Bizim çocukluğumuzda küçük metal kumbaralarımız vardı. Bankaların çocuklara armağan ettiği bu kumbaralara kağıt ve bozuk paralar atar, onları biriktirir, kumbaranın bankada açıldığı anda gördüklerimizden büyük keyif alır ve para biriktirmenin coşkusunu yaşardık.
Özellikle İş Bankası’nın metal kumbarası, bir prestijdi biz çocuklar için…
Babamızla birlikte bankaya gidip, kumbaranın açılmasını ve çoğunluğu metal paraların tek-tek sayılarak hesabımıza yatırılması büyük mutluluktu hepimiz için…
Herkes tasarrufa önem verir, aile büyüklerinin tasarruflarıyla bankalarda açtıkları vadeli hesaplara çekilişler yapılır ve kura ile yapılan çekiliş sonunda bankalardan ev kazananlar bile olurdu. Örneğin: Kültürpark Yağcılar Kapısı karşısında bulunan ve şu an işyeri olarak kullanılan 2 katlı bahçeli evlerin çoğunluğu, bankalardaki vadeli hesap sahiplerine çekilişle dağıtılmış evlerdir.
Ama şimdi o tasarruf günleri, çok gerilerde kaldı.
Şimdi Türk halkı, bambaşka bir kimlikle karşımızda…Tüketimi baş tacı eden insanlarımız, tasarrufun adını bile anmaz oldu. Hatta borçları boylarını aştı ve hesap makinelerinin basamaklarına sığmaz oldu. Yani…Tasarruf dönemi insanları, zamanla değişti ve tüketim çağı insanları oldu.
YENİ TÜKETİCİ PROFİLİNE DİKKAT..!
Tüketimi tercih etmenin tabiî ki bir faturası da olacaktı.Ve beklenen o fatura çıktı.
Türk insanı; artık borç okyanuslarında yüzüyor.
Türkiye’de aileler, bütçelerini son 10 yıldır borçla çevirmeye çalışıyor. Bir Türk ailesinin borcu son 5 yılda 8 kat artarken, geliri aynı dönemde sadece 2 kat arttı.
Kredi kartlarına takla attırarak kredi kartı borçlarının asgarisini ödeyenler mi ararsın, vadeli bir beyaz eşya alıp bunu spot piyasada oldukça düşük bir nakit paraya çevirerek borcuna kapatmaya çalışanlar mı yoksa..?
Yani tüketim, artık tasarrufun fersah-fersah önüne geçti.
Aslında değişim;1995’te başladı. Ülkenin büyük şehirlerinde açılmaya başlanan süpermarketler, Türk insanının alışveriş alışkanlıklarını kökünden değiştirdi. Bireysel alışveriş yerine aile boyu alışveriş gündeme girince, tüketim de arttı. Kredi kartlarının da cazibesi ile insanlar olmayan paralarını harcamaya başladılar.
AVM zincirleri, Türkiye’de yeni bir insan profili doğmasına da yol açtı: Hep tüketen ama çoğunlukla üretmeyen, tasarrufu da hiç bilmeyen ‘aç-obur’ bir insan profiliydi bu…
TASARRUF VE İHRACAT ŞARTTTIR
Türkiye artık üretim adına çok şey yapmıyor. Çok öğündüğümüz ihracat, ithalatın sadece yüzde 83’ünü karşılayabiliyor. Gerisi dış ticaret açığı olarak kayıtlara giriyor 2021 yılı sonunda…Özellikle tarımsal alanda yerli üretimi baltalamak için elinden geleni yapanlar, sonunda başardılar işte…Savurganlık sonucu; enerji, hammadde ve sonunda da yemeklik yağ ve de buğdayda dışa bağımlılık arttı.
Tarımdan çiftçi çekilmeye başlayınca da, tarlalar boş kalıyor. Üretim maliyetleri de ardı ardına gelen zamlar nedeniyle yükselince, çiftçiler tarlasını ekmeye çekiniyor.
Gıda da böyle bir sorun var ve satış fiyatları giderek yükseliyor.
Ama bilinmeli ki ekonomideki çıkışın anahtarları: tasarruf ve ihracattır. Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Dr. Ekrem Keskin, ülkemizde tasarrufu özendirici tedbirler alınması gerektiğine dikkat çektiği bir açıklamasında: ”Tüketiciler harcamalarında tutumlu davranmalı. İnsanlara daha fazla tasarruf yapın demek, harcama yapmayın demek değildir. İnsanlarımız önceliklerini belirleyerek alışveriş yapsın” demişti bir tarihte…
Ama kim tasarruf edebiliyor ki bu ülkede..?
HER 10 KİŞİDEN 7’Sİ BORÇLU MU..?
Bu tür tasarruf uyarılarını dikkate almamız gerekiyordu ama almadık. Sonunda; tüketim arttı, borçlar boyumuzu aştı. Çözümün anahtarı: tasarruf ama biz bu konuda çok geri kaldık galiba…Yıllar önce hayatımıza giren “damlaya-damlaya göl olur” özdeyişlerini çoktan unuttuk.
Köprülerin altından çok sular geçti yani…İnsanlarımız değişti.!
Tükete-tükete :borçlu olmayan birey kaldı mı ki bu ülkede..?
Bakın bakalım çevrenize şimdi…
Hiç borcu olmayan kaç kişi tanıyorsunuz..?
Bu konuda yapılan araştırmalar toplumsal anlamda geldiğimiz noktayı net bir biçimde özetliyor. Türk Kamu Çalışanları Sendikası’nın 2021 tarihli bir araştırma raporunda; her 10 kişiden 7’sinin borçlu olduğunu gösteriyor.
Bir başka araştırmada ise; ülkemizdeki 17 milyon ailenin yüzde 45’inin borcu olduğunu ortaya çıkardı.
Öğrencilerin KYK borçları, tüketicilerin araç ve ev borçlanmaları, kredi kartı borçları ve eş-dost-akraba borçları derken borç denizlerinde yüzen bir ülke olduk nihayetinde…
Yani; “borçluyum, borçlusun ve borçlu sarmalı” sardı dört yanımızı…
ÖZLÜ SÖZLER:Dalkavuklardan sakınınız. Çünkü onlar insanı boş kaşıkla beslerler. (Casino De GREGRİO)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
BİNAY KAZAN
BORÇLU OLMAYAN KALDI MI BU ÜLKEDE..?
Bizim çocukluğumuzda küçük metal kumbaralarımız vardı. Bankaların çocuklara armağan ettiği bu kumbaralara kağıt ve bozuk paralar atar, onları biriktirir, kumbaranın bankada açıldığı anda gördüklerimizden büyük keyif alır ve para biriktirmenin coşkusunu yaşardık.
Özellikle İş Bankası’nın metal kumbarası, bir prestijdi biz çocuklar için…
Babamızla birlikte bankaya gidip, kumbaranın açılmasını ve çoğunluğu metal paraların tek-tek sayılarak hesabımıza yatırılması büyük mutluluktu hepimiz için…
Yani…Bir tasarruf dönemiydi o zamanlar…
Vur şişeyi, dön köşeyi (!) felsefesi bilinmezdi hiç…
Herkes tasarrufa önem verir, aile büyüklerinin tasarruflarıyla bankalarda açtıkları vadeli hesaplara çekilişler yapılır ve kura ile yapılan çekiliş sonunda bankalardan ev kazananlar bile olurdu. Örneğin: Kültürpark Yağcılar Kapısı karşısında bulunan ve şu an işyeri olarak kullanılan 2 katlı bahçeli evlerin çoğunluğu, bankalardaki vadeli hesap sahiplerine çekilişle dağıtılmış evlerdir.
Ama şimdi o tasarruf günleri, çok gerilerde kaldı.
Şimdi Türk halkı, bambaşka bir kimlikle karşımızda…Tüketimi baş tacı eden insanlarımız, tasarrufun adını bile anmaz oldu. Hatta borçları boylarını aştı ve hesap makinelerinin basamaklarına sığmaz oldu. Yani…Tasarruf dönemi insanları, zamanla değişti ve tüketim çağı insanları oldu.
YENİ TÜKETİCİ PROFİLİNE DİKKAT..!
Tüketimi tercih etmenin tabiî ki bir faturası da olacaktı. Ve beklenen o fatura çıktı.
Türk insanı; artık borç okyanuslarında yüzüyor.
Türkiye’de aileler, bütçelerini son 10 yıldır borçla çevirmeye çalışıyor. Bir Türk ailesinin borcu son 5 yılda 8 kat artarken, geliri aynı dönemde sadece 2 kat arttı.
Kredi kartlarına takla attırarak kredi kartı borçlarının asgarisini ödeyenler mi ararsın, vadeli bir beyaz eşya alıp bunu spot piyasada oldukça düşük bir nakit paraya çevirerek borcuna kapatmaya çalışanlar mı yoksa..?
Yani tüketim, artık tasarrufun fersah-fersah önüne geçti.
Aslında değişim;1995’te başladı. Ülkenin büyük şehirlerinde açılmaya başlanan süpermarketler, Türk insanının alışveriş alışkanlıklarını kökünden değiştirdi. Bireysel alışveriş yerine aile boyu alışveriş gündeme girince, tüketim de arttı. Kredi kartlarının da cazibesi ile insanlar olmayan paralarını harcamaya başladılar.
AVM zincirleri, Türkiye’de yeni bir insan profili doğmasına da yol açtı: Hep tüketen ama çoğunlukla üretmeyen, tasarrufu da hiç bilmeyen ‘aç-obur’ bir insan profiliydi bu…
TASARRUF VE İHRACAT ŞARTTTIR
Türkiye artık üretim adına çok şey yapmıyor. Çok öğündüğümüz ihracat, ithalatın sadece yüzde 83’ünü karşılayabiliyor. Gerisi dış ticaret açığı olarak kayıtlara giriyor 2021 yılı sonunda…Özellikle tarımsal alanda yerli üretimi baltalamak için elinden geleni yapanlar, sonunda başardılar işte…Savurganlık sonucu; enerji, hammadde ve sonunda da yemeklik yağ ve de buğdayda dışa bağımlılık arttı.
Tarımdan çiftçi çekilmeye başlayınca da, tarlalar boş kalıyor. Üretim maliyetleri de ardı ardına gelen zamlar nedeniyle yükselince, çiftçiler tarlasını ekmeye çekiniyor.
Gıda da böyle bir sorun var ve satış fiyatları giderek yükseliyor.
Ama bilinmeli ki ekonomideki çıkışın anahtarları: tasarruf ve ihracattır. Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Dr. Ekrem Keskin, ülkemizde tasarrufu özendirici tedbirler alınması gerektiğine dikkat çektiği bir açıklamasında: ”Tüketiciler harcamalarında tutumlu davranmalı. İnsanlara daha fazla tasarruf yapın demek, harcama yapmayın demek değildir. İnsanlarımız önceliklerini belirleyerek alışveriş yapsın” demişti bir tarihte…
Ama kim tasarruf edebiliyor ki bu ülkede..?
HER 10 KİŞİDEN 7’Sİ BORÇLU MU..?
Bu tür tasarruf uyarılarını dikkate almamız gerekiyordu ama almadık. Sonunda; tüketim arttı, borçlar boyumuzu aştı. Çözümün anahtarı: tasarruf ama biz bu konuda çok geri kaldık galiba…Yıllar önce hayatımıza giren “damlaya-damlaya göl olur” özdeyişlerini çoktan unuttuk.
Köprülerin altından çok sular geçti yani…İnsanlarımız değişti.!
Tükete-tükete :borçlu olmayan birey kaldı mı ki bu ülkede..?
Bakın bakalım çevrenize şimdi…
Hiç borcu olmayan kaç kişi tanıyorsunuz..?
Bu konuda yapılan araştırmalar toplumsal anlamda geldiğimiz noktayı net bir biçimde özetliyor. Türk Kamu Çalışanları Sendikası’nın 2021 tarihli bir araştırma raporunda; her 10 kişiden 7’sinin borçlu olduğunu gösteriyor.
Bir başka araştırmada ise; ülkemizdeki 17 milyon ailenin yüzde 45’inin borcu olduğunu ortaya çıkardı.
Öğrencilerin KYK borçları, tüketicilerin araç ve ev borçlanmaları, kredi kartı borçları ve eş-dost-akraba borçları derken borç denizlerinde yüzen bir ülke olduk nihayetinde…
Yani; “borçluyum, borçlusun ve borçlu sarmalı” sardı dört yanımızı…
Boğulmadan kurtulabilsek bari..!
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖZLÜ SÖZLER: Dalkavuklardan sakınınız. Çünkü onlar insanı boş kaşıkla beslerler. (Casino De GREGRİO)