Hava Durumu

#Tarihi Eser

Yeni Marmara Gazetesi - Tarihi Eser haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarihi Eser haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Tarihi eser operasyonunda neler çıktı neler! Haber

Tarihi eser operasyonunda neler çıktı neler!

     İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından kültür ve tabiat varlıklarının korunması ile kaçakçılığın önlenmesine yönelik çalışma gerçekleştirildi. Yapılan çalışmalarda, ele geçirdikleri tarihi eserleri piyasaya sürerek haksız kazanç elde etmeye çalışan bir şebeke takibe alındı. Yürütülen soruşturma çerçevesinde Fatih ilçesinde tespiti yapılan 3 ayrı adrese 13 Eylül'de gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda 3 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı.      Adreslerde yapılan aramalarda ise, 15, 16, 17 ve 18'inci yüzyıla ait olduğu değerlendirilen, bir kısmı Bizans Erken Roma ve Geç Roma İmparatorluk, bazıları klasik ve batılılaşma dönem Osmanlı devirlerine tarihlendiği değerlendirilen farklı ebat ve boyutlarda altın malzemeden imal edildiği düşünülen 435 sikke grubu, Hristiyanlık (Ortodoks/Katolik) inancına ait olduğu değerlendirilen, üzerinde Hz. İsa ile Hz. Meryem ve Hristiyanlık inancı gereği ruhani kabul edilen aziz ve azizelerin resmedildiği, ahşap malzemeden imal edilmiş farklı boyut ve ebatlarda 199 ikona grubu ve 162 Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet devirlerine tarihlendiği düşünülen, halkın sosyal, ekonomik ve kültürel miras değerlerini yansıtan, günümüzde imal ve devamı bulunmayan çeşitli malzemelerden üretilmiş edilmiş etnografik eserler olmak üzere toplam 796 sikke ve obje ele geçirildi.  Operasyon çerçevesinde yakalanan şüpheliler sorgulanmak üzere emniyete götürüldü. Zanlılar hakkında 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanuna muhalefet“ suçundan başlatılan işlemler devam ederken, ele geçirilen eserlerin İstanbul Ayasofya Müzesi Müdürlüğü, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğüne teslim edileceği öğrenildi.  Öte yandan ele geçirilen tarihi eserler emniyette sergilendi. 

Ankara'nın Tek Örneği Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nde 5 Yüzyıldır Ezan Sesleri Yükseliyor! Haber

Ankara'nın Tek Örneği Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nde 5 Yüzyıldır Ezan Sesleri Yükseliyor!

Klasik Osmanlı mimarisinin Ankara'daki tek temsilcisi olan Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nde 5 asırdır ezan sesi yükselmeye devam ediyor. Ankara'nın Altındağ ilçesi Ulucanlar Caddesi üzerinde yer alan Cenab-ı Ahmet Paşa Camii, Mimar Sinan’ın eseri olduğu belirtilmesine rağmen 1565-1566 yıllarında Hassa Mimarlar Ocağı’ndaki öğrencileri tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Yapımına Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri ve Anadolu Beylerbeyi Cenab-ı Ahmet Paşa'nın isteği üzerine başlanılan cami, Cenab-ı Ahmet Paşa'nın vefatından 4 yıl sonra tamamlanmıştır. Camide yer alan kitabelerden 1217 (1802) ve 1305 (1887) tarihlerinde onarılarak yenilendiği öğrenilen camiden 5 asırdır ezan sesleri yükselmeye devam ediyor. Cumhuriyet döneminde ise 1940 ve 1959-1970 yılları arasında onarımdan geçen cami Ankara'nın en eski camilerinden biri olarak yer alıyor. Caminin tamamı kesme taştan yapılması ve kubbeli olması özelliğiyle Ankara'daki diğer camilerden ayrışırken, klasik Osmanlı mimarisinin Ankara'daki önemli temsilcilerinden biri olarak dikkat çekiyor. “Mimar Sinan'ın talebeleri tarafından yapılmış olduğu tahmin edilmektedir” Vakıflar Genel Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Mimar Buket Onat Dağdeviren, Cenab-ı Ahmet Paşa Camii hakkında bilgi verdi. Dağdeviren caminin 16. yüzyılda Ankara'nın en önemli eserlerinden biri olduğunu dile getirerek, “Cenab-ı Ahmet Paşa Camii, klasik Osmanlı mimarisinin Ankara'daki yegane temsilcilerinden biri olup, 16. yüzyılda Ankara'nın en önemli eserlerinden biridir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde 20 yıl boyunca Anadolu Beylerbeyi olarak görev yapan Cenab-ı Ahmet Paşa tarafından 1565 yılında yaptırılmıştır. Ankara'da kubbeli cami örneğine pek rastlamıyoruz. Tek kubbeli cami ender örneklerinden biridir. Sinan'ın baş mimar olduğu döneme denk gelmesi sebebiyle Sinan'ın talebeleri tarafından yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Cami kare planlı, tamamı kesme taştan beden duvarları üzerinde yükseliyor ve istiridye formundaki tromplarla birlikte kubbeye geçiş sağlanıyor. Kemerlerde genelde iki renk taş kullanılmış Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nde. Camiye son cemaatteki cümle kapısından giriliyor. Cümle kapısının hemen üzerinde caminin inşa kitabesi bulunuyor. Zaten tarihlere de o kitabeden ulaşabiliyoruz. Sağında ve solundaki pencereler üzerinde de birer tamirat kitabesi bulunuyor. En son esaslı onarımı ise Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2011 yılında yapılmış durumda” diye konuştu. “Tamamı kesme taştan kubbeli olması özelliğiyle de diğer camilerden ayrışmaktadır” Dağdeviren Cenab-ı Ahmet Paşa Camii'nin günümüze sağlam ve özgün haliyle ulaşmış ender camilerden birisi olduğunu belirterek, “İçerisinde mermerden çok sade bir mihrabı bulunuyor. Mermer müezzin mahfili ve minberi yine sadeliğiyle dikkatleri çekiyor. Kalem işlerine gelince özellikle kubbede bulunan kalem işlerinin özgün olduğunu biliyoruz. Ama geçmiş dönemlerde geçirdiği onarımlarda da ilave kalem işleri olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Ankara'da genellikle kerpiç ve moloz taştan kırma çatılı camilere rastlamaktayız. Cenab-ı Ahmet Paşa tamamı kesme taştan kubbeli olması özelliğiyle de diğer camilerden ayrışmaktadır” ifadelerini kullandı. Caminin avlusunda Cenab-ı Ahmet Paşa Türbesi, Azimi türbesi ve Osmanlı Mezarlığı da yer almaktadır. Camiyi yaptıran Cenab-ı Ahmet Paşa, Gürcü asıllı Osmanlı devlet adamıydı. Sarayda kilerbaşı ve çaşnigirbaşı görevlerinde bulunmuş, Şehzade Bayezid ve Şehzade Selim'in Kütahya'daki valiliklerinden dolayı Ankara'da oturmak üzere Anadolu Eyaleti valisi olmuştu. 1565 senesine kadar uzun müddet burada kalan Cenab-ı Ahmet Paşa Ankara'da vefat etmişti.

Şehrin Göbeğinde Can Çekişen Bir Tarih Haber

Şehrin Göbeğinde Can Çekişen Bir Tarih

Bir zamanlar İzmir’in gözbebeği olan ve ticaretin merkezinde bulunan Konak’taki tarihi Basmane semti, şimdilerde virane durumdaki konakları ve binaları ile eski günlerinden çok uzak durumda. Birçok yapıda asılı bulunan ‘Dikkat Yıkılabilir’ tabelalarıyla görenlerin içini acıtan semtin kültürel dokusu, gün geçtikçe yok olmaya bir adım daha yaklaşıyor.  Osmanlı döneminde, Basmane semti İzmir'in ticaret merkezlerinden biriydi. Limana yakınlığı ve demiryolu bağlantısıyla stratejik bir konuma sahip olan semtte, çeşitli dillerden, dinlerden ve ırklardan insanlar bir arada yaşardı. Ticaretin canlı olduğu dönemlerde semtte; Rumlar, Yahudiler, Türkler ve diğer etnik gruplar barış içinde bir arada yaşarlarken, Cumhuriyet döneminde ise Basmane semti, İzmir'in modernleşme sürecine paralel olarak gelişti ve demiryolu ulaşımının önemi nedeniyle de semtin ticari ve ekonomik hayatı da canlılığını korudu.  Yıllar içerisinde semtin önemi azaldı ve geçmişten günümüze kadar süregelen ihmaller ve plansızlık nedeniyle Basmane’nin tarihi dokusu adeta bir harabe haline geldi. Semt, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olmaktan çıktı, birçok tarihî konak ve bina her an yıkılacak duruma geldi. Sokaklarında dolaşırken geçmişin izlerini görebileceğimiz semt yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, şimdilerde semtin en çok ağırladığı misafirleri ise kaçak göçmenler olmuş durumda.  “Burası böyle yüzüstü bırakılarak öksüz çocuk oldu”  Yıllardır İzmir’de yaşadığını ve bölgenin eski halini de çok iyi bildiğini belirten 81 yaşındaki Şemsettin Ülkümen, “İzmir’de belirli yerlerle ilgilenildi ancak burası böyle yüzüstü bırakılarak öksüz çocuk oldu. Buralar harika, çok güzel yerlerdi. Ama bugün bakıyorum yıkıntı haline gelmiş buralar, eski halini bildiğimiz için üzülüyor insan tabii. Burada görülen Paşa Oteli çok güzel eski, tarihi bir binaydı. Ama şimdi şu hale bak ‘yıkılır’ deniyor. İzmir'in kalbidir burası. Arka tarafta tarihi yerleri var. Zaten ismi ‘Agora’dır buranın. Ama eski durumu kalmadı” dedi.  “İzmir'in çok büyük bir ayıbı”  1960 yılında İzmir’e yerleştiklerinde 7-8 yaşında olduğunu ve hâtıralarını tazelemek için büyüdüğü bölgeye geldiğini ifade eden 73 yaşındaki Esin Ülkümen ise “Eskiden İzmir'in en güzel yeri, en seçkin semtlerinden biriydi burası. Çok keyifliydi, bütün İzmir'in kalbi burasıydı. Ama şimdi bakıyorsunuz içiniz acıyor. Buraya mutlaka bir an önce el atılması gerekiyor benim gördüğüm kadarıyla. Bu İzmir'in çok büyük bir ayıbı. Eski bina çok fazla ama bunların renove edilebilecek olanları bir defa renova edilmeli her şeyden önce. O eski doku muhafaza edilmeli. Eskimiş, çürümüş olanlar var, onlar bakımı belki olamayacak ama en azından daha farklı bir yapılar yapılabilir” diye konuştu.

Bin 700 yıllık mozaiklerde üç boyutlu desenler Haber

Bin 700 yıllık mozaiklerde üç boyutlu desenler

Kayseri'nin İncesu ilçesine bağlı Örenşehir Mahallesi'ndeki İç Anadolu'nun en büyüğüne ulaşılan arkeolojik kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan ve yaklaşık bin 700 yıl önce yapılan mozaikler, görenleri kendine hayran bırakıyor. 650 metrekarelik alanda bulunan mozaiklerde üç boyutlu denilebilecek desenler bulunurken, hem Yunanca hem Latince yazıların olması da işçiliğin ne denli gelişmiş olduğunu ortaya koyuyor.   İncesu ilçesi, Örenşehir Mahallesi Köy İçi mevkiinde büyükşehir belediyesinin desteği ve Kayseri Müze Müdürlüğü başkanlığındaki arkeolojik kazıda; 3. yüzyıldan sonra Roma ve Bizans döneminde kullanılan bir villanın zemin mozaikleri ortaya çıkartılıyor. Şuana kadar büyük bir titizlikle 650 metrekarelik alanda zemin mozaikleri ortaya çıkartılırken, mozaikler hakkında bilgiler veren Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Can Erpek; alanın dönemin üst düzey bir yöneticisinin konutu olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Mozaiklerde Yunanca ve Latince yazıların bulunduğunu kaydeden Erpek; "İncesu Örenşehir'deki kazı çalışmaları 2021 yılında başladı. Kazı çalışmaları sırasında sadece Kayseri için değil Kapadokya için özel bir villayı ortaya çıkarttık. Oldukça geniş bir alana yayılmış, yaklaşık olarak 3.5 dönümlük bir alanda 30'un üzerinde bir mekana sahip bir konuttan bahsediyoruz. Bu konutun içerisinde ayrıca 650 metrekarelik alanda zemin mozaiklerini ortaya çıkartmış durumdayız. Bu hem Kapadokya açısından hem İç Anadolu açısından oldukça büyük, özel bir yapının ortaya çıkartılması anlamına geliyor. Mozaiklerin genel olarak geometrik ve bitkisel olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca mozaiklerin üzerinde 4 tane yazımız var. Bunlardan 3 tanesi Yunanca, 1 tanesi de Latince'dir. İki tane yazıtımızda 'Hyakinthos' ismine rastlıyoruz. Hyakinthos'u şuana kadar yaptığımız araştırmalarda tam olarak kim olduğuna ulaşamadık. Fakat başında gelen 'comes' unvanıyla birlikte bölgenin üst düzey yöneticilerinden bir tanesi olduğunu söylememiz mümkün. Eğer hipotezimiz doğruysa imparatorluk mülklerinin yönetiminde bir üst düzey yöneticinin konutuna ulaşmış olabiliriz" dedi. Henüz tam olarak sınırlara ulaşamadıklarını belirten Erpek; "Mozaikler dışında sıva kalıntılarının üzerindeki boyalara baktığımızda duvarlarının da duvar resimlerine sahip olduğunu söyleyebiliyoruz. Hala konutun tam olarak sınırlarına ulaşmış değiliz. Gelecek yıl da kazı çalışmalarımız devam edecek ve konutun sınırlarına ulaşmaya çalışacağız" ifadelerini kullandı.  "İnce bir işçiliğe sahip"  Mozaiklerin oldukça özel olduğunu ve işçilikle üç boyut algısının oluşturulduğunu da aktaran Kazı Başkanı Can Erpek; "Yapının tarihçesine baktığımızda şuan elimizdeki verilerden yola çıkarak 3. yüzyıldan itibaren yapının kullanılmış olduğunu söyleyebiliriz. Sonrasında Orta Bizans Dönemi içerisinde de yapının kullanıldığını söyleyebiliriz. Mozaikler oldukça özel mozaikler. İnce bir işçiliğe sahip. Mozaiklerin içerisinde bir boyutlandırma da söz konusu. Bunlar; Roma mozaiklerinde gerçekleştirilen uygulamalardan. Buradaki geometrik ve bitkisel mozaiklerden zeminde bir üç boyut algısının oluşturulmuş olduğunu söylememiz mümkün" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.