Hava Durumu

#Sağlıkbakanı

Yeni Marmara Gazetesi - Sağlıkbakanı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlıkbakanı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uyuz hastalığından kurtulmak mümkün mü? Haber

Uyuz hastalığından kurtulmak mümkün mü?

Vücudun dayanılamayacak derecede kaşınması, tahriş olan deride yaraların oluşması durumunda uyuz hastalığından şüphelenilmeli ve en kısa zamanda bir dermatoloğa başvurması gerektiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Oğuz Küçükçakır, "Kadın, erkek ayırımı yapmadan her iki cinste, tüm yaş gruplarında, tüm etnik gruplarda, tüm sosyoekonomik düzeylerde görülebilir. Ciddi salgınlar yapabilmesi sebebiyle özellikle bakım evleri, yurtlar gibi toplu yaşanan yerlerde ve sosyal düzeyi düşük topluluklarda daha sık görülür. Vücut savunma mekanizması iyi olmayan kişilerde ağır seyir gösterebilir. Uyuz genellikle doğrudan fiziksel temas yoluyla bulaştığından, istila aile bireylerine, arkadaşlara ve eşinize kolayca bulaşabilir. El ele tutuşma gibi uzun süreli cilt-deri teması, cinsel ilişki, uyuz enfeksiyonu olan biri tarafından kullanılmış olan giyecekler, yatak örtüleri veya havluları paylaşma başlıca bulaş yollarıdır. Okullar, askeri kışlalar, huzurevleri, spor salonlarının soyunma odaları, hapishaneler gibi toplu yaşanılan yerler en sık bulaşma görülen mekanlardır" diye konuştu. Uyuzun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Küçükçakır, "Tedavide değişik ilaçlar kullanılabilmekle birlikte, hangi ilaç kullanılırsa kullanılsın uyulması gereken bazı kurallar vardır. Yerel tedavi ajanları kullanıldığında ilacın tüm vücut bölgelerine uygulanmasına dikkat edilmelidir. Kullanılan çamaşır ve çarşafların 60 derecede yıkanması ve ütülenmesi gereklidir. Yıkanamayacak eşyaların ağzı bağlı olan bir poşet içerisinde ortalama üç gün saklanması yeterli olacaktır. Başarılı bir tedavi sonrasında dahi hastalık belirtilerinin 2-6 hafta kadar devam edebileceği unutulmamalıdır. Aynı yaşam ortamını paylaşan kişilerin eş zamanlı tedavi edilmeleri çok önemlidir. Tedavi kişinin yaşına, bağışıklık sisteminin durumuna göre değişkenlik gösterir. Aynı yaşam ortamını paylaşan tüm aile bireylerinin, o anda aktif şikayetleri olmasa bile aynı anda tedavi edilmesi gerekliliği unutulmamalıdır. Dermatoloğunuz yaşınıza, şikayetlerinizin durumuna göre size tedavi önerisinde bulunacaktır" dedi.

Bakan Koca duyurdu! Haber

Bakan Koca duyurdu!

Sağlık Bakanı Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Gazze’de Al-Ahli Arab Hastanesi'ne yapılan insanlık dışı saldırının ardından Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst yöneticileri dâhil olmak üzere birçok uluslararası muhatabımla telefon diplomasisi gerçekleştirdim. İnsan sağlığına hizmet eden kurumların hangi şartlarda, hangi gerekçe ile olursa olsun saldırıya maruz kalmasının kabul edilemeyeceği düşüncesi, yaptığım görüşmelerde temel nokta oldu. Bu saldırıya tepkisiz kalmamız asla mümkün değildir. Hasta ve masum insanların çaresizliği, dünyanın bir kısmının görmezlikten geldiği, üstlenmekten kaçındığı vicdani görevi bilhassa bize yüklemektedir" ifadelerini kullandı. "Türkiye olarak bölgeye gemi hastane göndermeye veya Gazze’de ya da Refah Sınır Kapısı'na yakın noktalarda sahra hastaneleri kurmaya, Filistinli kardeşlerimize bunlar aracılığıyla sağlık hizmeti sunmaya ve bu hizmeti yürütmeye hazırız" diyen Bakan Koca, şöyle devam etti: "DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge ile yaptığım görüşmede bölgenin sağlık hizmetleri konusunda desteklenmesinin acil ve elzem olduğunu belirttim. Bu çalışmaları yürütmek üzere eğer karar verirse DSÖ ile birlikte hareket etmeye hazırız. Yaptığım görüşmelerimde Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu anlamda tarihi bir sorumluluğu olduğunu ısrarla belirttim. Bu noktadaki görüş ve taleplerimiz EMRO Bölge Ofisi Direktörü Ahmed Al-Mandhari tarafından da olumlu karşılanmış olup, Genel Direktör Dr. Tedros'le de istişare halinde ivedilikle ülkemizle işbirliği sürecinin başlatılması yönünde karar aldık. Bu yöndeki koordinasyon ve işbirliği çalışmalarımız kararlılıkla devam etmektedir. Bu vesile ile tekrar ifade etmek istiyorum ki, her türlü diplomatik zorluklara rağmen Türkiye bebeklerin, çocukların, yaşlıların, masum insanların yanında olmaya daima devam edecektir. Yaşadığımız bu günler, insanın, insanlığın yanında yer alıp almama tercihinin yapıldığı tarihi günlerdir. Bizim, vicdanımızın sesinden başka dinleyeceğimiz ses yok. Biz çocuğu, yaşlısı, hastası, kadını ile Filistin halkını kardeş bilenleriz."

Yaşlı kadının eziyet edildiği hastaneye para cezası kararı! Haber

Yaşlı kadının eziyet edildiği hastaneye para cezası kararı!

İstanbul'un Ataşehir ilçesindeki özel bir hastanede meydana gelen olay, geçtiğimiz yıl Türkiye'nin gündemine oturdu. Hastanenin yoğun bakım servisinde yatan bir hastaya eziyet eden personellerin videosu ortaya çıktı. Konuşamayan yaşlı kadına hakaret eden sağlık çalışanları hastayla alay etti. Öte yandan videoda şahsın, "Böbreğini alacağız" diyerek elindeki paraları kadının yüzüne fırlattığı görüldü. 4 kişi tutuklandı Bunun üzerine olay kısa sürede gündem oldu ve yetkililer harekete geçti. Olaya karıştığı tespit edilen 9 kişi gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından şüphelilerden 4'ü tutuklanırken 3'ü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, 2 şüpheli de serbest bırakıldı. İlgili sağlık çalışanları ise Sağlık Bakanlığı'nca 3'er yıl meslekten men edildi. Soruşturma tamamlandı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) de görüntülerle ilgili resen soruşturma başlattı. Olayla ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı. Kararda, görüntülerde yer alan N.Z. isimli kadın hastanın 22 Ağustos 2022 tarihinde hayatını kaybettiği hatırlatılarak, hastane bünyesinde çalışan personelin yaşlı ve savunmasız yoğun bakım hastasına yönelik eylemlerinin insan onurunu zedeleyici, sindirici, aşağılayıcı ve küçük düşürücü nitelikte olduğu belirtildi. 89 bin TL para cezası Söz konusu hastanenin ayrımcılık yasağı ihlalinden sorumlu olduğu vurgulanarak, muhatap hakkında 89 bin 571 TL idari para cezası uygulanmasına karar verildiği ifade edildi.

Erken teşhis bebeklerde görme kaybını önleyebilir Haber

Erken teşhis bebeklerde görme kaybını önleyebilir

ROP, bebeklerde, özellikle düşük doğum ağırlığına veya prematüre doğuma sahip olanlarda gelişen bir göz hastalığı olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Cihan Büyükavsar, "ROP, bebeklerin retinasındaki (gözün arka iç tabakası) damarların anormal büyümesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum, bebeklerin doğumdan önceki haftalarında veya aylarında gerçekleşebilir ve erken doğmuş bebeklerde daha yaygındır. Prematüre Retinopatisi, bebeklerin prematüre doğum sebebiyle gözlerinin tam olarak gelişmemiş olmasından kaynaklanır. Normalde, retinanın kenarında bulunan ve gözün merkezine doğru büyüyen damarlar, prematüre bebeklerde yeterince gelişemez ve anormal şekilde büyüyebilir. Bu anormal büyüme, ciddi vakalarda retinayı çepeçevre saran ve görme kaybına yol açabilecek kalın, lifli bir doku olan fibrovasküler proliferasyona (FVP) yol açabilir" dedi. ROP'nin tedavisi, hastalığın ciddiyetine ve evresine bağlı olarak değişebildiğini belirten Büyüksavar, "Hafif vakalarda, göz doktorları hastayı yakından takip edebilir ve doğal olarak düzelmesine izin verebilirler. Ancak, vakalar ilerledikçe ve tedavi gerektiğinde, lazer tedavisi veya ilaç enjeksiyonları gibi cerrahi müdahaleler uygulanabilir. Erken tanı ve tedavi, ROP'nin ilerlemesini durdurabilir ve görme kaybını önleyebilir. Bu hastalığın belirtileri ve tedavileri hakkında daha fazla bilgi almak için bir göz doktoruna başvurmak önemlidir. Göz doktorları, bebeklerin göz sağlığını izlemek ve gerektiğinde müdahalede bulunmak için düzenli kontroller yapabilirler. Prematüre Retinopatisi takibi, erken doğmuş veya düşük doğum ağırlığına sahip bebekler için hayati öneme sahip bir süreçtir. Prematüre Retinopatisinin belirtileri erken doğumdan sonraki haftalar veya aylarda ortaya çıkabilir, bu yüzden risk altındaki bebekler düzenli göz muayenelerine tabi tutulmalıdır" diye konuştu.

Bursa'da Wilson hastalığı geçiren Emirhan, evde eğitim alıyor Haber

Bursa'da Wilson hastalığı geçiren Emirhan, evde eğitim alıyor

Ocak ayında nakil olan ve enfeksiyon riskine karşı kalabalık ortamlarda bulunmaması gerektiği için okula gidemeyen 4'üncü sınıf öğrencisi Emirhan Aydemir, evde eğitim alıyor.  Amca çocukları olan ve 2012 yılında evlenen Gülşen (34)-Caner Aydemir (36) çiftinin 2013'te Emirhan ismini verdikleri çocukları dünyaya geldi.10 yaşına kadar ciddi bir sağlık problemi yaşamayan Emirhan Aydemir, geçen ocak ayında ani kilo kaybı şikayetiyle ailesi tarafından hastaneye götürüldü. Yapılan tetkikler sonrası karaciğer yetmezliği ve karaciğer fonksiyon bozukluğu tanısıyla Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi'ne (BUÜ) yönlendirilen çocuğa, karaciğer, beyin ve diğer hayati organlarda bakır birikmesi sonucu ortaya çıkan ve nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Wilson hastalığı teşhisi konuldu. 'AİLEDEN, BİRİNCİ DERECEDEN UYGUN DONÖR BULUNAMADI' Kısa sürede durumu kötüleşen ve 48 saatlik ömrü kaldığı belirtilen çocuğa acil organ nakli kararı alındı. Ailede, birinci dereceden uygun donör bulunamayınca, Aydemir ailesinin, oluşturduğu aile WhatsApp grubunda yaptığı çağrı, kısa sürede elden ele yayıldı. Bir arkadaşı aracılığıyla da fabrika işçisi olan Yasemin Fırat'a ulaştı. Kısa süre önce ağabeyini trafik kazasında kaybeden Yasemin Fırat'ın karaciğerinin yüzde 35'lik kısmı, 29 Ocak'ta, 30 kişilik ekibin görev aldığı 12 saat süren ameliyatla, Emirhan Aydemir'e nakledildi. Başarılı geçen operasyonun ardından sağlığına kavuşan Emirhan Aydemir, tedavisinin ardından hastaneden taburcu edildi. 'AYNI OKUL GİBİ' Nakilden sonraki 1 yıllık süreçte, beslenmesine, hareketlerine ve kalabalık ortamlara girmemeye dikkat etmesi gereken, 4'üncü sınıf öğrencisi Emirhan Aydemir, enfeksiyon riskine karşı okula gitmemesi gerekince, ailesi evde eğitim alması için harekete geçti. Doktorların onayının ardında 'evde eğitim' için gerekli işlemleri başlattıklarını söyleyen anne Gülşen Aydemir, süreci şu sözlerle anlattı: "Enfeksiyon kapmaması için Emirhan'ın evde eğitim alması lazım. Bunun için de doktorların izin belgesi oluşturması lazım, rapor oluşturması lazım. Kendileri onayladılar, 'evde eğitim alabilir' diye rapor verdiler. Biz de eğitimi güzel bir şekilde alabilmesi için hemen Eğitim Vadisi'nde RAM var, oraya başvurduk. Orada da bir toplantı oldu. Oradaki onaydan sonra evde eğitimi desteklediler. Bu süreçte hemen okula bildirim geldi. Okuldan hemen öğretmen ataması yapıldı. Şu anda Emirhan evde eğitime başladı. Her şey çok güzel gidiyor. Aynı okul gibi. Daha tabi steril oluyor evde olduğu için, tek başına oluyor. Ama şu andaki ilerleme güzel gidiyor. Her şey yolunda çok şükür. Sağlığı da daha iyiye gidiyor." Emirhan'ın, okuldaki arkadaşlarıyla eş zamanlı olarak eğitim aldığını söyleyen Gülşen Aydemir, "Bire bir beraberler. Hem oradaki öğretmeni hem evdeki öğretmeni birbiriyle bağlantı içinde ilerliyorlar. Aynı okulda ne yapılması gerekiyorsa, ders konusunda her şey evde de aynı şekilde ilerliyor. Hiçbir bağlantı kopukluğu olmuyor. Oradan fotokopileri geliyor. Evde onları yapıyoruz tekrardan öğretmeniyle. Ev ödevi olarak yine fotokopiler veriyor. Aynı okuldaki gibi işliyor şu anda evde de. Aynı okul gibi, sabah 9'da başlıyoruz. Öğle 12'de molası var. Arada teneffüsleri oluyor. Tekrar 2-2,5 gibi dersimiz bitiyor. Aynı okuldaki gibi hiçbir değişiklik yok. Emirhan hastalıktan dolayı 3'üncü sınıfı yarıda bırakmak zorunda kaldı. Ama çok şükür akıllı bir çocuk olduğu için hem 3'üncü sınıf, hem 4'üncü sınıf, ikisini bir arada götürebiliyor.  Öğretmenimiz de sağ olsun, tabi ev ortamı olduğu için daha hızlı ilerliyoruz. Daha hızlı ilerlediğimiz için arada 3'üncü sınıfı da alıyoruz" dedi. 'ÖZEL OKULDA SINIF SAYISI DAHA AZ, TEK KİŞİLİK SINIFLAR OLUYOR' Emirhan'ın rutin kontrollerinin devam ettiğini, bazen haftada 2 kez hastaneye kontrole gittiklerini ve günde 16 ilaç kullandığını söyleyen anne Gülşen Aydemir'i endişelendiren ise ortaokul süreci. Oğlunun  gelecek  yıl 5'inci sınıf öğrencisi olacağını hatırlatan ve okula gitmesinin zorunluluğuna dikkat çeken Aydemir, "Emirhan'ın ortaokulda, özel bir okula gitmesi daha iyi bizim için. Özel okulda sınıf sayısı daha az oluyor, tek kişilik sınıflar oluyor. Enfeksiyon riski yine devam ediyor. Çünkü 2 yıl çok dikkat edilmesi lazım. Emirhan da Ocak 29'da ameliyat oldu, daha 1 yılı aşmadık. Ortaokula başladığı zaman da eğitimini özel okulda alması bizim için daha iyi ama tabii imkanlar maalesef şu an bunu zorluyor. Destek olunursa tabii ki de biz de bunu seve seve kabul ederiz. Çünkü şartlar malum. Ama böyle bir çocuğun da normal bir devlet okuluna gitmesi çocuğu ölüme iter. Çünkü bir enfeksiyonda bile karaciğerin kendini atması ve ikinci bir nakil çok riskli. Zaten zor bulunan bir karaciğer, 0 kan grubuna sahip. Bu kan grubunda karaciğer bulmak çok zor oluyor. Sınıflar çok kalabalık. Enfeksiyon riski olduğu için bunu göze alamam. Her derste farklı bir öğretmen giriyor ortaokulda. Şimdi ben, 'Evde eğitim alsın' dediğim zaman ortaokulda bir öğretmen bütün derslere yetemeyebilir. Okula gitmesinden yanayım" ifadelerini kullandı. 'EMİRHAN'IN ARKADAŞLARINA OLAN ÖZLEMİNİ GİDERMEYE ÇALIŞIYORUM' Emirhan'ın evde eğitimi için İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce görevlendirilen öğretmen Semra Çakır, bire bir ders işlediklerini için eğitim sürecinin daha olumlu gittiğine, tek sorununun Emirhan'ın okul ve arkadaş özlemi olduğuna dikkat çekerek, "Emirhan'ın sağlık problemleri nedeniyle geçen yıldan bir kaybı var. Biz normal dersimizi, 4'üncü sınıf derslerini işliyoruz ama kalan zamanımızda 3'üncü sınıf konularının da tekrarını yapıyoruz. O açığı çok kolay toparlıyoruz. Gülşen Hanım evini gerçekten sınıf ortamına dönüştürmüş, bir tek sıralar ve öğrenciler yok. Ben Emirhan'ın arkadaşlarına olan özlemini de gidermeye çalışıyorum. Her ne kadar arkadaşlarının yerini tutamasam da yeri geliyor birlikte de oyunlar oynuyoruz. Aramızdaki diyalog çok iyi. Hatta ilk gün biz aralıksız 3 saat ders yapmışız ve o kadar akıcı geçmiş ki. Şu an sıkıldığımız zaman ara verebiliyoruz. İnanılmaz iyi bir diyaloğumuz var aramızda. Hatta geçenlerde Emirhan bana, 'Canımın içi öğretmenim' dedi. Bu beni çok mutlu etti" dedi. 'OKULA ARKADAŞLARIMIN YANINA GİTMEK İSTİYORUM' Haftanın 5 günü, günde 6 saat ders gören ve öğretmeniyle çok keyifli vakit geçirdiğini söyleyen Emirhan'ın okul özlemi ise dinmiyor. Arkadaşlarıyla oyun oynamayı çok özlediğini ve ortaokula gitmeyi sabırsızlıkla beklediğini söyleyen Emirhan Aydemir, "Arkadaşlarımı özlüyorum. Yanlarına gitmek istiyorum okula. Ama enfeksiyon kapmamak için gidemiyorum. Ama yakında 5'inci sınıfa, ortaokula gideceğim. Okula gitmek istiyorum. Teneffüse çıkmak, arkadaşlarımla oynamak, öğretmenimle konuşmak, arkadaşlarımla futbol oynamak, körebe oynamak. Her şey olur. Bunları özledim" diye konuştu.

Hayat Hastanesi kalitesini Haber

Hayat Hastanesi kalitesini "JCI" ile taçlandırdı

45 yıldır Bursa'nın sağlıktaki markası olarak faaliyet gösteren, geçtiğimiz yıl İstanbul'da bir hastaneyi bünyesine katarak ulusala açılan Hayat Hastanesi, küresel sağlık hizmetlerinde altın standart olarak kabul edilen Joint Commission International'a (JCI) akreditasyon sürecini başarıyla tamamladı. Hayat Hastanesi, bir yıldır sürdürdüğü çalışmaların ardından JCI uzmanlarının yaptığı denetleme sonucunda JCI belgesini almaya kazandı. JCI belgesi bir süre sonra yetkililer tarafından Hayat Hastanesi'ne  takdim edilecek. Hayat Hastanesi, sağlık kuruluşlarının dünya standartlarında hizmet verdiğini gösteren JCI belgesini alarak sağlık hizmetindeki kalitesini tescilledi. Hayat Hastanesi, JCI akreditasyonunun 7. versiyonu ile akredite edilen Bursa'daki ilk hastane oldu. Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, JCI tarafından akredite edilmenin, Hayat Hastanesi'nin ve Türkiye'nin sağlık alanında yakaladığı kaliteyi göstermesi açısından son derece önemli olduğuna vurgu yaparak hastalara daha iyi hizmet verebilmek için çıtayı hep daha yukarılara taşıdıklarını ifade etti. JCI, hastanelerin hasta ve çalışan güvenliğinde uluslararası standartlara ulaştığını belgeleyen en önemli denetleme kurumu ve kalite standardı. Bu yüzden JCI akreditasyonu bizim için çok önemliydi" dedi. "Amacımız çıtayı daha da yukarı taşımak" ABD merkezli ve bağımsız bir denetim kuruluşu olarak faaliyet gösteren Joint Commission International'ın, hastanelerin dünya standartlarında olduğunun onaylanması için düzenli aralıklarla denetlemeler yaptığını söyleyen Uzm. Dr. Özkul, şöyle konuştu: "2022 yılında bir eğitim programı ile başladığımız bu süreç bir yıl boyunca devam etti. JCI'ın, hasta bakımı, hastanenin yönetimi, tesis yönetimi ve tüm birimleri ile ilgili yüksek kalite standartları bulunuyor. Hastanemiz JCI standartlarının 7. güncel versiyonundaki 13 ana bölümü ve 1200 kriterlerine uyum sağladı. ABD'den gelen hemşire ve doktorlardan oluşan JCI ekibi, 5 gün boyunca hasta ve çalışan güvenliğine ilişkin tıbbi ve cerrahi tüm süreçlerimizi değerlendirdi. Ekibin denetlemesi haricinde ayrıca tecrübe ve bilgilerini bizlerle paylaşması hastane açısından en öğretici denetlemelerden birisi oldu. Özellikle gelecekle ilgili daha neler yapabiliriz konusunda ufkumuzu genişlettik. Kendimizi nasıl geliştiririz sorusunun yanıtını aldık. Bakış açımız denetime hazırlanmak ya da sadece denetim için bir çaba sarf etmek değil, hastalara daha iyi hizmet verebilmek için çıtayı hep yukarılara taşımak." "Kalitemiz Tescillendi" Hayat Hastanesi'nin kalite standardını yükseltmek için bütün birimlerin yoğun uğraş verdiğini kaydeden Dr.Fatih Özkul, "Küresel sağlık hizmetlerinde 'altın standart' olarak kabul edilen JCI akreditasyonunun 7. versiyonu ile Bursa'da akredite edilen ilk hastane ve THayat Hastanesiürkiye'de akredite edilen sayılı kurumlarından olduğumuz için de gururluyuz. Tüm standartların eksiksiz karşılanmasıyla başarımız taçlandı. Denetim sonucunda JCI belgesini alarak önemli bir başarıya daha imza attık. Hayat Hastanesi olarak Bursa'da kaliteli sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Eris Virüsü Bu Şehri Paniğe Sürükledi! Haber

Eris Virüsü Bu Şehri Paniğe Sürükledi!

HABER / İSMAİL KEMAL KEMANKAŞ Zonguldak’ta yer alan Kadın ve Çocuk Hastanesi’nde dünyaya gözlerini yeni açan bir bebekte Eris varyantı tespit edildiği öğrenildi. Zonguldak’ta yer alan Kadın ve Çocuk Hastanesi’nde dünyaya gelen bir bebekte Eris varyantının belirtilerine rastlandı. Daha sonra bebeğe hemen PCR testi yapıldı ve bebekte eris varyantının varlığı doğrulanmış oldu. Minik bebek hemen tedavi altına alınarak, tedavisinin başlatıldığı belirtildi. Eris varyantı nedir? Bu hastalığın bilimden adı EG.5.1 olan Eris virüsü veya Eris varyantı, covid virüsü varyantlarından omicron varyantının mutasyona uğramış, daha çok bulaşıcı özelliğine sahip olan alt bir türü olarak bilinmektedir. Korana virüsünün Eris varyantı Dünya Sağlık Örgütü tarafınca “ gözlem altına alınarak izlenmesi gereken varyant” olarak tanımlanmaktadır. Eris varyantının belirtileri nelerdir? Eris Virüsünün Belirtileri; Eris Varyantı belirtileri ateş, tat-duyu kaybı, öksürük, burun akıntısı gibi üst solunum yolu hastalıkları şikayetleri ile benzer özellikler gösterir. Söz konusu olan bu varyantının dünya çapında yayılma hızı ve rastlanma sıklığı artış gösterse de endişe edilecek herhangi bir durum söz konusu değil fakat tedbir alınmasında fayda var. Covid virüsü ile benzer belirtiler gösteren Eris varyantında rastlanan belirtiler sıklıkla baş ağrısına, nefes darlığı, boğaz ağrısı, öksürük, burun akıntısı ya da buru tıkanıklığı ve vücut ağrısı olarak belirlendi.

Bakan Koca 'büyük önem taşıyor' diyerek seslendi: Tüm illerde ücretsiz Haber

Bakan Koca 'büyük önem taşıyor' diyerek seslendi: Tüm illerde ücretsiz

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle: Meme kanseri, en yaygın kanserler arasında artık birinci sırada. Meme Kanseri Farkındalık Ayı vesilesiyle bütün hanımefendileri, ailelerini çok yakından ilgilendiren bilgilerin bir kısmını paylaşmayı zaruri buluyorum. Kadınlarda en sık görülen, aynı zamanda en yüksek oranda ölüme yol açan meme kanseri, tüm kanserlerin .7'sini oluşturacak şekilde, artık ilk sıraya yükselmiş durumda. Bunu akciğer kanseri izliyor. Bu nedenle, meme kanseri taramaları büyük önem taşımaktadır. Geçmişte ileri evrede teşhis edilen meme kanseri, günümüzde Bakanlığımızca yürütülen tarama programları ile daha erken evrede teşhis edilebilmektedir. Erken evrelerde tespit edilen meme kanserlerinin tedavilerinde daha başarılı olunmakta, hastanın yaşam kalitesi önemli ölçüde artmaktadır. Milyonlarca emekliye promosyon müjdesi! 'Bunu bir işaret fişeği olarak görebiliriz'Haberi Görüntüle Toplum tabanlı kanser taramalarına tüm illerimizde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) kurularak başlanmış ve bu tarama programlarına Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) dâhil edilmiştir. Verilen hizmetler ücretsizdir. MEME KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALI? Tüm kanserlere karşı olduğu gibi; sebze ve meyve açısından yeterli, uygun koşullarda hazırlanmış gıdaların dengeli tüketimi ve fiziksel aktivitenin artırılması, sağlıklı kiloda olmak, sigara ve alkol kullanımından uzak durmak riski azaltılabilmektedir. Emzirmenin meme kanserinden koruduğuna dair çok sayıda bilimsel çalışma bulunduğu için annelerin bebeklerini en az 2 yıl süreyle emzirmeleri önerilmektedir. Meme kanserine karşı, yaşam şekliyle ilişkili, değiştirilebilir olan faktörler büyük rol oynamaktadır. Bunlar arasında obezlik, hiç doğum yapmamak, menopoz sonrası iki yıldan uzun süreyle hormon ilacı kullanmak da bulunmaktadır. MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Meme kanserinde en sık rastlanan belirti, ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin ele gelmesi, hissedilmesidir. Yirmi yaşından başlayarak, her ay düzenli olarak kendini muayene etmek, bir değişiklik varsa sağlık kurumuna başvurmak önem arz etmektedir. 40-69 yaş arasındaki kadınlar, herhangi bir yakınmaları yoksa bile, her iki yılda bir ücretsiz mamografi taraması yaptırmalıdır. Bu mamografi taraması ücretsizdir. MEME KANSERİ TEŞHİSİ NASIL KONUR? Meme kanseri, ileri dönemlere dek belirti vermeyebilir. Bu nedenle sağlık merkezlerine başvurulması gerekmektedir. Erken dönemde teşhis, tedavide başarı oranını artırmaktadır. MEME KANSERİNDE TEDAVİ NASIL YAPILIR? Meme kanseri tedavisi, özellikle hastalık erken teşhis edildiğinde %90 veya daha yüksek hayatta kalma olasılıklarına ulaşarak oldukça etkili olabilir. Meme kanserinde cerrahi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisi gibi farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır Ekim ayı tüm dünyada Meme Kanseri Farkındalık Ayı'dır. Kadınlar konuyu gündemine almalı. Kadınlar sağlıklı ve uzun yaşamalı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.