Biliniyor ki; tüketicinin korunması hareketi somut olarak ilk defa, 1960’lı yıllarda ABD’de başladı. Daha sonra İskandinav ülkelerine ve Avrupa’ya yayılan bu hareket, 1980’li yıllardan itibaren de Türkiye’de gündeme geldi.
1982 Anayasası’nda yer alan tüketicinin korunması başlığı, 1995 yılında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve 2001’de kabul edilen “Ürünlere İlişkin Mevzuatın Hazırlanması ve uygulanmasına dair 4703 Sayılı Kanun” tüketici haklarını ciddi olarak yasal zemine kavuşturdu. Ama ana kanundaki en büyük değişiklikler 07.11.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı kanunla hayata geçirildi. O tarihte Tüketicinin Korunması hakkındaki kanun, gerçek yaşamdaki yerini aldı.
Bu çerçevede, tüketici haklarının korunması ve mağduriyetinin önlenmesi noktasında ciddi önlemler alınırken, üreticilere de büyük sorumluluklar getirildi. Buna göre; üreticiler ürünleri insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından ilgili teknik düzenlemeye uygun olarak üretmek ve piyasaya ancak güvenli ürünleri sunmak zorundadırlar.
NE YİYİP-İÇTİĞİMİZİ SORGULAMAK İÇİN
Günümüzde ürünlerin güvenliği ve güvenirliği konusu standartlar dikkate alınarak değerlendirilmektedir. Doğal olarak, tüketicinin can ve mal güvenliğinin sağlanmasında, çevrenin korunmasında ve kaynakların rasyonel kullanımında en önemli husus, “ayıpsız, kusursuz, teknik düzenlemesine uygun üretimin gerçekleşmesi” olarak kabul edilmektedir.
Yani; ülkemizdeki tüketici hakları da oldukça oturmuş ve kökleşmiş bir yapıda olması gerekirken, ne yazık ki kanunun getirdiği yükümlülükler yerine getirilememektedir. Bazen Tüketici Yasası yok sayılarak, birçok özürlü-kusurlu ürün veya hizmet sunulmakta, haksızlığa uğrayan tüketici hakkını aramakta zorlanmaktadır.
Zaman-zaman kentimizde de yaşanan; at eti skandalları, boyalı zeytinler, aflatoksinli acı biberler ve çerezler, içine sıvı enjekte edilmiş etler ve daha neler-neler…
Bazen “ne yiyip-ne içtiğimizi” yeterince sorgulamadığımızı ve bilmeden zehir tükettiğimizin de farkında olmadığımızı düşünüyor çoğumuz…
Evrensel anlamda tam 66 tüketici hakkımız da var ama…Bilmiyoruz, görmüyoruz ve kullanmıyoruz bu hakları ne yazık ki…Üzücü olan da bu zaten…Devlet bizi yasalarla koruma altına almış ama haklarımızı bilmediğimiz için, haksızlıklara kurban gidiyoruz çoğunlukla…
TÜKETİCİ DERNEKLERİNİN GÖREV VE SORUMLULUĞU
Bilindiği gibi; tüketici sorunlarının yaşandığı anlarda: tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de tüketici dernekleri devreye girmektedir. Çoğunluğu emekli öğretmen ve memur olan tüketici derneklerinin gönüllü yöneticileri, hakkı yenilen vatandaşlarımıza ücretsiz hizmet vermektedir.
Ama birçok vatandaşımız bu tür sivil toplum kuruluşunun varlığını, ancak başına bir tüketici hakkı felaketi geldiği zaman anlamakta, çoğunlukla da tüketiciyasasının işlerliği bu dernekler sayesinde sağlanmaktadır.
Peki bu derneklerin üye sayıları ve nitelikleri yeterli midir..?
Bu olgu sorgulanmalıdır mutlaka…
Bir de AB ülkelerinde olduğu gibi: tüketici hakları için mücadele veren STK’lar devlet desteği kapsamına alınmalı ve mali sorunları çözülmelidir. Tüketicilerin şikayetleri, gıda analiz talepleri ve hak arama işlemleri daha yetkili kurullarla sağlanmalıdır.
Tüketicinin hakkını, sınırsız şekilde tüketiciye sunmak için…
Bu ülkede tüketici derneklerine kayıtlı üye sayısı: 100 bini geçmiyor. Bu üyelerin çoğu da dernek faaliyetlerine aktif olarak katılma konusunda yetersizdir. Dernek üyelerinin bazılarının bile bilinçsiz olduğu ve tüketici hareketinin içinde yer alamadığı bir olgunun sürekli başarısından söz edilebilir mi..?
İşte bu soru da önemlidir. Ülkemizde biryasa var ama sorunlar da çoğalıyor. Bu sorunları bu yasa ile çözmek mümkün ama, fedakarca çalışan tüketici derneği yöneticileri, derneklerin kira ve genel gider sorunları ile uğraşmaktan yeniliklere ulaşamıyor.
Bu derneklerimizin mali sorunlarının dışında vizyon-misyon ve sosyal medya iletişim sorunları çözülmeden, çok fazla bir beklenti içine girmemek gerekiyor.
ÖZLÜ SÖZLER: Artık parçaları kaybolmuş PUZZLE gibi insanlar…Kiminin ruhu, kiminin beyni ve birçoğunun da kalbi yok. (Chuck PALAHNIUK)
GIDA ÜRÜNLERİNDE GRAMAJ OYUNU MU..?
Son aylarda gıda maddeleri konusunda oldukça fazla tüketici şikayeti yaşanıyor. Zaten döviz kurları nedeniyle giderek artan fiyatlara, bir de gramaj hileleri eklendi.
Bunu Bursa’da yaşanan 2 örnek olay ile gündeme getirmek istiyorum. İlki fırınların ekmek gramajları ile ilgili…Duyarlı bir tüketici Bursa’nın en ünlü fırınlarının birinde şunları yaşamış: ”Aynı fırından her gün aldığım normal ve baget ekmekler, bana azalmış gibi geldi. Kasaya giderek tartmalarını istedim. 60 ile 80 gram eksik çıktı. Bana bu eksik gramajlı ekmeklerin yerine başka ekmek vermek istediler. Kaç tane tarttılar ise hepsi eksik gramajlı çıktı. Bende Fırıncılar Odası’nı aradım. Hemen ilgileniyoruz dediler. 3 Gün geçti bir haber yok. Demek ki denetimler hak getire…”
Yine bilinçli bir tüketici şikayeti daha var sütunlarımızda…Bu kez marketten alınan çok ünlü bir zeytinyağı markası ile ilgili…”2 Gün önce süpermarketten 5 kg. zeytinyağı aldım. Evde kolay kullanmak için bu 5 kg. yağı, 5 adet 1 kg. lık şişelere boşaltmak istedim..4 Şişe doldu ama 5. şişe yarım kaldı. Demek ki birçok üründe olduğu gibi zeytinyağında da hem fiyatı artırmışlar, hem de gramajını azaltmışlar. Yazıklar olsun. Denetim sıfır olunca, ülkemizde tüketiciler hep böyle haksızlıklarla karşılaşıyor”.
Gıdadaki gramaj oyununun boyutları oldukça fazla… Özellikle 1 kg. olarak satılan bakliyat ürünleri hep 900 gram çıkıyor. Paketi iyice incelediğinizde ambalajın bir yerinde küçücük 900 gr. yazısı buluyorsunuz. Ama siz 1 kg. olarak aldığınızı zannediyorsunuz.
Yüksek oranlı son zamlardan sonra gramaj oyununu birçok gıdada da görebiliyorsunuz. Gramajlar azaltılıyor, fiyatlar da yükseliyor.
Ama ne yazık ki; yukarıdaki 2 bilinçli tüketicilerin söylediği gibi; ülkemizde denetim evlere şenlik…Şikayet ettiğinizde bile, sonuca zorlukla ulaşıyorsunuz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
BİNAY KAZAN
TÜKETİCİNİN 66 EVRENSEL HAKKI VARDIR AMA..!
Biliniyor ki; tüketicinin korunması hareketi somut olarak ilk defa, 1960’lı yıllarda ABD’de başladı. Daha sonra İskandinav ülkelerine ve Avrupa’ya yayılan bu hareket, 1980’li yıllardan itibaren de Türkiye’de gündeme geldi.
1982 Anayasası’nda yer alan tüketicinin korunması başlığı, 1995 yılında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve 2001’de kabul edilen “Ürünlere İlişkin Mevzuatın Hazırlanması ve uygulanmasına dair 4703 Sayılı Kanun” tüketici haklarını ciddi olarak yasal zemine kavuşturdu. Ama ana kanundaki en büyük değişiklikler 07.11.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı kanunla hayata geçirildi. O tarihte Tüketicinin Korunması hakkındaki kanun, gerçek yaşamdaki yerini aldı.
Bu çerçevede, tüketici haklarının korunması ve mağduriyetinin önlenmesi noktasında ciddi önlemler alınırken, üreticilere de büyük sorumluluklar getirildi. Buna göre; üreticiler ürünleri insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından ilgili teknik düzenlemeye uygun olarak üretmek ve piyasaya ancak güvenli ürünleri sunmak zorundadırlar.
NE YİYİP-İÇTİĞİMİZİ SORGULAMAK İÇİN
Günümüzde ürünlerin güvenliği ve güvenirliği konusu standartlar dikkate alınarak değerlendirilmektedir. Doğal olarak, tüketicinin can ve mal güvenliğinin sağlanmasında, çevrenin korunmasında ve kaynakların rasyonel kullanımında en önemli husus, “ayıpsız, kusursuz, teknik düzenlemesine uygun üretimin gerçekleşmesi” olarak kabul edilmektedir.
Yani; ülkemizdeki tüketici hakları da oldukça oturmuş ve kökleşmiş bir yapıda olması gerekirken, ne yazık ki kanunun getirdiği yükümlülükler yerine getirilememektedir. Bazen Tüketici Yasası yok sayılarak, birçok özürlü-kusurlu ürün veya hizmet sunulmakta, haksızlığa uğrayan tüketici hakkını aramakta zorlanmaktadır.
Zaman-zaman kentimizde de yaşanan; at eti skandalları, boyalı zeytinler, aflatoksinli acı biberler ve çerezler, içine sıvı enjekte edilmiş etler ve daha neler-neler…
Bazen “ne yiyip-ne içtiğimizi” yeterince sorgulamadığımızı ve bilmeden zehir tükettiğimizin de farkında olmadığımızı düşünüyor çoğumuz…
Evrensel anlamda tam 66 tüketici hakkımız da var ama…Bilmiyoruz, görmüyoruz ve kullanmıyoruz bu hakları ne yazık ki…Üzücü olan da bu zaten…Devlet bizi yasalarla koruma altına almış ama haklarımızı bilmediğimiz için, haksızlıklara kurban gidiyoruz çoğunlukla…
TÜKETİCİ DERNEKLERİNİN GÖREV VE SORUMLULUĞU
Bilindiği gibi; tüketici sorunlarının yaşandığı anlarda: tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de tüketici dernekleri devreye girmektedir. Çoğunluğu emekli öğretmen ve memur olan tüketici derneklerinin gönüllü yöneticileri, hakkı yenilen vatandaşlarımıza ücretsiz hizmet vermektedir.
Ama birçok vatandaşımız bu tür sivil toplum kuruluşunun varlığını, ancak başına bir tüketici hakkı felaketi geldiği zaman anlamakta, çoğunlukla da tüketici yasasının işlerliği bu dernekler sayesinde sağlanmaktadır.
Peki bu derneklerin üye sayıları ve nitelikleri yeterli midir..?
Bu olgu sorgulanmalıdır mutlaka…
Bir de AB ülkelerinde olduğu gibi: tüketici hakları için mücadele veren STK’lar devlet desteği kapsamına alınmalı ve mali sorunları çözülmelidir. Tüketicilerin şikayetleri, gıda analiz talepleri ve hak arama işlemleri daha yetkili kurullarla sağlanmalıdır.
Tüketicinin hakkını, sınırsız şekilde tüketiciye sunmak için…
Bu ülkede tüketici derneklerine kayıtlı üye sayısı: 100 bini geçmiyor. Bu üyelerin çoğu da dernek faaliyetlerine aktif olarak katılma konusunda yetersizdir. Dernek üyelerinin bazılarının bile bilinçsiz olduğu ve tüketici hareketinin içinde yer alamadığı bir olgunun sürekli başarısından söz edilebilir mi..?
İşte bu soru da önemlidir. Ülkemizde bir yasa var ama sorunlar da çoğalıyor. Bu sorunları bu yasa ile çözmek mümkün ama, fedakarca çalışan tüketici derneği yöneticileri, derneklerin kira ve genel gider sorunları ile uğraşmaktan yeniliklere ulaşamıyor.
Bu derneklerimizin mali sorunlarının dışında vizyon-misyon ve sosyal medya iletişim sorunları çözülmeden, çok fazla bir beklenti içine girmemek gerekiyor.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖZLÜ SÖZLER: Artık parçaları kaybolmuş PUZZLE gibi insanlar…Kiminin ruhu, kiminin beyni ve birçoğunun da kalbi yok. (Chuck PALAHNIUK)
GIDA ÜRÜNLERİNDE GRAMAJ OYUNU MU..?
Son aylarda gıda maddeleri konusunda oldukça fazla tüketici şikayeti yaşanıyor. Zaten döviz kurları nedeniyle giderek artan fiyatlara, bir de gramaj hileleri eklendi.
Bunu Bursa’da yaşanan 2 örnek olay ile gündeme getirmek istiyorum. İlki fırınların ekmek gramajları ile ilgili…Duyarlı bir tüketici Bursa’nın en ünlü fırınlarının birinde şunları yaşamış: ”Aynı fırından her gün aldığım normal ve baget ekmekler, bana azalmış gibi geldi. Kasaya giderek tartmalarını istedim. 60 ile 80 gram eksik çıktı. Bana bu eksik gramajlı ekmeklerin yerine başka ekmek vermek istediler. Kaç tane tarttılar ise hepsi eksik gramajlı çıktı. Bende Fırıncılar Odası’nı aradım. Hemen ilgileniyoruz dediler. 3 Gün geçti bir haber yok. Demek ki denetimler hak getire…”
Yine bilinçli bir tüketici şikayeti daha var sütunlarımızda…Bu kez marketten alınan çok ünlü bir zeytinyağı markası ile ilgili…”2 Gün önce süpermarketten 5 kg. zeytinyağı aldım. Evde kolay kullanmak için bu 5 kg. yağı, 5 adet 1 kg. lık şişelere boşaltmak istedim..4 Şişe doldu ama 5. şişe yarım kaldı. Demek ki birçok üründe olduğu gibi zeytinyağında da hem fiyatı artırmışlar, hem de gramajını azaltmışlar. Yazıklar olsun. Denetim sıfır olunca, ülkemizde tüketiciler hep böyle haksızlıklarla karşılaşıyor”.
Gıdadaki gramaj oyununun boyutları oldukça fazla… Özellikle 1 kg. olarak satılan bakliyat ürünleri hep 900 gram çıkıyor. Paketi iyice incelediğinizde ambalajın bir yerinde küçücük 900 gr. yazısı buluyorsunuz. Ama siz 1 kg. olarak aldığınızı zannediyorsunuz.
Yüksek oranlı son zamlardan sonra gramaj oyununu birçok gıdada da görebiliyorsunuz. Gramajlar azaltılıyor, fiyatlar da yükseliyor.
Ama ne yazık ki; yukarıdaki 2 bilinçli tüketicilerin söylediği gibi; ülkemizde denetim evlere şenlik…Şikayet ettiğinizde bile, sonuca zorlukla ulaşıyorsunuz.