Hava Durumu

#Osmanlı

Yeni Marmara Gazetesi - Osmanlı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Osmanlı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Osmanlı'nın Dış Dünyaya Açılan Kapısı Hariciye Nazırı Haber

Osmanlı'nın Dış Dünyaya Açılan Kapısı Hariciye Nazırı

Osmanlı İmparatorluğu, yüzyıllar boyunca geniş coğrafyalara yayılmış, farklı kültürleri bir araya getiren büyük bir devlet olmuştur. Bu kadar geniş bir coğrafyada yönetim işlerini yürütmek ve diğer devletlerle ilişkileri düzenlemek oldukça karmaşık bir işti. İşte bu noktada, Hariciye Nazırı adı verilen önemli bir devlet adamı devreye girerdi. Hariciye Nazırı Kimdi? Hariciye Nazırı, günümüzdeki Dışişleri Bakanı'na denk düşen bir makamdı. Yani, Osmanlı Devleti'nin dış ilişkilerinden sorumlu olan en önemli devlet adamlarından biriydi. Diğer devletlerle ilişkilerin geliştirilmesi, anlaşmaların yapılması, elçiliklerin yönetilmesi gibi birçok konuda yetkiliydi. Neden Hariciye Nazırı? Hariciye: Arapça kökenli bir kelime olan "hariciye", "dış" anlamına gelir. Yani, Hariciye Nazırı, devletin dış işleriyle uğraşan kişi demektir. Nazır: "Gözetleyen", "denetleyen" anlamlarına gelir. Bu da Hariciye Nazırı'nın, devletin dış ilişkilerini yakından takip edip denetlediğini gösterir. Hariciye Nazırının Görevleri Nelerdi? Elçiliklerin Yönetimi: Diğer devletlerdeki Osmanlı elçiliklerinin yönetimi, yeni elçiliklerin açılması ve elçilerin görevlendirilmesi gibi konular Hariciye Nazırı'nın sorumluluğundaydı. Örneğin, Fransa'da, İngiltere'de veya Rusya'da bulunan Osmanlı elçiliklerinin faaliyetlerinin koordine edilmesi ve bu elçilikler aracılığıyla diğer devletlerle iletişim kurulması Hariciye Nazırı'nın başlıca görevleri arasındaydı. Antlaşma Hazırlama ve İmzalama: Diğer devletlerle yapılan ittifak, ticaret veya sınır anlaşmaları gibi önemli antlaşmaların hazırlanması ve imzalanması sürecinde Hariciye Nazırı aktif rol oynardı. Örneğin, Kutsal İttifak gibi büyük ittifaklara katılmak veya ticaret yollarını güvence altına almak için yapılan anlaşmaların müzakereleri ve imzalanması Hariciye Nazırı'nın sorumluluğundaydı. Diplomatik İlişkilerin Geliştirilmesi: Osmanlı Devleti'nin diğer devletlerle olan ilişkilerinin geliştirilmesi, sorunların diplomatik yollarla çözülmesi ve iyi niyet ilişkilerinin kurulması Hariciye Nazırı'nın başlıca hedeflerinden biriydi. Örneğin, Avrupalı devletlerle ilişkilerin güçlendirilmesi, Osmanlı'nın uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmesi açısından oldukça önemliydi. Ticaret İlişkilerinin Düzenlenmesi: Osmanlı Devleti'nin ekonomik olarak güçlü olması için diğer devletlerle ticaret ilişkilerinin düzenlenmesi gerekiyordu. Gümrük vergileri, ticaret yolları, ticaret anlaşmaları gibi konular Hariciye Nazırı'nın ilgi alanına girerdi. Örneğin, İpek Yolu üzerindeki ticaretin canlandırılması veya Batı Avrupa ile yapılan ticaretin artırılması için çeşitli tedbirler alınırdı. Hariciye Nazırının Önemi: Hariciye Nazırı, Osmanlı Devleti'nin dış dünyayla olan ilişkilerinde çok önemli bir role sahipti. İmparatorluğun çıkarlarını korumak, diğer devletlerle iyi ilişkiler kurmak ve savaşları önlemek gibi önemli görevleri vardı. Aynı zamanda, Osmanlı Devleti'nin uluslararası arenadaki imajını da şekillendiren kişiydi. Örneğin, bir Hariciye Nazırı'nın yetkinliği ve diplomatik becerileri, Osmanlı Devleti'nin diğer devletler nezdinde saygınlığını artırabilir veya azaltabilirdi. Tarihte Unutulmayan Hariciye Nazırları Tarih boyunca birçok önemli devlet adamı Hariciye Nazırlığı görevini üstlenmiştir. Bu kişiler, sadece diplomatik ilişkilerle değil, aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinde de önemli rol oynamışlardır. Örneğin, Tanzimat Dönemi'nde görev yapan bazı Hariciye Nazırları, Batılı devletlerle ilişkileri güçlendirmek ve Osmanlı Devleti'ni modern bir devlet haline getirmek için önemli reformlar yapmışlardır.

İttihat ve Terakki'nin Gözü Kara Subayı: Yakup Cemil! Haber

İttihat ve Terakki'nin Gözü Kara Subayı: Yakup Cemil!

 1870 yılında doğan Yakup Cemil, cesareti ve gözü pekliği ile tanınan bir subaydı. İstanbul'da doğup büyüyen Yakup Cemil, genç yaşta askeri kariyerine adım attı ve kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Bağlantısı Yakup Cemil, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin aktif üyelerinden biri olarak, cemiyetin birçok önemli operasyonunda görev aldı. II. Meşrutiyet'in ilanı sürecinde ve sonrasında önemli roller üstlendi. Cemiyetin en radikal kanadında yer alarak, devrimci faaliyetlerde bulundu ve lider kadroların güvenini kazandı. II. Meşrutiyet Dönemi 1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde büyük rol oynayan Yakup Cemil, cemiyetin silahlı kanadında etkin bir şekilde görev aldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin hükümeti ele geçirme çabalarında önemli bir figür haline geldi. Özellikle Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi sürecinde aktif rol oynadı. 1913 Bab-ı Ali Baskını Yakup Cemil'in adını tarihe yazdıran en önemli olaylardan biri, 23 Ocak 1913 tarihinde gerçekleşen Bab-ı Ali Baskını'dır. Bu baskın, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin hükümeti ele geçirme operasyonlarından biridir. Yakup Cemil, baskında cemiyetin lider kadrosuyla birlikte hareket etmiş ve başarılı bir şekilde hükümeti devirmiştir. I. Dünya Savaşı ve Sonrası I. Dünya Savaşı sırasında Yakup Cemil, çeşitli askeri görevlerde bulunmuştur. Ancak, savaşın sonlarına doğru İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki hizipler arasında çıkan anlaşmazlıklar, Yakup Cemil'in cemiyet içindeki konumunu zayıflattı. Savaşın Osmanlı Devleti için olumsuz sonuçlanması, Yakup Cemil ve birçok İttihatçı için de zor günlerin habercisi oldu. Yakup Cemil, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin lider kadrosuna yönelik bir darbe girişiminde bulunduğu gerekçesiyle yargılandı. 11 Eylül 1916 tarihinde, Divan-ı Harp tarafından idama mahkûm edildi ve infaz edildi. Cesur ve gözü pek kişiliği ile tanınan Yakup Cemil, idam edildikten sonra bile Osmanlı tarihinin en tartışmalı ve ilginç figürlerinden biri olarak anılmaya devam etti.

Osmanlı Saray Mutfağı Artık Herkesin Evinde Haber

Osmanlı Saray Mutfağı Artık Herkesin Evinde

Edirne'de Türk Mutfağı Haftası vesilesiyle hazırlanan "Edirne Sarayı Mutfağı ve "Osmanlı Helvaları" adlı kitaplar, saray lezzetlerinin ikram edildiği etkinlikle tanıtıldı.   Edirne’de Türk Mutfağı Haftası etkinlikleri çerçevesinde Olgunlaşma Enstitüsü öğretmen usta öğreticileri tarafından hazırlanan "Edirne Sarayı Mutfağı" ve "Osmanlı Helvaları" adlı kitaplar ve kitaplarda yer alan lezzetler katılımcılardan tam not aldı. Edirne Sarayı Mutfağı kitabında Orta Asya ve Selçuklularda Yemek Kültürü, Osmanlı Saray Mutfağı, Edirne Saray Mutfağı şeklinde üç ana başlık altında yemek kültürü, yemek kültürüne etki eden unsurlar, yemeklerde kullanılan malzemeler, sofra adabı ele alındı. Hazırlanan kitaplarda çorbalar, etli yemekler, pilavlar ve dolmalar, unlu gıdalar, turşular, içecekler ve tatlılar yer alıyor.  Etkinliğin açılışında konuşan Edirne Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü İlknur Çelik, "Edirne Sarayı Mutfağı" temasının çıktısı olarak meydana gelen, gastronomi tarihi açısından çok önemli bu iki kitabı sunmanın gurur ve mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.  "Bu tarifleri mutfak atölyemizde uygulayarak tanıttık"  Tarihi ve kültürel değerleri gün yüzüne çıkartmak, günümüzde ve gelecekte yaşatmak amacıyla ortaya çıkan proje çerçevesinde Osmanlı mutfağını, özelinde de Edirne Sarayı mutfağını araştırarak tariflere ulaştıklarını belirten Çelik, "Bu tarifleri mutfak atölyemizde uygulayarak tanıttık. Literatür taraması ve akademik araştırmalarla çoğu unutulmuş, bazıları günümüzde de bilinen reçeteleri bir araya getirerek anlamlı bir çalışmaya imza attık. Yazılı kaynakların çok kısıtlı olması nedeniyle zorlu geçen bu süreçte Osmanlı saray mutfağının ne kadar özel, zengin ve çeşitlilik barındıran bir mutfak olduğuna tanık olduk. Böylelikle yürüttüğümüz projenin önemini bir kez daha anlamış bulunduk" ifadelerine yer verdi.  Açılış konuşmasının ardından kitaplarda yer alan lezzetlerin tadına bakıldı. Etkinlikte Osmanlı saray mutfağında yer alan dane-i yeşil, ballı mahmudiye, fodula ekmeği, Helva-i Hakani, sultani helvası ve gül şerbeti gibi lezzetler ikram edildi.  "Hazırlanan lezzetlerle geçmişe gittik"  Lezzetlerin tadına bakmak için arkadaşlarıyla birlikte etkinliğe katılan Dilek Ozan, Osmanlı mutfağında yer alan lezzetlerin tadına bakınca geçmişe gittiklerini ve lezzetleri çok beğendiklerini söyledi. Çok anlamlı bir etkinlik olduğunu belirten Ozan, birisi ballı, diğeri irmikli olmak üzere iki çeşit tatlının tadına baktıklarını ifade etti.

Osmanlı’nın Hollanda’ya hediye ettiği 118 yıllık Hereke Halısı Aksaray’da Haber

Osmanlı’nın Hollanda’ya hediye ettiği 118 yıllık Hereke Halısı Aksaray’da

118 yıl önce Osmanlı Devleti Sultan II. Abdülhamid’in fermanı üzerine Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı’na hediye edilen yaklaşık 162 metrekarelik Hereke halısının Aksaray’ın Sultahanı ilçesinde restorasyonuna başlandı. Restorasyonu yerinde incelemek ve bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Sultanhanı ilçesine gelen Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, "Ülkemizin, Anadolumuzun en kıymetli kervansaraylarından birincisi olan Sultanhanı’nda sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duymaktayım. 1907 yılında Barış Sarayı yapılırken, sarayın yapımına 40'da fazla ülke katkı sundu. Osmanlı Devleti de Sultan Abdülhamid döneminde Barış Sarayı’na biraz sonra restorasyonuna başlayacağımız müthiş Hereke halısını hediye etmiştir. Bu halı ülkemizin, Türkiye’nin kültürel ögeleri ile bezenmiş, ilmek ilmek dokunmuş çok özel bir halı olarak zamanında yapılarak gönderilmiştir. Yapıldığı yıldaki teknik özelliklerine göre her bir ilmeği yenilenerek tekrar evine döndürülecektir. Hereke halısı 100 yılı aşkın süredir Barış Sarayı’nda Japon Salonu’nda tarihe tanıklık etmekteydi. 1 yıl sonra restore edilip tekrar evine döndüğünde yine tarihe tanıklık etmeyi sürdürecek. Bu eşsiz halı Türkiye'nin kültürel zenginliğini yansıtan önemli örneklerinden bir tanesidir. Dolayısıyla restorasyonun ülkemizde yapılmış olması son derece önemli ve anlamlıdır. 400 yılı aşan Türkiye-Hollanda güzel ilişkilerinin de somut bir göstergesidir" dedi.  "Halının restorasyonunda geleneksel teknikler kullanılacak"  Halının restorasyonunun uzman ekip tarafından geleneksel teknikler kullanılarak gerçekleştirileceğini ifade eden Alpaslan, "Her aşamada halının orijinal dokusu ve estetiğini korumak için büyük bir hassasiyet gösterilecektir. Bu proje sadece halının restore edilmesinden öte kültürel bir mirasın korumasını da temsil etmektedir. Dolayısıyla dünya kültür mirasına katkı sunulmuş olacaktır. Barış Sarayı’ndan bahsediyoruz, adalet divanından bahsediyoruz, insanoğlunun güzel bir örneği olarak içinde yaşadığımız dünya barışa ve adalete çok ihtiyacı var. Buradan bende tüm dünyaya barış ve adalet dileklerimi sunmak istiyorum. Son olarak söz konusu halının restorasyon süreci için uzunca süredir bu proje çalışmaları başlamıştı. Bu çalışmayı başlayan ilim insanı çok sevgili meslektaşım değerli ağabeyim elim bir kazada hayattan ayrılmıştı. Haluk Dursun, kendisini rahmetle anıyorum. İnşallah bir yıl sonra halının aslına uygun olarak titizlikle restore edilmiş şeklinde hep birlikte teslim alıp asil yeri olan Barış Sarayı’na uğurlarız inşallah. Hollanda ile aramızda 400 yılı aşan diplomatik ilişkilerin çok daha güçlenmesini temenni ederek hepinize teşekkür eder saygılar sunarım” diye konuştu.  “Aramızdaki dostluğun halıdaki ilmikler kadar güçlü olduğunu düşünüyorum”  Programa katılan Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands ise, “Burada Sultanhanı'nda olduğum için çok mutluyum. Bu projeyi hayata geçirenlere çok teşekkür ediyorum. Şu anda iş emin ellerde. Bir asırdan sonra bu güzel halı buraya geldi. Halının hikayesi Türkiye ile Hollanda arasındaki güçlü bağların sembolü. Hereke halısı dünyanın en kaliteli halısıdır. Aramızdaki dostluğun halıdaki ilmikler kadar güçlü olduğunu düşünüyorum. Seneye 100. yıl dostluk anlaşmamızı yapacağız. İki ülke arasında çok güçlü bir tarihi eser. Bu halı güzel bir örneği. Laleyi Hollanda'ya getiren sizsiniz aslında. 500 sene evvel bizim bağımsızlığımız için Türkiye yardım etti. NATO üyesi olarak çok önemli. Biz Hollanda olarak ta gurur duyuyoruz en fazla yatırım yapan ülke olmaktan. Türkiye dışındaki üçüncü büyük Türk toplumu Hollanda'da. İki ülkenin ilişkileri için önemli. Kültürel bağların gelişmesi için bakanlıkla ilişkiler önemli. Gittikçe daha fazla turist geliyor. Ailem de gelmişti. Büyük ustalar tarafından bu halı restore edildikten sonra dönecek ve iki ülkenin sembolü olmayı sürdürecektir, bir dahaki yüz yıl için” ifadelerini kullandı.  Konuşmaların ardından restorasyonuna başlanılan halı ve çalışmalar yerinde incelendi.

Başkan Dündar: “Biz gelecek nesillere daha güçlü ve kuvvetli bir devlet bırakmayı hedefliyoruz” Haber

Başkan Dündar: “Biz gelecek nesillere daha güçlü ve kuvvetli bir devlet bırakmayı hedefliyoruz”

Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nde düzenlenen “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Süreklilik ve Bursa” konulu sempozyumda alanında uzman akademisyenler 10 ayrı oturumda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini anlattı. Sempozyumun açılışına Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Adnan Kurtuluş, belediye başkan yardımcıları ve vatandaşlar katıldı. Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Özer Ergenç, Prof. Dr. Saime Yüceer, Prof. Dr. Günay Kut, Prof. Dr. Gönül Tekin, Prof. Dr. Cafer Çiftçi, Doç. Dr. Ramazan Erhan Güllü, Doç. Dr. Tuğba Eray Biber, Doç. Dr. İsmail Yaşayanlar, Prof. Dr. Vahdettin Engin, Dr. Öğretim Görevlisi Ayda Bektaş, Prof. Dr. Mehmet Karayaman, Araştırma Görevlisi Furkan Karacakaya, Tarih Uzmanı Emel Engin, Doktora Öğrencisi Zümrüt Taş Üskül, Prof. Dr. Zeynep Dörtok Arabacı, Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu, Doç. Dr. İhsan Seddar Kaynar, Prof. Dr. Zeynep Dörtok Abacı, Dr. Öğretim Üyesi Furkan Külünk, Doç. Dr. Kürşat Karacagil, Doç. Dr. Suna Çağaptay, Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu, Prof. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı, Prof. Dr. Arzu Çahantimur, Prof. Dr. Sibel Polat, sempozyumda katılımcılara Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini anlattı. Osmangazi Belediyesi olarak yıl boyunca düzenledikleri sempozyumlarla tarih ve kültür etkinlikleri yaptıklarını ifade eden Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılını kutluyoruz. Cumhuriyet öncesi Osmanlı ve Selçuklu, çok derin bir devlet yapısı ve geleneğimiz var. Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşını doldurdu. Devletler yaşlanmaz her zaman 18 yaşındadır, bizler de devletin 18 yaşını sürdürmesi adına bu tür sempozyum ve etkinlikler yapıp geçmişi geleceğe taşıyarak gelecek nesillere daha güçlü ve kuvvetli bir devleti bırakmayı hedefliyoruz. Geçmişi ve tarihimizi biliyorsak çok daha net şekilde önümüzü görür ve ona göre yol almış oluruz” dedi. Bu anlamlı sempozyumu düzenlediği için Başkan Dündar’a teşekkür eden Organizasyon Komitesi Başkanı Doç. Dr. İsmail Yaşayanlar da, “Cumhuriyetin 100. yılını idrak ediyor olmamız ayrı bir değer. İnsanların tarihinde 100 yıllar önemli ama milletler için binlerce yıllık devletler için süreç daha uzun 28 Ekim akşamı meşhur, ‘Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ sözü neyi gösterir. ‘Yarın devleti yıkıyoruz. Yeni devlet kuruyoruz’ demiyor Atatürk. ‘Yarın Cumhuriyet ilan ediyoruz, yani rejimimizi değiştiriyoruz’ diyor.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Vahdettin Engin de yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını kutluyoruz. Bu güzel senede Osmangazi Belediyesi’nin destekleriyle anlamlı bir sempozyum düzenledik. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini hepsi birbirinden değerli hocalarımızla değerlendirdik. 10 oturumluk sempozyumun çok faydalı olduğuna inanıyorum. Bu sempozyuma katılan ve katkı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum.” diye konuştu. (SD-Y)

Yaşayan Tarih Hisar İçi yeniden hayat buluyor Haber

Yaşayan Tarih Hisar İçi yeniden hayat buluyor

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nden başlayarak Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi ve Hisar’a kadar Bursa İpek Yolu’nu yeniden oluşturduklarını belirterek, tarihi dönüşümle Eski Bursa’yı geleceğe taşıdıklarını söyledi. Osmanlı’nın kurulduğu topraklarda adım adım tarihi dokuyu ayağa kaldıran Osmangazi Belediyesi, tarihi bölgede Kale Sokak, Osmangazi Çıkmazı, Surüstü ve Sümbüllü Bahçe Konağı, Oruçbey Caddesi, Arkeopark çalışmalarının yanında Bursa’ya değer katacak tarihi bir yapıyı daha ortaya çıkardı. Bursa’nın kuşatması sırasında Osmanlılara yardım eden ve daha sonra Müslüman olup, yöneticilik yapan Bizanslı Philippos’un (Filiboz) oğlu Hayrettin’e ait mescit Osmangazi Belediyesi’nin çalışmalarıyla yeniden hayat buldu. FİLİBOZ MESCİDİ YENİDEN HAYAT BULDU 15’inci yüzyılda inşa edilen, ancak zamanla doğal afetlerle yıkılan Filiboz Mescidi’ni yeniden Bursa’ya kazandırmak için bölgede toplam 4 bin metrekarelik alanı kamulaştıran Osmangazi Belediyesi, Sanat Tarihi ve Restitüsyon Raporu doğrultusunda rekonstrüksiyon projesi hazırladı. Aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edilen Filiboz Mescidi, çevre düzenleme çalışmalarıyla birlikte Hisar’daki tarihi dokuyu birbirine bağlayan önemli eserlerden biri oldu. Önümüzdeki günlerde hizmete açılacak olan Filiboz Mescidi’nde incelemelerde bulunan Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Hisar’da zaman yolculuğunun artık başladığını ifade etti. Tarihi şehri ortaya çıkarma vizyonuyla bugüne kadar önemli çalışmalar yaptıklarına dikkat çeken Başkan Dündar, “Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nde görmüş olduğumuz sanal ortamın gerçeğini Hisar’da yaşayacağız diyorduk. Tarihi bölgede gerçek tarihi yaşamaya başladık. Yaşayan Tarih Hisar İçi Projesi çerçevesinde uygulamaları tek tek hayata geçiriyoruz. Bunlardan biri de Filiboz Mescidi. Mescidin yeniden inşa edilmesi, çevre düzenlemesi, şehir bostanı yapılması gibi çalışmalarla bu bölgedeki sosyal hayatı 15. yüzyıldaki haliyle hayata geçiriyoruz. Evler arasında komşu kapılarının bulunduğu, şehir bostanlarının yer aldığı, mescidi ve yeşil alanlarıyla Eski Bursa’yı yeniden yaşatacağız. Tarihi dokunun içinde tarihin izlerini taşıyan, nefes alacak bir mekân ortaya çıkardık. Tarihi İpek Yolu’nun Anadolu’daki son durağı olan Bursa’da bizler de Bursa İpek Yolu’nu yeniden ortaya çıkarıyoruz. Panorama 1326 Bursa’dan başlayarak Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’nden Hisar’a kadar adım adım işleyerek Bursa İpek Yolu’nu hayata geçiriyoruz. Bursa’mıza hayırlı olsun.” dedi.

Tarihten doğaya yeni rota: Bursa Haber

Tarihten doğaya yeni rota: Bursa

Uludağ eteklerinde Kaplıkaya’dan başlayıp, Balaban üzerinden 700 yıllık Osmanlı Köyü Cumalıkızık’ta sonlanan yürüyüşte, doğa severler Uludağ’ın güzelliklerini yeniden keşfetme imkanı buldu.  Bursa’nın diğer zenginliklerini olduğu gibi doğasını da her platformda tanıtmaya çalışan Büyükşehir Belediyesi, ‘Tarihten Doğaya Bursa’ projesiyle kentin gizli kalmış değerlerini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Bugüne kadar Tirilye’den İznik’e, Mustafakemalpaşa Suuçtu Şelalesi’nden Karacabey Longoz ormanlarına kadar pek çok rotayı doğaseverlerle buluşturan Büyükşehir Belediyesi’nin yeni rotası Uludağ etekleri oldu.  Bursa Uludağ ve Bursa Teknik Üniversitesi öğrencilerinden oluşan 50 kişilik grup, doğa turuna ilk olarak, Uludağ eteklerindeki Zeyniler Köyü’nden başladı. Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu Romanı’nın konusunun geçtiği köyde yaptırılan Çalıkuşu Evi’ni gezen gençler daha sonra araçlarla, yürüyüşün başlayacağı Kaplıkaya’ya geldi. Dağ Rehberi Mustafa İşçan’ın rehberliğinde yürüyüşe başlayan doğasever gençler, çam ve kestane ağaçlarla bezeli dar patikalarda Uludağ’ın eşsiz doğasında yol aldı. Dereler üzerine kurulan tahta köprülerden geçen, pınar kaynaklarından su içen gençler, dağcılar arasında Kiril Manastırı olarak bilinen bir manastırın kalıntılarını da dikkatle inceledi. Tarihçi Turist Rehberi Faruk Kurt’un, Uludağ’ın hem doğal hem de tarihi özellikleri hakkında bilgilendirmeler yaptığı yürüyüş boyunca zorlu parkurda yaklaşık 9 kilometre kat eden doğasever gençler, yürüyüşü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan 700 yıllık Osmanlı Köyü Cumalıkızık’ta noktaladı.

Bursa'ya çok yakışacak!  98 yıl sonra ilk semâ Haber

Bursa'ya çok yakışacak! 98 yıl sonra ilk semâ

Üftade Cami’nden başlayan Mevlevi Alayı’na katılan Mevlevi dervişleri, kapatılmasından tam 98 yıl sonra Bursa Mevlevihanesi’nde ilk semâ ayinini yaptı. Bursa’da 8 bin 500 yıllık arkeoparktan 2 bin 300 yıllık Bitinya surlarına, 700 yıllık Osmanlı eserlerinden Cumhuriyet dönemi sivil mimarlık örneği yapılara kadar her alanda eşsiz eserlere sahip olan Bursa, Büyükşehir Belediyesi marifetiyle adeta açık hava müzesine dönüşüyor. Osmanlı Sultanı 1. Ahmed’in emriyle 1615 yılında Cünûnî Ahmed Dede tarafından kurulan, 1925 yılında yasayla kapatıldıktan sonra bir süre farklı niyetlerle kullanıp ve türbe dışındaki bölümleri yok olan Bursa Mevlevihanesi, Büyükşehir Belediyesi tarafından ilk günkü özgün kimliğiyle yeniden ayağa kaldırıldı. ‘Semahane’, ‘Türbe, Meydan-ı Şerif ve Matbah-ı Şerif’ ve ‘Dedegan Hücreleri ve Selamlık’ olmak üzere 3 bölümden oluşan yapı, özgün kimliğiyle Bursa’ya değer kattı. Bursa Mevlevihane’sinin kubbe yazıları, orijinalinin aynısı olarak talik tarzda hattat Mahmut Şahin tarafından kaleme alındı. Mevlevihane’nin özellikle Semahane bölümündeki tavan işlemeleri ve ahşap oymaları göz kamaştırırken, Matbah-ı Şerif bölümü Mevlevilik kültürünün tüm yönleriyle anlatıldığı bir müzeye dönüştürüldü. Dedegan Hücreleri ve Selamlık bölümünde Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle uzmanlık seviyesinde musiki ve hat derslerinin verileceği Mevlevihane, haftalık sohbet programları, sema gösterileri, musiki ve hat dersleri ile Mevlevi kültürünün tüm yönleri ile yaşatılacağı bir merkez oldu. KÜLLERİNDEN DOĞDU Bursa’nın tarihi ziynetlerine yeni bir halka olarak eklenen Bursa Mevlevihanesi, resmi açılış töreni öncesi kapılarını görkemli bir etkinlikle Bursalılara açtı. Bursa’da tasavvuf rüzgarı estiren etkinlik, Üftade Tekkesi ve Camii önünden Mevlevi Alayı ile başladı. Başkan Aktaş ve Bursa protokolünün de eşlik ettiği Mevlevi dervişleri, yürüyerek Bursa Mevlevihanesi’ne geldi. Burada düzenlenen törene Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın yanı sıra Dünya Belediyeler Birliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank, Ayhan Salman, Refik Özen, Osman Mesten, Ahmet Kılıç ve Mustafa Yavuz, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, ilçe belediye başkanları ve tasavvufa gönül veren çok sayıda vatandaş katıldı. Sunuculuğunu Ali Bektaş’ın yaptığı törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Mevlevihanesi’nin küllerinden doğuşunun coşkusunu yaşadıklarını söyledi. Tarihî Hisar bölgesindeki Bursa Mevlevihanesi’nin, âsitane olarak tanımlanan büyük dergâhlar arasında yer aldığını ifade eden Başkan Aktaş, “1615 yılında Sultan 1. Ahmed’in emriyle Cünûnî Ahmed Dede tarafından kurulan dergâh, dört asır boyunca Hakk’ın sesinin gök kubbede deveran ettiği bir mekân olmuştur. Tekkelerin sırlanmasıyla birlikte Bursa Mevlevihanesi de 20. yüzyıldan itibaren mescit, karakol, askeri depo ve son olarak su deposu gibi farklı işlevler için kullanılmıştır. Mevlevihane binaları yıllar içinde bakımsızlıktan dolayı metruk bir hâle gelmiş, nihayetinde de zamana yenik düşerek yıkılmıştır” dedi. ULVİ VE ASLİ VAZİFEMİZ Bursa Mevlevihanesi’nin bu hâlinin kendilerini mahzun ettiğini kaydeden Başkan Aktaş, “Ecdadımızın mirasına sahip çıkmak bizim ulvi ve asli vazifemiz. Bugün burada Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak kapanışından 98 yıl sonra şehrimize bir vefa borcu addederek Bursa Mevlevihanesi’ni açmanın ve gelecek kuşaklara miras bırakmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bursa Mevlevihanesi; semahane, matbâh-ı şerîf, Cünûnî Ahmed Dede Türbesi ve haziresi (yani hâmûşân), dedegân hücreleri ve selamlık bölümlerinden oluşan dinî, sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yürütüldüğü bir kompleks işlevine sahip olacak. Tarihî belgeler ışığında aslına uygun şekilde yeniden ayağa kaldırılan her bir yapının bir işlevi ve manası var. Biz buranın ruhunun da dört asır öncesindeki gibi korunarak devam etmesi için çalışacağız. Mevlânâ Hazretleri’nin vuslatının 750'nci yıl dönümü olan 2023 yılı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından genelgeyle 'Mevlânâ Yılı' ilan edildi.  Bursa Mevlevihanesi’nin yeniden inşasının bu önemli yıla denk gelmesi de tarihe not düşmek bakımından ayrıca önemli. Bursa Mevlevihanesi’nin ihyasında emeği geçen değerli isimlere, mesai arkadaşlarıma, kurum ve kuruluşlara ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. 750. vuslat yıl dönümünde Hazret-İ Mevlânâ’yı da rahmet ve hürmetle yâd ediyorum. 19,5 yıllık belediye başkanlığım süresince onlarca yüzlerce açılışa, güzelliğe, hizmete vesile oldum, aracı oldum, öncü olmaya çalıştım ama beni en çok etkileyen eserlerden bir tanesinin bu olduğunu ve inşallah bugünden sonra bu güzel mekanın Bursa'nın caddelerine sokaklarına dalga dalga yayılacağına yürekten inanıyorum” diye konuştu. TAKDİRE ŞAYAN Dünya Belediyeler Birliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da Hz Mevlana'nın insanlara rehberlik eden, öğretilerini ve kadim değerlerini yaşatma yolunda oldukça önemli bir adım atıldığını söyledi. ‘Takdire şayan’ olarak nitelediği Bursa Mevlevihanesi’nin medeniyet mirasına yeniden kazandırılmasına emeği geçen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a teşekkür eden Altay, “Buranın dün olduğu gibi bugün yeniden binlerce insanın ruhuna şifa olacağına yürekten inanıyorum. Anadolu topraklarının İslam düşüncesinin ana merkezi haline gelmesinde Mevlana Hazretlerinin ortaya koyduğu fıkıh, itikat ve tasavvuf anlayışının katkısı çok büyüktür. Mevlana hazretleri savaşı barışa, düşmanlığı sevgiye, zulmü adalete, çirkinliği ise güzelliğe tercih etmiştir. Tüm insanlığa yol gösteren öğretileri de asırların oluşturduğu engellerin içinden sıyrılıp bugün daha güçlü bir şekilde bütün medeniyetler tarafından işlenmektedir. Dünyada nice hükümdarlar gelip geçti. Fakat hiçbiri gönülleri sevgiyle fetheden Mevlana Hazretleri kadar hatırlanmadı, tanınmadı ve anılmadı. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki tüm zorlukları ancak Hazreti Mevlana'nın yaptığı gibi paylaşarak, birbirimize kenetlenerek ve dost olarak aşabiliriz” diye konuştu. MEKANLARIN ÖNEMİ BÜYÜK Törene katılan Bursa Milletvekilleri adına söz alan Milletvekili Mustafa Varank da Bursa Mevlevihanesi’nde yüzyıllar sonra tekrar sema mukabelesinin yapılmasından, bu mekanları zikrullahla buluşturmaktan büyük bir şeref duyduklarını söyledi. Emeği geçen herkese teşekkür eden Varank, “Eskiler şerefü’l-mekan bi’l mekin demişler. Mekanın şerefi içerisindekilerden gelir demişler. Buna rağmen aslında mühim olan bir iklim oluşturabilmek. Kültürü, medeniyeti yaşatabileceğiniz teknolojiyi, kalkınmayı gerçekleştirebileceğiniz bir iklim oluşturabilmek. Onun için o iklimi oluştururken de mekanların gerçekten büyük önemi var. Bu manada da işte burada bir Mevlevihaneyi tekrar ihya ediyoruz. İnşallah bunun gibi 21 yıldır yaptığımız hizmetlerle Türkiye’nin ikinci yüzyılında gerçekten her anlamda medeniyet değerleriyle, kültürüyle, sanatıyla, kalkınmasıyla farklı bir Türkiye’yi oluşturabilmek. Onun için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gayret gösteriyoruz. İşte Büyükşehir Belediye Başkanımız da ondan aldığı ilhamla Bursa’ya önemli bir hizmeti bu vesileyle kazandırmış oluyor” dedi. SEMAZENLER VE MUSİKİ Bursa Mevlevihanesi’nde sema icra edecek olan semazenleri yetiştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluğu Müdürü Postnişin Fahri Özçakıl da mevlevihanenin gerçek hüviyetinde hizmet etmesinin önemine değildi. Özçakıl, “Yüzyıllardır kaynağını Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetinden alan Hazreti Mevlana’nın yaşantısı, vasiyeti ve tavsiyelerinin uygulandığı, kamil insan yetiştirme okulları, ilim ve irfan merkezleri olarak İslam’ın estetik güzelliğini ortaya çıkararak gönüllere hitap eden Mevlevihanelerin yeniden insanlığa hizmet etmesi son derece bahtiyar olduğumuz bir husus olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle bu güzel Mevlevihanenin hayata geçirilmesini sağlayan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımıza ve emeği geçenlere şükranlarımız arz ediyorum. Bu tür mekanların fiziki olarak yapılması elbette çok önemli olsa da içinin doldurularak gerçek Mevlevihane hüviyetinde faaliyet göstermesi de bir o kadar önem arz etmektedir. Mevlevihanelerde ilk gözümüzün aradığı en önemli hususlardan bir tanesi sema eden semazenler ve musikinin bir arada olmasıdır. Mart ayı itibariyle Bursa Mevlevihanesinde semazenlerin yetiştirilmesi için semazen adaylarıyla sema talimlerine başladık. Bugün itibariyle sema talimlerini tamamlamış olduk. Mevlevi mukabelesinde birbirini tamamlayan iki husus var. Sema ile birlikte musikinin bir arada olması. Mevlevi ayinini icra eden mutrip heyetini oluşturan Bursa Türk Müziği Topluluğu profesyonel ayinhanların bir arada olduğu hanende ve sazendelerin yer alması bizim için büyük bir şans olmuştur” dedi. Törene katılan Hz. Mevlana’nın 22. kuşaktan evlatları Esin Çelebi Bayru ise, “Hz. Mevlana’nın değdiği gibi ‘madem ki bir ağaç diktin onu sula’. İşte maddi manevi çalışmaların karşılığını bulması gerekir. Bu gönül ve kültür mekanının amacı çerçevesinde, ehil kişilerin ellerinde kültürümüzü yaşatması ve insanımıza faydalı olması en büyük dileğimiz ve duamızdır. Bursa Mevlevihanemizin 400 yıllık tarihinde yeniden vücut bulmasında katkıları bulunan tüm dostlara, atsız kahramanlara çok teşekkür ederim” dedi. Bursa Mevlevihanesinin yeniden gün yüzüne çıkarılmasına katkı veren gönüllülerden olan yazar Safiyüddin Erhan da, “Eski Bursalılar olarak bu mekanın ihyasını sürekli mevzu ettik. Hayli müracaatlar yaptık. Neticede bu mekanı bize kazandıran Büyükşehir Belediyesi’ne, değerli Başkanı Alinur Beyefendiye ve hizmeti geçen herkese şükranlarımızı arz ederiz” dedi. Konuşmaların ardından mevlevihanenin ortaya çıkmasında emeği geçen Safiyüddin Erhan, Prof. Dr. Hasan Basri Öcalan, Prof. Dr. Mustafa Kara, Hüsnühat ustası Hattat Hüseyin Kutlu, Konya Türk Tasavvuf Topluluğu ve Bursa Mevlevihanesi Postnişi Fahri Özçakıl, Doç. Dr. Muhammet Zinnur Kanık, Bursa Mevlevihanesi son postnişi Mehmet Şemsettin Dede’nin 4. kuşak torunu Nesibe Günalkal ve Bahri Hüda Tanrıkorur’a protokol üyeleri tarafından günün anısına hediye ve ipek tablo hediye edildi. Tören daha sonra çerağ uyandırma merasimi ile devam etti. Prof. Dr. Mustafa Kara ve Safiyüddin Erhan tarafından ebced hesabıyla hazırlanan kitabe dualar eşliğinde semahanenin duvarına asıldı. Tören, sikke tekbirleme ve Mevlevi mukabelesi ile tamamlandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.