Hava Durumu

#Meme Kanseri

Yeni Marmara Gazetesi - Meme Kanseri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Meme Kanseri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Dünyada Yaklaşık 2,5 Milyon İnsana Meme Kanseri Teşhisi Konuyor Haber

Dünyada Yaklaşık 2,5 Milyon İnsana Meme Kanseri Teşhisi Konuyor

Dünyada yaklaşık 2,5 milyon insana meme kanseri teşhisi konulduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ferhat Erdem Uğraş, Türkiye'de ise bu sayının 25 bini bulduğunu ifade etti.    Meme kanserinin Türkiye'de kanser sıklığı listesinin ilk sırasında yer aldığını belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ferhat Erdem Uğraş, son yıllarda bu sayının giderek attığına dikkat çekti. Dünyada yaklaşık 2,5 milyon insana meme kanseri teşhisi konulduğunu ifade eden Dr. Uğraş, “Türkiye'de ise bu sayı, 25 bin kadına ulaştı. Her yıl, ortalama 25 bin kadın meme kanseriyle tanışıyor. Elimizdeki görüntüleme imkânları ile elle muayenede bulunamayacak kadar küçük kitleleri teşhis etme imkanı sağlanmaktadır. Hastalığı ne kadar erken yakalarsanız çözüm bulmak o kadar kolaydır. Erken teşhis edilen meme kanserinde tedavi başarısı yüzde 95'lere kadar yükselmektedir. Erken teşhis edilen meme kanserindeki ölüm riski o kadar azalır. Cerrahi olarak yapılan tedavi, ameliyat kemoterapi ve ameliyat sonrası ışın tedavisi ile kanserden doğacak ölüm oranını oldukça azaltıyor” dedi.  Erken teşhis için tarama yöntemleri uygulanmalı  Meme kanserinin erken teşhisinde tarama programları olduğunu ve bu programlar sayesinde tümörün en küçük halinin bile tespit edildiğini söyleyerek hangi yaşta hangi kontrollerin yapılması gerektiği hakkında şunları söyledi;  “20 yaşından itibaren genç kadınlar, her ay kendi kendine meme kontrolü yapmalıdır. Adetin 4 ve 10 gün arasında yapılacak bu kontrollerde koltuk altı da kontrol edilmelidir. Bu şekilde kendi yapısını tanıyan kadın, değişiklikleri fark edebilir hale gelir. 30 yaşından sonra kendi kendine kontrole devam ederken, aynı zamanda yılda bir kez meme ultrasonu yaptırmalılar. 40 yaşından sonrası için bu kontrollere yılda bir kez yapılacak mamografi eklenmelidir.”  Taramaların sonucunda şüphe edilen bir durum olduğunda, kesin tanı için biyopsi yapılması gerektiğini belirten Dr. Ferhat Erdem Uğraş, ‘ya çıkarsa' diye ifade edilen endişeler nedeniyle bazı kadınların kontrolden kaçındıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti;  “Korku, endişe yaşanması kontrollerin de ertelenmesine neden oluyor. Ama biz uyarmak isteriz, erken teşhis için zamanında kontroller yapılmalıdır. Erken teşhiste tedavi süreci kısa oluyor, meme kaybı da oluşmuyor. Son yıllarda, memenin hepsini değil sadece kanserli bölgenin çıkarılmasıyla meme koruyucu cerrahi yöntemler kullanılıyor. Böylece uzuv kaybı yaşanmıyor. Tüm memenin alınması gerektiği durumlarda da yeniden meme yapımı söz konusu oluyor. Meme kanserinin tedavisinde cerrahiden radyasyon onkolojisine, patolojisinden radyolojisine bir çok uzmanın birlikte çalışıyor ve hasta için en doğru yöntem seçiliyor. Tedavide hızla yeni yöntemler geliştiriliyor. Kişiye özel tedaviler, akıllı ilaçların da eklendiği yeni tedavi yöntemleriyle hastalarımızın tedavi başarısı giderek artıyor.” 

Meme Kanseri Farkındalık Semineri Haber

Meme Kanseri Farkındalık Semineri

TOBB Bursa Kadın Girişimciler Kurulu, meme kanserine karşı farkındalık oluşturmak amacıyla bilgilendirme semineri düzenledi. Seminerde, meme kanserinin nedenleri, belirtileri, erken tanının önemi, tarama yöntemleri ve kanser tedavisine ilişkin önemli bilgiler paylaşıldı.   Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) koordinatörlüğünde faaliyetlerini sürdüren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bursa Kadın Girişimciler Kurulu, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği (ONKODAY) ve Osmangazi İlçe Sağlık Müdürlüğü Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) iş birliğiyle “Bilgilendirme ve Farkındalık” semineri düzenledi.  Bursa TB Konferans Salonu'nda düzenlenen seminerin açılış konuşmasını gerçekleştiren TOBB Bursa Kadın Girişimciler Kurulu İcra Komitesi Başkanı Sabriye Şen, meme kanserinin kadın sağlığı açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Her 8 kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanserine yakalandığına dikkat çeken Şen, “Erken teşhis sayesinde meme kanserinin neredeyse yüzde 100 tedavi edilebildiğini unutmamalıyız. TOBB Kadın Girişimciler Kurulu olarak, yalnızca iş dünyasında değil, aynı zamanda toplum sağlığına katkıda bulunmayı da sorumluluklarımız arasında görüyoruz. Bu nedenle düzenlediğimiz seminerle kadınlarımızın farkındalıklarını artırmayı amaçlıyoruz” dedi.  Meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır  Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Alper Coşkun, meme kanserinin belirtileri, nedenleri, erken teşhisin önemi hakkında katılımcılara bilgi verdi. Meme kanseri tedavisindeki gelişmeleri anlatan ve tedavi yöntemlerinden bahseden Coşkun, “Eskiden yapılan ameliyatlarda meme dokusunun tamamen alınması gerekirdi. Ancak günümüzde kemoterapi ve gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde meme koruyucu cerrahiler yapıyoruz. Eğitim ve bilinçlenme sayesinde meme kanseri erken teşhis edilip tedavi edilebilir bir hastalıktır” diye konuştu.  Mücadelede ilk adım: Kendi kendine muayene  Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hicran Yıldız ise kendi kendine meme muayenesinin önemine dikkat çekti. Meme kanserinin kadınlarda en fazla görülen kanser çeşidi olduğunu vurgulayan Yıldız, “Her kadının ayda en az bir kez evde yapabileceği toplam 10 dakika süren basit bir muayene, meme kanserinin erken teşhisinde büyük rol oynar ve tedavi başarısını önemli ölçüde artırır. Unutmayalım ki farkındalık erken teşhisi, erken teşhis tedavide başarıyı getirir” dedi.  Osmangazi İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi Kronik Hastalıklar Birimi Sorumlusu Dr. Selen Altındağ da KETEM'in ücretsiz sunduğu hizmetler hakkında bilgi verdi. Seminerde ayrıca, meme kanseri ile mücadele sürecinde yaşadığı deneyimlerini paylaşan İnegöl Kadın Girişimciler Kurulu Üyesi ve aynı zamanda ONKODAY Gönüllüsü Ayşenur Akın Türkel, katılımcılara kanserle mücadelede erken teşhisin ve moralin önemini vurguladı.  Seminer, katılımcıların sorularının cevaplandığı bölümle sona erdi. 

Uludağ Elektrik'te Ekim Ayının Rengi Pembe Haber

Uludağ Elektrik'te Ekim Ayının Rengi Pembe

Uludağ Elektrik, her yıl ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı' kapsamında yürüttüğü Pembe Fatura Projesini bu yıl da sürdürüyor. Şirket, meme kanseriyle ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla tüm müşterilerine pembe renkte faturalar göndererek, erken teşhisin önemine dikkat çekiyor.   Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova'da 3milyonu aşkın müşteriye hizmet veren ve tüm Türkiye'de büyük çaplı müşterilere enerji tedarik eden Uludağ Elektrik, kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olan meme kanserine dönük farkındalık çalışmalarına bu yıl da devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre dünya genelinde yaklaşık 2.3 milyon kadına meme kanseri teşhisi konuldu. Dünya genelinde kadınlar arasında en sık görülen kanser olmasına rağmen, mamografi ve diğer tarama önlemleriyle meme kanseri yaşam kaybı oranları yüzde 40'a kadar düşebiliyor.  Uludağ Elektrik, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında bu kritik sağlık sorunu hakkında farkındalık oluşturmak için harekete geçti. Şirket, Ekim ayında faturalarını pembe renge büründürerek, meme kanseriyle mücadelede toplumsal bilinci artırmayı hedefliyor. Gönderilen pembe faturalar, "Düzenli meme muayenesi ve mamografi ile meme kanserinin erken tanısı mümkündür" mesajını taşıyarak, erken teşhisin hayat kurtardığını vurguluyor. Şirket, ONKODAY'ın (Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği) bu yılki pembe paydaşlarından biri olarak faturalardaki farkındalık mesajını da birlikte belirledi.  Uludağ elektrik'ten meme kanseri farkındalığına güçlü destek  Meme kanserine karşı farkındalık oluşturmanın önemine dikkat çeken Uludağ Elektrik Genel Müdürü Remezan Arslan, “Son yıllarda meme kanserinin görülme sıklığındaki artış, toplumda bu konuda daha fazla farkındalık oluşturmayı zorunlu hale getiriyor. Uludağ Elektrik olarak, Pembe Fatura Projemizle bu farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Her yıl Meme Kanseri Farkındalık Ayında yürüttüğümüz projemiz ile bu kanser türüne yönelik bilinçlendirmeye bir katkı da biz sağlamayı amaçlıyoruz. Faturalarımızı pembe renkte tasarlayarak, 3 milyonu aşkın müşterimize erken tanının önemini anlatan mesajlar iletiyoruz. Aynı zamanda, sosyal medya ve dijital platformlarımızda da bu farkındalığı güçlendirmek adına logolarımızı pembe renge büründürüyor ve tüm platformlarımızda meme kanserine dikkat çekiyoruz. Bunun yanı sıra işlem merkezlerimizde çalışanlarımız pembe kurdele takarak da konuya dikkat çekmeyi amaçlıyor. Yüzde elliden fazla kadın çalışan oranına sahip bir şirket olarak, kadınların daha sağlıklı bir geleceğe sahip olmaları için bir farkındalık ışığı yakmaya çalışıyoruz” dedi. 

Bursa'da Meme Kanseri Farkındalığı Haber

Bursa'da Meme Kanseri Farkındalığı

UEDAŞ'ın Pembe Lambalar Projesi ile erken teşhisin hayat kurtarıcı rolüne dikkat çekmek hedefiyle her yıl Ekim ayında sokakları pembeye büründürerek toplumsal farkındalık oluşturmaya devam ediyor.   Son 50 yılda görülme sıklığı iki katından fazla artan meme kanseri, her 8 kadından birinin karşılaştığı bir risk haline geldi. Türkiye'de, dünya ortalamasından 10 yıl daha erken yaşlarda ortaya çıkabilen meme kanseri, toplumda yaygınlaşan bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. UEDAŞ'ın Pembe Lambalar Projesi ise erken teşhisin hayat kurtarıcı rolüne dikkat çekmek amacıyla her yıl Ekim ayında sokakları pembeye büründürerek toplumsal farkındalık oluşturmaya devam ediyor. Proje, bu yıl ONKODAY iş birliğiyle hayata geçirilirken, aydınlatma direklerine eklenen pembe çalar saatler erken teşhis için “Geç Kalma” mesajına vurgu yaptı.  Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova'da 5 milyonun üzerinde nüfusa kesintisiz enerji sağlayan UEDAŞ, 2017'den bu yana sürdürdüğü “Pembe Lambalar Projesi” ile meme kanseri hakkında farkındalık oluşturuyor. Bu yıl ONKODAY (Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği) iş birliğiyle gerçekleştirilen proje yeni bir boyut kazanarak, erken teşhisin önemini vurgulayan pembe çalar saatlerle desteklendi. Her yıl Ekim ayında hayata geçirilen proje, dünya genelinde her sekiz kadından birinin karşılaşabileceği meme kanserine dikkat çekiyor ve erken teşhisin hayat kurtarıcı etkisine dair toplumsal farkındalığı artırıyor. UEDAŞ'ın toplumsal sorumluluk anlayışını gözler önüne seren Pembe Lambalar Projesi, her yıl farklı kadın dernekleriyle yapılan iş birlikleri sayesinde daha da güçlenerek kadın sağlığı konusunda bilinç oluşturmayı sürdürüyor.  Her Ekim, erken teşhis için pembe ışıklar yanıyor  Meme kanserinde erken teşhisin hayati önemine dikkat çeken UEDAŞ Genel Müdürü Gökay Fatih Danacı, "7 yılı aşkın süredir Pembe Lambalar Projesi ile Ekim aylarında şehirlerimizi meme kanserine karşı bilinçlendirme amacıyla pembe ışıklarla donatıyoruz. Kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olan meme kanseri, her yıl dünyada milyonlarca yeni vaka ile ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Proje kapsamında erken tanının yaşamı kurtarma potansiyelini gündelik hayata taşıyoruz. Türkiye'de meme kanserinin dünya genelindeki ortalama yaş sınırından yaklaşık on yıl daha önce görüldüğünü göz önüne aldığımızda, farkındalığın yaygınlaşması büyük bir önem taşıyor. Bu sebeple bu yıl ONKODAY ile güçlerimizi birleştirerek, Pembe Lambalar projemiz ve şehrin uğrak noktalarındaki aydınlatma direklerimize yerleştirdiğimiz çalar saatlerle meme kanser riskine dikkat çekmeyi, farkındalığı arttırmayı hedefledik. Kadınların sağlıkla dolu bir yaşam sürebilmesi için, farkındalığı artırmak ve tarama oranlarını yükseltmek adına bu projeye kararlılıkla devam ediyoruz” dedi.  Erken teşhisin gücünü topluma hatırlatıyoruz  Projenin sadece görsel bir etki oluşturmakla kalmadığını, aynı zamanda sağlık bilincini güçlendirdiğini belirten Onkoday Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Şimşek , "Bu projeyle, kadınların meme kanserine karşı bilinçlenmelerini ve düzenli taramaların ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyoruz. Farkındalık çalışmaları sayesinde kadınlar, erken teşhisin getirdiği tedavi avantajlarından haberdar oluyor. Ayrıca, pembe ışıklarla şehirde oluşturulan bu güçlü semboller, herkesin aklında meme kanseri konusunda kalıcı bir iz bırakıyor. ONKODAY olarak, toplum sağlığını iyileştirecek her projede var olmaktan gurur duyuyoruz ve UEDAŞ ile yürüttüğümüz bu farkındalık projesinin geniş kitlelere ulaşmasını amaçlıyoruz" açıklamasında bulundu. 

Meme Kanserine Dikkat! Haber

Meme Kanserine Dikkat!

Hastalık teşhisinin öğrenildiği ilk süreçlerde kişinin sakin, güçlü, dimdik durması gibi beklentiler kişileri daha fazla baskı altında hissettirebileceğini belirten Psikiytri Uzmanı Dr. Ömer Öz, İnsan acılarına yapılabilecek en iyi şey, o acılara karşı duyarlı olmak ve acıyı birlikte göğüslemek olduğunu söyledi.   Bir hastalığa yakalandığımızda aklımıza üşüşen soru işaretlerinin başında bu hastalığın bize nasıl zarar vereceği, hayatımızı ne ölçüde etkileyeceği, tedavisinin olup olmadığı vardır Medicana Bursa Hastanesi Psikiytri Uzmanı Dr. Ömer Öz, “Çoğu insan çevresinden duyduğu, geçmişte edindiği bilgiler neticesinde başına gelen bu hastalık durumunu yorumlar ve ona göre tepkilerini belirler. İşte bu açıdan ‘kanser' adı toplumda etiket olarak ‘ızdıraplı ve umutsuz bir yol' çağrışımlarını içerir. Çoğu insanın ilk duyduğu andan itibaren gelecek planlarını bir rafa kaldırıp hemen tedaviye adapte olması zordur. Çünkü insan mevcut huzurlu durumunu korumak, şimdiki halinden daha kötü olmamak için kontrol mekanizmalarını devreye sokmak ister ve bir hastalık durumunu yok sayar. Tedavi sürecinin nasıl olacağı, geleceğinin nasıl şekilleneceği, diğer insanlarla ilişkilerinin ne yönde gideceği gibi soru işaretlerini düşünmeye vakit ayırmak yani bu duruma adapte olmak belli bir süre alır. Hastalık teşhisinin öğrenildiği ilk süreçlerde kişinin sakin, güçlü, dimdik durması gibi beklentiler kişileri daha fazla baskı altında hissettirebilir. Çünkü zorlayıcı durumlarda insan olarak endişe, üzüntü, panik halinde olmak normal bir tepki olabilir” diye konuştu.  Kanser teşhisinin insana verdiği en büyük zorluklardan biri de daimi bir belirsizliğin içerisine atılmış olduğunu düşünmesinden ileri geldiğini belirten Öz, “Yapılan tetkikler, ameliyatlar, patoloji sonuçları, kemoterapi süreci, işine geri dönüp dönemeyeceği, enfeksiyon riski gibi daha önceden dikkat etmediği ve bilmediği bir sürü süreçle ilgili bilgi sahibi olmak zorunda kalınır ve bu yeni bilgiler bir sınavı geçmek ya da kültür seviyesini arttırmak için öğrenilen bilgiler değil, kişinin kendi hayatını doğrudan ilgilendiren bilgilerdir. Hastaneye gidilen her gün ayrı bir gerginlik ve endişe tetiklenmesine sebebiyet verebilir. Bu süreçte size destek olabilecek, sürecinizde bilgilendirmeleri usanmadan yapabilecek hekimlere, hemşirelere, sağlık çalışanlarına sahip olmak kafanızdaki belirsizlikleri atmanızı kolaylaştıracaktır. İnsan acılarına yapılabilecek en iyi şey, o acılara karşı duyarlı olmak ve acıyı birlikte göğüslemektir. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının ve hasta yakınlarının üzerine bu kısımda oldukça büyük bir sorumluluk yükleniyor. Kafasındaki soru işaretleri insanı belirsizliğe iten, tedaviye dair umutsuzluğa neden olan etmenler olabilir, bu sebeple detaylı bilgi almak ve sürecinizi bilmek için soru sormaktan çekinmemek gerekir. Bu soruları sorarken, her insanın birbirinden farklı olduğunu ve tedavi süreçlerinin değişebileceğini unutmamak gerekir, yani diğer insanın başına gelen bir şeyin sizin başınıza da geleceğine dair şeyler bir kesinlik değil yalnızca birer tahmindir” dedi.  Kanser teşhisi aldıktan sonra insanların çoğu geçmiş hayatlarındaki bazı sebeplere karşı kızgınlık ve pişmanlık yaşadığına dikkat çeken Öz, “Kendini veya çevreyi suçlama oldukça fazla görülen şeylerdir. Evet, geçmiş yaşamda bazı şeyleri farklı yapsanız belki şimdi daha farklı durumda olabilirdiniz. Ancak hayal kurup, iyi olacağına inandığınız durumun da şimdiden daha iyi olacağına dair kurduğunuz senaryolar da sadece birer tahminden ibaret. Bunu şimdi değiştirmek mümkün değilse bundan sonra ne yapabiliriz ona bakmak, tedavimizi sahiplenmek, insan ilişkilerimizi sağlıklı tutmaya çabalamak daha uzun vadeli bir fayda sağlayacaktır. Kanser teşhisi sonrasında hayatın adil olmadığına, başınıza gelen bu durumu hak etmediğinize dair sorgulama ve hayal kırıklığı yaşanabilir. Ancak değişen hayatınızla birlikte mutlu olduğunuz, iyi hissettiğiniz şeyler de değişmeye, başkalaşmaya başlar. İçinde bulunduğumuz durumun aslında doğanın akışında başımıza gelen, üzerinde kontrol gücümüzün olmadığı bir süreç olduğunu bilmek, ona dair olan isyan ve öfkemizi biraz olsun azaltabilir. Kontrolümüzde olan tek şey kendi davranışlarımızdır ve tedaviyi sahiplenmek, hekimlerin önerilerine uymak hastalığın gidişatında bize daha güvenli hissettirecektir. Öte yandan kanser tedavisi sürecinde hasta yakınlarına düşen en önemli şey, hasta olan kişinin kararlarına saygı duymak ve onu bıkmadan dinlemeye çalışmaktır. Kimi zaman kişinin yararı için ısrarcı ve zorlayıcı tedaviler ya da davranışlar yapılması gerekse de bunu kişiye anlayabileceği seviyede anlatmak, bu isteğin ne gerekçeyle istendiğini karşı tarafa iletmek çok önemlidir. Diğer insanların bakışları, cümleleri, davranış tarzları kanser teşhisi alan bireyleri oldukça fazla etkilemektedir, bu sebeple söylediklerimizle karşı tarafa saygı duyduğumuzu, onun kararlarını önemsediğimizi iletebilmek, iki tarafa da iyi gelecektir. Bir hastalığa sahip olması, o kişinin hayatına dair verebileceği kararların yok olduğu anlamına gelmemelidir” diye konuştu.  Her geçen gün gelişen tıbbın, kanser tedavisinde milyonlarca hayatı kurtaracağı ümidiyle kanser teşhisinin ‘ümitsiz bir yol' olarak görülmemesini gerektiğini belirten Öz, “Hastalık sürecinde psikolojik destek almanın süreci ızdırapsız geçirmeye, hastalığın zorluklarının azalmasına faydalı olabileceğini belirtmek isterim. Tedavide amacımız acıları yok etmek, insanı hastalıklarına karşı tepkisiz hale getirmek değil; hastalıkların biz istemeden başımıza gelen, acı verse de bize çok fazla şey öğretebilen bir şey olduğunu karşı tarafa anlatmaya çalışmaktır. Kanser teşhisi sebebiyle ruhsal zorluk yaşayan kişilerin bir uzmandan destek almasının, kişinin kendisi ve yakınları için yararlı olacağını bilmeliyiz” dedi

Uzmanından Meme Kanseri Uyarısı! Haber

Uzmanından Meme Kanseri Uyarısı!

Dünya genelinde kadınlarda en çok görülen kanser türü meme kanseridir. Mamografi taramalarını düzenli olarak yaptıran ülkelerde meme kanseri kaynaklı mortalite oranının azaldığı bilinmektedir. Meme kanserinin erken teşhisinde mamografi tetkiki çok önemli bir rolü olduğunu söyleyen Radyoloji Bölümü Uzm. Dr. Nesrin Atcı, kadınların 40 yaşından sonra hiçbir şikayeti olmasa bile yılda 1 kere mamografi filmi çektirmelerini önerdi.   İstatistiklere göre her yıl 2.1 milyon kadının meme kanserine yakalandığı, 627 bin kadının da bu kanserden dolayı hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Medicana Konya Hastanesi Radyoloji doktorlarından Uzm. Dr. Nesrin Atcı, kadınların 40 yaşından sonra düzenli olarak senede 1 kez mamografi çektirmesinin hayat kurtarıcı olduğuna, meme kanserinin erken teşhisinde, meme kanserine yenilmemek için “altın standart” tarama yönteminin olduğuna dikkat çekti.  “Basit bir tarama ile kısa sürede tedaviye başlanabilir”  Meme kanseri tedavisinde erken tanı, oldukça önemlidir. Meme kanseri gibi bazı kanser türlerinin tanısında da basit taramalarla teşhisin kısa sürede konularak tedaviye başlanabildiğini belirten Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Tarama mamografisi meme ile ilgili şikayeti olmayan sağlıklı kadınlara belirli aralıklarla uygulanan radyolojik tetkik olup meme kanserinin muhtemel en erken safhasında fark edilmesini sağlamaktadır. Ülkemizde 40-69 yaş arası kadınlara iki yılda bir tarama mamografisi yapılmaktadır. 40 yaş altında da ailede öyküsü bulunan yani anne tarafından 1. derece akrabalarında meme kanseri geçirmiş olan özel seçilmiş vakalarda da mamografi çekimi yapılabilmektedir. Mamografi tarama programının olmazsa olmazıdır” dedi.  Erken dönem meme kanserinde mamografinin değerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Burada amaç kanser gelmeden önce önlem almaktır. Radyasyon açısından çekinip taramalara gelmeyen hastalar olabiliyor. Ama bu toplumda yayılan kirli bilgilerden sadece biridir. Çünkü mamografide çok düşük dozda X-ışını kullanılır. Özellikle yeni nesil cihazlar bir akciğer röntgeninden daha az radyasyon içermektedir. Çekim süresi yaklaşık 10-15 dakikadır. Hasta ayakta iken teknisyen tarafından çekim gerçekleştirilir. Her memeden ikişer görüntü alınır. Çekilen mamografi filmleri de radyoloji uzman doktorları tarafından değerlendirilir” şeklinde konuştu.  Toplum tarafından yanlış bilinen bilgilerden bir diğeri ise mamografinin çok ağrılı olduğudur. Bu yüzden de kadınların ağrıdan çekinip mamografi filmi çektirmediklerini söyleyen Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Eskiden belki ağrılı olabilirdi. Ama gelişen teknoloji ile birlikte mamografi filmi için kullanılan cihazlarda gelişmiştir. Mamografide iki plak arasında meme sıkıştırılarak bir nevi memenin röntgen filmi çekilir. Eski cihazlarda sıkıştırmaktan dolayı hastalar ağrı duyabilirdi. Fakat yeni nesil cihazlarda bu durum daha farklı. Günümüzde, her meme kalınlığına ve yoğunluğuna göre kompresyonu otomatik olarak ayarlayabilen cihazlar mevcuttur” diye konuştu.  Ağrıyı azaltan bir diğer faktör de mamografi filmi çektirme zamanı olup en ideal zaman adet kanaması bittikten sonraki ilk hafta olduğunu söyleyen Atcı, “Mamografi filmi çekileceği gün duş alıp koltuk altı deodorantı ya da losyonu gibi maddeler kullanılmamalıdır. Çünkü bu tarz kozmetik ürünler mamografi sonucunu yanıltabilir” ifadelerini kullandı.  “Her kadın kendi muayenesini yapabilir”  Kadınların öncelikle kendi kendilerinin doktoru olması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Kadınların düzenli aralıklarla kendilerini kontrol etmeleri gerekir. Memede şekil bozukluğu var mı? Ağrısız ele gelen bir kitle var mı diye kendilerini gözlemlemeleri çok önemlidir. Memesinde yeni bir şey fark eden, eline bir şişlik gelen hastalarımızın vakit kaybetmeden hastaneye başvurmaları gerekir. Şikayeti olup bize gelen hastalarımızı 40 yaş üzeri ise ve en son mamografisinin üzerinden 1 yıl geçmişse mamografi ve meme ultrasonu ile değerlendiririz. 40 yaş altı hastalarımız ise genellikle öncelikle ultrason muayenesi ile değerlendirilir. Ultrasonda ele gelen lezyonun karakterine bakılır. Kist mi? Yani içi sıvı dolu mu, yoksa katı bir lezyon mu? Önce bunun ayrımını yaparız. Kist ise zaten iyi huylu bir lezyondur ve takibe gerek kalmaz. Katı lezyonların bir takım özelliklerine bakarız. Konturlarına bakılır ve içinde küçük küçük kireçlenmeler var mı diye ayrıntılı incelenir. İyi görünümlü katı lezyonlar genelde en az iki yıl takip edilir. Ama yeni ele gelen lezyon iyi görünümlü de olsa biyopsi yaparız. Sonuç olarak, memede her lezyon kötü demek değildir. Hastalarımızın eski tetkikleriyle beraber ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, meme lezyonlarının titizlikle incelenip doğru yönlendirilmeleri son derece önemlidir” dedi. 

4 Binde 1 Kişide Görülen 'Göğüs Kası Yokluğu'na Çözüm Haber

4 Binde 1 Kişide Görülen 'Göğüs Kası Yokluğu'na Çözüm

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzm. Opr. Dr. Emre Kıymık, "Özellikle ‘Poland’ sendromu dediğimiz doğumsal olarak göğüs kası yokluğu ve göğüs dokusu eksikliği ile karakterize olan bir hastalığımız var. Toplumda 4 bin kişide 1 gözüküyor. Bu tarz meme yokluğu veya meme gelişmemesi olan hastalıklarda meme rekonstrüksiyonu yapılabiliyor. Bu bölgeye alınan travmalar sonrasında aynı şekilde meme dokusunu yeninde şekillendirme ameliyatları da yapılabilmektedir" dedi.  Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzm. Opr. Dr. Emre Kıymık 'meme rekonstrüksiyonu' işlemi hakkında bilgi verdi. Meme kaybı veya göğüs dokusu eksikliği yaşayan kişileri meme rekonstrüksiyonu işlemi yaptıklarını ifade eden Estetik Cerrahi Uzm. Opr. Dr. Emre Kıymık, "Meme rekonstrüksiyonu, memenin yeniden şekillendirilmesidir. Bunlar bir takım doğumsal hastalıklar veya meme kanseri cerrahisi sonrasında meme kaybı yaşayan kişilerde memenin yeniden oluşturulma işlemidir. Biz bunları günlük hayatımızda en çok meme kanseri cerrahisi sırasında veya cerrahi sonrasında plastik cerrahi uzmanlarına başvuran hastalarımıza uygulamaktayız. Meme kanserinde meme rekonstrüksiyonu genel cerrahinin tümörü çıkardığı zamanda eş zamanlı olarak veya kemoterapi süreci varsa da bu sürecin sonunda da yapılabilmektedir. Meme rekonstrüksiyonunda multidisipliner yaklaşım çok önemlidir. Meme rekonstrüksiyonunda bir medikal onkolog, genel cerrah ve plastik cerrahinin birlikte ortak çalışması bu sürecin yürütülmesi açısından çok değerlidir. Tümörün çıkarılması konusunda genel cerrahinin görevi üst düzeydedir. Kemoterapi sürecinde de onkologlar önemli bir pay sahibidir. Biz plastik cerrahların en önemli görevi ise bu tümör çıkarıldıktan sonra memenin yeniden şekillendirme kısmıdır. Meme rekonstrüksiyonunda biz meme protezleri, silikonlar ve kişinin öz dokusundan dokuyla meme rekonstrüksiyonunu uygulayabiliyoruz. Öz doku kısmında sırt veya karın kısmında alınabilecek dokular kullanılırken, implant ile yapılan işlemlerde doku genişleticiler, meme protezleri, asellüler dermal matriks dediğimiz yapılar kullanarak memeye yeniden şekil kazandırılabiliyor. Bunlar tek seanslık işlemler olmayabiliyor. İkincil, üçüncül işlemler gerektirilebiliyor. Dikkatli planlanması gereken bir cerrahi planlamadır. Memenin ilk formu verildikten sonra ikinci aşamada ise diğer memeyi ameliyat ettiğimiz memeye benzetme, meme başı oluşturma ya da görüntüdeki problemleri azaltabilmek adına yapılan yağ enjeksiyonları gibi çeşitli yöntemlerimiz de mevcuttur" dedi.  "Poland sendromu olan kişilere meme rekonstrüksiyonu"  Opr. Dr. Emre Kıymık şu bilgileri verdi:  "Meme kanserleri dışında meme rekonstrüksiyonu özellikle ‘Poland’ sendromu dediğimiz doğumsal olarak göğüs kası yokluğu ve göğüs dokusu eksikliği ile karakterize olan bir hastalığımız vardır. Toplumda 4 bin kişide 1 gözüküyor. Bu tarz meme yokluğu veya meme gelişmemesi olan hastalıklarda da meme rekonstrüksiyonu yapılabiliyor. Bu bölgeye alınan travmalar sonrasında aynı şekilde meme dokusunu yeninde şekillendirme ameliyatları da yapılabilmektedir. Kadınlar meme elle muayene yapmayı ihmal etmemeliler. Bunun haricinde de 20 yaş üzerinde ve yetişkin çağda olan her kadın muhakkak mamografi ile taramalarını ihmal etmemelidir. Bununla meme kanserleri çok hızlı bir şekilde erken tanı alabilir. Hayatlarında çok büyük bir değişiklik olmadan bu kanseri atlatabilirler."

Prostat ve Meme Kanserinde Umut Işığı Haber

Prostat ve Meme Kanserinde Umut Işığı

Zonguldak’ta prostat ve meme kanseri gibi yumuşak doku kanserinin tedavisinde kullanılabilecek olan ilaç adayı patent aldı.   Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (ZBEÜ) Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Zuhal Gerçek ile İstanbul Medipol Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Güzel ve öğrencisi Betül Yaşin’in "Kanser Tedavisinde İlaç Adayı Olarak Kullanılabilecek Arilidin Barbitürat Türevi Özgün Moleküller" başlıklı ortak çalışmasına Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından patent verildi.  Çalışmanın sentez kısmı Prof. Dr. Gerçek tarafından gerçekleştirilirken; sentetik olarak üretilen özgün moleküllerin anti-kanser aktivitesi ise Prof. Dr. Güzel ve doktora öğrencisi Yaşin tarafından tespit edildi. Yapılan testler sonucunda, bu moleküllerin tirozin kinaz inhibitörü olarak kullanılabileceği belirlendi.  “Sentezlenen moleküller yumuşak doku kanserinde çok etkili oldu”  Anti kanser ilaçları üzerinde yapılan çalışmalarda sentezlenen maddelerin kanserli hücrelerin üzerinde etkili olduğunu ifade eden Gerçek, “Yeni sentezlediğimiz maddelerin tirozin kinaz enzim inhibisyonunu kanıtlayarak sonuçlandırdık. Bu proje kapsamında pek çok yeni ürün sentezledik. Bunların sentezi üniversitemizde gerçekleştirildi. Sentezlenen ürünlerin anti kanser aktivitelerini Prof. Dr. Mustafa Güzel ve doktora öğrencisi Betül Yaşin çalıştılar. Pek çok kanserli hücre hakkında moleküllerin aktivitesi çalışıldı. Özellikle yumuşak doku kanserlerinde çok etkili olduğu bulundu. Bunun üzerine biz de patent başvurumuzu gerçekleştirdik. Patentimizi de aldık, çok mutluyuz. Dileriz pek çok ortak çalışmayla bu buluşlarımız devam eder” diye konuştu.  “Dünyanın en çok zarar gördüğü kanserin tedavisine bir ışık da biz yakmış oluruz”  Prof. Dr. Gerçek, günümüzde en çok meme ve prostat kanserinin zarar verdiğini ve bu kanser türlerinin tedavisine bir ışık da kendilerinin yaktığını belirtti. Üç yıldır devam eden projenin henüz tamamlanmadığını belirten Gerçek, “Şu anda dünyanın en çok zarar gördüğü kanserin tedavisine bir ışık da biz yakmış oluruz. Özellikle yumuşak doku derken meme ve prostat kanserinde çok etkili olduğunu kanıtladık. Bizim sentezlediğimiz 8-9 molekül vardı. Bunların türevlerinin aktivitesi de çalışılacak tabi ki. Proje burada bitmedi aslında. Bu bir başlangıçtı. Türevlerine de çalışacağız. Projeyi yaklaşık üç sene boyunca çalıştık. Sonuçlarını daha yeni alıyoruz. İnşallah ilaç olarak görürsek de hepimiz için daha mutluluk verici bir sonuç olacaktır” şeklinde konuştu.  Patenti alınan ilaç adayı; eczacılar ve ilaç enstitüleri tarafından ilaca dönüştürülerek satışa sunulabilecek.

Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Abay'dan açıklama Haber

Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Abay'dan açıklama

Kanser türleri, risk faktörleri, belirtileri ve tedavilerinin ele alındığı eğitim okulunda, bugün ikincisi düzenlenerek bilgilendirme gerçekleşti. İlginin yoğun olduğu seminere doktorlar, hastane çalışanları ve vatandaşlar katıldı.  Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Şükrü Abay, bin 260 kanser hastası üyelerinin olduğunu söyledi.  Diyarbakır ve bölgede kanser türlerinden en fazla yaygın olanının meme kanseri olduğunu ifade eden Abay, “Derneğimiz 8 yıldan fazladır Diyarbakır’da faaliyet yürütüyor. Şu an derneğimizin geldiği noktada bin 260 kanser hastası üyesi var. Çeşitli kanser hastaları yer almaktadır. İlimiz ve bölgemizde en çok kanser türü meme kanseri olarak görülmektedir. Derneğimiz son zamanlarda kanser hastalarına kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için Memorial Hastanesiyle Kanser Okulu adıyla işbirliği yaparak bir proje dahilinde etkinlik başlattı” dedi.  Nisan ayında büyük bir eğitim etkinliği düzenleyeceklerini dile getiren Abay, “Buradaki amacımız kanser hastalarına ve ailelerine eğitim vermektir. Dolayısıyla bu şekilde bugün ikinci eğitimi veriyoruz. Yoğun bir katılım söz konusudur. Biz bu katılımı sınırlı tutmak için her etkinliğimizde yaklaşık 80 hastamızı alıyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu tarz etkinliklerimiz devam edecektir. Ancak nisan ayında daha büyük bir eğitim etkinliği düzenleyeceğiz. 2 bin kişilik kanser hastası ve ailelerinin eğitimi konusunda büyük bir etkinlik olacak” ifadelerine yer verdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.