Muhterem Yeni Marmara Gazetesi okurlarım birkaç haftadır ‘Son Halife‘ adlı kitaptan bazı alıntılarla hatırlatmalar yapmıştık. Son halife Abdülmecid Efendi'nin TBMM’si kararıyla lağv edilen Hilafetin hasebiyle, bu makamın kalkmamış olup, şahsi bir görev olarak değil, makamın, TBMM’si salahiyetleri arasında mündemiç olduğunu ifade eden satırlarla karar altına alındığı vakidir. Bu hususun buraya derci mutlak bir önem arz eder.
Yazımıza ismi başlık yapılan, Salih Keramet Nigar Beyefendi, Son Halife Abdülmecid Efendi'nin özel kâtibiydi. 3 Mart 1924 tarihindeki gece yarısı operasyonunu hanedanın öteki üyeleri ve saray görevlileri ile yaşadı. Salih Bey, Abdülmecid Efendi'nin yanında götürmeyi düşündüğü sadık bendelerindendi.
Keramet Nigar Bey’in operasyon gecesi başlayan ve ülkeye dönüş tarihi olan 14 Ekim 1924'e kadar tutuğu günlükler, talihsiz Halifenin macerasını anlatması ve başına gelenleri aktarması açısından büyük önem taşıyor. Keramet Nigar Bey’in macerası 3 Mart 1924 gece yarısı yatağından kaldırılıp, Dolmabahçe Sarayı'na çağrılmasıyla başlıyor.
Halife Abdülmecid Efendiyle görüşmesiylede, kaderinde bir sayfa açılıyor: ‘Gönüllü Sürgün’
Kendisinden iki resim isteniyor, pasaport için… Acele ile verilen vizeyle de, kafileye duhul ediliyor. Vize ise, sadece çıkış için!..
Halifenin, onun teşebbüsleriyle Avrupa'da sağladığı yardımlar küçümsenmeyecek miktarda... ‘Gören gözü tutan eli oluyor.’ Basın mensuplarından, Avrupadaki Müslüman Liderlere kadar çeşitli kimselerle kurduğu ilişkilerle Halifeye yeni imkânlar sağlıyor.
Yurda dönüşü ile de, kendisiniyeni bir görev bekliyor: Halife ve Ailesinin avukatlığı…
Bu görevi 30 Mart 1954’e kadar, yani son Halifenin on senedir tahnit edilmiş cenazesi için Türkiye'de gömülme izni verilmeyip, Medine-i Münevvere'de, Cennet’ül Baki‘de toprağa emanet edilmesine kadar sürüyordu. Günümüz itibariyle, Abdülmecid Efendi'nin 1954’de Cennetül Baki’de toprağa verilişinden 67 sene geçmiş bulunuyor. Fiemanillah
Ramazan Bayram-ı Şerifinizi tebrik eder, nice nice senelere erişelim
İnşallahu Rahman. Fiemanillah.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
METİN HASIRCI
SALİH KERAMET NİGAR BEY
Muhterem Yeni Marmara Gazetesi okurlarım birkaç haftadır ‘Son Halife‘ adlı kitaptan bazı alıntılarla hatırlatmalar yapmıştık. Son halife Abdülmecid Efendi'nin TBMM’si kararıyla lağv edilen Hilafetin hasebiyle, bu makamın kalkmamış olup, şahsi bir görev olarak değil, makamın, TBMM’si salahiyetleri arasında mündemiç olduğunu ifade eden satırlarla karar altına alındığı vakidir. Bu hususun buraya derci mutlak bir önem arz eder.
Yazımıza ismi başlık yapılan, Salih Keramet Nigar Beyefendi, Son Halife Abdülmecid Efendi'nin özel kâtibiydi. 3 Mart 1924 tarihindeki gece yarısı operasyonunu hanedanın öteki üyeleri ve saray görevlileri ile yaşadı. Salih Bey, Abdülmecid Efendi'nin yanında götürmeyi düşündüğü sadık bendelerindendi.
Keramet Nigar Bey’in operasyon gecesi başlayan ve ülkeye dönüş tarihi olan 14 Ekim 1924'e kadar tutuğu günlükler, talihsiz Halifenin macerasını anlatması ve başına gelenleri aktarması açısından büyük önem taşıyor. Keramet Nigar Bey’in macerası 3 Mart 1924 gece yarısı yatağından kaldırılıp, Dolmabahçe Sarayı'na çağrılmasıyla başlıyor.
Halife Abdülmecid Efendiyle görüşmesiylede, kaderinde bir sayfa açılıyor: ‘Gönüllü Sürgün’
Kendisinden iki resim isteniyor, pasaport için… Acele ile verilen vizeyle de, kafileye duhul ediliyor. Vize ise, sadece çıkış için!..
Halifenin, onun teşebbüsleriyle Avrupa'da sağladığı yardımlar küçümsenmeyecek miktarda... ‘Gören gözü tutan eli oluyor.’ Basın mensuplarından, Avrupadaki Müslüman Liderlere kadar çeşitli kimselerle kurduğu ilişkilerle Halifeye yeni imkânlar sağlıyor.
Yurda dönüşü ile de, kendisiniyeni bir görev bekliyor: Halife ve Ailesinin avukatlığı…
Bu görevi 30 Mart 1954’e kadar, yani son Halifenin on senedir tahnit edilmiş cenazesi için Türkiye'de gömülme izni verilmeyip, Medine-i Münevvere'de, Cennet’ül Baki‘de toprağa emanet edilmesine kadar sürüyordu. Günümüz itibariyle, Abdülmecid Efendi'nin 1954’de Cennetül Baki’de toprağa verilişinden 67 sene geçmiş bulunuyor. Fiemanillah
Ramazan Bayram-ı Şerifinizi tebrik eder, nice nice senelere erişelim
İnşallahu Rahman. Fiemanillah.