Hava Durumu

#Şeker Hastalığı

Yeni Marmara Gazetesi - Şeker Hastalığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şeker Hastalığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

O Çeşme Şifalı Kaynak Suyu: Diyabet Hastalarının Yeni Umudu! Haber

O Çeşme Şifalı Kaynak Suyu: Diyabet Hastalarının Yeni Umudu!

Tokat'ın Niksar ilçesine 27 kilometre uzaklıkta bulunan Kapıağzı köyü yakınlarında Orman İşletme Müdürlüğü ekipleri tarafından keşfedilen kaynak suyu, lezzetiyle dikkat çekiyor. Bölgede yapılan çalışmalar sırasında buz gibi sudan içen ekip üyelerinden şeker hastası olanlar, kan şekeri seviyelerinde belirgin bir düşüş olduğunu gözlemledi. Çeşmenin tamamlanmasıyla birlikte suyun şifalı olduğuna inanan vatandaşlar, zorlu arazi şartlarına rağmen bölgeye akın etmeye başladı. Bölgeye gelenler, bidonlarla su doldurarak evlerine götürüyor. Su sadece yerel halkın değil, çevre illerden gelen vatandaşların da ilgisini çekiyor. Özellikle şeker hastalığı ve diğer rahatsızlıkları olanlar, suyun kendilerine iyi geleceğine inanıyor. Kaynak suyunun sağlık üzerindeki etkileri bilimsel olarak henüz tam anlamıyla kanıtlanmamış olsa da vatandaşların ilgisi ve suyun şifalı olduğuna dair inançları, bölgeyi popüler bir uğrak yeri haline getirdi. Şeker çeşmesi hakkında bilgi veren Kapıağzı köyünün muhtarı Bayram Yıldırım, “Burası Niksar'a 27 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Köyümüz 8 mahalleden oluşuyor. Bu su şeker hastalığına çok yarayışlıdır. Buraya su doldurmaya çok gelen oluyor. Bu sudan çok içen oluyor. Samsun, Amasya ve Sivas başta olmak üzere her taraftan geliyorlar. Bu su şifalıdır. Bu çeşmeyi Orman Müdürlüğü yapmıştı. Orman müdürümüzde şeker hastalığı vardı ve bu su ona çok iyi geliyordu. Yol yapıldı ama kumlaması yapılacak. Buraya zorla geldik. Bu yolun kumlaması olması lazım ki buraya rahat gelsinler. Buranın havası çok güzel. Söz verdiler, kamelyalar yapılacak. Orman işçileri burada çalışırken çadırlar vardı. Orman işçilerinden iki tane şeker hastası varmış. Şeker 500'den aşağı düşmüyormuş. Sudan içtikten sonra 100'e düşmüş. Doktor da nerede durdunuz ki değerler düşmüş diye sormuş. Ondan sonra devamlı bu sudan kullanmaya başladılar. Bunu duyup bu sudan alan şifasını gördü, içen şifasını gördü” dedi. Su almaya gelen vatandaşlar ise, bölgenin turizme kazandırılması gerektiğini vurguladı.

Kalp hastalıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi  Haber

Kalp hastalıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi 

 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Alıcı, halk arasında gizli kalp hastalığı ya da gizli kalp krizi gibi söylemlerin oldukça yaygın olduğunu belirterek, “Aslında buna gizliden çok ihmal demek daha doğru olur” dedi.   Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Alıcı, ailesinde kalıtsal kalp hastalığı olanlar ile çeşitli belirtileri başka nedenlere bağlayarak önlem almayanların genç yaşlarda hayatını kaybedebileceğini belirterek, “Son derece sağlıklı görünen, hatta düzenli olarak spor yapan, yaşı 20 ya da 30’un altında olanların bile aniden kalp krizi geçirmesine rastlayabiliyoruz” dedi. Tıp dilinde bunu ‘sessiz iskemi’ olarak adlandırdıklarını belirten Alıcı, şunları kaydetti:  “İskemi; başta kalp ve beyin gibi organlarda kan akışının zayıflaması, kesilmesi ve bu organların oksijen alamaması sonucu meydana gelen doku tahribatıdır. Vücudun bir bölümü ve bazı organlar iskemik olduğunda organlar ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni ve besin maddelerini alamaz hale gelir.”  Kalp hastalıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi  Doç. Dr. Alıcı, kalp damar tıkanıklıklarının yüzde 20’sinin ‘sessiz iskemi” olduğunu, önlem alınmadığı için bu durumun zaman zaman kişinin ölümünden sonra anlaşıldığına dikkati çekerek, şu uyarılarda bulundu:  “Erken teşhis her hastalık için önemli ancak, kalp damar hastalıklarında erken teşhis hayati derecede önemli. Kalp hastalığının tipik belirtileri olan göğüste sıkışma, yanma, sol kola vuran ağrı gibi şikayetler genelde kişiler tarafından başta üşütme olmak üzere başka nedenlere bağlanıyor. Bu durum hastaların yüzde 20’sinde görülüyor.”  Yaşlılarda sessiz iskemi  Sessiz iskeminin yaşlı hastalar ve erkeklerde daha sık görüldüğünü ancak, kadın hastalarda kardiyovasküler ölüm oranı erkeklere göre daha fazla olduğunu belirterek, "Sessiz iskemi, sağlıklı kişilerde görülmekle birlikte diyabetik hastalarda, yaşlılarda, daha önce kalp krizi veya bypass hikayesi bulunanlarda, cerrahi yapılan yaşlı hastalarda, yoğun bakımda kalp hastalığı dışında takip edilen kritik hastalarda daha sık görülüyor" dedi.    Bilindik belirtiler olmayabilir  Doç. Dr. Alıcı, kalp hastalığının tipik belirtilerinin efor sırasında göğüste sıkışma, boyun, kol, sol bilek ya da parmakta ağrı, baskı hissi, uyuşukluk ve karıncalanma olduğunu ancak, bazı hastalarda bunların görülmeyebildiğini belirterek, şöyle devam etti:  “Efor sırasında ağrıyı hisseden kişiler doğal olarak dinlenmeye geçer. Bu uyarı sırasında kendilerini daha fazla zorlayamazlar. Ancak bu belirtilerin olmaması da mümkün. Erken uyarı almayan bu hastalar efor sarf etmeye devam edip, kalbi zorlayabiliyor. Bu da kalp krizinin oluşmasına zemin hazırlıyor Bu hastalarımızda kalp krizinden kaynaklı ölüm riski normal kalp krizi geçirenlere oranla en az 2 kat daha yüksek oluyor.”  Doç. Dr. Alıcı, kalbin 24 saat durmadan çalışan organ olduğu için daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Ancak, damarlarda tıkanma olursa kalbe oksijen akışı yavaşlar. Bunun sonucunda da göğüs ağrısı, hafıza sorunları, baş dönmesi, baygınlık hissi, fiziksel aktivite sırasında çabuk yorulma, bayılma ve nefes darlığı gibi şikâyetlere yol açabilir” dedi.  Diyabet hastaları dikkat  Nefes zorluğu, halsizlik, bulantı, kusma ve terleme gibi şikayetlerin de kalp hastalığı belirtileri olabileceğinin dikkate alınması önerisinde bulunan Doç. Dr. Alıcı, diyabet hastalarını da uyararak, şöyle devam etti:  “Şeker hastaları da sessiz iskemi açısından riskli grubu oluşturuyor. Bu hastalarda risk yüzde 60’ı buluyor. Bunun yanı sıra obezite, kronik akciğer hastalığı, uyku apnesi, total kolesterol 240 mg/dl üzeri veya LDL kolesterol 160 mg/dk üzeri veya HDL kolesterol 35 mg/dl altı olanlar ile sigara tüketimi diğer risk faktörlerini oluşturuyor.”  Doç. Dr. Alıcı, kalp hastalığının tipik belirtilerinin efor sırasında göğüste sıkışma, boyun, kol, sol bilek ya da parmakta ağrı, baskı hissi, uyuşukluk ve karıncalanma olduğunu ancak, bazı hastalarda bunların görülmeyebildiğini belirterek, şöyle devam etti:  “Efor sırasında ağrıyı hisseden kişiler doğal olarak dinlenmeye geçer. Bu uyarı sırasında kendilerini daha fazla zorlayamazlar. Ancak bu belirtilerin olmaması da mümkün. Erken uyarı almayan bu hastalar efor sarf etmeye devam edip, kalbi zorlayabiliyor. Bu da kalp krizinin oluşmasına zemin hazırlıyor Bu hastalarımızda kalp krizinden kaynaklı ölüm riski normal kalp krizi geçirenlere oranla en az 2 kat daha yüksek oluyor.”  Doç. Dr. Alıcı, kalbin 24 saat durmadan çalışan organ olduğu için daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Ancak, damarlarda tıkanma olursa kalbe oksijen akışı yavaşlar. Bunun sonucunda da göğüs ağrısı, hafıza sorunları, baş dönmesi, baygınlık hissi, fiziksel aktivite sırasında çabuk yorulma, bayılma ve nefes darlığı gibi şikâyetlere yol açabilir” dedi.  Diyabet hastaları dikkat  Nefes zorluğu, halsizlik, bulantı, kusma ve terleme gibi şikayetlerin de kalp hastalığı belirtileri olabileceğinin dikkate alınması önerisinde bulunan Doç. Dr. Alıcı, diyabet hastalarını da uyararak, şöyle devam etti:  “Şeker hastaları da sessiz iskemi açısından riskli grubu oluşturuyor. Bu hastalarda risk yüzde 60’ı buluyor. Bunun yanı sıra obezite, kronik akciğer hastalığı, uyku apnesi, total kolesterol 240 mg/dl üzeri veya LDL kolesterol 160 mg/dk üzeri veya HDL kolesterol 35 mg/dl altı olanlar ile sigara tüketimi diğer risk faktörlerini oluşturuyor.” 

Bulanık görüyorsanız dikkat! Şekeriniz olabilir Haber

Bulanık görüyorsanız dikkat! Şekeriniz olabilir

Kan şekerinde yaşanan ani yükseliş ve düşüşler, gözün görmeyi sağlayan sinir tabakası olan retinadaki damarların etkilenmesiyle diyabetik retinopati hastalığına sebep olabiliyor. Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, özellikle 10 yıldan fazla diyabet hastası olan kişilerde diyabetik retinopati görülme sıklığının arttığını belirterek, "Diyabeti olan bütün hastalar için bu göz hastalığı riski bulunuyor. Diyabeti olan herkesin en azından yılda bir kere kapsamlı göz muayenesi yaptırmasında fayda var. Bir kimse ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise bu kişide diyabetik retinopati gelişme riski o kadar fazlalaşıyor" şeklinde konuştu.  "Diyabetliler 3 ayda bir göz muayenesi olmalı"  Uzman Op. Dr. Adnan İpçioğlu, diyabet teşhisinin hemen ardından hastanın göz muayenesi olması gerektiğini ve 1 yıllık aralıklarla diyabet kontrollerinin bir parçası olarak rutin göz muayenelerine devam etmeleri konusunda uyardı. İpçioğlu, "Bilhassa göz dibi muayenesi, retinada meydana gelen değişikliklerin erken safhada tespit edilmesini sağlar ve hastaya başarılı şekilde tedavi olma imkânı sunar. Diyabet teşhisi sonrası 1 yıllık aralıklarla 5 yılı geçen diyabet hastalarının 6 ayda bir, göz dibi problemi tespit edilen diyabetlilerin 3 ayda bir göz muayenesi olması gerekmektedir. Muayene sıklığı göz doktoru tarafından gerektiği şekilde belirlenir" dedi.  "Ciddi görme kayıplarını önler"  Diyabetik retinopatiyi tedavi eden etkisi ispatlanmış tek yöntemin “lazer fotokoagülasyon” olduğunu ifade eden Op. Dr. İpçioğlu şu bilgileri verdi:  "Tedavideki esas maksat yeterince beslenemeyen periferdeki retina dokusundan kaynaklanan uyarıları bastırmak, böylece yeni kanayacak damarların ve kanamaların oluşmasını engellemek ve hastanın görme seviyesini korumaktır. Bu tedavi, uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önlemenin tek yoludur. Retinopati belirtilerinin erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısının anahtarıdır. Diyabet hastalığının erken döneminde bulanık görme şikâyeti ile sıkça karşılaşılıyor. Bunun sebebi retinopati değil, o sırada kan glikoz seviyesindeki yükseklikten kaynaklanabilir. Kan glikoz seviyesinin normale dönmesi birkaç hafta alabilir, kontrol sağlandığında görme bulanıklığı ortadan kalkar. Bu geçici bulanıklık döneminde, gözlük değişimi yapılması ise uygun bir yöntem değildir."

Yemek yiyerek bir buçuk yılda 50 kilo zayıfladı Haber

Yemek yiyerek bir buçuk yılda 50 kilo zayıfladı

Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’na bağlı Haşim İşcan Aile Eğitim ve Sosyal Hizmet Merkezi’nde ücretsiz olarak verilen diyetisyen hizmetinden yararlanan 40 yaşındaki Sabahat Avcı, 1,5 yılda toplam 50 kilogram verdi. Diyetisyen İpek Öztaş’ın danışmanlığında sağlıklı bir yaşama adım atan Sabahat Avcı, verdiği kiloların neredeyse tamamını yağdan kaybederek, sağlığını da iyileştirmeye başladı. Kiloları nedeniyle yürümekte ve hareket etmekte zorlandığını, içine kapandığını ve bedenine uyacak kıyafet bile bulmakta zorlandığını aktaran Avcı, yaşadığı zorlukların ardından kilo vermeye karar verdiğini söyledi. Bağcıklarını eşi bağlıyordu Kilolu olduğu dönemlerde yaşadığı zorlukları anlatan bir çocuk annesi Sabahat Avcı, her gün kendini yorgun hissederek uyandığını söyleyerek, ‘Gün içinde canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ayakkabılarımın bağcıklarını kendim değil eşim bağlıyordu. Kısa mesafeleri bile yürüyemiyor soluk soluğa kalıyordum. Misafirliğe gittiğimiz bir yerde oturduğum plastik sandalye kırıldı. Turizm sektöründe işe başlayacaktım ama çalışacağım otelin üniformaları bana olmuyordu. Bedenime uygun bir giysi bulmak için bütün Antalya’yı dolaştım. Sonunda bir mağazanın erkek reyonunda bedenime uygun bir pantolon ve üniforma bulabildim” diye konuştu. Yemek yiyerek kilo verdi Annesinin de fazla kilolarını Haşim İşcan Aile Eğitim Merkezi’ndeki diyetisyen hizmetinden faydalanarak verdiğini anlatan Sabahat Avcı, “Annemin de çok kiloları vardı. Pandemi döneminde burada aldığı hizmet ile kilo vermiş. O süreç sonunda annemi ilk gördüğümde çok şaşırdım tanıyamadım. Annem ısrarla burayı tavsiye etti. Buraya geldiğimde 115 kiloydum. Hazırlanan beslenme programına uydum ve adeta yemek yiyerek kilo verdim. Şimdi 60 kiloya kadar düştüm, adeta hayatıma sihirli bir değnek değdi” dedi. "Sırtımda bir insan taşımışım" 64 bedenden 34 bedene düştüğünü söyleyen Avcı, duygularını şu sözlerle ifade etti: “Aynaya bakınca şu anki halime inanamıyorum. Beni görenler ne kadar zayıf ve zarifsin diyor, önceki halimi bilmeyenlere fotoğraflarımı gösterince inanamıyor. Zayıfladıktan sonra moralim ve özgüvenim yerine geldi. Kiloları verince adeta içimden yeni bir insan çıktı. Kiloları verdikten sonra boynumun uzun olduğunu fark ettim. Artık rahatça yürüyebiliyor hatta koşabiliyorum. Artık rahatça kıyafet bulabiliyorum. Beyaz pantolon ve elbise giymeyi hayal ederdim, bunlar içimde ukdeydi bu yaz hayalimi gerçekleştirdim.” "Şeker hastalığı semptomları geriledi" Diyetisyen İpek Öztaş, Sabahat Avcı ile 1,5 yıl önce serüvenlerine 115 kilo ile başladıklarını söyleyerek, “Danışanımız ilk geldiğinde şeker hastalığıyla ilgili bir başlangıç seviyesi vardı. Başlangıçta biraz tedirgindi ama bu serüvende başarılı bir sonuç aldık. Şeker hastalığıyla ilgili semptomlar geriledi ve sıfırlanma noktasına geldi. Kendisiyle gurur duyuyorum. Danışanlarımızın ilk olarak kan tahlillerini istiyoruz. Tahlillerini inceliyoruz. Kişinin kilosu, boyu, yaşamı ve yemek yeme düzeni hakkında kendilerinden bilgi alıyoruz. Kişilere nasıl doğru şekilde beslenebileceklerini öğretiyoruz” ifadelerini kullandı.

Dikkat! Türkiye’de diyabet her gün artıyor Haber

Dikkat! Türkiye’de diyabet her gün artıyor

Dünya Diyabet Günü etkinlikleri çerçevesinde dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için bir dizi etkinliğe imza atan Hayat Hastanesi, düzenlediği seminerle şeker hastalığının sağlığa olan etkinlerine vurgu yaptı. Hayat Hastanesi’nin toplantı salonunda organize edilen seminere; Hayat Hastanesi Başhekimi Dr. Fatih Özkul, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Betül Kabalar, Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Özkul, Dahiliye Uzmanları Dr. Ali Nizamoğlu, Dr.Muhittin Pekuz, Dr. Mehmet Erdoğmuş, Diyetisyen Fatma Hallaç Uslu ve çok sayıda vatandaş katıldı. Diyabet konusunda insanları bilinçlendirmek ve diyabete karşı verilen mücadeleye destek olmak için çalıştıklarını ifade eden Hayat Hastanesi Başhekimi Dr.Fatih Özkul, “Hayat Hastanesi olarak ülkemizde gün geçtikçe yaygınlaşan diyabete karşı insanlarımızı bilinçlendirmek için çalışıyoruz. Diyabette önlenebilir komplikasyon dediğimiz sorunların engellenmesi açısından insanları bilgilendirmek, takiplerin düzgün ve doğru yapılmasını sağlamak hayati önem taşıyor. Sevdiklerimize sağlıklı bir yaşam inşa etmenin de sorumluluğuyla bugün bu semineri düzenledik” dedi. “TÜM SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR” Şeker hastalığı yeni bir pandemi olarak görüldüğünü ve tüm sağlığı tehdit ettiğinin altını çizen Dahiliye Uzm. Dr. Muhittin Pekuz, “Diyabet bizim için niye önemli, diyabet dediğimiz yani şeker hastalığı sadece tek başına bir laboratuvar tanısı değil. Sadece tek başına şekerden ibaret değil. Bütün organları ve sistemleri tutan karaciğeri, böbrekleri, kalbi beyni ve sinir sisteminin merkezi sinir sistemine ve de mide bağırsak sistemini etkileyen bir kronik hastalıktır. Sistemik hastalıktır. Ciddi bir hastalık gördüğümüz gibi tanısı kolay ama tedavisi ve özellikle komplikasyon açıdan takibi çokça önemli bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü diyabeti artık bir salgın yani pandemi olarak değerlendiriyor çünkü tüm dünyada diyabetli bireylerin sayısı giderek artmakta. Türkiye’de 2020’ye kadar 5 milyon denirken 2020 yılından sonra artık 7 milyondan fazla diyabet tanısı var. Dünyada yine 2 binli yıllarda 171 milyon diyabetli varken 2025 yılında 380 milyonu geçiyor. Dünya Sağlık Örgütü dünya nüfusunun Çin ve Hindistan'dan sonra en fazla en kalabalık nüfusun diyabetik hasta nüfusu olacağı ve dünyanın üçüncü en fazla kalabalık ülkesi olacağını öngörüsünü paylaştı” dedi. “DİYABET EĞİTİMİ TÜM HERKES ALMALI” Diyabet eğitimi almış hastaların işlerini kolaylaştırdığına işaret eden Dahiliye Uzmanı Dr.Ali Nizamoğlu da, “Herkes bir imkasızı bekliyor herkes bir şeyleri hemen değiştirmemizi istiyor ilaçları azaltmamızı istiyor ve kısa bir sürede kontrol altına almamızı istiyor. Hastalara hep sorduğum bir şey var; diyabet hakkında eğitim aldınız mı? Diyabet hastalığı, semptomları, tipi ve tedavisi hakkında size bilgi verildi mi diye soruları yöneltiyorum yani eğitim çok önemli. Tabi bu hastalara zaman ayırmak gerekiyor o da bizim işimiz. Eğitim aldıktan sonra ikinci en önemli aşama beslenme mutlaka bir beslenme uzmanına gitmesi gerekir. Hastanın hayat tarzı değişikliği dediğimiz en önemli basamak. Beslenme eğitimi almalı karbonhidrat ve şeker tipleri hakkında bilgi sahibi olması lazım. Hasta o kadar bilinçli bir hale geliyorsa zaten dikkat ediyor, seçerek yemeye başlıyor. Kilo fazlalarını vermemiz ve düzenli spor yapmamız gerekir. Bu da üçüncü en önemli aşamadır. Sonra ilaç gerekliliği açısından biz hekimler tekrar devreye giriyoruz" şeklinde konuştu. “DİYABET HASTALARININ YÜZDE 70’İ KALP HASTALIĞINDAN ÖLÜYOR” “Diyabet hastasını kalp hastalığı olarak kabul ediyoruz diyabet hastası bizim için kalp damar hastasıdır” diyen Dr.Mehmet Erdoğmuş ise “Diyabet hastalarının yüzde 70’i kalp hastalığından ölüyor bu da çok önemli. Diyabetik retinopati dediğimiz körlükle sonuçlanan bir gözün şeker tarafından hasarlanmış hali, kanama yani dünyada birinci sırada sebebi şeker hastalığı. Böbrek yetmezliği birinci sırada sebebi şeker hastalığıdır. Diyaliz merkezlerine gittiğiniz zaman en çok şeker hastasını görürüz. Travma (kaza) dışında, bacak kesilmesinin (amputasyonu) birinci sırada sebebi şeker hastalığıdır. Bu kadar tehlikeli, bu kadar ciddi bir hastalık bunu anlatmaya gerek yok. Sinsi hastalığa karşı çok dikkatli olmalıyız” diye konuştu. “TÜRKİYE’DE DİYABET HER GÜN ARTIYOR” Avrupa ülkeleri arasında diyabet prevalansı en yüksek olan ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Diyetisyen Fatma Hallaç Uslu sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu giderek artacak bunun en önemli risk faktörü olan obezite çok etkili. 45 yaş üstü kişilerde 3 yılda bir tarama yapılmalı. En azından hastaları insülin direnci yüksekliğinde yakalayıp beslenme ve yaşam tarzı değişikliği ile diyabet olmalarını önleyebiliyoruz. Diyabet hastalarındaki bu hızlı artış; kötü beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite azlığından kaynaklı.”

Ayak sağlığının bozulması, günlük rutinleri engelliyor Haber

Ayak sağlığının bozulması, günlük rutinleri engelliyor

Jodz Tıp Üniversitesi'nden Doç. Dr. Maciej Banach'in incelediği araştırmada, 60 yaşın üzerindeki yetişkinlerde, günde 6 ila 10 bin adım atmaları halinde ölüm riskinin yüzde 42 azaldığı görülürken, genç yetişkinlerde ise günde 7 ila 13 bin adımla yüzde 49'luk bir düşüş kaydediliyor. Bu denli hareketli ve zinde bir yaşamın yolu ise sağlıklı ayaklara sahip olmaktan geçiyor. Ayakların sağlıklı bir şekilde hareket etmesi ve günlük işlevlerin yerine getirilebilmesi için dokulardan ayak derisine ve tırnaklara kadar bütünsel şekilde sağlıklı bir yapıda olması kritik bir önem taşıyor. Podolojik uygulamalarla tüm ayak hastalıklarıyla ilgili hem koruyucu hem de önleyici tedaviler gerçekleştiren Modern Ayak Sağlığı Merkezi'nin Kurucusu Podolog Neslihan Nazlı, ayaklarda en sık karşılaşılan hastalıkları açıklıyor.     Ayaklarda ortaya çıkabilecek rahatsızlıklar, günlük hayattaki aktiviteleri doğrudan etkilerken, sağlıklı ayaklar rahatça hareket etmemizi sağlıyor. Ancak gerek ayakların zaman içinde yapısal değişikliğe uğraması, gerekse düzenli bakım yapılmaması, ayak sağlığını tehdit ederek gün içindeki pratiklerin de sekteye uğramasına yol açıyor.   Peki ayaklarda en sık görülen rahatsızlıklar arasında neler yer alıyor?  Ayak mantarı: Ayak mantarı, genellikle ayak parmakları ya da tırnaklarında görülen bir deri hastalığıdır. Kaşıntı, görüntü, kızarıklık gibi belirtililerle ortaya çıkan ayak mantarına ayakların uzun süre nemli ve terli kalması, yaralanma, uzun süre ayakkabı kullanma gibi etkenler neden olur. Bu enfeksiyon hastalığı, erken teşhis edilerek yayılmadan engellenebilir.     Nasır: Ayakların sürtünmeye ve basınca maruz kaldığı bölgelerinde ortaya çıkan nasır, derinin kalınlaşmasıyla birlikte sinir ve dokulara baskı yapar. Bu yüzden, kişinin canını acıtabilir. Derinin kısmi olarak sertleşmesi, kızarması, hassaslaşması belirtileriyle fark edilebilen nasır, özel tedavi yöntemleriyle çözülebilir.     Batık Tırnak: Tırnakların kıvrılarak ayak parmaklarının köşesine doğru büyümeye başlaması ve parmağa baskı yapması olarak ifade edilen batık tırnak, en çok baş parmakta görülür. Bu rahatsızlık can yakıcı olmakla birlikte sıklıkla tekrar edebilir. Ayrıca zaman zaman enfeksiyona da neden olabilir. Kolaylıkla teşhis edilebilen batık tırnak, uzman yardımıyla ayak zarar görmeden engellenebilir.   Topuk dikeni: Topuk kemiğinde gelişen sivri uçlu kemik büyümesi şeklinde tarif edilen bu rahatsızlık, kas ve bağ dokusunda meydana gelen zedelenme, aşırı yük binmesi veya zorlanma gibi durumlar sonucunda ortaya çıkar. İltihap, ağrı, çıkıntı gibi belirtileri bulunan topuk dikenini yaşayanların sportif aktivitelerden, sert yüzeylere temas etmekten kaçınmaları gerekir. Bu sorunun çözülmesi için ise küçük operasyonların yanı sıra tabanlık gibi yardımcı materyallerin sürekli olarak kullanılması gerekebilir.     Diyabetik ayak: Şeker hastalığının uzun sürmesine, kan şekerinin kontrol altına alınamamasına bağlı olarak doğan diyabetik ayak hastalığı, kendini his kaybı, kuruluk, yanma, çatlama gibi belirtilerle gösterir. Enfeksiyon ve geçmeyen yaralara yol açabilen bu hastalık, bacağın kaybedilmesine bile neden olabilir. Ancak hasta, bu aşamaya gelmeden önce uzmanların tedavi yöntemleriyle sorunu ortadan kaldırabilir.     Ayaktaki rahatsızlıklar neden ortaya çıkar?     Hareketsizlik, aşırı kilo ve ayak bakımını ihmal etmek gibi durumlar ayak sağlığını bozan başlıca nedenler arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra ayağı sürekli zorlayan davranışlarda bulunmak, ayak yapısına uygun olmayan ayakkabılar tercih etmek de ayakta sorunlar yaşanmasına yol açıyor. Günlük hayatımızı olumsuz etkileyen ayak sağlığı problemlerini kalıcı ve etkin bir şekilde çözmek için ise düzenli bakım yapmak gerekiyor. Sorunun uzmanların müdahale etmesi gereken bir seviyeye ulaşması ya da erken teşhis edilmesi gerekliliği halinde ise Modern Ayak Sağlığı Merkezi gibi tıbbi kurumlardan profesyonel destek almak kritik bir önem taşıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.