HKP USTA HİKMET KIVILCIMLI’YI ANDI
HABER / İSMAİL KEMAL KEMANKAŞ
İl Başkanı Halil Ağırgöl, usta lakabı ile tanınan Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın hayatını anlatırken, “Çocukluğunun ilk yıllarını Priştine’de geçiren Hikmet Kıvılcımlı, burada İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle ortaya çıkan sevince ve Balkan Savaşlarının getirdiği hezimete bizzat tanık olmuştur. Balkan Savaşlarından sonra ailesiyle birlikte Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış ve Kuşadası’nda Jandarma subayı olan dayısının yanına yerleşmiştir. İlk ve ortaokulu Kuşadası’nda bitirmiştir. Lise eğitimine Muğla İdadisinde başlamış, ancak Mütareke koşullarında eğitimine ara vermek zorunda kalmıştır.
Mütareke Dönemi Hikmet Bey için bir dönüm noktası olmuştur. İzmir’in işgal edilmesi ve teyzesinin öldürülmesi nedeniyle eğitimini yarıda bırakmış, Yunan askerlerinin Batı Anadolu’da başka yerleri de işgal etmesi üzerine yerel Kuva-yı Milliye birliklerine katılmıştır. Önce Yörük Ali Efe’nin yanında Yunanlılara karşı mücadele etmiştir. Daha sonra dayısının ölmesi ve ailesinin kalan üyelerinin Batı Anadolu’yu terk etmesi üzerine cephe gerisine çekilmiştir. Kıvılcımlı’nın bundan sonra cephe gerisinde hizmet verdiği iddia edilmişse de Kıvılcımlı, bu iddiayı reddederek cephe gerisinde hizmet vermediğini, bunun yerine Köyceğiz Kuva-yı Milliye Askeri Komutanı olarak komutanlık görevini ifa ettiğini söylemiştir. Kıvılcımlı’nın biyografisini yazan araştırmacılar da Kıvılcımlı’nın sözlerini aynen geçerli saymışlardır. Kıvılcımlı bu dönemde Muğla’da yayın yapan Menteşe gazetesinde muhtevasını Kuva-yı Milliye yanlısı yazıların oluşturduğu makalelerini kaleme almaya başlamıştır. Söz konusu yazılar kendisinin yazarlık kariyerinin ilk örnekleri olması hasebiyle önem arz etmektedir.
Batı Anadolu’da Yunan işgalinin giderek genişlemesi üzerine yerel direnişlerden umudu kesen Kıvılcımlı, İstanbul’a gitmiş ve Vefa Lisesine kaydolmuştur. Ancak kendi ifadesiyle Lise Müdürü’nün karşısına Kuva-yı Milliye kalpak ve çizmeleriyle çıktığı için tepki çekmiş ve bu yüzden kimi araştırmacılara göre lise sınavlarını dışarıdan vermiştir. Lise diplomasını aldıktan sonra Mekteb-i Tıbbiyeye başvurmuş, ancak yaşı küçük olduğu için ilk seferinde bu okula alınmamıştır. İkinci kez başvurup kayıt yaptırmayı başardığı Mekteb-i Tıbbiyeye girdiği ilk zamanlarda muhafazakâr ve milliyetçi bir karaktere sahip olan Kıvılcımlı, ikinci sınıftan itibaren önce Fransız Komünist Partisi’nin yayınlarını okumaya başlamış, daha sonra Dr. Şefik Hüsnü (Değmer) ve Burhan Asaf’ın (Belge) etkisiyle komünizmi benimsemiştir. Tıp eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya geçmeye çalışmıştır. Ancak kendisinin aktardığına göre ordu emrinde tıp eğitimi aldığından derslere devam etmesi emredilmiş, bu yüzden de okulu bırakmamıştır. Kıvılcımlı 1922 yılında Darülfünunda Millî Mücadele muhalifi öğretim görevlilerine karşı düzenlenen protestolara katılmış ve derslere girmeyen öğrencilerden birisi olmuştur. Boş zamanlarında İstanbul’da Rum asıllı bir ziraatçının yanında çalışmaya başlamış, ancak Türklere daha az ücret verildiğini iddia ederek buradan kısa sürede ayrılmıştır.
Komünizmi benimseyen Kıvılcımlı, 1921 yılında kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kurucu üyelerinden birisi olmuştur. Bazı kaynaklarda ise TKP’ye 1923 yılında üye olduğu iddia edilmiştir. Cumhuriyet’in ilan edilmesinden hemen sonra TKP’nin Türkiye’deki aşırı sol örgütleri birleştirmek amacıyla topladığı kongreye katılmış ve bu sayede TKP’nin önde gelen üyelerinden birisi haline gelmiştir. 1925 yılında Tıbbiye’den mezun olmuş ve psikiyatri alanında uzmanlaşmıştır. Aynı yıl içinde önce TKP’nin gençlik kolları başkanlığı görevini yürütmüş, daha sonra da TKP’nin Merkez Komitesine seçilmiştir. Komünizmle ilgili ilk yazısı da aynı tarihlerde yayımlanmıştır.
Yazdığı yazılar ve 1 Mayıs 1925’te dağıtılan bir bildirgede adının geçmesi nedeniyle Takrir-i Sükûn Kanunu’na göre Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış ve on yıllık kürek cezasına çarptırılmıştır. Ancak hapishanede bir yıl kaldıktan sonra 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiş ve Kıvılcımlı, ceza aldığı suçun yeni Ceza Kanunu’na göre suç olmaktan çıkarılması nedeniyle tahliye edilmiştir” dedi.
İl Yöneticisi Zeynep Yağlı’da, “Tarih tezinde genel olarak medeniyet kavramını incelemeye çalışan Kıvılcımlı, insanlığın başından geçenleri yazısız tarih ve yazılı tarih olarak ikiye ayırmıştır. Yazısız tarih tarihöncesi iken, yazılı tarih, yazının bulunmasından itibaren insanlık tarihinin tamamıdır. Kıvılcımlı, yazılı tarihi de “Antika” ya da “Eskiçağ Tarihi” ve “Modern Tarih” olmak üzere iki ayrı grup altında incelemiştir. Antika ya da Eskiçağ Tarihi, yazının icadından 14. yüzyıla kadar geçen zamanın tarihi iken, Modern Tarih 14. yüzyıl sonrasındaki dönemi içermektedir. Özellikle Eskiçağ Tarihi olarak adlandırdığı döneme önem veren Kıvılcımlı, bu dönemi “barbarların medeniyetle güreşip medenileşmesi” olarak tanımlamış ve sınıflı toplumların nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışmıştır. İnsanları “maddi tekniği ve konuşma yetisini kullanmayı bilen hayvanlar” olarak tasvir etmiş, toplumları da insanların oluşturduğu topluluklar olarak nitelendirmiştir. Hikmet Kıvılcımlı Tarih tezini oluştururken Karl Marx, Friedrich Engels, İbni Haldun, Lewis Henry Morgan, Mustafa Naîmâ, Jean-Jacques Rousseau, Jules Michelet, Arnold Toynbee, Gordon Childe, ClaudeLevi-Strauss, Arthur de Gobineau, Celal Nuri İleri, FrantzFanon ve OswaldSpengler gibi yerli ve yabancı çok sayıda fikir adamından etkilenmiştir.
Toplumları barbarlar ve medeniler olarak sınıflandırmış, medeniyet kavramını barbarlardan ayırarak barbar toplumlarda medeniyetin olamayacağını iddia etmiştir. Ancak Kıvılcımlı’da barbarlık olumsuz karşılanan bir tabir değildir. Zira barbar topluluklar, medeniyetin ve teknolojinin yayılmasına katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca Kıvılcımlı’ya göre medeniyet geliştikçe iktidarlar ve devletler halka karşı daha da vahşi bir çehreye bürünmüşlerdir. Medeniyetleri de “bitkisel” ve “hayvansal” olarak sınıflandırmıştır. Irmak boylarındaki medeniyetlerin yayılmasını bitkilerin kök salmasına benzeterek bu medeniyetleri bitkisel medeniyetler olarak adlandırmıştır. Grek ve Roma gibi kıtalara yayılan medeniyetleri ise hareketliliklerinden dolayı hayvansal medeniyet olarak isimlendirmiştir.
Kıvılcımlı’nın tarih yazımına ilişkin özgün fikirleri vardır. Amerikalı sosyolog ve tarihçi ImmanuelWallerstein’ın Dünya Sistemi Teorisi’ne benzer bir şekilde bütün toplumların birbiriyle ilişkili olduğunu iddia etmiştir. Bundan dolayı tarihi bir olgu hakkında monografi yazmanın yanlış olduğunu ve bu tip eserlerin tarihi anlamak konusunda yetersiz kalacağını savunmuştur. Ayrıca tarihteki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkarılabilmesi için siyaset bilimi, iktisat, sosyoloji ve ilahiyat gibi bilimlerden yararlanılması gerektiğini ve bilgi kırıntılarına boğulmaması gerektiğini kanıtlamaya çalışmıştır. Bunun dışında Marksist tarih yazımına uygun olarak tarihin temelinin üretim olduğunu savunmuştur. Ancak buradaki üretim kavramının sadece ekonomik alanı kapsamadığını; coğrafya, tarih ve insan da üretimin bir parçası olduğunu yazmıştır. Yine Marksist görüşe uygun olarak tarihte hiçbir tesadüfün olmadığını ve yüzde yüz determinist olduğunu iddia etmiştir” dedi.
Toplantıda ayrıca, Filistin meselesi ile ilgili Kıvılcımlı "nın makaleleri üzerinden AB ve ABD'nin bölgedeki BOP projesi , Hindistan’dan Akdeniz'e yapılacak ticaret yoluyla bölgenin yine karıştırılması . FKÖ ve Hamas'ın izledikleri siyasetler konuşuldu.