Henüz Kartalkaya yangın faciasının hesabı sorulamadan, bu kez ateş Uludağ karlarının üzerine düştü. Baba oğul, iki kayak uzmanı can verdi. Yakın sayılabilecek bir dönemde bu iki yangın acaba bize ne diyor? Eğer sabotaj gibi hiç düşünmek istemediğimiz bir neden yoksa, o zaman sorun nerede? Cevaplanması gereken soru budur. Her iki yangının çıkış yerleri mutfak ya da kafeterya. Önlem ise hak getire…Kartalkaya yangını sonrası, kayak alanlarında itfaiye aracının olduğu yerlerden biri de Uludağ olarak belirtilmişti. Acaba bu kez ne oldu da bu yangın sonucu iki canı yitirdik? Kayak sezonu bitti gerekçesi ile itfaiye aracı dağdan düzemi indi ki ? Benim düşündüğümü, sanırım yargı da dile getirecektir. İlk anda göz altına alınan dört sorumludan ikisi serbest bırakılmış. Tutuklu olan diğer iki şahıs, yangının gerçek nedenini anlatacak demek ki. Bunları yazarken, denetlemeyi, bu gibi yerlerin güvenliğinden hangi bakanlığın ya da yerel yönetimlerin birinci derece sorumlu olduğunu falan dile getirmeyeceğim. Zaten sürekli gündemde tutsak bile, yöneticiler yine bildiğini okuyor. Benim derdim, Türkiye’ye kayak sporunun tam anlamıyla yapıldığı ilk yer olan Uludağ’ın değerini anlatmak. Bunun dışında da, şu anda Bursa’nın sembolü ve iftiharla sunduğu en önemli turizm bölgesinin geleceği. Bilindiği gibi burada tam olmasa bile iki başlılık hakim yetki açısından…Biri doğal olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi, diğeri de içeriğini ve görevlerini, yetkisini henüz tam olarak anlayamadığımız “Alan Başkanlığı” kurumu. Son olayda acaba hangi kurum ne gibi gerekçeler sundu, ne söyledi bilemiyoruz. Zaten amacım, bu iki kurumun yarıştırılması değil. Ama Uludağ’ın Türkiye ve Bursa için önemini belirterek, bu tür kayak alanlarının Avrupa versiyonlarında nasıl işletildiğine değinmek. Öncelikle hatırlatmak isterim, Türkiye’nin kayak yapılan ilk merkezlerinden biri olan Uludağ, buraya ulaşmakta kullanılan teleferik anlamında da ülkemizin ilk uygulaması olarak karşımızda duruyor. O günün yöneticileri, hangi ön görü ile bunu yapmayı başarmış, onu da bilmek gerek. Yanı sıra, bu tür kayak merkezlerinin olduğu Avrupa ülkelerinde uygulama nasıl yapılıyor ona da değineceğim. Bunun bilgisi bana ait değil. Çok uzun yıllar Bursa DSİ Bölge Müdürlüğü yapan ve bir dönem de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında oturan, değerli büyüğümüz Erdem Saker’in kayak merkezleri açısından Avrupa’nın bazı bölgelerinde uyguladığı sistemden söz edeceğim. Bu sayede, turizm için çok değerli olan bu bu yatırımın eksik yönüne de vakıf olacağız. Saker’in ifadesine göre, Avrupa’daki kayak merkezlerinin konaklama otelleri, şehirlerin dışında, ama dağın üzerinde yapılmıyor. Aşağıda konaklayan ve kayak yapmak isteyenler, teleferik marifeti ile dağın yüzeyine ulaşıyor ve kar kayağının ardından, aşağıya konaklama alanına iniyormuş. Ne kadar da akılcı bir yöntem değil mi ? Bu sayede, kafeteryalar, mutfaklar bir kazaya uğrasa da en azından o beldenin itfaiye teşkilatına yakın oldukları için, yangın kısa sürede önleniyordur her halde... İnsan aklı bu yöntemi yıllar önce bulmuş ve uyguluyor. Bu tür bir yapılanma ülkemizde uygulanır mı? İşte en önemli soru da budur. Çünkü, kış oyunları ve yarışmalar dışında, ancak varsılların yapabildiği kar tatilleri ve kayak sporu yapan kesimimiz, Avrupa’daki kış sporu meraklıları gibi zahmete girmeyi sevmez ! Bu benim yorumum. Bu kesim diyelim, yatağından kalkacak, sonra dışarı çıkarak en kısa yoldan kayağına ve hocasına ulaşacak, sonra da keyfini çıkaracak. Sarf edilen efor nedeni ile, acıkan karnını da, hemen yüz metre mesafedeki otelin kafeteryasında doyuracak. Bizim varsılımız, kar tatili sevenlerimizin kültürü buna uygun! Onlar böyle istiyor tamam. Buna karşın, ülkemin sevgili yöneticiler,bakanlar, belediye başkanları böyle bir gereği neden sunamıyor onlara acaba?
Çok abes bir soru olduğunu bilerek kurdum bu cümleyi…Eş, dost, partili ve devletlu kişiler istesin, zirveye bile otel yapımına izin verir bizim nezih yöneticilerimiz ve onların dayanağı yasa ve yönetmelikler !!! Bilmem anlatabildim mi ? Umarım bir bayram tatili sonrası canınızı sıkmamışımdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Yeni Marmara Gazetesi
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Uludağ’ın yangını ve kar otelleri
Henüz Kartalkaya yangın faciasının hesabı sorulamadan, bu kez ateş Uludağ karlarının üzerine düştü. Baba oğul, iki kayak uzmanı can verdi. Yakın sayılabilecek bir dönemde bu iki yangın acaba bize ne diyor? Eğer sabotaj gibi hiç düşünmek istemediğimiz bir neden yoksa, o zaman sorun nerede? Cevaplanması gereken soru budur. Her iki yangının çıkış yerleri mutfak ya da kafeterya. Önlem ise hak getire…Kartalkaya yangını sonrası, kayak alanlarında itfaiye aracının olduğu yerlerden biri de Uludağ olarak belirtilmişti. Acaba bu kez ne oldu da bu yangın sonucu iki canı yitirdik? Kayak sezonu bitti gerekçesi ile itfaiye aracı dağdan düzemi indi ki ? Benim düşündüğümü, sanırım yargı da dile getirecektir. İlk anda göz altına alınan dört sorumludan ikisi serbest bırakılmış. Tutuklu olan diğer iki şahıs, yangının gerçek nedenini anlatacak demek ki. Bunları yazarken, denetlemeyi, bu gibi yerlerin güvenliğinden hangi bakanlığın ya da yerel yönetimlerin birinci derece sorumlu olduğunu falan dile getirmeyeceğim. Zaten sürekli gündemde tutsak bile, yöneticiler yine bildiğini okuyor. Benim derdim, Türkiye’ye kayak sporunun tam anlamıyla yapıldığı ilk yer olan Uludağ’ın değerini anlatmak. Bunun dışında da, şu anda Bursa’nın sembolü ve iftiharla sunduğu en önemli turizm bölgesinin geleceği. Bilindiği gibi burada tam olmasa bile iki başlılık hakim yetki açısından…Biri doğal olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi, diğeri de içeriğini ve görevlerini, yetkisini henüz tam olarak anlayamadığımız “Alan Başkanlığı” kurumu. Son olayda acaba hangi kurum ne gibi gerekçeler sundu, ne söyledi bilemiyoruz. Zaten amacım, bu iki kurumun yarıştırılması değil. Ama Uludağ’ın Türkiye ve Bursa için önemini belirterek, bu tür kayak alanlarının Avrupa versiyonlarında nasıl işletildiğine değinmek. Öncelikle hatırlatmak isterim, Türkiye’nin kayak yapılan ilk merkezlerinden biri olan Uludağ, buraya ulaşmakta kullanılan teleferik anlamında da ülkemizin ilk uygulaması olarak karşımızda duruyor. O günün yöneticileri, hangi ön görü ile bunu yapmayı başarmış, onu da bilmek gerek. Yanı sıra, bu tür kayak merkezlerinin olduğu Avrupa ülkelerinde uygulama nasıl yapılıyor ona da değineceğim. Bunun bilgisi bana ait değil. Çok uzun yıllar Bursa DSİ Bölge Müdürlüğü yapan ve bir dönem de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında oturan, değerli büyüğümüz Erdem Saker’in kayak merkezleri açısından Avrupa’nın bazı bölgelerinde uyguladığı sistemden söz edeceğim. Bu sayede, turizm için çok değerli olan bu bu yatırımın eksik yönüne de vakıf olacağız. Saker’in ifadesine göre, Avrupa’daki kayak merkezlerinin konaklama otelleri, şehirlerin dışında, ama dağın üzerinde yapılmıyor. Aşağıda konaklayan ve kayak yapmak isteyenler, teleferik marifeti ile dağın yüzeyine ulaşıyor ve kar kayağının ardından, aşağıya konaklama alanına iniyormuş. Ne kadar da akılcı bir yöntem değil mi ? Bu sayede, kafeteryalar, mutfaklar bir kazaya uğrasa da en azından o beldenin itfaiye teşkilatına yakın oldukları için, yangın kısa sürede önleniyordur her halde... İnsan aklı bu yöntemi yıllar önce bulmuş ve uyguluyor. Bu tür bir yapılanma ülkemizde uygulanır mı? İşte en önemli soru da budur. Çünkü, kış oyunları ve yarışmalar dışında, ancak varsılların yapabildiği kar tatilleri ve kayak sporu yapan kesimimiz, Avrupa’daki kış sporu meraklıları gibi zahmete girmeyi sevmez ! Bu benim yorumum. Bu kesim diyelim, yatağından kalkacak, sonra dışarı çıkarak en kısa yoldan kayağına ve hocasına ulaşacak, sonra da keyfini çıkaracak. Sarf edilen efor nedeni ile, acıkan karnını da, hemen yüz metre mesafedeki otelin kafeteryasında doyuracak. Bizim varsılımız, kar tatili sevenlerimizin kültürü buna uygun! Onlar böyle istiyor tamam. Buna karşın, ülkemin sevgili yöneticiler,bakanlar, belediye başkanları böyle bir gereği neden sunamıyor onlara acaba?
Çok abes bir soru olduğunu bilerek kurdum bu cümleyi…Eş, dost, partili ve devletlu kişiler istesin, zirveye bile otel yapımına izin verir bizim nezih yöneticilerimiz ve onların dayanağı yasa ve yönetmelikler !!! Bilmem anlatabildim mi ? Umarım bir bayram tatili sonrası canınızı sıkmamışımdır.