Her yıl 8 Mart geldiğinde bir sahne dikkatimizi çeker. Özellikle bazı eğlence organizasyonlarında sadece kadınların olduğu görülür. Çünkü ülkemin bu kutsal varlıkları kutlama yapar. Nedeni de Kadınlar Günü olmasıdır. Böyle gecelerde oynarlar, dans ederler, eşleri olmadan felekten bir gece çalınır genellikle…
Bu yıl binlerce kadını depremde kaybettiğimiz için bu tür kutlamaların yapıldığını da sanmıyorum. Normal bir 8 Mart gününde sadece bir kısmı sokağa çıkar ve toplanır kadınların… Onlar farklı dünya görüşüne sahiptir ve daima, hak arama peşindedir.Toplumun önemli bir bölümü ve buna kadınlar da dahil, iyi gözle bakmaz onlara. Nedeni de çok açıktır; eylemcilik ve hak aramayı kadın uğraşı olarak göremezler. Bir üçüncü grup vardır ki, iki gruba da kilometrelerce uzakta durur. Çoğu kez böyle bir günden haberdar bile değildirler. Çünkü evin reisi erkek, onlara bu günü ne kadar anlatır ve yaşamlarına dair ne kadar hak tanırsa zaten o kadarını bilirler. Dünyanın, daha özgür, çağdaş ve iki cinse de eşit gözle bakan ülkelerinde bu günün anlamı ise çok farklıdır, hem de yüz yıllardan beri…
Bu günün önemini kısaca özetleyeyim bazı kaynaklara dayanarak.
Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul eder. İnsan hakları temelinde kadınların siyasal, ekonomik ve sosyal başarılarının kutlanmasına, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan geliştirilmesine çalışır.
BM bu günü gündeme almadan çok daha önce, 1909 yılında Amerika’da özel bir gün olarak belirlenir. 1917 yılında Sovyetler Birliği’nde kadınlara seçme hakkı verildiği için 8 Mart Kadınlar Günü olarak kutlanmaya da başlar. Sonunda Birleşmiş Milletler geç olsa da devreye girer ve 8 Mart gününü 16 Aralık 1977 tarihinde, her ülkenin kendi geleneklerine uygun biçimde kutlaması kararını alır. Çünkü bu gün kadınlar için eşitlik gibi bir hakkın kazanılması günüdür. Buradaki önemli nokta,“her ülke kendi geleneklerine göre kutlar!” cümlesidir.
Hüzünlü bir çıkış noktası
Tüm dünyada ses getiren, farklı eylemler ve kutlamalara sahne olan 8 Mart'ın tohumları 1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının “daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı” talep etmesiyle atılır.
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi greve gider. Bu greve anında müdahale eden polis, fabrika önüne barikatlar kurar ve bazı grevci işçileri fabrikaya kilitler. Bu sırada fabrikada bir yangın çıkar. Çıkan bu yangında fabrikada kilitli kalan ve kurulan barikatlardan kaçamayan 129 kadın işçi yanarak can verir (Bursa’da bir tekstil atölyesindeki yangın gibi). Grevi dağıtmaya çalışan polisin baskılarına direnen ve yaşamlarını yitiren talihsiz kadın işçilerin cenaze törenine, on binlerce kişi katılır. İşte, dünyanın bir çok yerinde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” adıyla anmaların yapılmasının asıl ve en önemli nedeni, bu toplumsal ve hak temelli faciada yaşamını yitirmiş olan kadın işçileri anmak ve hatıralarını yaşatmaktır. Sözün özü; Bileşmiş Milletler gibi devasa bir örgüt bile, bu gün için açıkça kadınların önce iş dünyası, sonra da sosyal alanda hak aramalarını her ülke için ilke olarak kabul etmekten kaçınarak, anma ya da bu kutlama için “her ülke kendi gelenekleri” eklemesini yaparak kabul edebiliyor.
Kadın cinayetlerinin sıkça yaşandığı, emekçi kadının adının pek anılmadığı ülkemizin ferdi ve de hak ararken işinden olan biri olarak 8 Mart günü için nasıl bir cümle kurmalıyım bilemedim !
Depremzede kadınlar unutulmamalı
Türkiye’de pek de taraftar bulamayan bu ve benzeri hak arama mücadelesi nedeni ile Dünya Kadınlar Günü için Türk kadınlarına bu yıl bence bir fırsattı
8 Mart. Yine de geç kalınmış sayılmaz. Özellikle kadın dernekleri veya bir oluşuma dahil olmayanlar içi, bu günün anısına yapılacak bir şey yok mudur?
Olanak sahibi olanlar, deprem bölgesine giderek kadınlar ile temas kurup moral verebilir. Küçük hediyeler ile onları az da olsa mutlu edebilir. Ya da birleşerek ev araç gereçleri alımı için kurumlara baskı yapabilir.
Bilemiyorum, söylediklerim çok mu mantıklı… Yine de içimden geldiği kadar bunu anlatmaya çalıştım. Çünkü bir kadını ve özellikle böylesi bir felaketten kayıplar ile çıkan bir kadını, en iyi diğer bir kadın anlayabilir. Dostluk kurabilir, onu veya onları kısa süre için de olsa içinde oldukları kötü durumdan uzaklaştırarak, birkaç dakika normalleşmesini sağlayabilir. Bu önerilerim belki de haberimiz olmadan yapılıyor da olabilir. Seçim için start verilmesi için kısa bir süre kaldı. Cumhurbaşkanı seçim tarihini resmileştirdikten sonra, böyle bir ziyaret konvoyu ve yardımlar, kadınlarımız ile birlikte felaket bölgesine götürülebilir. Bu satırları yazarken, politikacılar bu söylediklerime dair çoktan harekete geçmiş olabilir diye düşünüyor veya düşünmek istiyorum.
Pulumuz paradan kıymetli olmuş
Konuşma dilimizde ilginç bazı deyimler var. Bazen, zengin birinden söz ederken, ağzımızı doldura doldura “adamın parası var, pulu var” der, zenginliğine vurgu yaparız. Bazen de hayat pahalılığına kızar “paramız pul olmuş”deriz. Ben ikincisine dair tipik iki örnek vereceğim.
Kısa adı GSİ olan kira gelirinden elde edilen kazanç, doğal olarak vergiye tabi. Ama uygulamada küçük bir gelişme, insanı güldürürken, düşündürüyor!
Örneğin bir tanıdığa GSİ nedeni ile hesaplanan verginin tutarı 89,75 lira olarak gelmiş. Yani yazı ile seksen dokuz lira yirmi beş kuruş. Bir de pul parası var.
O da maktu biçimde konmuş ve 294,90 lira. Yazı ile iki yüz doksan dört lira doksan kuruş. Buna benzer bir hesaplamayı benim için de yaptık, ödeyeceğimiz vergi ile damga vergisi, yani “pul parası” miktarı aşağı yukarı aynı çıktı.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
KADINLARIN GÜNÜ !
Her yıl 8 Mart geldiğinde bir sahne dikkatimizi çeker. Özellikle bazı eğlence organizasyonlarında sadece kadınların olduğu görülür. Çünkü ülkemin bu kutsal varlıkları kutlama yapar. Nedeni de Kadınlar Günü olmasıdır. Böyle gecelerde oynarlar, dans ederler, eşleri olmadan felekten bir gece çalınır genellikle…
Bu yıl binlerce kadını depremde kaybettiğimiz için bu tür kutlamaların yapıldığını da sanmıyorum. Normal bir 8 Mart gününde sadece bir kısmı sokağa çıkar ve toplanır kadınların… Onlar farklı dünya görüşüne sahiptir ve daima, hak arama peşindedir.Toplumun önemli bir bölümü ve buna kadınlar da dahil, iyi gözle bakmaz onlara. Nedeni de çok açıktır; eylemcilik ve hak aramayı kadın uğraşı olarak göremezler. Bir üçüncü grup vardır ki, iki gruba da kilometrelerce uzakta durur. Çoğu kez böyle bir günden haberdar bile değildirler. Çünkü evin reisi erkek, onlara bu günü ne kadar anlatır ve yaşamlarına dair ne kadar hak tanırsa zaten o kadarını bilirler. Dünyanın, daha özgür, çağdaş ve iki cinse de eşit gözle bakan ülkelerinde bu günün anlamı ise çok farklıdır, hem de yüz yıllardan beri…
Bu günün önemini kısaca özetleyeyim bazı kaynaklara dayanarak.
Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul eder. İnsan hakları temelinde kadınların siyasal, ekonomik ve sosyal başarılarının kutlanmasına, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan geliştirilmesine çalışır.
BM bu günü gündeme almadan çok daha önce, 1909 yılında Amerika’da özel bir gün olarak belirlenir. 1917 yılında Sovyetler Birliği’nde kadınlara seçme hakkı verildiği için 8 Mart Kadınlar Günü olarak kutlanmaya da başlar. Sonunda Birleşmiş Milletler geç olsa da devreye girer ve 8 Mart gününü 16 Aralık 1977 tarihinde, her ülkenin kendi geleneklerine uygun biçimde kutlaması kararını alır. Çünkü bu gün kadınlar için eşitlik gibi bir hakkın kazanılması günüdür. Buradaki önemli nokta,“her ülke kendi geleneklerine göre kutlar!” cümlesidir.
Hüzünlü bir çıkış noktası
Tüm dünyada ses getiren, farklı eylemler ve kutlamalara sahne olan 8 Mart'ın tohumları 1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının “daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı” talep etmesiyle atılır.
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi greve gider. Bu greve anında müdahale eden polis, fabrika önüne barikatlar kurar ve bazı grevci işçileri fabrikaya kilitler. Bu sırada fabrikada bir yangın çıkar. Çıkan bu yangında fabrikada kilitli kalan ve kurulan barikatlardan kaçamayan 129 kadın işçi yanarak can verir (Bursa’da bir tekstil atölyesindeki yangın gibi). Grevi dağıtmaya çalışan polisin baskılarına direnen ve yaşamlarını yitiren talihsiz kadın işçilerin cenaze törenine, on binlerce kişi katılır. İşte, dünyanın bir çok yerinde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” adıyla anmaların yapılmasının asıl ve en önemli nedeni, bu toplumsal ve hak temelli faciada yaşamını yitirmiş olan kadın işçileri anmak ve hatıralarını yaşatmaktır. Sözün özü; Bileşmiş Milletler gibi devasa bir örgüt bile, bu gün için açıkça kadınların önce iş dünyası, sonra da sosyal alanda hak aramalarını her ülke için ilke olarak kabul etmekten kaçınarak, anma ya da bu kutlama için “her ülke kendi gelenekleri” eklemesini yaparak kabul edebiliyor.
Kadın cinayetlerinin sıkça yaşandığı, emekçi kadının adının pek anılmadığı ülkemizin ferdi ve de hak ararken işinden olan biri olarak 8 Mart günü için nasıl bir cümle kurmalıyım bilemedim !
Depremzede kadınlar unutulmamalı
Türkiye’de pek de taraftar bulamayan bu ve benzeri hak arama mücadelesi nedeni ile Dünya Kadınlar Günü için Türk kadınlarına bu yıl bence bir fırsattı
8 Mart. Yine de geç kalınmış sayılmaz. Özellikle kadın dernekleri veya bir oluşuma dahil olmayanlar içi, bu günün anısına yapılacak bir şey yok mudur?
Olanak sahibi olanlar, deprem bölgesine giderek kadınlar ile temas kurup moral verebilir. Küçük hediyeler ile onları az da olsa mutlu edebilir. Ya da birleşerek ev araç gereçleri alımı için kurumlara baskı yapabilir.
Bilemiyorum, söylediklerim çok mu mantıklı… Yine de içimden geldiği kadar bunu anlatmaya çalıştım. Çünkü bir kadını ve özellikle böylesi bir felaketten kayıplar ile çıkan bir kadını, en iyi diğer bir kadın anlayabilir. Dostluk kurabilir, onu veya onları kısa süre için de olsa içinde oldukları kötü durumdan uzaklaştırarak, birkaç dakika normalleşmesini sağlayabilir. Bu önerilerim belki de haberimiz olmadan yapılıyor da olabilir. Seçim için start verilmesi için kısa bir süre kaldı. Cumhurbaşkanı seçim tarihini resmileştirdikten sonra, böyle bir ziyaret konvoyu ve yardımlar, kadınlarımız ile birlikte felaket bölgesine götürülebilir. Bu satırları yazarken, politikacılar bu söylediklerime dair çoktan harekete geçmiş olabilir diye düşünüyor veya düşünmek istiyorum.
Pulumuz paradan kıymetli olmuş
Konuşma dilimizde ilginç bazı deyimler var. Bazen, zengin birinden söz ederken, ağzımızı doldura doldura “adamın parası var, pulu var” der, zenginliğine vurgu yaparız. Bazen de hayat pahalılığına kızar “paramız pul olmuş”deriz. Ben ikincisine dair tipik iki örnek vereceğim.
Kısa adı GSİ olan kira gelirinden elde edilen kazanç, doğal olarak vergiye tabi. Ama uygulamada küçük bir gelişme, insanı güldürürken, düşündürüyor!
Örneğin bir tanıdığa GSİ nedeni ile hesaplanan verginin tutarı 89,75 lira olarak gelmiş. Yani yazı ile seksen dokuz lira yirmi beş kuruş. Bir de pul parası var.
O da maktu biçimde konmuş ve 294,90 lira. Yazı ile iki yüz doksan dört lira doksan kuruş. Buna benzer bir hesaplamayı benim için de yaptık, ödeyeceğimiz vergi ile damga vergisi, yani “pul parası” miktarı aşağı yukarı aynı çıktı.