Hava Durumu

#Soruşturma

Yeni Marmara Gazetesi - Soruşturma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Soruşturma haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Dudak Dudağa Öpüşen Dilan Polat ve Sıla Doğu Hakkında Soruşturma Haber

Dudak Dudağa Öpüşen Dilan Polat ve Sıla Doğu Hakkında Soruşturma

Cezaevinden yeni çıkan Dilan Polat'a 'hayasızca hareket'ten soruşturma. Daha önce kara para aklama iddialarıyla eşi Engin Polat ile birlikte tutuklanan. Bir kaç ay yattıktan sonra yine eşiyle birlikte tahliye olan Dilan Polat, lüks partilerle adından söz ettirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda tahliye olan Dilan Polat ve Engin Polat zaten kamuoyunun göz hapsi altındayken, şatafatlı partiler, ilginç paylaşımların ardından savcılık harekete geçti.  Dilan Polat ve kız kardeşi Sıla Doğu'nun akibetinin ne olacağı merak ediliyor. İstanbul'da bir eğlence mekanında sahnede dudak dudağa öpüşen ve bu hareketlerin yine sosyal medyada yer almasının ardından büyük tepki toplayan ikiliye yeniden soruşturma süreci gözüküyor.   SORUŞTURMA Başsavcılık, Polat ve Doğu hakkında "hayasızca hareketler" suçundan resen soruşturma başlattı. Görüntüler sosyal medyada gündem olmuştu! İkili, soruşturmaya konu olan akşam tahliyelerini kutluyordu. Partide Dilan Polat ve Sıla Doğu'nun öpüştüğü anlar, sosyal medyada gündem olmuştu. ESKİ YÖNETİCİ KONUŞTU Muhabirimiz, daha önce Dilan Polat'a ait olan güzellik salonunda yöneticilik yapan ancak ismini vermek istemeyen bir yöneticiyle iletişime geçti. İsmini vermek istemeyen eski yönetici, '' Dilan Polat'ın üzerine çok geliyorlar, ben eski bir çalışanıyım ancak hiç kötü ayrılmadım. Kendisinden razıyım bizi hiç üzmedi. Basın olayı köpürtüp duruyor ve Polat Ailesi'nin çok üzerine geliyorlar. Ufakcık çocukların psikoloji bozuldu, bence hiç bir suçları yok. Tek suçları kazandıkları parayla hikaye paylaşmak, reklam yapmak'' dedi.

CHP İl Başkanı Yalaz İçin Destek Toplantısı: Soruşturma Gündemde Haber

CHP İl Başkanı Yalaz İçin Destek Toplantısı: Soruşturma Gündemde

Eskişehir'de sokak hayvanlarına ilişkin yasa tasarısı hakkındaki açıklamaları sonrasında hakkında soruşturma açılan ve bugün Eskişehir Adliyesi'ne giderek ifade veren CHP İl Başkanı Talat Yalaz'a destek amacıyla toplanan kalabalık arasındaki bir grup, hayvan haklarıyla ilgili dövizi eline almak istemeyen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce'ye tepki gösterdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, geçtiğimiz günlerde Hamamyolu Caddesi'nde sokak hayvanlarına yönelik görüşülen kanun tasarısına tepki gösterilen bir eyleme katıldı. Eylemde açıklamalarda bulunan Yalaz, Gezi Parkı eylemlerini örnek göstererek, “Biz bunu kabul etmiyoruz. Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi tarihi bir direnişe hazır olsunlar. İki tane ağaç kesildi diye sokakları gümbür gümbür titrettiysek can dostlarımıza dokunurlarsa aynı şekilde mücadelemizi vereceğiz. Direne direne kazanacağız. Eğer bu yasayı geçirirlerse tarihi bir direnişe hazır olsunlar” ifadelerini kullandı. Bu sözlerin ardından Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında soruşturma başlatılan CHP İl Başkanı Yalaz, bugün Eskişehir Adliyesi'ne giderek ifade verdi. Birçok partili ve hayvansever de Yalaz'a destek vermek amacıyla Eskişehir Adliyesi önünde bir araya geldi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ve Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da CHP İl Başkanı Talat Yalaz'a destek vermek amacıyla Eskişehir Adliyesi önünde yerini aldı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ünlüce, alana geldikten sonra bir hayvansever kendisine üzerinde sokak hayvanları hakkındaki yasa tasarısına tepki gösteren yazıların bulunduğu döviz vermek istedi. Hayvanseverin teklifi, Ayşe Ünlüce tarafından reddedildi. “Eline kedi ve köpek alıp boy boy resim veren belediye başkanlarını buradan kınıyorum” Hayvansever olarak CHP İl Başkanı Talat Yalaz'a destek vermek için Eskişehir Adliyesi önüne gelen ve pankartı almadığı için Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce'ye tepki gösteren Hüseyin Karadayı, “Hayvan hakları ile ilgili pankartımız, Ayşe Ünlüce tarafından alınmak istenmemiştir. Bugüne kadar yaptığımız eylemlerin hiçbirisine katılmamış, kendisini eleştirmemize rağmen bize söz dahi vermemiştir. Seçim zamanı bizden yardım isteyip, eline kedi ve köpek alıp boy boy resim veren belediye başkanlarını buradan kınıyorum, Ayşe Ünlüce'yi de kınıyorum. Kazım Kurt hariç hiçbir belediye başkanı pankartımızı almak istemedi. Bugün bizim pankartımızı almak istemeyen belediye başkanları yarın ne yapacaklar. Biz bundan sonra belediye başkanlarının yanında değiliz” dedi. “Ben o açıklamayı yaptığımda kanun tasarı aşamasındaydı” CHP İl Başkanı Talat Yalaz ise savcılıkta verdiği ifadenin ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Suçun hiçbir şekilde unsurları oluşmamıştır. Çünkü ortada bir kanun dahi yoktur. Ben o açıklamayı yaptığımda kanun tasarı aşamasındaydı, komisyondaydı. Halen daha kanunlaşmamıştır. İddialar, suçlamalar asılsızdır.”

Küçük Kızın Şok Eden Ölümü Haber

Küçük Kızın Şok Eden Ölümü

Bursa'da bahar nezlesi şikayetiyle hastaneye giden 7 yaşındaki Yüsra Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, yanlış serum sebebiyle hayatını kaybetti. Acılı aile, doktorların yanlış müdahalesi ve peş peşe yapılan hatalar nedeniyle kızlarının öldüğünü ifade ederek, "Kızımız evden güle oynaya yürüyerek çıktı. Ne olduysa hastanede oldu. Çocuğumuz bahar nezlesi şikayetiyle gittiği hastanede yanlış giden bir şeyler sebebiyle öldü. Şikayetçiyiz" dediler. Anaokulu öğrencisi Yüsra'dan geriye mutlu günlerinde kaydedilmiş görüntüler kaldı. Savcılık da küçük kızın cenazesine otopsi yaptı.  Olay, 19 Mayıs Pazar günü meydana geldi. Türkoğlu ailesinin 4 çocuğundan biri olan Yüsra Türkoğlu (7) bahar nezlesi olduğu için saat 20.00 sıralarında baba Cemil Türkoğlu ve anne Azime Buse Türkoğlu tarafından Bursa Şehir Hastanesi'ne götürüldü. Burada tedavi altına alınan 7 yaşındaki Yüsra'ya Türkoğlu ailesinin iddiasına göre yanlış serum takıldı. Serum takıldıktan yarım saat sonra minik Yüsra, fenalaşmaya başladı. Daha sonra gelen başka bir doktor, aileye bir şeylerin ters gittiğini bildirdi.  Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, 10 saat boyunca 7 yaşındaki Yüsra aynı sedyede bekletildi ve gözleri şişmeye, karnı ağrımaya, tansiyonu düşmeye, kalbi hızlanmaya başladı.  Sabah mesainin başlamasıyla gelen kardiyoloji doktoru çocuğun durumunun kritik olduğunu söyledi. Daha sonra yoğun bakıma kaldırılan Yüsra'nın sürekli kalbinin durduğu ve bu nedenle entube edildiği doktor tarafından aileye bildirildi.  Türkoğlu ailesi, iddiaya göre yoğun bakım katına dahi çıkarılmadıklarını ve kendilerine sağlıklı bilgi verilmediğini ifade ettiler. Bir süre sonra da Yüsra'nın hayatını kaybettiği açıklandı.  Yanlış serum nedeniyle 7 yaşındaki kızının hayatını kaybettiğini öne süren Türkoğlu ailesi; yetkililerin konuyla alakalı açıklama yapmasını istedi.  Öte yandan, minik Yüsra'nın ölmeden hemen önce çekilen fotoğraf ve görüntülerinde göz kapaklarının oldukça şişmiş olduğu görüldü.  Baba Cemil Türkoğlu, "19 Mayıs'ta saat 20.00 sıralarında eşim beni arayarak 'Kızım bahar nezlesi oldu. Gözleri şişiyor ve yaş akıyor' dedi. Eve geldim, çocuğumuzu alarak güle oynaya hastaneye gittik. Hastanede gereken tahlillerini yaptırdık. Tahlillerimizin hepsi temiz çıktı. Oradaki hekim bizlere 'Eve gidebilirsiniz, ama isterseniz bir de uzman baksın' dedi. Biz de uzmanın yanına gittik. Uzman doktorun yanına gittik, kendini beğenmiş ve üstten bir tavır sergiledi bizlere. Biz ona durumumuzu anlatmaya çalışırken, yanındaki arkadaşıyla sohbet ediyordu. Çocuğumun tansiyonunu ölçtüler, o da iyi çıktı. 'Ben size serum takıp göndereceğim' dedi. Biz de çocuğumuzun tahlilleri iyi çıkınca serum istemediğimizi belirttik. Herhangi bir teşhis konulmadan serum taktılar. 'Hayır, ben bilirim, ben yaparım' dedi. Bize sert cevaplar verdi, annesi "konu uzamasın" diye kabul etti. En azından serumun içinde ne var onu öğrenmek istedik. 'Onu ben bilirim' diye cevap aldık. Çocuğumuzun sevkini istedik, ortalık gerildi. Serumu taktılar, Yüsra yarım saat sonra fenalaşmaya başladı. Başka bir doktor geldi, bir şeylerin ters gittiğini anladı. Serumu sökerek 'Çocuğa bu serum verilmez' dedi. Bizi 10 saat sedyede beklettiler. Çocuğumun gözleri iyice şişmeye başladı. Durumu fark edince söyledik, kimse bizi dikkate almadı. Kardiyolog geldi, pişmanlık hissederek bizi odadan çıkardı.' dedi.  "Bize çocuğumun durumu kritik" dediler ama çocuğum vefat etmiş diyen anne Azime Buse Türkoğlu şöyle devam etti, 'Çocuğumun durumunun kritik olduğunu söylediler, fakat bunu söylediklerinde çocuğum vefat etmiş. Bizi odadan çıkardıklarından sonra çocuğumuzun durumunun kritik olduğunu söylediler. Ama bunu söylediklerinde çocuğum vefat etmişti. Çocuğumun bilinci açıktı, biz odadayken korkmaması için 'Annecim, biz yan odada yatıyoruz' dedim. 'Tamam annecim' dedi. Çıkınca ne istiyorsun diye sordum, 'Gezmek istiyorum' diye cevap verdi. Biz çocuğumuz ile konuşurken güvenlik görevlisi geldi, 'Burada asla kalamazsınız' diye cevap verdi. Biz de çocuğumuzun korkmaması için yanında olduğumuzu bildirdik. Böyle bir durum ile karşılaşınca bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına vardık. "Biz ailesiyiz, siz de doktorsunuz. Bir şeyler ters gidiyor, beraber hareket edelim" dedim. "Bu ülkenin imkanları var, bir şeyler saklıyorsunuz" dedim. Yoğun bakımda bir doktor yanıma gelerek 'Korkmayın, böyle vakalar çok geliyor. Sizin kızınızın durumu iyiye gidiyor, belki yarın oda servisine alınabilir' dedi. Ben yoğun bakımın önünde sevinçten ağladım. Çocuğumu emanet ettiğim 4 yoğun bakım doktoru dışarı çıktı. Yoğun bakımın önünde bekleyemeyeceğimi söylediler. Bekleme alanına geçtim, iki saat bekledim. Sonra eşim geldi, bahçede otururken telefonuna reçete numarası geldi. 'Bu ilaç acil kullanılması gereken bir ilaç. İlacı hemen temin edin' diye mesaj geldi. Biz de çocuğumuzu yalnız bırakmamak için akrabalarımızdan rica ettik. Güvenlik aradı 'Doktor sizle görüşmek istiyor' dedi. Doktorun yanına gittik, bize dedikleri 'Kalbi sürekli duruyor, entube ettik'. Bunu dedikten 1 saat önce Yüsra'm vefat etmiş. Bizlere bunu söylemediler. Sorumlulukları kendi üstlerinden atmak için bize yazılı bir kağıt getirdiler ve imzalamamızı istediler. 'Tamamen sorumluluk aileye aittir' diye imza atmamızı istediler. Biz de "çocuğumuzu görmeden sevk kağıdını imzalamıyoruz" dedik. Doktorların hepsi bir panik yaşadı ve tekrar içeri girdi. 'Anne-baba yukarı çıkmasın' diye talimat vermişler. Benim çocuğum can çekişiyor, bizi neden yukarı almıyorlar. Çocuğumuzu neden bağrımıza basamadık. Akşam saat 21.00'da savcı gelip görene kadar ben çocuğumu göremedim. Hastane ile morg karşı karşıya, siz ne ara çocuğumu morga götürdünüz" ifadelerini kullandı  "Benim çocuğumu deneme tahtası gibi kullandılar" diyen anne Azime Buse Türkoğlu, "Biz orada dururken, çocuğumu resmen deneme tahtası gibi kullandılar. Çocuğun durumu acilse, o çocuğa vizite yapılır mı. Ben Sağlık Bakanlığı'na ve yetkililere sesleniyorum. Çocuğumun durumu kritik ise neden saat 22.00'a kadar tuttunuz. Neden gece kalp doktoru çağırmadınız. Ya da hastanede yetersizliğiniz varsa neden bizi farklı bir hastaneye sevk etmediniz. Benim çocuğum şen şakrattı. Koşardı, zıplardı, oynardı derslerinde başarılıydı. Çok akıllı bir çocuktu. Herhangi bir hastalığı yoktu. Gayet sağlıklıydı, şimdiye kadar ateşi bile yükselmemişti. Yüsra'mın hiçbir problemi yoktu ama böyle oldu, gitti." dedi.  Küçük kızın evinden hastaneye giderken kaydedilmiş güvenlik kamerasında gayet sağlıklı olması dikkat çekti. Anaokulu öğrencisi Yüsra'dan mutlu günlerinde çekilmiş görüntüleri kaldı.  Cumhuriyet Savcılığı'nın başlattığı soruşturma ve otopsi işlemlerinin ardından Yüsra gözyaşları ve feryatlar arasında toprağa verildi.  Hastane yetkilileri ise savcılığın konuyla ilgili soruşturma başlattığını, otopsideki kesin ölüm sebebinin ardından bütün detayların netleşeceğini açıkladılar.

Ticaret Bakanlığı Damping ve Sübvansiyona Karşı! Haber

Ticaret Bakanlığı Damping ve Sübvansiyona Karşı!

Bu adımlar, uluslararası ticarette haksız rekabetin önlenmesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.     Damping ve Sübvansiyona Karşı Alınan Önlemler -   Mevcut Önlemler:   Halihazırda 126 adet dampinge ve sübvansiyona karşı önlem uygulanmakta. -   Devam Eden Soruşturmalar:   15 üründe 26 adet nihai gözden geçirme ve 3 üründe 6 adet damping soruşturması sürdürülüyor.     Önlemlerin Süresi ve Yeniden Değerlendirme -   Önlemlerin Süresi:   Dampinge karşı önlemler, yürürlüğe giriş tarihlerinden veya son gözden geçirme soruşturmasının sonlandığı tarihten itibaren 5 yıl sonra yürürlükten kalkıyor. -   Yeniden Değerlendirme Süreci:   Yerli üreticilerin başvurusu üzerine, önlemin sona ermesiyle dampingin ve zararın devam edeceği iddiası doğrultusunda, gerekli şartların sağlanması halinde nihai gözden geçirme soruşturması açılabiliyor.     Güncel Soruşturma Örneği -   Paslanmaz Çelikten Boru İthalatı:   Çin ve Tayvan menşeli "paslanmaz çelikten boru" ithalatı konusunda yürürlükte bulunan dampinge karşı önlemin gözden geçirilmesine yönelik olarak nihai gözden geçirme soruşturması başlatıldı.     Katılım ve Süreç -   Katılım:   Soruşturmaya taraf olarak katılmak isteyenlerin, belirtilen süreler içerisinde Ticaret Bakanlığı'na başvurmaları gerekiyor. -   Mevcut Önlemin Süresi:   Soruşturma tamamlanana kadar mevcut dampinge karşı önlem yürürlükte kalacak.     Bakanlık Açıklaması -   Haksız Rekabete Karşı Koruma:   Bakanlık, firmaların haksız rekabete karşı korunması noktasında ithalat politika araçlarının kullanımını etkin bir şekilde sürdüreceğini belirtiyor. Bu önlemler, yerli üreticilerin haksız rekabet ve dampingli ithalatın zararlarından korunmasını hedefliyor ve uluslararası ticarette adil bir rekabet ortamının sağlanmasına katkıda bulunuyor. HABER:HANDAN EFE

Cem Garipoğlu'nun babasından dilekçe: Mezar açılsın, tartışmalar bitsin Haber

Cem Garipoğlu'nun babasından dilekçe: Mezar açılsın, tartışmalar bitsin

Münevver Karabulut cinayeti halen kan donduran ayrıntılarıyla Türkiye'nin gündeminde. Genç kız, 2009 yılında 17 yaşındayken vahşice katledilmiş ve katili Cem Garipoğlu olay sonrası 197 günün ardından kendi isteğiyle teslim oldu ancak cezasını çektiği cezaevinde 10 Ekim 2014'te intihar etti. Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine rağmen Münevver Karabulut'un ailesinin acısı dinmedi. Baba Süreyya Karabulut, cezaevinde 9 yıl önce intihar eden kızının katili Cem Garipoğlu'nun mezarının açılmasını istemiş ancak yargıdan bu talebe ret cevabı gelmişti.  Önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı ardından Sulh Ceza Hakimliği, ardından ise Adalet Bakanlığı'na yapılan kanun yararına bozma başvuruları reddedilmişti. Bu kararlarla birlikte, yaklaşık 10 yıldır Garipoğlu'nun cezaevinde intihar etmeyip yurt dışına firar ettiğine ilişkin şüphelere son verecek olan 'Feth-i kabir' işlemi gerçekleşmedi. BABA GARİPOĞLU'NDAN SAVCILIĞA DİLEKÇE Sabah gazetesinin haberine göre Baba Garipoğlu avukatı aracılığıyla Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na oğlunun mezarına "Feth-i Kabir" DNA eşleştirmesi yapılsın talebinde bulundu. Dilekçede, Mehmet Nida Garipoğlu'nun oğlunun işlediği cinayetin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, dönem dönem aralıklı fakat süreklilik arz eder şekilde konunun gündeme getirildiğine dikkat çekti. "ŞEHİR EFSANESİ HALİNE GELDİ" Konuyla ilgili halen magazin programcıları dahi özel konukların davet edilip, konuya ilişkin programlar yapıldığını söylenen dilekçede, "Toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulması ve günümüz tabiriyle 'tık' alması sebebiyle olaya ilişkin geçmişte yaşananlar, sosyal medya ortamlarında komplo teorisi niteliğinde asparagas haberler aracılığıyla çarpıtılarak yayılmakta ve bu komplo teorileri bir noktadan sonra şehir efsanesi haline gelerek toplumun geniş bir kesiminde karşılık bulmakta ve bu yalanlara itibar edilmekte, sonuç olarak müvekkilin oğlunun ölmediğine, cezaevinden kaçırıldığına toplum inandırılmaktadır" denildi. "AİLECE LİNÇE UĞRADIK" Mehmet Nida Garipoğlu'nun da oğlunu kaybetmiş bir baba olduğuna dikkat çekilen dilekçede, olayın üzerinden geçen zamana rağmen acısının küllenmesine izin verilmediği, gerçek dışı ithamlarla ailenin de toplumu yanlış yönlendirilerek cezalandırıldığı vurgulandı. OĞLUNUN MEZARININ AÇILMASINA RAZI OLDU Münevver Karabulut'un babasının yapmış olduğu mezar açılsın talebinin reddedilmesi üzerine ailenin toplum nezdinde linçe uğradığı dile getirilen dilekçede, "Geçmişte yapılan otopsi raporu ile de sabit olan, fakat toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulan ve tüm bu tarafları töhmet altında bırakan, ilgili kuruluşlara, (Savcılık, Adli Teşkilat, Cezaevi Yönetimi ve Adli Tıp Kurumu) olan güveni zedeleyen gerçek dışı iddianın araştırılması için, oğlunun mezarının açılmasına muvafakat (razı olmak) ve hatta talep edecektir. Böylece gerçeğin bir kez daha ortaya çıkarılmasını isteyecek kadar elem ve ızdırap duymuştur" ifadeleri yer aldı. FETH-İ KABİR VE DNA EŞLEŞTİRMESİ YAPILSIN Dilekçede, söz konusu iddianın gerçek ise ortada bir suç olacağı ve suçun işlendiği yerin de Silivri Cezaevi olması dolayısıyla söz konusu 'Feth-i Kabir' kararı alınması ve DNA eşleştirmesi yapılarak gerçeğin ortaya çıkarılması talep edildi. "EN KISA ZAMANDA FETHİ KABİR YAPILMALI" Münevver Karabulut'un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir ise Garipoğlu aikesinin başvurusu ile ilgili, "Toplumun önemli bir kesimi, Cem Garipoğlu'nun intihar etmeyip cezaevinden kaçırıldığını ifade ediyor. Biz bu kadar fazla infaz süresinin olduğu bir süreçte bir tutuklu veya hükümlünün cezaevinden kaçmasının çok zor olduğunu ifade etsek de, Cem Garipoğlunun kaçıldığına dair toplumun her kesiminde yaygın bir kanaat var. Kamu vicdanı son derece rahatsız. Bu kapsamda biz Silivri Cumhuriyet Başsavcılığından ortaya çıkan delillerle CMK m. 172/2 ve 87/4 uyarınca fethi kabir suretiyle mezarın açılmasını talep ettik. Cem Garipoğlu'nun babası da 06.10.2023 tarihinde dosyaya dilekçe vererek mezarın açılmasını istiyor. Artık Başsavcılğın bir an önce kafalardaki soru işaretlerini gidermesi ve feth-i kabirin yapılmasına karar verilmesi gerekir." dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.