Hava Durumu

Işıklar yanıp sönerken

Yazının Giriş Tarihi: 11.07.2024 19:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.07.2024 19:21

CHP Genel Başkanı Özgür Özel yerinde duramayan genç bir lider…Bir gün yurt dışında Sosyalist Enternasyonal toplantısında, diğer gün bir şehirde eylemde… Son günlerde, toplum olarak ilgilendiğimiz konu, emekli aylıkları ve de asgari ücrete ara zam verilmemesi. Özel doğal olarak bunların peşinde de koşuyor. Bu arada öğretmen örgütlerini ayağa kaldıran, İktidar tarafından çıkarılmak istenen yeni bir öğretmenlik yasasını TBMM’ye sunarak son halini vermeye çalışması da var. Ama şu anda tam 1 milyon öğretmen atama beklerken, söz konusu yasa çıktığında tüm haklarını yitirecek. Bir anlamda meslekleri ellerinden alınacak. Aslına bakılırsa hukuk dışı bir durum. Çünkü hukukta en temel hüküm “kazanılmış hak” olarak bilinir ve uygulanır. İşte toplumun çok önemli bir bölümünü ilgilendiren bu iki sorun için ilgili taraflar sokakta…Özgür Özel de buna dikkati çekmek ve de yanı sıra emeklilerin sıkıntısına da hatırlatmak için her gece saat 21.00 da evlerdeki ışıkların yanıp sönmesi konusunda topluma çağrıda bulundu. Amaç, bu temel sorunlara dikkate çekmekti…Işıkları kapatıp açma eylemini bizler ilk önce, doksanlı yıllarda, Susurluk Skandalı şeklinde isimlendirilen bir olay sonrası yaşamıştık.Bu eylem uzun yıllar unutulmadı. Bu ışıkların yakılıp söndürülme girişimi, “Gezi olayları” protestoları sırasında da gerçekleşti. Yani 2013 yılında…Demek ki , bu tür eylemler uzun aralardan sonra geliyor ve düzenleyenleri amacına ulaştırıyor ki, Özgür Özel de bunu denemek istedi…Başarılı olundu mu gibi bir sorunun yanıtı ancak “pek değil” biçiminde verilebilir.Aslında amaç, bir kesimin hayati sorununu, tüm topluma duyurmak ve destek istemek. Ama şunu da unutmamak gerek, her iki soru da şu anki ülke yönetiminin ısrarla yapmak istediği değişiklikleri protesto anlamı taşıyor. Yani, ışığınızı kapatıp açtığınız zaman, hem evinizdeki ampuller yıpranıyor, hem de sanki İktidar partisine bir gönderme yapılıyor gibi bir sonuç doğuruyor ! Böyle olunca da geniş bir toplum kesiminin bundan tedirgin olması da çok doğal. Üstelik toplumumuzun çok büyük bir kesimi, bu tür eylemleri, devlete karşı yapılmış bir isyan kabul ederek, yöneticilerin yanlışını bir anlamda kapatmış oluyor. Bir de protesto gibi ülkemizde oldukça tehlikeli bir eylem için, bu kültürün yerleşik olması gerek. En doğal ses duyurmada bile, karşınızda demir barikatlar, polis güçlerini görebiliyorsanız, böyle eylemlerin de yüzde yüz başarı ile sonuçlanacağını bekleyemezsiniz. Bu son ışık eylemi de bu minvalde algılanacaktır diye düşünüyorum.

Cezaevinde cinayet !!!

Başlık bir film adı gibi değil mi ? Ama yaşadığımız ülke Türkiye olunca bizler de böyle çarpıcı gerçekler ile karşılaşabiliyoruz. Gazeteci Saygı Öztürk öyle bir olay yakalamış ki, bir film senaryosunda izlediğinizde, zor ikna olacağınız türden bir cinayet vakası! Yer Elazığ…Olay yeri bu ildeki bir açık cezaevi…Her birinin ayrı ayrı çok sayıda suç kaydı olan beş kişi, bir minübüse binerek söz konusu cezaevinin önüne geliyor. Saatler gece yarısını gösteriyor…

Bakanlık yetkililerin Öztürk’e verdiği bilgiye göre; biri 24 yaşında ve 15 suç kaydı var. Bir diğeri 19 yaşında ve henüz iki suç kaydına sahip ! Bir başkası ise tam 63 suç kaydı almış ve sadece 29 yaşında…23 yaşındaki diğer tutuklunun da 41 suç kaydı varmış. Biri de oldukça yaş almış ve 49 yaşında ama, nedense sadece 4 suç kaydı bulunuyor ! Film değil gerçeğin tam kendisi…Bunlardan biri tel örgüyü kesiyor, aradığı koğuşu bulup giriyor ve 30 suç kaydı bulunan ve sadece 20 yaşında olan mahkumu silahıyla öldürüyor. Bu olayın neresinden tutmalı ? Bir cezaevi açık nitelikli de olsa, bu kadar rahat girilebilir bir yer olmalı mı ? Bu olayı bu sorunun yanıtı cevaplayamaz!

Bir süre sonra zaten, tetiği çeken dahil hemen hepsi yakalanmış.

Benim üzerinde durmak istediğim konu başka.Bu kadar suç kaydı nasıl oluşuyor? Bu suçlular neden, çabuk biçimde halk arasına karışabiliyor ?

Bunun nedeni, halen hapishanelerdeki mahkum yoğunluğunun giderilemeyişi mi ? Bir iddiaya göre, 50 bin mahkum, yer sıkıntısı nedeniyle olumsuz koşullarda cezaevinde kalıyor mu?. Yeni hapishanelere gerek duyuluyor mu? Hepsini bir kenara koyacak soru da şöyle:Biz ülke olarak ne zamandan beri, hakkımızı darp, yaralama ve cinayet ile arıyoruz ? Bu ülkenin hukuk sistemi ve adalet dağıtımında kusur mu var ? İnanç temelli bir yönetimi kadrosu ülkeyi yönetirken, haram ve günahı hiçe sayan bir kuşak ne zaman ve nasıl oluştu? Bu olayların tek nedeni parasal konular ve işsizlik mi ? Ya da, kolay para kazanmanın ve buna imkan veren yolsuzlukların cazipliği mi ? Belki de, hem suçlu, hem de güçlü olmanın bir sonucu mu? Bak: Sinan Ateş cinayeti…

Sanki Türkiye’de değil de, filmlerde izlediğimiz Güney Amerika ülkelerinden birinde yaşıyormuşuz korkusunu taşımaktan ne zaman kurtulacağız?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.