Bu hafta Not Defteri’nin ilginç bir sayfasını açıyoruz. İçinde bulunduğumuz günlerde, belki de planlandığı biçimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimin tarihinin 14 Mayıs 2023 olması için YSK nezdinde başvuruyu büyük olasılıkla bu gün yapacak. Bu tarih, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili (4 parti katılmıştı) ve gizli oy-açık sayım usulü ile yapılan ilk seçiminin yapıldığı günü simgeliyor. Bunun yanı sıra, o sırada muhalefette olan Demokrat Parti, bu seçime “Yeter Söz Milletindir” sloganı ile hazırlanmış ve büyük bir fark ile Cumhuriyet Halk Partisi’ni geçerek iktidar koltuğuna oturmuştu. Günümüzde de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından DP sloganının seçilmesi de oldukça ilginç. Çünkü, bu sloganı seçen iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve muhalefet bloğunda da, 1950 seçiminin galibi Demokrat Parti bulunmakta. Yani, slogan bu kez ters tarafa gitmiş gibi bir durum var. Bunu vurgulamak ve de “çok partili ilk demokratik seçim” hakkında bilgimizi tazelemek için, Not Defteri sayfalarını bu ilginç seçim ve günümüzdeki izdüşümüne açıyor.
İlk demokratik seçime doğru gelişmeler
Açık oy gizli sayım esası ile yapılan ve demokratik olmaktan uzak 1946 seçimi sonrası Demokrat Parti programını iki esas etrafında şekillendirir: Liberalizm ve Demokrasi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ekonomi politikası olan devletçiliğin aksadığı yönler vurgulanarak propaganda yapılır. Bozuk olan ekonomi ve dış ödeme dengesinin bozulması sonucu 7 Eylül 1946'da Türk Lirası'nın değeri düşürülmüştür. Bu olay DP'ye daha çok prim kazandırır. 7 Ocak 1947 tarihindeki Demokrat Parti kurultayında özgürlük ve demokrasi arzuları vurgulanarak Hürriyet Misakı kabul edilir. Bunun üzerine de İktidar tarafından DP'ye sert hücumlar başlar. Haziran ayında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar arasında bir dizi görüşme yapılır. Ardından İnönü 12 Temmuz Beyannamesi’ni yayınlar. Beyannamede, siyasal partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğu vurgulanır. Bu arada Başbakan Recep Peker görevden ayrılır ve yerine Hasan Saka getirilir. Karşılıklı olarak Demokrat Parti içerisindeki bu yumuşama ve iktidarla düzeltilen ilişkiler tepki çeker ve bir grup partiden ayrılır. Bu grubu oluşturanlar 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni kurar. Böylece 12 Temmuz Beyannamesi ile hem Cumhuriyet Halk Partisi, hem de Demokrat Parti içlerindeki sertlik yanlısı gruplardan kurtulur. 16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu'nu öngören seçim yasası kabul edilir. Bu şartlar altında Türkiye, tarihinin ilk demokratik nitelikli 14 Mayıs 1950 seçimleri için günleri sayılmaya başlar. Bu süre içinde Demokrat Parti milletvekilleri ve teşkilat üyeleri dağ tepe dolaşarak kırsal kesimlerdeki vatandaşa hitap eder. Bu dönemin en önemli silahı “Yeter Söz Milletindir” sloganıdır. 27 yıllık tek parti yönetimi, bazı sebepler ile zaten halktan kopmuşsa da, yöneticilerinin genelde kamunun seçkin isimleri oluşunu Demokrat Parti kurmayları da çok iyi kullanır. Özellikle Adnan Menderes’in toprak sahibi oluşu, kırsaldaki seçmeni iyi tanıması ve onların yanında olduğuna vurgu yapması olumlu bir sonuç verir. Artan hayat pahalılığı için geniş kitleler ve özellikle kırsal kesim sakinleri “Yeter Söz Milletindir” sloganına çok iyi sarılmıştır. Seçim günü gelir çatar.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti, ülke genelinde seçimlere katılırken, Millet Partisi sadece 22 ilde aday gösterir. Seçime katılım oranı yüzde 89,3 gibi çok yüksek bir düzeyde gerçekleşir. Sandıklar açıldığında beklenen olur ve Celal Bayar’ın Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti, oyların yüzde 52.67 sini alarak 415 milletvekili çıkarır.Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 39.45 oy oranı ile sadece 69 milletvekilliği elde eder.Hikmet Bayur’un Millet Partisi de yüzde 3.11 oy oranı ile sadece 1 milletvekilliği kazanabilir.Ayrıca 9 bağımsız milletvekili TBMM’ne girmeye hak kazanır.
Tek parti döneminin sonu
Rakamlar ve seçim sonucu Türkiye için adeta kırılma noktasıdır. Bu tarihi seçim, Türkiye'de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirir. 1923'ten beri tek başına ülkeyi idare eden Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarı halk oyu ile artık Demokrat Parti'ye devredecektir. Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra tam 11,5 yıl cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü bundan böyle ana muhalefet lideridir. 22 Mayıs 1950 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır. Refik Koraltan TBMM başkanlığına seçilir. Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel Başkanı ve İzmir milletvekili Celâl Bayar 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı olur. Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes görevlendirilir. Aynı gün Menderes, kendisinin ilk, cumhuriyet'in 19. Hükümeti’ni kurar. 2 Haziran'da güvenoyu alır. 9 Haziran 1950'de DP Genel İdare Kurulu, Adnan Menderes'i genel başkanlığa seçer. Dünyada belki çok nadir görülen bir olay gerçekleşmiş, uzun yıllar ülkeyi kendi otoritesi ile yöneten İktidar, tamamen serbest, hür, kansız ve hilesiz bir seçim ile yerini bir başka partiye bırakmıştır. Bu yüzden 1950 seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "Beyaz Devrim" olarak adlandırılır. Cumhuriyet Halk Partisi ve İnönü, bunu onurlu bir siyasi yaklaşım olarak değerlendirirken, Demokrat Parti kurmayları, bunu kendilerinin çok büyük bir başarısı ve halkın feraseti olarak yorumlar.
DP'nin yasal anlamda ilk çalışması 16 Haziran 1950 tarihinde Arapça ezan yasağını kaldırmak olur. Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasaklar da kaldırılır.
Bursa da Yeter Söz Milletindir dedi
1950 yılı başlarında Demokrat Parti, Bursa'daki ocak, bucak ve ilçe örgütlenmelerini büyük ölçüde tamamlamıştır...1946 yılında kurucu il başkanı olan Dr. Ömer Onur, bir süre sonra yerini Sadettin Karacabey'e bırakır.1950 yılında yapılan il kongresinde ise Hayri Terzioğlu, 27 Mayıs 1960 tarihine kadar sürdüreceği bu önemli görevi devralır. 1946 yılındaki tartışmalı seçimden eli boş çıkan DP, bu defa Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa'da da oyların büyük bir bölümünü alır ve Bursa’daki 12 milletvekilliğinin tamamını kazanır.
O dönem DP yanlısı bir sendikacı ve parti üyesi olan, 11 Dönem milletvekili Recep Kırım’ınseçime dair izlenimleri şöyledir
“Her halükarda Demokrat Parti’nin çalışmalarıyla tek başına iktidara geleceği belli oluyordu. Vatandaş büyük bir heyecanla 14 Mayıs’ı bekliyordu.
Nitekim 14 Mayıs geldiğinde de, kahir bir ekseriyetle Demokrat Partimiz Bursa’da seçimi kazandı.”
Kırım, seçim gecesi yaşananlara atıfta bulunarak, zaferi kazananın Demokrat Parti değil de sanki Bursa olduğunu vurgular gibiydi.
“ Bazı semtlerde davullar zurnalar çalındı. Sabaha kadar eğlenceler yapıldı ama başka partilere mensup arkadaşlara da hiçbir şekilde zarar verilmedi.”
Kırım’a göre Demokrat Parti'nin yükselişinin simgesi "Yeter Söz Milletindir" sloganına en büyük destek Bursa'dan gelmişti.
“O zaman tek parti hükümeti vardı, her şey bu hükümetin elindeydi. Yani vatandaş daima ikinci sınıf muamelesi görmüştür. Vatandaşın canı boğazına gelmişti, artık yeter söz milletindir sloganıyla ortaya çıktı ve o sloganın arkasında mücadelesini sürdürdü.”
Kaynak: Bursa’nın Seçimi belgeseli/İ.K.
Sandık sonuçları netleştiğinde, 257 bin 205 kayıtlı seçmeni olan Bursa'da seçime katılım yüzde 92.2 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleşirken, CHP’nin 97 bin 532 oyla yüzde 41.1'lik bir sonuç elde ettiği anlaşılır. Buna karşın DP 138 bin 445 oyla yüzde 58.1 oy oranına ulaşır ve Bursa'daki 12 milletvekilliğinin tamamını kazanır. Böylece Ali Canip Yöntem, Raif Aybar, Selim Ragıp Emeç, Halil Ayan, Agah Erozan, Selim Hermek, Hulusi Köymen, Sadettin Karacabey, Necdet Yılmaz, Mithat San ve Haluk Şaman Meclis'teki Bursa vekili olur.
Demokrat Parti'nin seçimi kazanmasındaki etkenleri, karşı cephede iki dönem CHP milletvekilliği yapan Nail Atlı ise şöyle yorumlar:
“O dönemin durumundan o dönemin sıkıntılarından Demokrat Parti yararlanmayı bildi ve propagandaya geçmişe yönelik suçlamalarla girdi.
Gerçekten halk sıkıntıdaydı. O sıkıntının sebebiyle Demokrat Parti’nin bu propagandası hoşuna gitti. Gerçekten Demokrat Parti o dönemde iyi de yaptı. Köylere gitti… Halk tipi milletvekilleri kasketleri giymeye başladılar. Yılarca susuz kaldınız, size su getireceğiz dediler.”
Kaynak: Bursa’nın Seçimi belgeseli/İ.K.
Seçimin ardından 1951 yılının temmuz ayında yapılan ara seçimle Kenan Yılmaz da DP milletvekili olarak Meclis'e girer. DP'nin, Bursa'daki başarısının ardında, yerel taleplere öncelik tanıması, söylemlerinde ahlaki ve kültürel öğeleri öne çıkarması ve halkla doğrudan doğruya ilişki kurması ile, adaylarının seçkin konumda olması da büyük etkendir .
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
YETER SÖZ MİLLETİN
Bu hafta Not Defteri’nin ilginç bir sayfasını açıyoruz. İçinde bulunduğumuz günlerde, belki de planlandığı biçimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimin tarihinin 14 Mayıs 2023 olması için YSK nezdinde başvuruyu büyük olasılıkla bu gün yapacak. Bu tarih, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili (4 parti katılmıştı) ve gizli oy-açık sayım usulü ile yapılan ilk seçiminin yapıldığı günü simgeliyor. Bunun yanı sıra, o sırada muhalefette olan Demokrat Parti, bu seçime “Yeter Söz Milletindir” sloganı ile hazırlanmış ve büyük bir fark ile Cumhuriyet Halk Partisi’ni geçerek iktidar koltuğuna oturmuştu. Günümüzde de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından DP sloganının seçilmesi de oldukça ilginç. Çünkü, bu sloganı seçen iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve muhalefet bloğunda da, 1950 seçiminin galibi Demokrat Parti bulunmakta. Yani, slogan bu kez ters tarafa gitmiş gibi bir durum var. Bunu vurgulamak ve de “çok partili ilk demokratik seçim” hakkında bilgimizi tazelemek için, Not Defteri sayfalarını bu ilginç seçim ve günümüzdeki izdüşümüne açıyor.
İlk demokratik seçime doğru gelişmeler
Açık oy gizli sayım esası ile yapılan ve demokratik olmaktan uzak 1946 seçimi sonrası Demokrat Parti programını iki esas etrafında şekillendirir: Liberalizm ve Demokrasi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ekonomi politikası olan devletçiliğin aksadığı yönler vurgulanarak propaganda yapılır. Bozuk olan ekonomi ve dış ödeme dengesinin bozulması sonucu 7 Eylül 1946'da Türk Lirası'nın değeri düşürülmüştür. Bu olay DP'ye daha çok prim kazandırır. 7 Ocak 1947 tarihindeki Demokrat Parti kurultayında özgürlük ve demokrasi arzuları vurgulanarak Hürriyet Misakı kabul edilir. Bunun üzerine de İktidar tarafından DP'ye sert hücumlar başlar. Haziran ayında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar arasında bir dizi görüşme yapılır. Ardından İnönü 12 Temmuz Beyannamesi’ni yayınlar. Beyannamede, siyasal partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğu vurgulanır. Bu arada Başbakan Recep Peker görevden ayrılır ve yerine Hasan Saka getirilir. Karşılıklı olarak Demokrat Parti içerisindeki bu yumuşama ve iktidarla düzeltilen ilişkiler tepki çeker ve bir grup partiden ayrılır. Bu grubu oluşturanlar 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni kurar. Böylece 12 Temmuz Beyannamesi ile hem Cumhuriyet Halk Partisi, hem de Demokrat Parti içlerindeki sertlik yanlısı gruplardan kurtulur. 16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu'nu öngören seçim yasası kabul edilir. Bu şartlar altında Türkiye, tarihinin ilk demokratik nitelikli 14 Mayıs 1950 seçimleri için günleri sayılmaya başlar. Bu süre içinde Demokrat Parti milletvekilleri ve teşkilat üyeleri dağ tepe dolaşarak kırsal kesimlerdeki vatandaşa hitap eder. Bu dönemin en önemli silahı “Yeter Söz Milletindir” sloganıdır. 27 yıllık tek parti yönetimi, bazı sebepler ile zaten halktan kopmuşsa da, yöneticilerinin genelde kamunun seçkin isimleri oluşunu Demokrat Parti kurmayları da çok iyi kullanır. Özellikle Adnan Menderes’in toprak sahibi oluşu, kırsaldaki seçmeni iyi tanıması ve onların yanında olduğuna vurgu yapması olumlu bir sonuç verir. Artan hayat pahalılığı için geniş kitleler ve özellikle kırsal kesim sakinleri “Yeter Söz Milletindir” sloganına çok iyi sarılmıştır. Seçim günü gelir çatar.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti, ülke genelinde seçimlere katılırken, Millet Partisi sadece 22 ilde aday gösterir. Seçime katılım oranı yüzde 89,3 gibi çok yüksek bir düzeyde gerçekleşir. Sandıklar açıldığında beklenen olur ve Celal Bayar’ın Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti, oyların yüzde 52.67 sini alarak 415 milletvekili çıkarır.Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 39.45 oy oranı ile sadece 69 milletvekilliği elde eder.Hikmet Bayur’un Millet Partisi de yüzde 3.11 oy oranı ile sadece 1 milletvekilliği kazanabilir.Ayrıca 9 bağımsız milletvekili TBMM’ne girmeye hak kazanır.
Tek parti döneminin sonu
Rakamlar ve seçim sonucu Türkiye için adeta kırılma noktasıdır. Bu tarihi seçim, Türkiye'de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirir. 1923'ten beri tek başına ülkeyi idare eden Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarı halk oyu ile artık Demokrat Parti'ye devredecektir. Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra tam 11,5 yıl cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü bundan böyle ana muhalefet lideridir. 22 Mayıs 1950 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır. Refik Koraltan TBMM başkanlığına seçilir. Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel Başkanı ve İzmir milletvekili Celâl Bayar 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı olur. Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes görevlendirilir. Aynı gün Menderes, kendisinin ilk, cumhuriyet'in 19. Hükümeti’ni kurar. 2 Haziran'da güvenoyu alır. 9 Haziran 1950'de DP Genel İdare Kurulu, Adnan Menderes'i genel başkanlığa seçer. Dünyada belki çok nadir görülen bir olay gerçekleşmiş, uzun yıllar ülkeyi kendi otoritesi ile yöneten İktidar, tamamen serbest, hür, kansız ve hilesiz bir seçim ile yerini bir başka partiye bırakmıştır. Bu yüzden 1950 seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "Beyaz Devrim" olarak adlandırılır. Cumhuriyet Halk Partisi ve İnönü, bunu onurlu bir siyasi yaklaşım olarak değerlendirirken, Demokrat Parti kurmayları, bunu kendilerinin çok büyük bir başarısı ve halkın feraseti olarak yorumlar.
DP'nin yasal anlamda ilk çalışması 16 Haziran 1950 tarihinde Arapça ezan yasağını kaldırmak olur. Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasaklar da kaldırılır.
Bursa da Yeter Söz Milletindir dedi
1950 yılı başlarında Demokrat Parti, Bursa'daki ocak, bucak ve ilçe örgütlenmelerini büyük ölçüde tamamlamıştır...1946 yılında kurucu il başkanı olan Dr. Ömer Onur, bir süre sonra yerini Sadettin Karacabey'e bırakır.1950 yılında yapılan il kongresinde ise Hayri Terzioğlu, 27 Mayıs 1960 tarihine kadar sürdüreceği bu önemli görevi devralır. 1946 yılındaki tartışmalı seçimden eli boş çıkan DP, bu defa Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa'da da oyların büyük bir bölümünü alır ve Bursa’daki 12 milletvekilliğinin tamamını kazanır.
O dönem DP yanlısı bir sendikacı ve parti üyesi olan, 11 Dönem milletvekili Recep Kırım’ın seçime dair izlenimleri şöyledir
“Her halükarda Demokrat Parti’nin çalışmalarıyla tek başına iktidara geleceği belli oluyordu. Vatandaş büyük bir heyecanla 14 Mayıs’ı bekliyordu.
Nitekim 14 Mayıs geldiğinde de, kahir bir ekseriyetle Demokrat Partimiz Bursa’da seçimi kazandı.”
Kırım, seçim gecesi yaşananlara atıfta bulunarak, zaferi kazananın Demokrat Parti değil de sanki Bursa olduğunu vurgular gibiydi.
“ Bazı semtlerde davullar zurnalar çalındı. Sabaha kadar eğlenceler yapıldı ama başka partilere mensup arkadaşlara da hiçbir şekilde zarar verilmedi.”
Kırım’a göre Demokrat Parti'nin yükselişinin simgesi "Yeter Söz Milletindir" sloganına en büyük destek Bursa'dan gelmişti.
“O zaman tek parti hükümeti vardı, her şey bu hükümetin elindeydi. Yani vatandaş daima ikinci sınıf muamelesi görmüştür. Vatandaşın canı boğazına gelmişti, artık yeter söz milletindir sloganıyla ortaya çıktı ve o sloganın arkasında mücadelesini sürdürdü.”
Kaynak: Bursa’nın Seçimi belgeseli/İ.K.
Sandık sonuçları netleştiğinde, 257 bin 205 kayıtlı seçmeni olan Bursa'da seçime katılım yüzde 92.2 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleşirken, CHP’nin 97 bin 532 oyla yüzde 41.1'lik bir sonuç elde ettiği anlaşılır. Buna karşın DP 138 bin 445 oyla yüzde 58.1 oy oranına ulaşır ve Bursa'daki 12 milletvekilliğinin tamamını kazanır. Böylece Ali Canip Yöntem, Raif Aybar, Selim Ragıp Emeç, Halil Ayan, Agah Erozan, Selim Hermek, Hulusi Köymen, Sadettin Karacabey, Necdet Yılmaz, Mithat San ve Haluk Şaman Meclis'teki Bursa vekili olur.
Demokrat Parti'nin seçimi kazanmasındaki etkenleri, karşı cephede iki dönem CHP milletvekilliği yapan Nail Atlı ise şöyle yorumlar:
“O dönemin durumundan o dönemin sıkıntılarından Demokrat Parti yararlanmayı bildi ve propagandaya geçmişe yönelik suçlamalarla girdi.
Gerçekten halk sıkıntıdaydı. O sıkıntının sebebiyle Demokrat Parti’nin bu propagandası hoşuna gitti. Gerçekten Demokrat Parti o dönemde iyi de yaptı. Köylere gitti… Halk tipi milletvekilleri kasketleri giymeye başladılar. Yılarca susuz kaldınız, size su getireceğiz dediler.”
Kaynak: Bursa’nın Seçimi belgeseli/İ.K.
Seçimin ardından 1951 yılının temmuz ayında yapılan ara seçimle Kenan Yılmaz da DP milletvekili olarak Meclis'e girer. DP'nin, Bursa'daki başarısının ardında, yerel taleplere öncelik tanıması, söylemlerinde ahlaki ve kültürel öğeleri öne çıkarması ve halkla doğrudan doğruya ilişki kurması ile, adaylarının seçkin konumda olması da büyük etkendir .