kendisini. Ben sonuçta çoluğumun çocuğumun rızkını kazandım. Onun kanser hastası olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Randevu aldığında ben her zamanki gibi bir randevu aldığını düşündüm. Saçını kestirmek için randevu aldığında nasıl yapalım diye sorduğumda 'Ali bu sefer farklı kestireceğim' dedi. 'Uçlarından mı alacağım, medikal bir kesim mi olacak' diye sorduğumda komple saçlarımı kazıyacağını söyledi. Neden diye sorduğumda kendisi anlattı durumu. Kemoterapi aldığını, saçlarının döküldüğünü ve ilk tedavi gördüğünde bile ciddi dökülme olduğunu söyledi. Buna alışmak için artık saçını kazıtmak zorunda olduğunu söyledi. Olur, keselim dedim ve çok üzüldüm. Öncellikle şok oldum, üzüldüm ama randevusunu hazırladığımda o gün güleceğim, neşeli olacağım diyerek kendimi hazırladım ona belli etmemeye çalıştım” dedi.  "Onun için değer diye düşündüm"  Kendi saçını da keserek arkadaşına destek olmak istediğini söyleyen Aktaş, “Biz normalde sosyal medya çekimleri yapıyoruz kuaförümüzde. Biz kendisine öncesi sonrası şeklinde hatıra kalması amacıyla bir video çekmek istedik. Sosyal medya ekibimizle konuştuk bu fikre kendisi de olur dedi. Saçını kesmeye başladığım anda duygusal bir an oluştu. İlk üzgün hali doğal olarak beni çok etkilemişti çünkü kendisi sevdiğim bir insan. O yaptığım saçları kesmek beni derinden etkiledi, ben de saçlarımı uzun zamandır uzatıyordum. Onun için değer diye düşündüm ve ona moral olsun, bu yolda yalnız değilsin demek için ben de başladım makineyle saçımı kazımaya. Saçımı kazıdığımda duygusal bir an oluştu kendisi de beklemiyordu. Kendisi 'yapma' dedi ama ben 'hayır yapacağım bu yolda beraberiz' dedim ve inatla kazımaya devam ettim. Sonrasında da çok duygusal anlar oldu sarıldık, ağladık. Sonrasında berbere gidip iyice temizlettim saçımı. Kendisini ağlayarak mecbur gönderdik” şeklinde konuştu.  "Videoyu paylaşmaktaki maksat destek vermekti"  Paylaşılan videonun bu kadar çok görüntüleneceğini tahmin etmediklerini söyleyen Aktaş, “Ben sonrasında tekrar çekim ekibindeki arkadaşımla konuştum. Nihal'e 'biz sana destek verelim, senin bana çevren ve arkadaşların geliyor, bunların hepsi bilsin bu durumu şifa duaları alalım sana, etrafındakiler sana destek olsun. Sen pozitif bir insansın, herkesin yanında olan bir insansın bu sefer de herkes senin yanında olsun bu videoyu biz sosyal medya hesabından paylaşalım' dedim. Burada saç kesme tamamıyla sembolik bir olaydı amacımız burada ona destek vermekti. Bu amacımızı sosyal medyada yaptığımız paylaşımda da belirtmiştik. Bu videoyu sosyal medyada paylaştıktan sonra bu kadar yayılacağını düşünmemiştik. Bizim tek amacımız kendi çevremizin görmesi ve destek vermesiydi. Edirne'den bir ağabeyimiz aradı ağlayarak 'seni takdir ediyoruz' dedi. Genel olarak takdir etme telefonları geldi. Gelen yorumların çoğu iyi yorumlardı ama aralarında az da olsa bunun reklam maksatlı olduğunu düşünenler de vardı. Amacımızın bu olmadığını defalarca belirttik. Nihal de bu durumdan çok mutlu. Kendisiyle konuştuk aslında bugün burada olacaktı ama kemoterapi gördüğü için kolunu kaldıracak hali yoktu. Kendisi de burada olsa eminim beni destekleyecekti bu konuda. Benim saçım önemli değil bu saç uzar gider ama onun orada verdiği mutluluk onun azimle o savaşı yenmesi bizim için daha önemli. Biz sevgiyi, dostluğu, mücadeleyi, savaşmayı göstermek istedik, bütün amacımız buydu” ifadelerini kullandı. 

Kanser Tedavisi Sırasında Beslenme Çok Önemli ! Haber

Kanser Tedavisi Sırasında Beslenme Çok Önemli !

Kanser teşhisi koyulan kişilerde başlayan uzun tedavi sürecinin yanında başka birtakım sorunları da beraberinde geldiğini ifade eden Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, "Bu sorunların başında da beslenme gelmektedir. Etin özellikle mangalda veya kaynatılarak çok yüksek ısıda kimyasal işlemlere maruz bırakılması kanser riskini artırır. Ancak kanser tedavisi sırasında et sağlıklı pişirilerek belirli ölçülerde tüketilebilir" dedi.   Kanser tedavisi gören bir kişinin yediği gıdalara dikkat etmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bu hastaların tedavi ve hastalığın etkilerinden dolayı kilo vermeye meyilli olduğunu söyledi. Günümüzde kanserli hastaların tedavi ve psikolojik durumunun hastalığın sürecini etkilediğinin iyi bilinmekte olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, beslenmeden egzersize kadar birçok etkenin de sürece katkı sağladığını söyledi. İlk olarak kanser hastasının beslenmesine özen göstermesi gerektiğini belirten Avcı, özellikle doymuş yağlar ve çok kalorili beslenmenin hem obeziteye hem de birçok kanser tipine sebep olduğunu söyledi. Tekli doymamış yağların kanser ile ilişkisinin daha az olduğunu ifade eden Avcı, bu grup yağların ise zeytinyağı, avakado, fıstık, balık, cevizde bulunduğuna dikkat çekti. Avcı, "Yapılan araştırmalarda çok fazla et tüketen insanlarda kolon, prostat ve mide kanseri riskinin arttığı gösterilmiştir. Etin özellikle mangalda veya kaynatılarak çok yüksek ısıda kimyasal işlemlere maruz bırakılması kanser riskini artırır. Ancak kanser tedavisi sırasında et sağlıklı pişirilerek belirli ölçülerde tüketilebilir. Tümüyle kısıtlanması söz konusu değildir. Şeker alımı ile kanser riskinin arttığına dair direkt bir ilişki gösterilmemiş olsa da çok şekerli ve tatlandırıcı kullanılmış gıdaların tüketilmesi kilo artışına sebep olur. Kilo alımı da kanseri tetikleyebilir’’ dedi.  Vitamin ilaçlarına dikkat  Sebze ve meyve tüketimi ile mide ve bağırsak kanseri riskinin azaldığının gösterildiğini belirten Avcı, "Kanserli hastalarda da günde 2-3 porsiyon sebze ve 1-2 porsiyon meyve önerilmektedir. Hangi sebze ve meyvenin daha fazla koruyucu olduğu bilinmediği için tüm sebze ve meyvelerin tüketilmesi öneriliyor. Orta derecede bir fizik aktivite halsizlik, kas kuvveti, kalp-damar sağlığı ve hastanın ruhsal durumunu iyileştirir. Yaşam kalitesi iyileşir. Hastanın durumu ve hastalığın evresi ile ilişkili olarak kanser tedavisi sırasında da doktorun önereceği ölçüde fiziksel aktivite önerilir. Doktor, önermediği sürece hasta vitamin ilaçları kullanmamalıdır. Gereksiz vitamin kullanımı zararlı olabilir. Önerilen kaliteli beslenmektir. Kemoterapi sırasında immun sistemi zayıftır. Bu sebeple kanser hastalarının enfeksiyona yakalanmaması için temizliği çok önemlidir" diye konuştu.  Tedavide kullanılan ilaçlara değinen Avcı, "Aslında kemoterapi derken tek bir ilaçtan bahsetmiyoruz. Kemoterapide ilk olarak sitotoksikler dediğimiz bir grup ilaç kullanılmıştır. Bu sitotoksiklerde kendi arasında etki mekanizmalarına göre gruplandırılır. Dolayısıyla her bir ilacın etki mekanizması kadar yan etkisi de farklıdır. Bu yan etkiler hastanın vücut direnci ile ilişkili olarak farklı şiddet derecelerinde görülür. Sitotoksik ilaçlar, hızlı çoğalma ve bölünme yeteneğine sahip kanser hücrelerini etkiler. Ancak tedavi sırasında hızlı bölünme yeteneğine sahip normal hücreler de etkilenebilir. Yani saç dökülmesi, kansızlık, ağızda yara, bulantı, ishal ve kabızlık gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bazı kemoterapi ilaçları kalp, böbrek, akciğer ve sinir sisteminde de yan etki oluşturabilir’’ şeklinde konuştu.  "Artık akıllı ilaçlar var"  Kanser hücrelerinin normal hücrelerden farklı özelliklere sahip olduğunu ifade eden Avcı, "Sadece kanser hücrelerinde bulunan bu özellikleri tanıyan ve kanser hücresini yok etmeye yönelik ilaçlara akıllı ilaç (hedefe yönelik) denir. Akıllı ilaçlarda etki mekanizma ve moleküler yapılarına göre ayrılırlar. Bu ilaçlar ile tedavideki amaç normal hücrelere zarar vermeksizin daha fazla kanser hücresini öldürmektir. Günümüzde modern tıptaki gelişmeler ile birlikte kanser hücresinin biyolojik özelliklerini tespit edebiliyoruz. Bu özelliklere göre de hedefe yönelik ilaçları daha fazla kullanıyoruz" dedi. 

X ve Y Kuşağı İçin Kötü Haber! Haber

X ve Y Kuşağı İçin Kötü Haber!

Son yıllarda yapılan bir araştırma, X ve Y kuşaklarının kanser riskinin giderek arttığını ortaya koydu. "The Lancet Public Health" dergisinde yayımlanan bu önemli çalışma, 19651980 doğumlu X Kuşağı ve 19811996 doğumlu Y Kuşağı'nın önceki nesillere göre daha yüksek kanser riski taşıdığını belirtiyor. Araştırmanın Şaşırtıcı Bulguları: Kapsamlı İnceleme: Amerikan Kanser Derneği'nden bilim insanlarının yürüttüğü çalışmada, 20002019 yılları arasında 34 türde kanser tanısı almış 23 milyondan fazla hasta verileri incelendi.    Artan Riskler: X ve Y kuşaklarının meme, pankreas ve mide kanseri de dahil olmak üzere 17 farklı kanser türünde riskin artış gösterdiği tespit edildi. Özellikle 8 kanser türünde riskin 1920'lerden bu yana her kuşakta kademeli olarak yükseldiği gözlemlendi. Genç Nesil Üzerindeki Etkiler: 1990 yılında doğan bireylerin, yumurtalık kanserine yakalanma riskinin yaşlı kuşaklardan yüzde 12 daha yüksek olduğu, rahim kanseri riskinin ise yüzde 169 daha fazla olduğu belirtildi. Ayrıca, pankreas, böbrek ve ince bağırsak kanseri riskinin 1955 doğumlulara kıyasla ikiüç kat arttığı vurgulandı. Uzman Görüşü: Araştırmanın yazarlarından Ahmedin Cemal, genç nesildeki artan kanser riskine dikkat çekerek, bu sorunun nedenlerinin ve çözümlerinin bulunması gerektiğini belirtti. Cemal, etkili müdahaleler yapılmadığı takdirde, bu artışın gelecekte kansere karşı elde edilen ilerlemeleri durdurabileceğini veya tersine çevirebileceğini ifade etti. Ne Yapmalı? Düzenli Tarama ve Kontroller: Genç yaşlarda düzenli sağlık taramaları ve kanser taramaları yaptırmak, erken teşhis ve müdahale için kritik öneme sahiptir. Sağlıklı Yaşam Tarzı: Beslenme, egzersiz ve stres yönetimi gibi sağlıklı yaşam alışkanlıkları, kanser riskini azaltmada etkili olabilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.