Korku filminden bir sahne değil… Gerçeğin ta kendisi ve olay mahalli, Türkiye’nin en güzel, en önemli şehirlerinden İzmir… Üstelik bu kentin göz İzmir’in gözbebeği sayılacak Alsancak’ın denize kavuştuğu bir alanda geçiyor. Söz konusu, günün her vaktinde kalabalık kitlelerin gelip geçtiği bir sokak…

Son yağışlarda hasar alan zeminin çok az derininde yapılan elektrik iletim hattı baş rolde…Sel gelmiş ve sokaktan geçmek marifet istiyor. Çünkü en azından dizinize kadar suya girmeniz gerekecek. Önce genç bir kız acele ile suların içine dalıyor ama çıkamıyor. Bunu gören aktivist karakterli bir genç adam hemen yardıma koşuyor ve genç kızın elinden tutup girdaptan çekmek istiyor.

İşte o kahreden an…Her ikisi de elektrik akımına kapılmış ve cansız bedenleri suya gömülüyor. Sonrası malum…Yetkili kimdi, son olarak burada ne yapıldı gibi sorular soruluyor ama, iki yurttaşımız, çağdaş sayılan bir kentimizde, sokak ortasında elektrik cereyanına kapılarak yaşama veda ediyor. Kısa bir süre önce, bir köpek aynı nedenle elektrik çarpması ile can vermiş. Yöre esnafının anlatımı böyle… Ardından yine klasik cümleler duyacağız/duyuyoruz…Buradan hangi kurum mesuldü ? Son olarak buraya müdahaleyi kimler ve ne için yaptı ? Bunları öğrenmek tamam ama, şimdi ne kıymeti olacak? Şunu da belirtelim, geçtiğimiz günlerde, sanırım Harran’da idi, ekili alanlarda yangın çıkmıştı. Önce “anız yangını” dendi, sonra gerçek ortaya çıkıverdi. Elektrik iletim hatlarındaki, kopmalar ve arıza nedeniyle çıkan yangında tarlalar alevler içinde kalmıştı. Yine can verenler ve toprağından, ürününden olan insanlar…

İzmir’deki, bu çok can sıkıcı ama yüz karası iki ölümün sorumluları yine belediye teşkilatı, elektrik iletimini sağlayan ve elektrik bedellerini toplayan özel şirket ve de bakanlık. Bakalım fırdöndü kimin önünde duracak ! Fazla kâr etmek için uzmanlarından kısıntı yapan dağıtım şirketi mi? Yoksa, bu sokağın konumunu iyice ele alıp, başka bir geçiş yolu bulamayan ve de bu alanda çalışma yaptığı iddia edilen İzmir Büyükşehir Belediyesi mi ? Hangi kurum olursa olsun sorumlu ve suçlu…Ne önemi var? İnsan canının Türkiye’deki ucuzluğu kavramının üzerini örtebilecek mi ? Acaba diyorum; elektrik dağıtımını özelleştiren zihniyet de sorgulanır mı ?

Aynı gün Nazilli’de üç ölü

İşte bunları düşünürken, önümde açık olan ekrandan yine bir kaza haberi geldi… Aynı gün, bir başka saatte İzmir’e de yakın bir ilçe Nazilli’de, içme suyu çalışması yapan, anlaşıldığı kadarı ile yeterince önlem alınmayan bir alanda, korunmasız emekçilerden dördü göçük altında kalıyor. Biri sağ kurtuluyor, diğer üçü için “Allah rahmet eylesin” Bakın bu duamız hiç eksik olmuyor en azından ... Burada da yeterince önlem alınmadığı iddiası var. Bundan sonrasını, neden bu adı aldığını bir türlü anlayamadığım bir “sosyal medya” vecizesine bırakıyorum. Galiba şöyleydi? “Bana insanların nasıl öldüğünü söyle, sana nasıl bir ülkede olduğunu söyleyeyim !!!

İki komşu ülke başbakanının, önemli bir toplantıya gidebilmek için aynı uçakta seyahat ettiğini mi, yoksa önceden bir uçakla, kendini karşılaması için yardımcısını gönderen ve de ardından 4 uçak ile maiyeti ile bu önemli toplantıya katılan Cumhurbaşkanı’nın ülkesi mi düşecek payımıza …

Devam edeyim, bu kez vecize değil gerçek anladığım kadarıyla…

Bir dikkatli izleyici fark etmiş veya öğrenmiş bir gerçeği…Söze “Ölümde bile eşitlik yok “ diyor ve devam ediyor…SGK’lı bir yurttaşımız öldüğünde geride kalanlar 3 bin TL ölüm yardımı alırken, bir milletvekili öldüğünde, ailesine tam on katı 30 bin lira ödeniyormuş. Demek ki, milletvekilleri cenazeleri, düğünleri gibi çok fazla masraflı oluyor ki, bu hakkı kazanmış aileleri…Galiba makalenin başlığını yanlış koydum ama geç oldu. Baksanıza, ucuzlayan her insanı hayatı değil, sadece ekmeğini taştan çıkaran ve hiç ayrıcalığı olmayan kesim içinmiş. Yazıyı bitirinceye kadar ancak anlayabildim. Kusuruma bakmayın !