Görme nimetinden neredeyse mahrum denilecek kadar geleceği göremeyen, aciz ve fikir bakımından kısır olan Mahmud Şevket Paşa, yukarıda söylediğimiz hâle teşebbüs edip gerekeni yapmayı hatırına bile getiremediğinden, memleket harabeye dönerek bir felâket girdabına düşmüştür. Mahmud Şevket Paşa'nın istifası Said Paşa kabinesinde büyük bir zâfiyet doğmasına sebep olmuştur. Ne yapacağını şaşıran tecrübeli sadrazam, kabineye alabileceği bir harbiye nâzırı bulamama durumu ile başa baş kalmıştır. Dolayısıyla Harbiye Nâzırlığı tayini gerçekleşmemiştir. Beri taraftan Arnavutluktan İttihatçıların birinci inkılab esnasında yaptıkları ve öğrettikleri üze re yağmış bulunan telgraflar ve bir başka tarafta çeşitli meselelerle yüklü siyasî durumlar üzerinde çaresiz kalan kabine üyeleri de kaçmaya hazırlanırlarken, meclisi teşkil eden mebuslar arasında kabineye itimatsızlık görülmeye başlandı. Bu durumu hisseden ve Harbiye Nâzırının istifasından sonra sekiz- on gün geçince bir Harbiye Nâzırı tayin etmeyen Said Paşa, bir beyanname hazırlayıp(45) mebusan meclisi huzurunda birdenbire kabinesiyle göründü. Beyannamesini okurken; dâhili asayiş lâzım gelen merkezde ise de dış dünyada büyük devletlerle aramızda geçen işlerin siyasî bölümü yolunda gitmemekte hususuna dokunmadan geçemedi. Aynı hitabetin bir yerinde ise; Balkan devletleriyle, bizim hükümetin takip ettikleri görüşlerin sayesinde dostane hava devam ettiğini endişeye sebep olacak husus bulunmadığını söylemeye de önem verdi. Bu konuşmasını bitirdiğinde de güvenoyu istedi. Meclis toplantısına katılmış bulunan ve kanmaya hazır bulunan mebuslar derhal kabineye itimat rey'lerini veriverirler. Hemen ertesi günü Babıâlî’de yapılan toplantı çok uzun saatler devam etti ve burada alınan karar üzerine, aynen Harbi ye Nazırı Mahmud Şevket Paşanın yaptığı gibi istifalarını verip bir köşeye firârda ittifak ettiler ve derhal savuştular. Talat'ların, Cavid'lerin, Mahmud Şevket'lerin ve emsâlinin tek tek firârlarından sonra ortada kalan Said Paşay'a, Saraya istifasını gönderip, evine gitmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Said Paşa Hz.leri yukarıda anlatıldığı gibi vergi borcundan dolayı uğradığı hakarete mukabele olarak İttihad ve Terakki cemiyetine karşı istediği oyunu tamamen oynayamamışsa da, bir miktar zaman için de olsa iktidardan düşürmeğe muvaffak olmuştur. Said Paşayı yakından tanıyanlar kabul edip, teslim ederler ki Paşa, gayet inatçı ve kindar ve de, intikam almaktan hoşlanır bir karaktere sahip olduğundan şahsı ile alakalı iş olduğundan intikamını almaktan kendini men edememiştir. Zâten sadareti de kabul etmesi gördüğü hakaretin acısını çıkarmaya ve bir de yine bana muhtaciyetleri oldular diyebilmek içindi. Said Paşa yaradılış itibarıyla zeki bir kimse olup, makam iktidarını istediği gibi kullanan bir şahsiyetti. Zekâsını ve bunu kullanma gücünü şahsî işlerinden ziyade memleket işlerinde sarf etmek yolunu tutsaydı, ülkemiz bundan çok çok kârlı çıkardı. Said Paşa doğrusunu söyleyelim ülkemizin son zamanlarda yetiştirdiği siyaset insanları arasında nâdir kıymette ki, eşhastandır.(46) Bütün bunlara rağmen Said Paşa son derece korkak, sebatkâr olmayan ve merhameti pek kıt kimselerden idi. Her şeyi kendi almak ister bunu kimse ile paylaşmak istemez bir anlayışa sah ipti. Teşebbüs ettiği işler üzerinde basiret üzere hareketle beraber, başarısızlık hâlinde kabahati kendinden hemen atabilecek tedbirleri almak da pek mâhirdi. Bu sebepten başlamış olduğu işlerin çoğu bu davranış içinde olmasından pek netice vermezdi. Said Paşa kırk yaşını aştıktan sonra Fransızcaya bir iki sene içinde vukufiyet elde etmiştir. Böylece başkasının on beş senede zor toplayacağı mânevi bir sermayeye sahip olduğu görülmüştür. Avrupa siyaset usûlu medenisinin zorluklarına vakıf olmayı başardı. Maarif sever bir insan olarak tanınmıştır. 2.Sultan Abdülhamid Hân devrinde maarif sahasında ortaya koyduğu çalışmalar takdire şâyan hizmetlerdendir. Ayrıca aile bağlılığına pek önem vermesi bazı hatalara düşmesine sebep olmuştur. Velhasıl Said Paşanın hayırları kötülüklerini karşılar. Diyenler yalan söylememiş olur. Fiemanillah.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
METİN HASIRCI
ARNAVUT MESELESİ -2
Görme nimetinden neredeyse mahrum denilecek kadar geleceği göremeyen, aciz ve fikir bakımından kısır olan Mahmud Şevket Paşa, yukarıda söylediğimiz hâle teşebbüs edip gerekeni yapmayı hatırına bile getiremediğinden, memleket harabeye dönerek bir felâket girdabına düşmüştür. Mahmud Şevket Paşa'nın istifası Said Paşa kabinesinde büyük bir zâfiyet doğmasına sebep olmuştur. Ne yapacağını şaşıran tecrübeli sadrazam, kabineye alabileceği bir harbiye nâzırı bulamama durumu ile başa baş kalmıştır. Dolayısıyla Harbiye Nâzırlığı tayini gerçekleşmemiştir. Beri taraftan Arnavutluktan İttihatçıların birinci inkılab esnasında yaptıkları ve öğrettikleri üze re yağmış bulunan telgraflar ve bir başka tarafta çeşitli meselelerle yüklü siyasî durumlar üzerinde çaresiz kalan kabine üyeleri de kaçmaya hazırlanırlarken, meclisi teşkil eden mebuslar arasında kabineye itimatsızlık görülmeye başlandı. Bu durumu hisseden ve Harbiye Nâzırının istifasından sonra sekiz- on gün geçince bir Harbiye Nâzırı tayin etmeyen Said Paşa, bir beyanname hazırlayıp(45) mebusan meclisi huzurunda birdenbire kabinesiyle göründü. Beyannamesini okurken; dâhili asayiş lâzım gelen merkezde ise de dış dünyada büyük devletlerle aramızda geçen işlerin siyasî bölümü yolunda gitmemekte hususuna dokunmadan geçemedi. Aynı hitabetin bir yerinde ise; Balkan devletleriyle, bizim hükümetin takip ettikleri görüşlerin sayesinde dostane hava devam ettiğini endişeye sebep olacak husus bulunmadığını söylemeye de önem verdi. Bu konuşmasını bitirdiğinde de güvenoyu istedi. Meclis toplantısına katılmış bulunan ve kanmaya hazır bulunan mebuslar derhal kabineye itimat rey'lerini veriverirler. Hemen ertesi günü Babıâlî’de yapılan toplantı çok uzun saatler devam etti ve burada alınan karar üzerine, aynen Harbi ye Nazırı Mahmud Şevket Paşanın yaptığı gibi istifalarını verip bir köşeye firârda ittifak ettiler ve derhal savuştular. Talat'ların, Cavid'lerin, Mahmud Şevket'lerin ve emsâlinin tek tek firârlarından sonra ortada kalan Said Paşay'a, Saraya istifasını gönderip, evine gitmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Said Paşa Hz.leri yukarıda anlatıldığı gibi vergi borcundan dolayı uğradığı hakarete mukabele olarak İttihad ve Terakki cemiyetine karşı istediği oyunu tamamen oynayamamışsa da, bir miktar zaman için de olsa iktidardan düşürmeğe muvaffak olmuştur. Said Paşayı yakından tanıyanlar kabul edip, teslim ederler ki Paşa, gayet inatçı ve kindar ve de, intikam almaktan hoşlanır bir karaktere sahip olduğundan şahsı ile alakalı iş olduğundan intikamını almaktan kendini men edememiştir. Zâten sadareti de kabul etmesi gördüğü hakaretin acısını çıkarmaya ve bir de yine bana muhtaciyetleri oldular diyebilmek içindi. Said Paşa yaradılış itibarıyla zeki bir kimse olup, makam iktidarını istediği gibi kullanan bir şahsiyetti. Zekâsını ve bunu kullanma gücünü şahsî işlerinden ziyade memleket işlerinde sarf etmek yolunu tutsaydı, ülkemiz bundan çok çok kârlı çıkardı. Said Paşa doğrusunu söyleyelim ülkemizin son zamanlarda yetiştirdiği siyaset insanları arasında nâdir kıymette ki, eşhastandır.(46) Bütün bunlara rağmen Said Paşa son derece korkak, sebatkâr olmayan ve merhameti pek kıt kimselerden idi. Her şeyi kendi almak ister bunu kimse ile paylaşmak istemez bir anlayışa sah ipti. Teşebbüs ettiği işler üzerinde basiret üzere hareketle beraber, başarısızlık hâlinde kabahati kendinden hemen atabilecek tedbirleri almak da pek mâhirdi. Bu sebepten başlamış olduğu işlerin çoğu bu davranış içinde olmasından pek netice vermezdi. Said Paşa kırk yaşını aştıktan sonra Fransızcaya bir iki sene içinde vukufiyet elde etmiştir. Böylece başkasının on beş senede zor toplayacağı mânevi bir sermayeye sahip olduğu görülmüştür. Avrupa siyaset usûlu medenisinin zorluklarına vakıf olmayı başardı. Maarif sever bir insan olarak tanınmıştır. 2.Sultan Abdülhamid Hân devrinde maarif sahasında ortaya koyduğu çalışmalar takdire şâyan hizmetlerdendir. Ayrıca aile bağlılığına pek önem vermesi bazı hatalara düşmesine sebep olmuştur. Velhasıl Said Paşanın hayırları kötülüklerini karşılar. Diyenler yalan söylememiş olur. Fiemanillah.