“Bak yine küfür ettin. Ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun? Allah seni iflah etsin”
“Komşularına, akrabalarına da fatura gelmiyor mu ruhum?”
“Geliyor, tabii ki, sadece bize mi?!”
“İyi o zaman, söyle onlara onlarda küfür etsinler!”
“Tövbe, tövbe… Mübarek Cuma günü bari sus adam!”
“Küfür etmek günah değil ruhum. Küfrü hak etmek günah! Bu toplum bunu öğrendiğinde, ahlak yeniden o muhteşem günlerine dönecek, inan bana!”
Biricik aşkının yaptığı çaydan, fincanına doldurup, bir sigara yakıp, balkona çıktı yazar. Büyük bir iştahla gazeteleri açtı kahvaltı masasına. Ciddi konuları hep ikinci ve üçüncü çay ile dördüncü ve beşinci sigarasına bıraktığı için her zamanki gibi önce spor sayfalarını okumaya başladı.
“Muhteşem Kartal” başlığı dikkat çekti. “Kara Kartallar, UEFA Kupasının flaş takımı Başak şehri Muhteşem bir oyunla 4-1” yendi diyordu manşette. Keyfi yerine geldi taşra kasabasının ünlü ve Beşiktaşlı yazarının. Sonra hayıflandı yazar. Bu güzelim maçı nasıl oldu da unutup izlemediğine pişman oldu. Ama henüz anlamlandıramadığı bir şeyler vardı. Önce duraksadı yazar. Kısa bir şaşkınlık anının ardından, diğer gazetelerin spor sayfalarına da göz attı. Hepsinde de Beşiktaş galibiyeti manşetlerdeydi. Neler oluyordu öyle? Beşiktaş maçı Pazar akşamıydı.
Bugün günlerden, sevgili eşinin de dediği gibi, Cuma’ydı. Mübarek Cuma! Gazetelerin birinci sayfalarını çevirdi. 12 Eylül 2022 Pazartesi yazıyordu. Takvime baktı, cep telefonunu yokladı, sevgili eşine seslendi, “Bugün günlerden ne?”
“Cumaaa!”
“Hayır, öyle değil, ayın tarihi ne?”
“9 Eylül Cumaa” dedi karısı.
Tuhaf olan, metafiziksel, gizemli, ürkütücü her şeyden tedirgin olan, tedirgin olmanın ötesinde çok korkan sevgili karısına bir şey söylemedi geldiği taşra kasabasının ünlü yazarı.
Şeytanın en sevdiği tip, borcu olan, çaresiz olan, geçim zorluğu çeken, ne yapacağını bilemeyen ve üstelik Goethe okuyup, kahramanı Faust’a hayran olan yazardır bahanesine sığındı yazar.
Gazete dergi ararken, koca mahallede şans oyunları oynanan bir yer de göremediğini idrak etti. Geldiği taşra kasabasındaki arkadaşını arayıp, iban numarasını istedi. “Bak, beni iyi dinle. Bir kâğıt kalem al eline söylediğim 10 maça, sana yatıracağım 150 lirayı bas. Hem ilk yarı, hem ikinci yarı, hem maç sonucu hem de goller olacak. Gözünün yağını yiyeyim, hata yapma. Hatta sen de para ayarla, 300 lira basalım bu maçlara. Pazartesi günü zengin olacağız” dedi.
Gazeteden okuduğu maç sonuçlarına göre, arkadaşına gereken skorları, golleri, sonuçları iletti. Gazetelerin iç sayfalarına da göz attı yazar. Pazar günü çekilen süper loto ve şans topu sonuçlarını da okudu. Arkadaşını yeniden arayıp, birer kolon süper loto ve şans topu oynamasını da istedi ve numaraları verdi yazar.
Yeni Goethe ve kahramanı Faust oydu artık.
Karısının hazırladığı güzelim kahvaltıyı bile gözü görmüyordu. Bir fincan çay daha alıp, bir sigara daha yaktı. “Neler oluyor, ne oldu de delirdin yine” diyen karısına, “Aşkı konuşmuş olmakla ne konuşmuş oluruz?” diye sordu yazar. Sonra da ekledi, “Ne olduğunu ben de bilmiyorum ama güzel olacağına inanıyorum, fazla ısrar etme, pazartesi günü açıklarım” diye…
Çayını yudumlayıp, sigarasını tüttürürken, gazetelerin ön sayfalarını açtı masaya. Ülkede 11 Eylül Pazar günü her yer karışmıştı. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, gençler, öğrenciler, muhalif siyasi partiler ve halk isyan bayrağı açmıştı. Pazar sabahı gençlerin konser yasaklarına karşı fitillediği isyan bayrağı, gece yarısı benzine, doğalgaza, elektriğe yapılan yeni ve büyük zam dalgasıyla toplumsal histeriye dönmüştü. Tek adam rejimi, hükümet, içişleri bakanlığı, güvenlik güçleri teyakkuza geçmiş, isyanı orantısız güç kullanarak bastırmıştı.
Bazı gazeteler, ölen ve yaralananlar için siyah başlıkla çıkmıştı. Ülkedeki isyan, erken ve baskın seçim ihtimalini güçlendirmiş, bir nevi toplumsal ve post modern darbe gerçekleşmişti. Eylemler tüm ülke genelinde artarak devam ediyordu. (Devam edecek)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
CEMAL KIRGIZ
YAZAR (3)
“Bak yine küfür ettin. Ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun? Allah seni iflah etsin”
“Komşularına, akrabalarına da fatura gelmiyor mu ruhum?”
“Geliyor, tabii ki, sadece bize mi?!”
“İyi o zaman, söyle onlara onlarda küfür etsinler!”
“Tövbe, tövbe… Mübarek Cuma günü bari sus adam!”
“Küfür etmek günah değil ruhum. Küfrü hak etmek günah! Bu toplum bunu öğrendiğinde, ahlak yeniden o muhteşem günlerine dönecek, inan bana!”
Biricik aşkının yaptığı çaydan, fincanına doldurup, bir sigara yakıp, balkona çıktı yazar. Büyük bir iştahla gazeteleri açtı kahvaltı masasına. Ciddi konuları hep ikinci ve üçüncü çay ile dördüncü ve beşinci sigarasına bıraktığı için her zamanki gibi önce spor sayfalarını okumaya başladı.
“Muhteşem Kartal” başlığı dikkat çekti. “Kara Kartallar, UEFA Kupasının flaş takımı Başak şehri Muhteşem bir oyunla 4-1” yendi diyordu manşette. Keyfi yerine geldi taşra kasabasının ünlü ve Beşiktaşlı yazarının. Sonra hayıflandı yazar. Bu güzelim maçı nasıl oldu da unutup izlemediğine pişman oldu. Ama henüz anlamlandıramadığı bir şeyler vardı. Önce duraksadı yazar. Kısa bir şaşkınlık anının ardından, diğer gazetelerin spor sayfalarına da göz attı. Hepsinde de Beşiktaş galibiyeti manşetlerdeydi. Neler oluyordu öyle? Beşiktaş maçı Pazar akşamıydı.
Bugün günlerden, sevgili eşinin de dediği gibi, Cuma’ydı. Mübarek Cuma! Gazetelerin birinci sayfalarını çevirdi. 12 Eylül 2022 Pazartesi yazıyordu. Takvime baktı, cep telefonunu yokladı, sevgili eşine seslendi, “Bugün günlerden ne?”
“Cumaaa!”
“Hayır, öyle değil, ayın tarihi ne?”
“9 Eylül Cumaa” dedi karısı.
Tuhaf olan, metafiziksel, gizemli, ürkütücü her şeyden tedirgin olan, tedirgin olmanın ötesinde çok korkan sevgili karısına bir şey söylemedi geldiği taşra kasabasının ünlü yazarı.
Şeytanın en sevdiği tip, borcu olan, çaresiz olan, geçim zorluğu çeken, ne yapacağını bilemeyen ve üstelik Goethe okuyup, kahramanı Faust’a hayran olan yazardır bahanesine sığındı yazar.
Gazete dergi ararken, koca mahallede şans oyunları oynanan bir yer de göremediğini idrak etti. Geldiği taşra kasabasındaki arkadaşını arayıp, iban numarasını istedi. “Bak, beni iyi dinle. Bir kâğıt kalem al eline söylediğim 10 maça, sana yatıracağım 150 lirayı bas. Hem ilk yarı, hem ikinci yarı, hem maç sonucu hem de goller olacak. Gözünün yağını yiyeyim, hata yapma. Hatta sen de para ayarla, 300 lira basalım bu maçlara. Pazartesi günü zengin olacağız” dedi.
Gazeteden okuduğu maç sonuçlarına göre, arkadaşına gereken skorları, golleri, sonuçları iletti. Gazetelerin iç sayfalarına da göz attı yazar. Pazar günü çekilen süper loto ve şans topu sonuçlarını da okudu. Arkadaşını yeniden arayıp, birer kolon süper loto ve şans topu oynamasını da istedi ve numaraları verdi yazar.
Yeni Goethe ve kahramanı Faust oydu artık.
Karısının hazırladığı güzelim kahvaltıyı bile gözü görmüyordu. Bir fincan çay daha alıp, bir sigara daha yaktı. “Neler oluyor, ne oldu de delirdin yine” diyen karısına, “Aşkı konuşmuş olmakla ne konuşmuş oluruz?” diye sordu yazar. Sonra da ekledi, “Ne olduğunu ben de bilmiyorum ama güzel olacağına inanıyorum, fazla ısrar etme, pazartesi günü açıklarım” diye…
Çayını yudumlayıp, sigarasını tüttürürken, gazetelerin ön sayfalarını açtı masaya. Ülkede 11 Eylül Pazar günü her yer karışmıştı. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, gençler, öğrenciler, muhalif siyasi partiler ve halk isyan bayrağı açmıştı. Pazar sabahı gençlerin konser yasaklarına karşı fitillediği isyan bayrağı, gece yarısı benzine, doğalgaza, elektriğe yapılan yeni ve büyük zam dalgasıyla toplumsal histeriye dönmüştü. Tek adam rejimi, hükümet, içişleri bakanlığı, güvenlik güçleri teyakkuza geçmiş, isyanı orantısız güç kullanarak bastırmıştı.
Bazı gazeteler, ölen ve yaralananlar için siyah başlıkla çıkmıştı. Ülkedeki isyan, erken ve baskın seçim ihtimalini güçlendirmiş, bir nevi toplumsal ve post modern darbe gerçekleşmişti. Eylemler tüm ülke genelinde artarak devam ediyordu. (Devam edecek)