Hava Durumu

#Kebap

Yeni Marmara Gazetesi - Kebap haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kebap haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

 Gaziantep'in Lezzet Hazinesi Simit Kebabı Tarifi! Haber

 Gaziantep'in Lezzet Hazinesi Simit Kebabı Tarifi!

Malzemeler: - 500 gram orta yağlı kıyma (tercihen kuzu ve dana karışık) - 1 su bardağı ince bulgur (simit) - 1 adet büyük boy kuru soğan - 2 diş sarımsak - 1 tatlı kaşığı biber salçası - 1 tatlı kaşığı domates salçası - 1 çay kaşığı karabiber - 1 çay kaşığı kimyon - 1 çay kaşığı kırmızı pul biber - 1 tatlı kaşığı tuz - Yarım demet maydanoz - 1 yemek kaşığı zeytinyağı  Hazırlık Aşaması: 1. Bulguru Hazırlayın:    İnce bulguru geniş bir kaba alın ve üzerini geçecek kadar sıcak su ekleyin. Bulgurun şişmesi için yaklaşık 10 dakika bekleyin. 2. Malzemeleri Karıştırın:    Şişen bulguru süzün ve geniş bir yoğurma kabına alın. Üzerine kıymayı ekleyin. Kuru soğanı ve sarımsakları rendeleyin ve karışıma ilave edin. İnce kıyılmış maydanozu da ekleyin. 3. Baharatları Ekleyin:    Baharatlarınızı ve salçaları ekleyin. Tuzu, karabiberi, kimyonu ve kırmızı pul biberi karışıma ilave edin. Zeytinyağını da ekleyerek tüm malzemeleri iyice yoğurun. Karışımın iyice homojen hale gelmesi önemli. 4. Şişlere Dizme:    Yoğurduğunuz harçtan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın ve elinizle şekil vererek şişlere dizin. Şişlerin üzerine sıkıca bastırarak malzemenin düşmemesini sağlayın. 5. Pişirme:    Hazırladığınız şişleri mangalda veya ızgarada pişirebilirsiniz. Orta ateşte, her iki tarafını da güzelce kızarana kadar pişirin. Eğer mangal veya ızgara kullanma imkanınız yoksa, fırında da pişirebilirsiniz. Fırını 200 dereceye ısıtın ve şişleri yağlı kağıt serili tepsiye dizerek yaklaşık 20-25 dakika pişirin. 6. Servis:    Simit Kebabı'nızı sıcak servis edin. Yanında sumaklı soğan salatası, közlenmiş biber ve domates ile servis yapabilirsiniz. Ayrıca lavaş veya tırnak pide ile de sunum yaparak Antep mutfağının bu eşsiz lezzetini tamamlayabilirsiniz.  İpuçları: - Kıymanızın orta yağlı olması, kebabın daha lezzetli ve yumuşak olmasını sağlar. - Baharat miktarını damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz. - Yoğurma işlemini yeterince uzun tutarak malzemelerin iyice karışmasını sağlayın. Bu, kebabın dağılmasını önler.

Dededen Miras Kalan 157 Yıllık Lezzet Haber

Dededen Miras Kalan 157 Yıllık Lezzet

Dönerin ilk olarak Kastamonu'da yapıldığı iddialarına Bursa'nın en meşhur kebapçısı İskerder Kebap'ın 5. kuşak işletmecisi Oğuzhan İskerderoğlu'dan yanıt geldi. İskenderoğlu, 157 yıldır bu işi yaptıklarını ifade ederek, “Tarih birisinin bir şey söylemesi ile değil, belgelerle, kanıtla olur. Dedelerim bu işe başladığında fotoğraf henüz icat olmamıştı” dedi.   Sadece Bursa'da değil Türkiye'de, hatta dünyanın birçok ülkesinde iskerder kebapın adını duyuran İskerderoğlu ailesi, geçtiğimiz günlerde siyah beyaz bir fotoğraf üzerinden yorumlar yapılarak, ilk kebabın Kastamonu'da yapıldığına dair iddialara cevap verdi. Bir fotoğraftan yola çıkarak iki asırdır Kastamonu'da döner yapıldığına dair söylentilere o tarihte fotoğrafın bile icat edilmediğini ifade ederek cevap veren İskender Kebap'ın 5. kuşak işletmecisi Oğuzhan İskenderoğlu, 157 yıldır müesseselerinin çalışmaya devam ettiğini dile getirdi.  Dededen kalma konakta 157 yıllık lezzeti devam ettirdiklerini anlatan Oğuzhan İskerderoğlu, atalarından kalan resim ve belgeleri ise konağın içerisinde şifre ile girilen ve şifresini sadece kendisinin bildiği çok özel ve gizli bir odada muhafaza ettiğini belirtti. İskenderoğlu o özel odayı İhlas Haber Ajansı ekibi için açtı.  “Türkiye'nin en eski üç şirketinden biriyiz”  Oğuzhan İskenderoğlu, “Tarih, birisinin bir şey söylemesi ile değil, belgelerle, kanıtla olan bir şeydir. Bizler 157 yıldır bu işi devam ettiren aileyiz. 5-6 kuşaktır bu işi yaparken ailemiz bize işten önce haddimizi bilmeyi öğretmiştir. Ne konuşacağımız değil, ne konuşmayacağımız da bizlere öğretilmiştir. Bilmediğimiz konu hakkında yorum yapma noktasında her zaman temkinli olduk” dedi.  Haberlere konu olan fotoğrafa da açıklık getiren İskenderoğlu, “Haberlere konu olan fotoğraf, ara ara bana yakınlarım tarafından gönderiliyor. Fakat bu fotoğraf bana ne zaman gelse, altında İstanbul'da, Kastamonu'da, farklı şehirlerde çekildiğine, hatta bazıları Bursa'da iskenderin olduğunu bile iddia edenler oldu. Tarih, birisinin bu böyle demesiyle olmaz. 157 yıldır Türkiye'nin en eski üç şirketinden biriyiz ve işletmemiz çalışmaya devam ediyor” diye konuştu.  “Bizler Yunanistan'a, Almanya'ya karşı bu konuyu savunmaya çalışıyoruz”  “Fotoğraflarla ilgili de o dönemde birçok kişinin bilmediği bir şey var. Fotoğrafçılık, o dönemde Müslüman olan Türk halkı olarak kolay kabul görmemiş. İslam dininde tasvir yasak olduğu için fotoğrafçılığın da çok hoş karşılandığını söyleyemeyiz” diyen Oğuzhan İskenderoğlu, “O dönemdeki azınlık dediğimiz kişiler fotoğrafçılık yapmış. Bu fotoğrafçılık zaten 19. yüzyılın sonlarında yaygınlaşmaya başlıyor. Bizim bu arşivimizde sakladığımız eski fotoğraflar bile müşterilerimizin çektiği fotoğraflar. Birilerinin çıkıp bir şeyler söylemesinin temeli yok. Bizler Yunanistan'la, Almanya'ya karşı bu konuyu savunmaya devam ederken, arka taraftan Kastamonulu ustaların böyle bir çıkış yapması vakit kaybettirici diyebiliriz” ifadelerini kullandı.  “Döner hem kıyma, hem yapraktan oluşur”  İskenderoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Son zamanlarda herkes kendi yaptığı işi daha iyi yapıyorum diyebilmek için bir şeyi yıkmaya çalışıyor. O yüzden iskenderi kötülemeden kendini övemeyen müesseseler, yeni nesil dönercilikle ilgili yok o kıymadır, yok bu şudur gibi şeyler ortaya atıyorlar. Biz Oxford Üniversitesi'nden hocalarla olsun, uluslararası belgesel kanallarıyla yaptığımız çekimlerde bunları hep anlattık. Göçebe olan Türk toplumunda küçükbaş hayvan vardır, çünkü büyükbaş hayvan gezmez. Türk yemeklerinin temeli küçükbaştır. Göçebe olan o toplumda size hayvanın başını, size pirzolasını, bir başkasına but kısmını verirsem eşit bir sınıflandırma olmayacağı için herkesin aynı yemeği yemesi için gayret gösterilmiştir. Eski yemeklere baktığınız zaman keşkek, köfte ve birçok yemek çeşidinde et kıyılır. Dönerinde gerçeğinde de bu böyle olmak zorundadır. Benim kendi çiftliklerim ve benimle çalışan hayvan üreticisi işletmeler var. Bu hayvanı kestiğimiz zaman yaprağa çıkan belirli kesimleri var. Her yerinden yaprak çıkaramazsınız. İslam'da israf diye bir şey yoktur. Yaprak çıkmayan yerlerinden de kıyma yaparsınız. Döner hem kıyma, hem yapraktan oluşur. Öyle sadece kıymadan ya da sadece yapraktan döner yapıyorum diyenler ya bu işi bilmiyordur ya da yanlış biliyordur. Bizi dinleyen kasaplar ve kasaptan anlayanlar bana hak verecektir.”  “Bu tarz sorularla gündeme gelmek hoş değil”  Büyük dedesinin döner ocağının 150 sene önceye ait olduğunu savunan İskenderoğlu, “Büyük dedemin döner ocağı 150 sene öncesindendir. Dükkan tabelası  orijinaldir ve 157 senesine ait Osmanlıca tabeladır. O dönemden kalan masalar, tabaklar ve diğer eşyalar hala burada sergileniyor. Elimizde eski fotoğraflarımız var. İnsanların merakına saygı duyuyorum ve bazı şeyleri doğru bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu tarz sorularla gündeme gelmek pek hoş değil. Biz işimizi yapıyoruz. Biz bir kebap satarken, iki kebap satalım derdinde değiliz. Bir tabağın içinde sadece et, yoğurt olmasından ziyade bir şehirle, bir ülkeyle birleşmiş 157 yıllık bir markadan söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.  İlk dükkan tabelası 150-160 yıllık  Oğuzhan İskenderoğlu, sözlerini şu cümlelerle tamamladı:  “Az önce söylediğim gibi tarih kanıtla olur demiştim. Benim tabelaya ‘Kebapçı Mehmet Oğlu İskender' yazdıran 6 kuşak önceki dedemin ismi böyle geçiyor ama başka bir Osmanlı arşivinde ‘Çarkçı' diye geçtiğini de gördüm. Çarkçı, gemi motoruyla uğraşan, mühendislik alanında iş yaptığını, ama kasap bir aileden geldiğini de anlıyoruz. Bu döner ocağına baktığınızda sıradan bir kasabın yapamayacağını görebilirsiniz. O günkü tasarımı değerlendirirseniz, üstünde rüzgar gülü gibi ocağın dönmesini sağlayacak bir aparat var. Biz bunları anlatırken bile kesin bilginin olmamasının yanı sıra noktaları birleştiriyoruz. Benim kendi dedem 1966 yılında vefat etmiş, ben 1986 doğumluyum. Ben dedemi hiç görmedim. İskender dede, 1934 senesinde vefat etmiş, babam 1949 doğumlu, o da dedesini hiç görmemiş. Efsaneler tarih değildir. Tarih, belge ve kanıtla olur. Mehmet dedeyi sayarsak ben 5'inci kuşağım. Ailemiz o tarihlerde İstanbul'da at üzerinde et satarmış. O dönemden buralara gelindi. Biz İskender dedeyi başlangıç alarak bugüne kadar geliyoruz. Bizden daha eski olan bir müessese nasıl üç kuşak olabilir? Burada gördüğünüz tabela ve döner ocağı, bahse konu olan fotoğrafın da önündedir. Bu tabelalara babam döneminde karbon testi yaptırıp, bir tarihte koydurmaya çalıştı. Ve aşağı yukarı 150-160 senesine ait olduğunu biliyoruz. O döneme ait fotoğrafları bizler çekmediğimiz, müşteriler çektiği için tarihleri açısından da doğru aktarımlar yapmaya çalışıyoruz.”

Doktorlardan İskender’e süpriz! İskender’in  İskender yasağı kalktı! Haber

Doktorlardan İskender’e süpriz! İskender’in İskender yasağı kalktı!

Yaklaşık 16 yıl önce kronik böbrek yetmezliği teşhisi ile Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hastanesi’ne yatırılan İskender Yılmaz, toplam 6 yıl boyunca diyaliz tedavisini sürdürdü. Ardından organ nakli olan İskender, yakın zamanda sağlığına da tamamen kavuştu. Yıllar önce yaşadıkları acı bir hatırayı hiç unutmayan doktorları ise İskender Yılmaz’ı kebapçıya götürerek istediği kadar İskender yiyebileceğinin müjdesini verdi. İyileşmesinin ardından hocaları ile irtibatını hiç koparmayan İskender Yılmaz, BUÜHastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Nefroloji-Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Dönmez’i yine ziyaret etti. Kebap sürprizini hiç unutamayacağını söyleyen İskender Yılmaz; “Hastanemizin hocaları ve tüm sağlık ekibi 16 yıl boyunca benimle çok yakından ilgilendi. Başta Prof. Dr. Osman Dönmez hocam olmak üzere Prof. Dr. Ekrem Kaya, Başhekimimiz Prof. Dr. Halil Sağlam, Organ Nakil Koordinatörlüğü Ekibi Sorumlusu Sahriye Keskin ve tüm ekibe, hastane çalışanı herkese gönülden teşekkür ediyorum. Hastalığımın ortaya çıktığı yıllarda bir etkinlikte İskender kebabı yemek istemiştim. Hocalarımız o zaman bana diyet uyguladığı için yememe izin vermemişti. Çocuktum ve çok istememe rağmen yiyememiştim. O gün epey üzülmüştüm, hocalarımın da çok üzüldüğünü görmüştüm. Yapılan kontrollerde değerlerimin iyi çıkması ve sağlığıma kavuşmam nedeniyle bana böyle bir sürpriz hazırlamışlar. Çok mutlu oldum. Hiç unutamayacağım bir gündü. Yeni bir hayata başlamış gibiyim. Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Hedefim Beden Eğitim Öğretmeni olmak” dedi. HER ŞEY YOLUNDA Uzun yıllardır hastası olan İskender ile bir kez daha buluşan Prof. Dr. Osman Dönmez ise; “Hastamız şuanda 22 yaşında ve bize ilk kez 2008 yılında geldi. 2014 yılına kadar kronik böbrek yetmezliği teşhisi ile diyaliz tedavisini başlattık. Ardından organ nakli oldu. Şimdi de eski sağlığına kavuştu. İskender artık her şeyi yiyip içebiliyor. Böbrek fonksiyonları çok iyi. Üre ve kreatin durumu da normal. İdrar çıkışında da bir problem yok. Kısacası artık sağlıklı bir birey olarak aramızda bulunuyor” açıklamasında bulundu. DOKTORLARI O GÜNÜ YILLARCA UNUTMADI Yıllar önce yaşanan konuyu da açıklığa kavuşturan Prof. Dr. Osman Dönmez; “2014 yılında Çocuk Nefroloji ve Romatoloji Bilim Dalı olarak bir etkinlik düzenledik. Daha sonra da hasta çocuklar ve misafirlerimizle birlikte kebapçıya gittik. İskender’in o sırada diyaliz hastası olması ve diyetine uygun görülmediği için kebap istemesine rağmen sadece iki köfte yiyebileceğini söylemiştik. O duruma İskender çok içerlemişti. İşin açıkçası biz de çok üzülmüştük. Olayın üzerinden 9 yıl geçti ve biz bunu hiç unutmadık. Organ Nakli Mesul Müdürü ve Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ekrem Kaya hocamızdanİskender’in takiplerinin iyi gittiğini öğrendik. Bunun üzerine Başhekimimiz Prof. Dr. Halil Sağlam, Prof. Dr. Ekrem Kaya, Organ Nakil Koordinatörümüz Sahriye Keskin ile birlikte böyle bir organizasyon hazırladık. İskender’i İskender yemeye götürdük. İstediği kadar yiyebileceğini orada müjdeledik. Gözlerindeki mutluluğu görmek, yıllar önce yaşadığımız burukluğu da gidermiş oldu” dedi. ORGAN NAKLİ OLAN ÇOCUKLARA UYARI Prof. Dr. Osman Dönmez sözlerini şöyle tamamladı; “Hastanemiz organ nakli alanında özellikle çocuk nakillerinde Güney Marmara Bölgesi’ndeki tek merkezdir. Bu vesile ile bir kez daha organ bağışının önemine dikkat çekmek istiyorum. Ayrıca organ nakli olan çocukları greyfurt, greyfurt suyu, narenciye, zerdeçal tüketmemeleri konusunda uyarıyor, İskender Yılmaz’a da bundan sonraki hayatında başarı ve mutluluk diliyorum.”

Sokak hayvanlarına özel ciğer kebap Haber

Sokak hayvanlarına özel ciğer kebap

25 yıldır Bursa’da yaşayan ve ciğercilik yapan Ali Koçak, pandeminin ilk günlerinde edindiği alışkanlığı sürdürüyor. Şehirden uzak noktalarda yaşayan ve yiyecek bulmakta zorlanan başta köpekler olmak üzere sokak hayvanlarını düzenli olarak kendi hazırladığı ciğer ile besleyen Koçak’ın aracını gören köpekler yolunu keserek aracının önüne atlıyor. Farklı noktalardan temin ettiği akciğerleri ve kemikleri önce kaynatan ve aracına dolduran Koçak, özellikle sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günleri seçerek hayvanların aç kalmaması için büyük gayret sarf ediyor. Sokak hayvanlarını beslemenin kendisine mutluluk verdiğini anlatan Ali Koçak, “Pandeminin ilk günlerinde sokağa çıkma kısıtlamalarında bir iki kez hayvanlara yiyecek verdik. Sonra bu bizde alışkanlık yaptı. Hayvanlarla aramızda bir bağ oluştu. Hayvanlara yiyecek vermek kadar güzel bir maneviyatın olmadığını düşünüyorum. Ben bunu herkese tavsiye ediyorum. İnsanlar strese girdiklerinde, bunaldıklarında bir parça yiyecek ile hayvanlara verebilirler. Ev artıklarını çöpe atmayarak hayvanları doyurabiliriz” dedi. Sokağa çıkma kısıtlamaları olduğu günleri özellikle tercih ettiklerinin altını çizen Koçak, “Kısıtlamalarda insanlar pikniğe gitmiyor ve şehirden uzak yaşayan hayvanlar aç kalıyor. Bizim anlaştığımız kasaplardan akciğerleri alıyoruz ve haşlayarak hayvanlara veriyoruz. Kesinlikle çiğ et vermeyin. Biz 5-6 noktada düzenli beslemeler yapıyoruz. Onların dışına çıkamıyoruz. Çıktığımız zaman yetişmemizin imkanı yok. Kısıtlamaların olduğu her gün beslemeleri yapıyoruz. Belirlenen noktalarda 600-700’e yakın beslediğimiz hayvanımız vardır” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.