Gündemde yeni olaylar olsa da, sınırlarımıza çok yakın yerlerde savaş tehlikesi kendini gösterse de, ABD Başkan adayına suikast düzenlense de, Türkiye’de gündem hiç değişmiyor, hep emekli maaşları ve düşük asgari ücret. Açlık sınırı altında milyonlarca ailenin bitmeyen dramı hep ön planda…Siyasetçiler başta olmak üzere, mizah yazarları ve sıradan vatandaşın ağzından öyle veciz cümle ve dizeler çıkıyor ki, sanki ülkenin tamamı edebiyat üzerine master yapmış gibi!
Arada bir de geçmişten hatırlatmalar da yapılıyor fakirliğin arttığı yıllara dair.
Tevfik Fikret’in 1912 tarihli şiirini, 2014 yılında MHP Sözcüsü, Oktay Vural TBMM’de okumuş, acaba neden? Bunun yanıtını bilemiyoruz. Büyük olasılıkla, günümüzdeki gibi ekonomik konulardaki çarpıklıklar üzerinedir. Çünkü o dönemde MHP muhalefetteydi ve toplum olarak çabuk unutuyoruz geçmişi… Neyse Vural’ın şiirine dönelim.
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Bu anlamı çok büyük şiirde anlatılanlar, galiba her dönem için geçerli. Öyle olmasa Oktay Vural gibi temkinli, ne söylediğini bilen biri, bu şiiri 2014 yılında, hem de Yüce Meclis’in huzurunda neden söylesin ?
Şairini bulamadığım bu anlamda kısa bir manzume daha…
“Demiri demir ile dövdüler,
Biri sıcak, biri soğuktu,
İnsanı, insanla dövdüler,
Biri aç biri toktu.”
Başta da söylediğim gibi, tarih boyunca yokluk, insanı şair yapmış! Gelelim Oktay Vural’ın şiirli anlatımı konusuna…
Şu anda yine politika sahnesinde görülüyor Oktay. Ama pek de sesi çıkmıyor nedense! Zaten konumuz bu da değil. Çok ilginç atamalar, torpilli işlere siyasetçi yakınlarının yerleştirilmesine sıkça rastlıyoruz ama, yeni icat olan deyim ile “Zamanın Ruhu” diyerek geçiştiriyoruz. İşte son tipik örnek…
Destici testiyi kırdı ama yol gösteren de olmadı !
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin kızı TBMM içindeki bir kadroya alınmış. Doğal olarak bu atama gazetecilere konu olmuş. Kendisine bu atamanın nasıl olduğu sorulunca, Mustafa Destici öyle bir cümle kurdu ki, tam anlamı ile testiyi kırıverdi; “ Hemen her partinin TBMM kadroları içinde bir kontenjanı var. Neden benim ki konu oluyor. Zaten kızım 100 bin değil, 37 bin lira maaş alıyor” deyiverdi ekranda izlediğimde…! Sıkça kullanılan o deyim var ya “Zamanın Ruhu” diye anılan, galiba toplum tarafından da iyice hazmedilmiş olmalı!!! Artık bunun izahı yerine mizahı yapılır oldu çünkü…
Haklı olarak şu günlerde protesto gösterisi yapan öğretmenler hep bir ağızdan bağırıyordu geçtiğimiz hafta içinde… “Dilenmiyoruz, direniyoruz.” dediler. Bunu söyleme nedenleri kendilerini ilgilendiren ve yeni hazırlanan bir yasa önergesi içindi. Yasa çıktığında, bunca yıldır aldıkları eğitim ve diplomaları bile çöpe gidecek, yeni bir yöntem ile, bir kez daha elekten geçirilip, ancak torpili olursa göreve gelebileceklerdi.
Bu arada zamanın ruhuna çok uygun bir atama haberi yayınlandı gazetelerde… Edremit Devlet Hastanesi’nde “sekreterlik” yapan bir hanım kızımız, tek imza ile Ticaret Bakanlığı’nda bir daire başkanlığına atanıvermiş. Bu atamayı yakından izleyen CHP milletvekili Ensar Aytekin’in iddiasına göre, bu kızımıza 4 şube bağlanmış. İşte bu yıldırım hızı ile yapılan atamaya bu kez İYİ Partili bir siyasetçi Mehmet Gürban bir hesaplama ile yanıt vermiş.
“Uzman yardımcılığı sınavına gir çalış, uzman ol, şef ol, 60 yaşına geldiğinde belki DAİRE BAŞKANI olursun.” diyerek, torpili olmayan sade vatandaş bir memurun yol haritasını ortaya koymuş. Sözün bittiği yerdeyiz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Yoksulluk insanı şair yapar mı?
Gündemde yeni olaylar olsa da, sınırlarımıza çok yakın yerlerde savaş tehlikesi kendini gösterse de, ABD Başkan adayına suikast düzenlense de, Türkiye’de gündem hiç değişmiyor, hep emekli maaşları ve düşük asgari ücret. Açlık sınırı altında milyonlarca ailenin bitmeyen dramı hep ön planda…Siyasetçiler başta olmak üzere, mizah yazarları ve sıradan vatandaşın ağzından öyle veciz cümle ve dizeler çıkıyor ki, sanki ülkenin tamamı edebiyat üzerine master yapmış gibi!
Arada bir de geçmişten hatırlatmalar da yapılıyor fakirliğin arttığı yıllara dair.
Tevfik Fikret’in 1912 tarihli şiirini, 2014 yılında MHP Sözcüsü, Oktay Vural TBMM’de okumuş, acaba neden? Bunun yanıtını bilemiyoruz. Büyük olasılıkla, günümüzdeki gibi ekonomik konulardaki çarpıklıklar üzerinedir. Çünkü o dönemde MHP muhalefetteydi ve toplum olarak çabuk unutuyoruz geçmişi… Neyse Vural’ın şiirine dönelim.
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Bu anlamı çok büyük şiirde anlatılanlar, galiba her dönem için geçerli. Öyle olmasa Oktay Vural gibi temkinli, ne söylediğini bilen biri, bu şiiri 2014 yılında, hem de Yüce Meclis’in huzurunda neden söylesin ?
Şairini bulamadığım bu anlamda kısa bir manzume daha…
“Demiri demir ile dövdüler,
Biri sıcak, biri soğuktu,
İnsanı, insanla dövdüler,
Biri aç biri toktu.”
Başta da söylediğim gibi, tarih boyunca yokluk, insanı şair yapmış! Gelelim Oktay Vural’ın şiirli anlatımı konusuna…
Şu anda yine politika sahnesinde görülüyor Oktay. Ama pek de sesi çıkmıyor nedense! Zaten konumuz bu da değil. Çok ilginç atamalar, torpilli işlere siyasetçi yakınlarının yerleştirilmesine sıkça rastlıyoruz ama, yeni icat olan deyim ile “Zamanın Ruhu” diyerek geçiştiriyoruz. İşte son tipik örnek…
Destici testiyi kırdı ama yol gösteren de olmadı !
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin kızı TBMM içindeki bir kadroya alınmış. Doğal olarak bu atama gazetecilere konu olmuş. Kendisine bu atamanın nasıl olduğu sorulunca, Mustafa Destici öyle bir cümle kurdu ki, tam anlamı ile testiyi kırıverdi; “ Hemen her partinin TBMM kadroları içinde bir kontenjanı var. Neden benim ki konu oluyor. Zaten kızım 100 bin değil, 37 bin lira maaş alıyor” deyiverdi ekranda izlediğimde…! Sıkça kullanılan o deyim var ya “Zamanın Ruhu” diye anılan, galiba toplum tarafından da iyice hazmedilmiş olmalı!!! Artık bunun izahı yerine mizahı yapılır oldu çünkü…
Haklı olarak şu günlerde protesto gösterisi yapan öğretmenler hep bir ağızdan bağırıyordu geçtiğimiz hafta içinde… “Dilenmiyoruz, direniyoruz.” dediler. Bunu söyleme nedenleri kendilerini ilgilendiren ve yeni hazırlanan bir yasa önergesi içindi. Yasa çıktığında, bunca yıldır aldıkları eğitim ve diplomaları bile çöpe gidecek, yeni bir yöntem ile, bir kez daha elekten geçirilip, ancak torpili olursa göreve gelebileceklerdi.
Bu arada zamanın ruhuna çok uygun bir atama haberi yayınlandı gazetelerde… Edremit Devlet Hastanesi’nde “sekreterlik” yapan bir hanım kızımız, tek imza ile Ticaret Bakanlığı’nda bir daire başkanlığına atanıvermiş. Bu atamayı yakından izleyen CHP milletvekili Ensar Aytekin’in iddiasına göre, bu kızımıza 4 şube bağlanmış. İşte bu yıldırım hızı ile yapılan atamaya bu kez İYİ Partili bir siyasetçi Mehmet Gürban bir hesaplama ile yanıt vermiş.
“Uzman yardımcılığı sınavına gir çalış, uzman ol, şef ol, 60 yaşına geldiğinde belki DAİRE BAŞKANI olursun.” diyerek, torpili olmayan sade vatandaş bir memurun yol haritasını ortaya koymuş. Sözün bittiği yerdeyiz…