Bir çocukluk arkadaşımın sitemi nedeniyle, eski mahalleye gitmeye karar verdim. Hava da çok uygun değildi ama, çukur kahvedeki sımsıcak ortam nedeni ile bana da cazip geldi bu davet...Bursaray yolculuğu sonunda direkt olarak kahvenin yolunu tuttum. Bu küçük, ama işlevi büyük mekan, acaba sahip mi değiştirdi merakı içinde adımlarımı sıklaştırdım. İçeri girip, yerime oturmadan kahveci Oğuz’ a bu konuyu sordum. Kahvenin henüz el değiştirmediğini söyledi ve çayımı önüme koydu. Tanıyamadığım birkaç kişiyi süzerken marangoz Turan giriş yaptı. Asık bir surat hali ile selam verip bir masanın ucuna kıvrıldı. Beni fark etmemişti. Aradan beş altı dakika geçti komik Tayfun kapıdan içeriye kafasını sokup giriverdi ve bana dönerek “ Ooooo kimleri görüyom. Abi hoş geldin” diye açılışı yaptı. Bu ses üzerine dikkatler bir anda üzerime yoğunlaştı. Gazeteden kafasını kaldıran Mikail, meraklı bakışlar ile “Abi hükümet nasıl düşer uçak mı bu?” Anladım ki, gazetede Fransa Hükümeti’nin düştüğünü görmüştü. Hemen yanıt verdim ve “Bizim gibi, onlar da gelecek yılın bütçesini görüşüyormuş meclislerinde…Kötü yönetim tarzını beğenmeyen milletvekilleri, bütçesyi onaylamayınca Anayasa hükmüne göre hükümet düşmüş.Böyle bir düşürme vakası ülkemizde de yaşanmıştı ama, şimdi hatırlayamadım tarihini… Olay sadece bu” diye bu ilginç soruyu yanıtladım. Tayfun yine işin suyunu çıkarmak için aradığı fırsatı buldu ve eski bir sloganı atmaya başladı;” Hükümet düşer, enflasyon düşer Bursaspor ba.a.ı düşer” diye beni eskilere götürdü. İşi sulandırmaması için uyardım Tayfun’u. Yanlışla Bursaspor yerine başka bir kelime kullanır korkusuydu benimki de !Oysa, son zamanlarda ülkemizdeki gelişmeler suyu çıkmış uygulamalar ile doluydu. Tam bunu düşünüyordum, profesör unvanı verdiğimiz Mithat abi elindeki gazeteyi bıraktı, belli ki söylevini sunacaktı.”Arkadaşlar ilginç bir dönemden geçiyoruz, ciddi olarak eleştiri yapmak çok zor. Ekonomi yazarı Şeref Oğuz, beklenen zamlar ve hayat pahalılığına dair öyle bir cümle kurmuş ki Hükümet’i kastederek, sormayın… Orucu ücretli tutsun, iftarı biz yaparız diyor sanki beyler… gibi bir yakıştırma yapmış yazar...” Kahve ekibinden bazıları hafifçe gülümsedi, sadece marangoz Turan yüksek sesle, gülümseme ile karışık adeta haykırdı. Sonra da söze girdi. “Abiler ben de televizyonda izledim bir muhteremi…Ne diyo biliyonuz mu ? Öldüğümüzde günahlarımızı TÜİK hesaplasın, cennetimiz garanti…” Hemen herkes kahkaha ile gülmeye başladı ve biraz neşelendi ama, içleri yine de kan ağlıyordu, yorgun yüzleri bunu haykırıyordu aslında… O sırada kapıda, kahveye pek uğramayan Casim Usta göründü. Meğer konuşmaları dinliyormuş. O da Maliye Bakanı Şimşek’e takmış. Hemen söze girdi ve “Adama bak ya, bir yıl sigara içmeyin147 bin lira kazanabilirsiniz diye sanki çocukmuşuz gibi öğüt veriyo bize…
Onu diyeceğine o kadar vergi almayın kardeşim tütünden, insan ister istemez içiyo bu mereti..” Mikail bu sözlere karşı veciz bir cümle kurmadan durabilir mi yerinde ? Hemen atak yaptı “Abiler, arkadaşlar, bir kutu o meşhur içeceğin üçte ikisi vergi, üçte biri maliyetmişşş…Yani 60 liralık bir ürünün 40 lirası aziz devletimizin kasasına gidiyo. Yani hayırlı bir iş yapıyoz. Onun adı neydi abi” deyip bana döndü… İlk anda anlamadım, biraz düşünüp, “Kardeşim bu tür kesintilerin adı dolaylı vergi…Tüm vergilerin neredeyse yüze 70 kadarını buradan alıyor devletimiz… Senin anlayacağın Devlet bu vergiler ile ayakta duruyor kardeşim..!”Mikail önce sustu, sonra da yine söze girdi…”Abi, şimdi bu zararlı alışkanlıkları olanlar, bilmeden en fazla vergiyi verenler mi oluyo.?” Soru bana da oldukça ağır geldi. Bu sayede hayırlı bir iş yapılıyor dersem, zararlı alışkanlıkları övmüş olacağım. Gerçeğin hakikaten bu olduğunu söylemesem, onları kandırmış gibi olacağım. Yani zor bir durumda kalmak üzereydim. Tam o sırada dışarıdan yüksek sesle bir bağırış geldi…”Ey millet çabuk gelin adam bayılmış…” Hep birlikte dışarı çıktık, orta yaşlı biriydi yerdeki. Yüzüne su falan su çarptık. Az sonra gözlerini açtı ve şaşkınlıkla etrafı süzdü. Tayfun hemen soruyu patlattı… “Arkadaş neden bayıldın? “ Adam sağına soluna baktı, ıkındı, sıkındı ama hafif bir sesle “ Yahu, işe geç kalacam diye karnımı doyurmadan çıktım, herhalde ondandır.” diyecek oldu. Sonra da kalkıp gitti. Ama konu bitmemişti…Minibüs şoförü Ahmet “Ağalar bu adam var ya, kulübe gibi bir yerde yaşıyo, çöplerden öte beri topluyo, kesinlikle karnı uzun zamandan beri açtır, akşam yemeği de yememiştir, size söyleyemedi yani..”” Bu açıklama üzerine, kimsede konuşacak hal kalmamıştı ve birer ikişer herkes dağıldı.Çünkü sözün bittiği yerdeydik.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Çukur kahve yeni yıla buruk girecek
Bir çocukluk arkadaşımın sitemi nedeniyle, eski mahalleye gitmeye karar verdim. Hava da çok uygun değildi ama, çukur kahvedeki sımsıcak ortam nedeni ile bana da cazip geldi bu davet...Bursaray yolculuğu sonunda direkt olarak kahvenin yolunu tuttum. Bu küçük, ama işlevi büyük mekan, acaba sahip mi değiştirdi merakı içinde adımlarımı sıklaştırdım. İçeri girip, yerime oturmadan kahveci Oğuz’ a bu konuyu sordum. Kahvenin henüz el değiştirmediğini söyledi ve çayımı önüme koydu. Tanıyamadığım birkaç kişiyi süzerken marangoz Turan giriş yaptı. Asık bir surat hali ile selam verip bir masanın ucuna kıvrıldı. Beni fark etmemişti. Aradan beş altı dakika geçti komik Tayfun kapıdan içeriye kafasını sokup giriverdi ve bana dönerek “ Ooooo kimleri görüyom. Abi hoş geldin” diye açılışı yaptı. Bu ses üzerine dikkatler bir anda üzerime yoğunlaştı. Gazeteden kafasını kaldıran Mikail, meraklı bakışlar ile “Abi hükümet nasıl düşer uçak mı bu?” Anladım ki, gazetede Fransa Hükümeti’nin düştüğünü görmüştü. Hemen yanıt verdim ve “Bizim gibi, onlar da gelecek yılın bütçesini görüşüyormuş meclislerinde…Kötü yönetim tarzını beğenmeyen milletvekilleri, bütçesyi onaylamayınca Anayasa hükmüne göre hükümet düşmüş.Böyle bir düşürme vakası ülkemizde de yaşanmıştı ama, şimdi hatırlayamadım tarihini… Olay sadece bu” diye bu ilginç soruyu yanıtladım. Tayfun yine işin suyunu çıkarmak için aradığı fırsatı buldu ve eski bir sloganı atmaya başladı;” Hükümet düşer, enflasyon düşer Bursaspor ba.a.ı düşer” diye beni eskilere götürdü. İşi sulandırmaması için uyardım Tayfun’u. Yanlışla Bursaspor yerine başka bir kelime kullanır korkusuydu benimki de !Oysa, son zamanlarda ülkemizdeki gelişmeler suyu çıkmış uygulamalar ile doluydu. Tam bunu düşünüyordum, profesör unvanı verdiğimiz Mithat abi elindeki gazeteyi bıraktı, belli ki söylevini sunacaktı.”Arkadaşlar ilginç bir dönemden geçiyoruz, ciddi olarak eleştiri yapmak çok zor. Ekonomi yazarı Şeref Oğuz, beklenen zamlar ve hayat pahalılığına dair öyle bir cümle kurmuş ki Hükümet’i kastederek, sormayın… Orucu ücretli tutsun, iftarı biz yaparız diyor sanki beyler… gibi bir yakıştırma yapmış yazar...” Kahve ekibinden bazıları hafifçe gülümsedi, sadece marangoz Turan yüksek sesle, gülümseme ile karışık adeta haykırdı. Sonra da söze girdi. “Abiler ben de televizyonda izledim bir muhteremi…Ne diyo biliyonuz mu ? Öldüğümüzde günahlarımızı TÜİK hesaplasın, cennetimiz garanti…” Hemen herkes kahkaha ile gülmeye başladı ve biraz neşelendi ama, içleri yine de kan ağlıyordu, yorgun yüzleri bunu haykırıyordu aslında… O sırada kapıda, kahveye pek uğramayan Casim Usta göründü. Meğer konuşmaları dinliyormuş. O da Maliye Bakanı Şimşek’e takmış. Hemen söze girdi ve “Adama bak ya, bir yıl sigara içmeyin147 bin lira kazanabilirsiniz diye sanki çocukmuşuz gibi öğüt veriyo bize…
Onu diyeceğine o kadar vergi almayın kardeşim tütünden, insan ister istemez içiyo bu mereti..” Mikail bu sözlere karşı veciz bir cümle kurmadan durabilir mi yerinde ? Hemen atak yaptı “Abiler, arkadaşlar, bir kutu o meşhur içeceğin üçte ikisi vergi, üçte biri maliyetmişşş…Yani 60 liralık bir ürünün 40 lirası aziz devletimizin kasasına gidiyo. Yani hayırlı bir iş yapıyoz. Onun adı neydi abi” deyip bana döndü… İlk anda anlamadım, biraz düşünüp, “Kardeşim bu tür kesintilerin adı dolaylı vergi…Tüm vergilerin neredeyse yüze 70 kadarını buradan alıyor devletimiz… Senin anlayacağın Devlet bu vergiler ile ayakta duruyor kardeşim..!”Mikail önce sustu, sonra da yine söze girdi…”Abi, şimdi bu zararlı alışkanlıkları olanlar, bilmeden en fazla vergiyi verenler mi oluyo.?” Soru bana da oldukça ağır geldi. Bu sayede hayırlı bir iş yapılıyor dersem, zararlı alışkanlıkları övmüş olacağım. Gerçeğin hakikaten bu olduğunu söylemesem, onları kandırmış gibi olacağım. Yani zor bir durumda kalmak üzereydim. Tam o sırada dışarıdan yüksek sesle bir bağırış geldi…”Ey millet çabuk gelin adam bayılmış…” Hep birlikte dışarı çıktık, orta yaşlı biriydi yerdeki. Yüzüne su falan su çarptık. Az sonra gözlerini açtı ve şaşkınlıkla etrafı süzdü. Tayfun hemen soruyu patlattı… “Arkadaş neden bayıldın? “ Adam sağına soluna baktı, ıkındı, sıkındı ama hafif bir sesle “ Yahu, işe geç kalacam diye karnımı doyurmadan çıktım, herhalde ondandır.” diyecek oldu. Sonra da kalkıp gitti. Ama konu bitmemişti…Minibüs şoförü Ahmet “Ağalar bu adam var ya, kulübe gibi bir yerde yaşıyo, çöplerden öte beri topluyo, kesinlikle karnı uzun zamandan beri açtır, akşam yemeği de yememiştir, size söyleyemedi yani..”” Bu açıklama üzerine, kimsede konuşacak hal kalmamıştı ve birer ikişer herkes dağıldı.Çünkü sözün bittiği yerdeydik.