Hava Durumu

Asgari ücret ile azami yaşam

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2024 20:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2024 20:43

Geçmişte aforizma denecek bir cümleyi kullanırdık. Aslında konumuzun dışında bir tanılamaydı bu cümle…Yanılmıyorsam ünlü şair Orhan Veli’nin bir dizesiydi … Genç adam, kendisini bırakıp giden sevgilisinin ardından söylemiş gibi algılanırdı o dizeler…Aynen şöyle yazılmıştı ilk iki mısra…

“Ben geçim dedim, o seçim dedi…

O seçeceğini seçti, ben halâ geçim derdindeyim!”

Şimdi bunu günümüzün politik yapılanmasına uyarlayalım isterseniz...

Ve diyelim ki, yandaş, candaş ve de siyasi paydaş seçim dedi, biz geçim dedik. Onlar seçeceğini seçti ve alacağını aldı, biz yine geçim derdindeyiz.

Neden böyle başladım bu yazıya, hemen anlatayım.

Malum toplumun on milyonlara varan kesimi, umutlu olmasa da kulaklarını “Asgari Ücret Komisyonu” çalışmalarına doğru dikti. Güya bir komisyon var görünürde… İşveren temsilcisi, işçi adına en büyük sendikanın başkanı ve emekçi üç vatandaşımız oturacakmış masaya ve özgürce 2025 yılı asgari ücret miktarını belirleyerek milyonlarca çalışan ve ailesinin kaderini belirleyecekmiş. Bakanların bile, seçimle gelen milletvekilleri yerine atama sonucu o koltuğa oturmasından çıkacak sonuç, ne denli hakça, ne denli gerçekçi olabilir? Kusura bakmayın “hakça” diye bir kelam ettim. Özür dilerim ! Nerede bu düstura uyuluyor ki ? Örnekler varsa lütfen bana da iletin. Oysa çalışma yaşamı tekli bir ücrete oturtulmuş durumda. Asgari ücretin, neredeyse tek tip bir ücret haline geldiği günümüzde, ancak açlığı önleyecek, kıpırdamaya ve hava almaya bile izin vermeyen ücretler ile, bazı tehlikeli iş kollarında, gerekli önlemler için para harcamayan işverenlerin elinde önce oyuncak, eğer şanslı değiller ise belki de ölümü göze alarak çalışan bir kesimin, geçineceği nafakadan söz ediyoruz. Yani hem bir insan hayatı, hem de o kişinin ailesinin geçimi yatıyor bu anlamsız oturumlarda…Bu ortamda asgari ücret ile çalışan, evli ve çocuk sahibi emekçilerimiz, çocuklarını yeterince besleyip eğitim verebilir mi? Aile içinde dirlik düzenliği sağlayabilir mi? Kendisini de yeterince işe konsantre edebilir mi? Onu da geçtim, emek verdiği işi yaparken yeterli kaloriyi alabilecek mi ? İşte önümüzdeki tablo ve buna dair sorular böyle. Aslında emeği ile geçinen bireyler ve ailelerin tek başına sorunu değil bu durum. Bir ülkenin geleceği de giderek karanlık hale geliyor. Asgari ücret ile yeterince beslenemeyen bir emekçinin, bu insani ihtiyacı dışında, kendisine güç verecek bir yaşamı sağlaması mümkün mü? Onu da geçtim, uluslararası ölçekte bir çalışma saati ile mi mesai yapıyor bu kesim…Boş vakti olunca da, bunu değerlendirme hakkı değil mi ? Tüm bunları bıraktık, sadece beslenebiliyor mu üzerinde duruyoruz, ne garip değil mi ? Bu kadar uzattıktan ve de hepimizin malumu olan gerçeği anlattıktan sonra, birkaç örnek vermek isterim iş dünyasına dair…

Önce Bursa’da pek de rastlanmayan bir olaydan başlayayım. Geçim sıkıntısı içindeki emekli ve emeklilere tuzak kurulmuş sanırım…Aylıklar yetmeyince kredi peşinde koşmuş olabilir bazı aileler ve aile reisleri…Tam tersi, az ile yetinmeyen ve daha çoğuna tamah eden kesimden de olabilir bu tuzağa düşenler…Çünkü tam bir ayrıntı göremedim haberde. Ama sonuç çok insafsızca…Kolay para kazanmak isteyen bazı sahtekârlar , “Size yüksek meblağda kredi çıkartabiliriz” vaadi ile , çok sayıda vatandaşı toplam 20 milyon lira dolandırmış.Başka bir şehirde olsa bu denli şaşırmazdım. Bursa’da oluşu bana çok ilginç geldi. Bu tür olayları düşündüğüm için, kayıtlı olmayan bir numara ,cep telefonuma geldiğinde kesinlikle açmıyorum. Dolandırılanlar kimler bilmiyorum, küçük esnaf ve de emekçi kesiminden ise çok üzücü…Bir başka ve çok şaşırdığım bir işveren/ emekçi rezaleti. Yine de temkinli bir sıfat koydum bu duruma…Kütahya’da birkaç nesilden beri üretim yapan ünlü bir porselen fabrikası…Emekçilerin avukatının ifadesi aynen şöyle ; “ Bu ailenin yönetiminde olan bu fabrikada işçi iş sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için silikozise yakalanan işçilerinden beşi öldü. Aile, bir başka isim ile bir başka fabrika kurdu. Bu fabrikada da önlem alınmayınca işçiler yine hastalandı ve onlar adına dava açtık. Müfettişler işçi lehine rapor vermişken, bir kişiye tazminat verildi, diğerlerine verilmedi. Ama patronlar tüm deliller ortadayken davayı temyize götürüp süreci uzattı…” Bu arada patron işçiler direniş yaparken Afrika’da safariye ve ralliye gitmiş. Avukatların Çalışma Bakanlığı’na işin durdurulması için yaptığı başvurusuna da hiçbir yanıt verilmemiş. Mesele, hastalanan ve ölen işçilerin kıdem tazminatının verilmeyişinde de yatıyor aslında …Bu hastalığın önlenmesinin bedeli de yüksek olmalı ki, bu konuda da adım atılmamış. Acaba neden bu denli kendine güvenli bu patron? Hemen belirteyim. Çünkü İktidar Partisi’nde Ekonomi İşleri Başkan Yardımcısı imiş aynı zamanda…Masal da burada bitmiş…

Kıssadan hisse; asgari ücret ve de sıfır önlem ile çalışan bir emekçinin de ömrü de asgari seviyede ve azami bir yaşa kadar olmaz mı ?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.