Yaşadığımız son 3 yıl hiç kimse için iyi gelmedi ülkemizde... Hep diken üstünde günler yaşadık/yaşıyoruz.
Çünkü her an, her şey olabilir çevremizde…Kötü sürpriz ile karşılaşmakta var hayatın içinde tabii ki…Ama devamlı hüzün, devamlı acı ve endişe de hayatı yaşanmaz kılıyor ne yazık ki…
Önce COVİD-19’la tanıştık Mart 2020’de ve son 3 yılın çok büyük bölümü onunla geçti. Entübiler, ağır enfeksiyonlar ve üzücü ölümler bu süreçte yaşandı işte…
Ardından seller, orman yangınları ve fırtınalar yaşandı ülkemizin birçok bölgesinde…
Ve büyük depremler…Elazığ ve Malatya’da ve daha sonra da İzmir’de can kayıpları yaşadık yer sarsıntılarında…
Ve sonunda 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen 2 büyük deprem, hayatın en kötü panoramasının finalini yaptı adeta...50 Bine yakın insanımızı yitirdik bu büyük sarsıntılarda…Üzüldük ve kahrolduk yaşananlara…
Bu olumsuz olaylarla birlikte; korkularımızı da çoğalttık içimizde, yarınlarla ilgili endişelerimizi de…
Görülüyor ki; ülkemizin ve dünyanın üzerindeki siyasi, ekonomik ve ekolojik kara bulutlar hiç eksilmiyor. Bir türlü iki yakamız bir araya gelmedi desek yeridir.
Kaos üzerine kaoslar yaşadık ve yaşıyoruz.
Çevre sorunları ve küresel ısınma nedenli felaket senaryoları bizi öyle korkutuyor ki…Sel, deprem, fırtına, çığ, kasırga ve diğer doğal felaket senaryoları; fantastik filmlerden çıkıp hayatlarımızın tam ortasına girdi artık…Yarın ne olacağını bilemez haldeyiz.
İşte bu gerçekler; herkesi negatif bir kutup haline getirdi.
İstanbul veya Marmara Denizi merkezli bir deprem için herkes tetikte…Gergin ve endişeli…
İZİN VERMEMEK GEREK NEGATİF İNSANLARA..!
Ama yine de negatif ortamdan sıyrılmak ve hayata tutunmak zorundayız bunca olumsuzluğa karşın…Kendimiz, ailemiz ve çevremiz için direnmek ve ayakta kalmak, bir zorunluluktur bundan böyle…
Şimdi size bir hikaye anlatacağım. Zaten zor olan yaşantılarımızda; bir de negatif enerjinin insanları fazlasıyla zarar verebileceğini ve bundan kesinlikle kaçınmak gerektiğini anlatan…
Ders gibi bir öykü bu, bir takside geçen…
Mutsuzluğun dalga-dalga nasıl yayıldığını anlatan bir hikayeyi sizde benim gibi çok beğeneceksiniz.
Kadın bir taksiye biner ve sürücüye havalimanına gitmek istediğini söyler.
Taksi havalimanına doğru sağ şeritte yol alırken, siyah bir araç park ettiği yerden aniden yola ve önlerine fırlar. Taksi sürücüsü bu siyah lüks arabaya çarpmamak için sert bir şekilde fren yapar.
Taksi yoldan biraz kaysa da, siyah araca çarpmaktan kıl payı kurtulur. Siyah aracın sürücüsü bu bariz hatasına rağmen, bir de ukelaca başına camdan dışarı çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başlar.
Kadının bindiği taksinin şoförü ise hakaretler yağdıran sürücüye gülümser ve ona içten bir şekilde eline sallar. Kadın müşteri bu ani olayın şokunu yaşarken, taksi şoförünün bu tavrına çok şaşırır.
Ve sorar taksi şoförüne: ”Neden böyle davrandınız. Adam neredeyse arabanızı mahvedip, ikimizi de hastanelik edecekti”.
Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek:” Bu bir Çöp Kamyonu Kanunu” der.
Kadın yolcu, sürücünün ne dediğini anlamaz ve yine sorar: ”Çöp Kamyonu Kanunu mu ?”
Şoför sakin bir şekilde bu soruyu şu şekilde yanıtlar: ”Pek çok insan Çöp Kamyonu gibidir. Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşırlar. Kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklıklarını biriktirirler ruhlarında…Ancak doldukları zamanda; bu çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyarlar. Bu insan bazen ben, bazen de siz olabilirsiniz. Sakın üstünüze almayın. Benim gibi davranın. Sadece gülümseyin ve onlar için iyi şeyler temenni ederek yolunuza devam edin. Onların çöpünü alarak bu çöpü evinize, işyerinize ve çevrenizdeki diğer insanlara dağıtırsanız siz de onun gibi olursunuz. Faziletli insanlar; çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve negatif enerjinin onları esir etmesine asla izin vermemelidir”
Hayatlarınızdaki çöp kamyonlarının azalmasını ve hatta hiç olmamasını dileyerek yazımın ilk bölümünü sonlandırıyorum.
ÖZLÜ SÖZLER: Dünyanın en iyi hekimleri; Dr.Perhiz, Dr.Sessizlik ve Dr. Neşe’dir.(İngiliz Atasözü)
Kahramanmaraş depremleri sonrasında yaşadığımız bölgede yaşanması olası yeni ve büyük bir yer sarsıntısı beklentisi, çevremizdeki insanlarda elbette ki bir gerginlik, stres ve korku yaratıyor. İşte bu noktadan yola çıkarak insanları rahatsız eden korku türlerine yer vermek istiyorum bu satırlarda…
Tıp dilinde her korkunun farklı adları bulunuyor. Son 3 yılın büyük bölümünde; dünyadaki bütün toplumları etkisi altına alan Korona virüs korkusu, PATAFOBİ’yi (hastalıklardan korkma) işaret ediyor. Yaşanan depremler de SİSMOFOBİ gibi bir korku yaratıyor insanlarda…Herkes bir deprem anında nasıl davranması gerektiğini öğrenmeye çalışıyor bugünlerde...Korku içinde…
Bakın bakalım başka neler korkutuyor sizi, bizi veya hepimizi…Veya listede yer alan fobilerin hangisinden en fazla korkuyoruz..?
ABLÜTOFOBİ: Yıkanmaktan korkma
AİLURAFOBİ: Kedilerden korkma
AKLUOFOBİ: Karanlıktan korkma
AKROFOBİ : Yüksek yerlerden korkma
ANTROPOFOBİ:İnsanlardan korkma
AVİOFOBİ : Uçuş/uçak korkusu
BELONEFOBİ :İğnelerden korkma
ENTOMOFOBİ : Böceklerden korkma
BİBLİYOFOBİ :Kitaplardan korkma
FİLOFOBİ :Sevmekten/Aşık olmaktan korkma
HİDROFOBİ :Boğulmaktan korkma
HİPEGİYAFOBİ : Sorumluluktan korkma
KANSEROFOBİ : Kanser olmaktan korkma
KİNOFOBİ : Köpeklerden korkma
KLOSTROFOBİ : Kapalı yer korkusu
LOGOFOBİ : Belirli sözcüklerden korkma
MİKROBİYOFOBİ:Mikroplardan korkma
POLİTİKOFOBİ : Politikacılardan korkma
SİSMOFOBİ: Depremden korkma
SKİOFOBİ : Gölgelerden korkma
TANATOFOBİ : Ölümden korkma
PATAFOBİ : Hasta olmaktan korkma
GERONTOFOBİ: Yaşlanmaktan korkma
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
BİNAY KAZAN
ÇÖP KAMYONU KANUNU VE NEGATİF İNSANLAR..!
Yaşadığımız son 3 yıl hiç kimse için iyi gelmedi ülkemizde... Hep diken üstünde günler yaşadık/yaşıyoruz.
Çünkü her an, her şey olabilir çevremizde…Kötü sürpriz ile karşılaşmakta var hayatın içinde tabii ki…Ama devamlı hüzün, devamlı acı ve endişe de hayatı yaşanmaz kılıyor ne yazık ki…
Önce COVİD-19’la tanıştık Mart 2020’de ve son 3 yılın çok büyük bölümü onunla geçti. Entübiler, ağır enfeksiyonlar ve üzücü ölümler bu süreçte yaşandı işte…
Ardından seller, orman yangınları ve fırtınalar yaşandı ülkemizin birçok bölgesinde…
Ve büyük depremler…Elazığ ve Malatya’da ve daha sonra da İzmir’de can kayıpları yaşadık yer sarsıntılarında…
Ve sonunda 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen 2 büyük deprem, hayatın en kötü panoramasının finalini yaptı adeta...50 Bine yakın insanımızı yitirdik bu büyük sarsıntılarda…Üzüldük ve kahrolduk yaşananlara…
Bu olumsuz olaylarla birlikte; korkularımızı da çoğalttık içimizde, yarınlarla ilgili endişelerimizi de…
Görülüyor ki; ülkemizin ve dünyanın üzerindeki siyasi, ekonomik ve ekolojik kara bulutlar hiç eksilmiyor. Bir türlü iki yakamız bir araya gelmedi desek yeridir.
Kaos üzerine kaoslar yaşadık ve yaşıyoruz.
Çevre sorunları ve küresel ısınma nedenli felaket senaryoları bizi öyle korkutuyor ki…Sel, deprem, fırtına, çığ, kasırga ve diğer doğal felaket senaryoları; fantastik filmlerden çıkıp hayatlarımızın tam ortasına girdi artık…Yarın ne olacağını bilemez haldeyiz.
İşte bu gerçekler; herkesi negatif bir kutup haline getirdi.
İstanbul veya Marmara Denizi merkezli bir deprem için herkes tetikte…Gergin ve endişeli…
İZİN VERMEMEK GEREK NEGATİF İNSANLARA..!
Ama yine de negatif ortamdan sıyrılmak ve hayata tutunmak zorundayız bunca olumsuzluğa karşın…Kendimiz, ailemiz ve çevremiz için direnmek ve ayakta kalmak, bir zorunluluktur bundan böyle…
Şimdi size bir hikaye anlatacağım. Zaten zor olan yaşantılarımızda; bir de negatif enerjinin insanları fazlasıyla zarar verebileceğini ve bundan kesinlikle kaçınmak gerektiğini anlatan…
Ders gibi bir öykü bu, bir takside geçen…
Mutsuzluğun dalga-dalga nasıl yayıldığını anlatan bir hikayeyi sizde benim gibi çok beğeneceksiniz.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kadın bir taksiye biner ve sürücüye havalimanına gitmek istediğini söyler.
Taksi havalimanına doğru sağ şeritte yol alırken, siyah bir araç park ettiği yerden aniden yola ve önlerine fırlar. Taksi sürücüsü bu siyah lüks arabaya çarpmamak için sert bir şekilde fren yapar.
Taksi yoldan biraz kaysa da, siyah araca çarpmaktan kıl payı kurtulur. Siyah aracın sürücüsü bu bariz hatasına rağmen, bir de ukelaca başına camdan dışarı çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başlar.
Kadının bindiği taksinin şoförü ise hakaretler yağdıran sürücüye gülümser ve ona içten bir şekilde eline sallar. Kadın müşteri bu ani olayın şokunu yaşarken, taksi şoförünün bu tavrına çok şaşırır.
Ve sorar taksi şoförüne: ”Neden böyle davrandınız. Adam neredeyse arabanızı mahvedip, ikimizi de hastanelik edecekti”.
Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek:” Bu bir Çöp Kamyonu Kanunu” der.
Kadın yolcu, sürücünün ne dediğini anlamaz ve yine sorar: ”Çöp Kamyonu Kanunu mu ?”
Şoför sakin bir şekilde bu soruyu şu şekilde yanıtlar: ”Pek çok insan Çöp Kamyonu gibidir. Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşırlar. Kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklıklarını biriktirirler ruhlarında…Ancak doldukları zamanda; bu çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyarlar. Bu insan bazen ben, bazen de siz olabilirsiniz. Sakın üstünüze almayın. Benim gibi davranın. Sadece gülümseyin ve onlar için iyi şeyler temenni ederek yolunuza devam edin. Onların çöpünü alarak bu çöpü evinize, işyerinize ve çevrenizdeki diğer insanlara dağıtırsanız siz de onun gibi olursunuz. Faziletli insanlar; çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve negatif enerjinin onları esir etmesine asla izin vermemelidir”
Hayatlarınızdaki çöp kamyonlarının azalmasını ve hatta hiç olmamasını dileyerek yazımın ilk bölümünü sonlandırıyorum.
ÖZLÜ SÖZLER: Dünyanın en iyi hekimleri; Dr.Perhiz, Dr.Sessizlik ve Dr. Neşe’dir.(İngiliz Atasözü)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
HERKESİN BİR KORKUSU VAR MIDIR Kİ..?
Kahramanmaraş depremleri sonrasında yaşadığımız bölgede yaşanması olası yeni ve büyük bir yer sarsıntısı beklentisi, çevremizdeki insanlarda elbette ki bir gerginlik, stres ve korku yaratıyor. İşte bu noktadan yola çıkarak insanları rahatsız eden korku türlerine yer vermek istiyorum bu satırlarda…
Tıp dilinde her korkunun farklı adları bulunuyor. Son 3 yılın büyük bölümünde; dünyadaki bütün toplumları etkisi altına alan Korona virüs korkusu, PATAFOBİ’yi (hastalıklardan korkma) işaret ediyor. Yaşanan depremler de SİSMOFOBİ gibi bir korku yaratıyor insanlarda…Herkes bir deprem anında nasıl davranması gerektiğini öğrenmeye çalışıyor bugünlerde...Korku içinde…
Bakın bakalım başka neler korkutuyor sizi, bizi veya hepimizi…Veya listede yer alan fobilerin hangisinden en fazla korkuyoruz..?
ABLÜTOFOBİ: Yıkanmaktan korkma
AİLURAFOBİ: Kedilerden korkma
AKLUOFOBİ: Karanlıktan korkma
AKROFOBİ : Yüksek yerlerden korkma
ANTROPOFOBİ:İnsanlardan korkma
AVİOFOBİ : Uçuş/uçak korkusu
BELONEFOBİ :İğnelerden korkma
ENTOMOFOBİ : Böceklerden korkma
BİBLİYOFOBİ :Kitaplardan korkma
FİLOFOBİ :Sevmekten/Aşık olmaktan korkma
HİDROFOBİ :Boğulmaktan korkma
HİPEGİYAFOBİ : Sorumluluktan korkma
KANSEROFOBİ : Kanser olmaktan korkma
KİNOFOBİ : Köpeklerden korkma
KLOSTROFOBİ : Kapalı yer korkusu
LOGOFOBİ : Belirli sözcüklerden korkma
MİKROBİYOFOBİ:Mikroplardan korkma
POLİTİKOFOBİ : Politikacılardan korkma
SİSMOFOBİ: Depremden korkma
SKİOFOBİ : Gölgelerden korkma
TANATOFOBİ : Ölümden korkma
PATAFOBİ : Hasta olmaktan korkma
GERONTOFOBİ : Yaşlanmaktan korkma