Hava Durumu

SEÇİM Mİ GEÇİM Mİ?

Yazının Giriş Tarihi: 27.02.2023 15:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.02.2023 15:44

İktidar ve muhalefet felaket sonrası üç hafta sabretti ama,  her iki taraf da ülke olarak içinde bulunduğumuz  ve çaresiz kaldığımız duruma karşın, seçim kartını açıverdi. Öte yandan bu duruma siyaset dünyası açısından bakıldığında çok fazla eleştirilecek bir tarafı da yok. Tam bir çelişki yumağı. Çünkü yaraların sarılması, milyonlarca insanın iş, aş ve barınma sorununu çözülmesi için ortada siyasi bir belirsizliğin kalmaması da gerekiyor. Yirmi yıldan beri “ben her hizmetin en iyisini yaparım” iddiasındaki AKP, politik olarak yara aldığı bir dönemde böylesi bir felaket ile sarsıldı. Onlarca yılın ihmali, siyasi rant uğruna verilen tavizler, bazı yerleşim yerlerinde enkazlar gibi ortaya saçılan “nepotizm”(yakınların kayırılması) izleri, İktidar’ın elini iyiden iyiye zayıflatıyor. Daha açık bir ifade ile, felaket bölgesindeki bazı yerleşimlerde, deprem güvenliğini sağlamak adına denetim mekanizmasını çalıştırması gereken sorumlu kişiler (politikacı-müteahhitler) , yıkımların öznesi olmuş. Bu durum ve benzer yaklaşımlar seçimi acil hale getiriyor. İktidar kendini, bir an önce deprem konutlarının temelini atıp, inşaatları bitirmek zorunda da hissediyor. Cumhurbaşkanı’nın “bana bir yıl verin konutları bitireyim” demesi ve halkın buna itibar etmesi olasılığı ile, seçim sonucunda bir kez daha iktidar olma şansı istiyor. Muhalefet ise, tüm partileri ile seçim sözcüğü etmiyor ama, zamanında yani Mayıs veya Haziran ayında yapılmasını zımnen istiyor. Bu nedenle muhalefet sözcülerinin ağzından ne “seçim ertelensin” ne de “bir an önce seçim yapılmalı” cümleleri  çıkmıyor. Muhalefet şu anda cumhurbaşkanı adayını belirlemeye odaklandı. Ülkemizin içinde bulunduğu  durumun siyasi ayağı böyle. Ama gerçekler çok farklı… Bu arada geniş bir alanı kaplayan deprem bölgesinden iç karartan, en temel ihtiyaçların giderilememesi haberleri de geliyor. Bunun yanı sıra, deprem konutlarının yapılacağı alanlar, hangi kentlerde, nasıl zeminler üzerinde yükselecek? Depremin yıkıcılığında en önemli neden olan “sıvılaşan zemin” konusu dikkate alınmadan, yani titiz bir çalışma yapılmadan belirlenecek konut alanları, gelecekte yine böyle felaketler yaşanmasına sebep olabilir. Bir başka konu da, konutlar için finansmanın nasıl ve nereden temin edileceği de yanıt bekleyen sorulardan en can alıcı olanı. Stadyum tribünlerinde, İktidar aleyhine çok sesli korolar halinde yapılan protestolar ve bunun üzerine giden kolluk güçlerinin davranışı çok gergin bir seçim ortamının habercisi gibi. Tüm bu gelişmeleri izleyen toplumun çok geniş bir kesimini oluşturan sabit gelirli grup ise, her geçen gün eriyen satın alma gücünün acısını yaşıyor, yaşıyoruz.

Yani, bu geniş kesim için ne seçim, ne de ülkeyi kimin yöneteceği önemli.

Bu durum Orhan Veli’nin o meşhur dizelerini hatırlattı bana.

O seçim dedi, ben geçim dedim.

O seçeceğini seçti, ben halâ geçim derdindeyim.

Günümüzün gerçeğine ne kadar da uygun değil mi bu dizeler…

Göç veren deprem bölgesi Türkiye’ye çok kaybettirir

Geniş bir alanda ve de on il sınırları içinde ortaya çıkan iki büyük deprem ve artçıları, o yörede oturanları doğal olarak göçe zorluyor. Olanağı ve gidecek yakınları olanlar, Mersin başta olmak üzere diğer illere ve özellikle Ankara ve İstanbul’a göç etme yolunda. Bu durum ilk anda olağan kabul edilebilir. Buna karşın söz konusu bölge insanının, sebze ve meyve üretimi ile Türkiye’yi besleme özelliği unutulmamalı. Tarımsal  üretimin yanı sıra, tarımsal sanayi başta olmak üzere, diğer endüstri kollarında da bölgenin etkin oluşu da çok önemli. Özellikle geride bıraktığımız son bir yıl içinde, nakliye masraflarının astronomik artışı ile, ülkenin diğer bölgelerindeki sabit gelirli ailelerin, yani bizler gibi ülkenin batısında oturanların sebze ve meyveye erişebilmesi oldukça zordu. Şimdi buna üretimdeki sıkıntı da eklenecek. Fiyatlar daha da katlanacak. Yani tüm ülke böyle bir çıkmaza girecek. Öte yandan özellikle Hatay ilinin çok önemli özellikleri var. Sınıra yakın oluşu, tarihsel özellikleri ile farklı inançlara mensup toplumların yaşadığı bu ilimiz, bir yandan turizm etkinliğini ve diğer taraftan da  “hoş görünün kenti” özelliğini kaybedecek. Kentin bir bölümünde Türk vatandaşı olarak yaşayan Suriye kökenliler ile, yasa dışı göç ve sığınmacı kapsamında gelenler, Hatay için “demografik yapı” değişimi tehlikesi yaratabilecek. Bu durum sadece o kentler için değil ülke için de bir tehlike unsuru biçimde ortaya çıkabilecek. Bu nedenle, böylesi bir deprem felaketinin yakın tarihte yinelenmesi, yer bilimine göre mümkün olmadığı varsayılırsa, özellikle Hatay’ın  devlet tarafından iyi izlenmesi ve özelliklerini yitirmeyip, göçü mümkün olduğu oranda kontrol etmesi gerekecek. Bunu gerçekleştirmenin zorluğu  belliyken, bunu başarabilmek de, seçim sonrası iş başına gelecek kadrolar için ilk büyük sınav niteliği taşıyacak.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.