14 Mayıs'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği Seçimleri Türkiye için bir dönüm noktası olarak gösteriliyor.
Kim tarafından gösteriliyor?
Olası seçimi kaybetmesi durumunda tüm parti kurmayları tarafından.
Netice itibarıyla kazanan ve de kaybedenin olacağına göre peki gerçek öyle mi?
Bu durum tartışıla dursun zira seçmenin derdi bambaşka.
Türkiye'de siyaset öyle bir hale geldi ki, herkes herkesin bir acılığını arıya dursun geçim sıkıntısı çeken yurttaşların derdi seçim değil geçim olduğudur.
Dolayısıyla cumhur ve millet ittifaklarının cumhurbaşkanı adaylarının öncelikli temel gıdalarda alım gücüne katkı koyacak tahütlerinin seçimin kimin kazanacağına şüphesiz yön verecektir.
Öyle ya, enflasyonun Cumhuriyet tarihinin en lüksek seviyesine çıktığı ülkemizde her daim seçimler seçmen için daha iyi bir 'geçim' beklentisi fırsatı niteliğindedir.
İşimiz gereği günlük hayatımızda görüştüğümüz pek çok vatandaş seçimlerin kimin kazanacağına ilişkin tahmini, öngörüsü ve de arzuladığı isimleri açıkça dillendirebiliyor.
Ancaaak... Neden falanca ismin ya da ittifakın kazanmasını istiyor sunuz?
Sorumuza ise aldığımız yanıt çoğunlukta şöyle oluyor.
"Hayat pahalılığı belimizi iyice büktü. Alım gücümüz yarıdan aşağıya düştü. Bu şartlarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bunun için kim ekonomik anlamda refaha kavuşturacağına inandığımız adaya oy vereceğiz"
Yani vatandaşın her şey bir yana geçim sıkıntısı bir yana bir durumun hakim olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan çoğunlukta diyebileceğimiz bir kesim seçmen de şöyle bir düşünceye sahip.
Cumhurbaşkanlığı'nda Recep Tayyip Erdoğan'a, milletvekilliğinde ise muhalefete oylarını kullanma yönünde eğilim göstermelelerini şu şekilde açıklıyorlar. Güçlü bir muhalefetin iktadarı denetleyebileceği gibi daha çok iş yaptıracağı inancının olduğudur.
Aslında meselenin çözümü dönüm dolaşıp ekonomiye şartlara dayanıyor.
Hal böyle olunca da liderlerin seçim meydanlarında seçmene nasihat ya da vahat değil somut çözüm tahütü vermelidir.
Aksi takdirde ülkemizde siyasi istikrar olmadan ekonominin kontrol altına alınabilmesi pekte mümkün değil görünüyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ERSEL PEKER
DERDİMİZ SEÇİM Mİ, GEÇİM Mİ?
14 Mayıs'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği Seçimleri Türkiye için bir dönüm noktası olarak gösteriliyor.
Kim tarafından gösteriliyor?
Olası seçimi kaybetmesi durumunda tüm parti kurmayları tarafından.
Netice itibarıyla kazanan ve de kaybedenin olacağına göre peki gerçek öyle mi?
Bu durum tartışıla dursun zira seçmenin derdi bambaşka.
Türkiye'de siyaset öyle bir hale geldi ki, herkes herkesin bir acılığını arıya dursun geçim sıkıntısı çeken yurttaşların derdi seçim değil geçim olduğudur.
Dolayısıyla cumhur ve millet ittifaklarının cumhurbaşkanı adaylarının öncelikli temel gıdalarda alım gücüne katkı koyacak tahütlerinin seçimin kimin kazanacağına şüphesiz yön verecektir.
Öyle ya, enflasyonun Cumhuriyet tarihinin en lüksek seviyesine çıktığı ülkemizde her daim seçimler seçmen için daha iyi bir 'geçim' beklentisi fırsatı niteliğindedir.
İşimiz gereği günlük hayatımızda görüştüğümüz pek çok vatandaş seçimlerin kimin kazanacağına ilişkin tahmini, öngörüsü ve de arzuladığı isimleri açıkça dillendirebiliyor.
Ancaaak...
Neden falanca ismin ya da ittifakın kazanmasını istiyor sunuz?
Sorumuza ise aldığımız yanıt çoğunlukta şöyle oluyor.
"Hayat pahalılığı belimizi iyice büktü. Alım gücümüz yarıdan aşağıya düştü. Bu şartlarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bunun için kim ekonomik anlamda refaha kavuşturacağına inandığımız adaya oy vereceğiz"
Yani vatandaşın her şey bir yana geçim sıkıntısı bir yana bir durumun hakim olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan çoğunlukta diyebileceğimiz bir kesim seçmen de şöyle bir düşünceye sahip.
Cumhurbaşkanlığı'nda Recep Tayyip Erdoğan'a, milletvekilliğinde ise muhalefete oylarını kullanma yönünde eğilim göstermelelerini şu şekilde açıklıyorlar.
Güçlü bir muhalefetin iktadarı denetleyebileceği gibi daha çok iş yaptıracağı inancının olduğudur.
Aslında meselenin çözümü dönüm dolaşıp ekonomiye şartlara dayanıyor.
Hal böyle olunca da liderlerin seçim meydanlarında seçmene nasihat ya da vahat değil somut çözüm tahütü vermelidir.
Aksi takdirde ülkemizde siyasi istikrar olmadan ekonominin kontrol altına alınabilmesi pekte mümkün değil görünüyor.