Edip’in son türküsü ve bendeki öyküsü...

Yazının Giriş Tarihi: 04.03.2025 20:45
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.03.2025 20:46

Sanatçı sıfatını, halkın taktığı icracıya ülkemizde pek de rastlanmaz. Genelde hemen herkes, yaptığı işin önemine dayanarak bu sıfatı taşımak ve ilgililerin de bunu kullanmasını ister.. Hayranları bu konuda en büyük destekçisi olurlar. Ama bazen öyle biri çıkar ki, adından başlayarak, yaptığı işin gereği ve güzelliği ile bu unvanı kendisi değil sevenleri koyar ve her fırsatta bu özelliğini tekrarlar… Edip Akbayram’da buna lâyık olanların başında geliyordu. Mecburen di-li geçmiş kullanıyorum, çünkü artık aramızda değil. Hayranları da, tanımlamaya çalıştığım bu kişiliği ne kadar çok sevdiklerini yaptıkları paylaşımlar ile doyasıya anlatmışlar. Benim bu konuda bir gelenek ve işlevim, hatırladığım kadarı ile hiç olmadı. Oldu ise de af ola…Ama, bu kez durum başka. Çünkü Olay Medya’da çalıştığım yıllarda, konuk olarak geldiğinde tanışma fırsatım ile birlikte, kişiliği hakkında önemli bir bilgilenmem olmuştu Akbayram’a dair…. O dönemde Hasan Basri arkadaşımız, her hafta seyircili biçimde medyanın salonunda “Türkü diyenler” adında bir program yapardı. Çok sayıda ünlü icracı ve de gerçek sanatçı geldi ve gitti. Bazen karşılaştığımızda selamlaştıklarım da oldu onlardan bazıları ile... Ama Edip Akbayram ile ilginç bir iletişimimiz gerçekleşti bu anlamda... Konser için belirlenen tarih gelmişti. Hasan Basri, içerideki organizasyonu yaparken, konuğu gelirse diye bana ve meslektaşım Engin Aksöz’e ricada bulunarak Akbayram’ı karşılamamızı istedi. Engin, lise çağlarından itibaren sanatçı takibi yapan, bazen yazışmalara giren istekçiler arasında da bilinen bir arkadaşımdı. Hafızası da çok keskindi. Edip Akbayram medyadan giriş yaparken kapıda karşıladık. Hattâ koluna girerek salona doğru giderken biraz mola verdik. Engin “İlk şarkınız mıydı Kükredi Çimenler? Galiba onunla bir yarışmada ödül almıştınız” deyiverdi. Akbayram heyecanlandı ve Engin’e dönerek “Bu şarkımı müzisyen arkadaşlarımın bile çoğu bilmez,Altın Mikrofon ödülü almıştım siz nasıl unutmadınız” diyerek şaşkınlığını dile getirdi. Ben de Engin’inin marifetlerini sıraladım kendisine... Sonra da benim başımdan geçen bir olayı naklettim. Mahalledeki bir arkadaşım fabrika işçisiydi. Erken yaşta çalışmaya başladı ama müzik yapma hevesi de hep vardı. Bir gitar alıp çalmaya başladığı anda, arkadaş arasında alay konusu da oldu. Ama Edip Akbayram hayranlığı ise çok ileri seviyede idi. Bir gün çalıştığı fabrikadan izinli olduğunda, dolmuş şoförlüğü yaparken, Çekirge istikametine doğru gidiyor, o sırada Kültürpark’tan gelen müziğin ve Edip Akbayram’ın sesini duyuyor. Aracı oradaki cebe sokarak, yolculara da’ arıza var hemen yaparım’ diyor ve kaputu açıyor. Kaputun içinde oyalanırken asıl amacı Edip Akbayram’ın şarkısını dinlemekmiş meğer… Şarkı bitiyor, ve tamiri de güya sonlandırıyor. Yola devam ediyor. Olay böyle. Bunu Akbayram’a anlatınca, bana dönerek “Şimdi gidip getirebilir misin bu arkadaşı tanışmak isterim?” diye bir soru yöneltti. Ben de vardiyada çalışıyor olabileceğini, “Bir daha medyamıza gelirseniz, kesinlikle getireceğim” diyerek söz verdim.” Hakikaten birkaç ay sonra bir kez daha geldi ve bu müzik tutkunu ikiliyi buluşturdum. Bunda ne var diyeceksiniz, ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Medyaya program için gelenler de hep görgülü iyi insanlardı. Ama, Akbayram gibi, bir hayranının isteğini yerine getirmekteki içtenliği hiç görmedim, belki de göremedim, zaten göremezdim doğal olarak. Her sanatçı geldiğinde bizde de bu merak ve istek olmuyordu çünkü…Ama buradaki olayda her iki kahramanın da tutkusu ve de görgüsü ön plandaydı. Seyircisi ve hayranına bu denli önem veren, önemseyen bu naif kişilikli Edip Akbayram’ın adının hakkını tam olarak verdiğini, sadece şarkıları ile değil, bunu seyirci saygısına da bağlamıştım. Anadolu rock türünü ülke halkına tam olarak sevdirmiş ve yeni bir model yaratmıştı. Ama hepsinden önemlisi, kibar, naif ve nazikti, hem de hayranına bu duyarlığı gösteren gerçek bir sanatçı idi.Böyle bir örneğin çok kolay bulunamayacağı gerçeğini de tüm içtenliğim ile yazmaya çalıştım ve bu arada küçük bir araştırma ile çok ilginç bir veriye ulaştım. Edip Akbayram ve arkadaşım olan hayranı Lütfü de ne gariptir ki 1950 doğumluymuş. Arkadaşımın ölümü ise üç yıl kadar geride kaldı ve bu kez de Akbayram onun ardından bu alemden göç etti.Ruhun şad olsun Edip Akbayram…Mekanın cennet olsun Lütfü Akın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (1)
Yorumcu
Yalçın Çıtakoğlu - 10 gün önce

Ağlattın beni be İsmail.

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.