Hava Durumu

#Zarari

Yeni Marmara Gazetesi - Zarari haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Zarari haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Dana vereminde ürküten tablo! Hem dünyada hem de Türkiye’de: İnsanlara zararı büyük Haber

Dana vereminde ürküten tablo! Hem dünyada hem de Türkiye’de: İnsanlara zararı büyük

Türkiye, yaklaşık 80 yıldır verem olarak da bilinen tüberküloz hastalığı ile savaşıyor. Akciğerlerde tahribata neden olan verem vakalarında son yıllarda azalma yaşansa da yeni bir tehlike kapıda. Globalleşen dünyada et trafiğinin ciddi bir şekilde hızlanması, hayvanlardaki enfeksiyon ve karantina uygulamalarındaki aksaklıklar nedeniyle özellikle dana, inek tipi tüberkülozda artış yaşanmaya başladı. Toplumda verem olarak tanımlanan tüberküloz, genellikle akciğerleri etkileyen bir hastalık olarak bilinse de hayvanlarda oluşan tüberküloz, et ve süt ürünlerinin tüketilmesi ile insana da bulaşıyor. DANA VEREMİ BELİRTİLERİNE DİKKAT Dana tipi verem olarak ifade edilen hastalıkta son yıllarda artış yaşandığını belirten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, geçmeyen yorgunluk, halsizlik ve eklem ağrısı gibi belirtilerle kendisini gösteren hastalığın, tıbbi müdahale uygulanmadığında ölümcül olabileceğine dikkat çekti. Vereme neden olan bakterinin sindirim yoluyla bulaştığı kişide, böbrek, karaciğer, beyin, kemik ve hatta kemik iliğini tutabildiğini belirten Prof. Dr. Sakarya, “Tedavisi akciğer vereminden çok daha uzun sürüyor, tedavi edilmediği takdirde organ kayıplarına ve hatta ölüme bile neden olabilir” dedi. ET VE SÜT TÜKETİMİNDEN BULAŞIYOR Dana tipi verem olarak ifade edilen bu hastalıkta, veremin insana geçişinin et ve süt ürünlerinin tüketimi sırasında olduğunu ifade eden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, “Hayvandan insana bulaş, akciğer değil sindirim sistemi yoluyla olduğu için kişideki semptomlar akciğer veremi semptomlarına benzer belirtiler olmuyor. Bu nedenle de tüberkülozdan şüphelenilmiyor. Ne yazık ki vücuda çok fazla yayıldıktan sonra fark edilebiliyor. Ortama göre insandan insana da bulaşabiliyor” diye konuştu. YERLEŞTİĞİ ORGANI BİTİRİYOR Uzmanlar, dana veremi belirtilerinin toplumsal yaşamın zorlayıcı koşulları içerisinde değerlendirilebildiğini ve hatta psikolojik olarak bile algılanabildiğini ve bu yüzden tespitinin zor olabileceğini belirtiyor. Kronik yorgunluk, halsizlik, gece terlemesi, böbrek, eklem ağrıları varsa ve geçmiyorsa vücutta bir enfeksiyon olup olmadığına bakmakta büyük fayda var. Sindirim sistemiyle insana bulaşan bakteri, bağırsaklar başta olmak üzere, böbrek, kemik, karaciğer ve kemik iliği ve hatta beyne kadar ulaşabiliyor. Mycobakterium yani tüberküloz bakterisi, gittiği her yerde yaşama özelliğine sahip. Yapıştığı organda lezyon meydana getirerek o bölgenin fonksiyonunu kaybetmesine neden oluyor. Eğer kemiğe yerleştiyse, o kemiği sıyırıp platin koyarak sabitleme yoluna gidilebiliyor. Yani organ kayıplarına ve hatta ölüme bile sebep olabiliyor. AZ PİŞMİŞ ET, ÇİĞ SÜT RİSK OLUŞTURUYOR Kesim yapılırken hayvanların verem açısından taramadan geçirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Serhan Sakarya, “Sütün çok iyi pastörize edilmesi gerekiyor çünkü bu bakteri çok kolay ölen bir şey değil. Mesela et tüketiliyorsa, az pişmiş et problem yaratabilir. Bu tür gıdaları iyi pişirmek gerekiyor. Hastalığın belirtileri çoğu zaman psikolojik olarak düşünülse de şikayetler geçmiyorsa ileri teknikler kullanmak gerekir. Hekimin belirtilerden yola çıkarak yapılmasını istediği Quantiferon testi ile kesin tanı konulabiliyor. Bu teknikle bakterinin varlığı tespit edildikten sonra vücutta nerde tutulum gösterdiğini bulmak ve tedaviyi yapmak gerekiyor” sözlerine yer verdi.

DR. VOLKAN TÜMAY: Haber

DR. VOLKAN TÜMAY: "MAMOGRAFİNİN ZARARI DEĞİL FAYDASI VAR! "

Meme kanserinin erken evrede teşhisinin önemli olduğunu hatırlatan Dr.Tümay, kişinin her ay kendi kendine yapacağı kontrol ile yılda bir uzman kontrolünde mamografi ve ultrason incelemesinin günümüzde halen en geçerli protokol olduğunu belirterek mamografiden korkulmaması ve vazgeçilmemesi gerektiğini vurguladı. Meme kanserinin çok sık görüldüğünü, her 8 kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanseriyle tanışacağını belirten Dr. Tümay, 'Hastanın memesini tanıması, yeni gelişen bir oluşumu veya yolunda gitmeyen sorunu fark etmesi çok önemlidir. Kanserin oluşumunu maalesef engelleyemiyoruz, ancak özellikle erken evre meme kanserinde tam şifa sağlama oranımızın yüksek olduğunun bilinmesini istiyoruz. O nedenle kişiler, kendi kendine muayenelerini ve kontrollerini asla aksatmamalılar' dedi. Pandemi sürecinde pek çok kadının Covid-19 bulaşma riski nedeniyle yıllık kontrollerini ertelediğini belirten Dr. Tümay, bu durumun meme kanserinde erken teşhis oranını da düşüreceğine dikkat çekerek şunları söyledi; 'Meme kanserinin çok sık görülmesi önemli bir toplumsal problemdir. Ancak aynı zamanda tarama testinin olması da büyük bir avantajdır. Yeni teknolojilerle çok küçük bir oluşum bile yakalanabiliyor ve tedavisi başarıyla yapılabiliyor. Kadınların tarama testlerini ertelememesi çok önemli' dedi. Günümüzde meme kanserinde uygulanan yöntemlerin kişiye özel tedavilere yönelik eğilim gösterdiğini vurgulayan Tümay, 'Artık kişiye özel tedaviler ile hastalıklar çok daha noktasal ve hedeflere yönelik tedaviler ile iyileşebiliyor. Herkese uygulanan aynı şablon tedavi yöntemleri devri bitmiştir' dedi. Meme kanserinde toplumda yaygın olarak görülen yanlış inanışların, kulaktan dolma bilgilerin hiçbir geçerliliği olmadığını değinen Dr. Tümay, 'Sıklıkla hastalardan mamografi çekimi sırasında kullanılan radyasyonun çok zararlı olduğuna dair söylemler duyuyoruz. Bu söylemler yüzünden bazı kadınlar, yıllık yapılması gereken kontrollerden uzak duruyorlar. Oysa bunun bilimsel bir alt yapısı yoktur. Mamografinin radyasyon yaydığı doğrudur. Ancak bu değer sadece doğanın kendisinden aldığımız çok az miktarda radyasyona eşdeğerdir. Bir çekim sırasında kişinin alacağı radyasyonun, bir kişinin 5 haftada sadece doğadan aldığı radyasyona eş değer diyebiliriz. Bununla beraber çok yoğun memelerde mamografi yerine MRI ile ultrason tekniğinin beraber kullanımı tercih edilebilir. Bu hususlar göz önünde bulundurmak şartıyla hastanın mamografi takipleri araları değiştirilebilir ' şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.