Genç bir çiftçi kayığıyla nehirde akıntıya karşı kürek çekerken kan ter içinde kalmıştı.
Yetiştirdiği meyveleri köye götürüyordu.
Hava çok sıcaktı, bir an evvel teslimatını yapıp karanlık basmadan evine dönmek istiyordu.
İleriye baktığında kendi teknesine doğru hızla yaklaşan bir kayık gördü.
Yolundan çekilmek için deli gibi kürek çekti ama bir işe yaramadı.
“Yönünü değiştir! Bana çarpacaksın!” diye bağırdı.
Ama kayıkta bir değişiklik olmadı ve sonunda ona gelip çarptı.
“Geri zekâlı!” diye bağırdı çiftçi. “Bu koca nehirde gelip benim kayığıma çarpmayı nasıl başardın?”
Kayığa öfkeli bir şekilde bakarken içinde kimsenin olmadığını gördü. Halatından koparak akıntıya kapılan boş bir kayığa bağırıyordu oysa..!
(Alıntı)
Kıssadan Hisse:
‘O kayık çoğu kez boştur...
Biz de çoğu kez hep boş bir kayığa bağırırız..!
Boş bir kayık bilerek bize çarpmadığı gibi günümüzü bozuk notalarla dolduran insanların niyeti de bize çarpmak değildir aslında...’
Çoğu kez dümeni başka birinin tuttuğunu düşündüğümüz zaman farklı davranırız.
Başımıza gelenlerin suçunu o aptal, duyarsız insana atabiliriz..!
Bu şekilde öfkelenmeye, öfkemizi eyleme vurmaya, suçlu aramaya ve kurban rolünü oynamaya hakkımız olur.
Kayığın boş olduğunu görünce daha sakin davranırız ama...
Suçlayacak bir günah keçisi olmayınca kızamayız ki zaten..!
Başımıza gelenlerin kaderin bir oyunu ya da şanssızlık olduğunu kabul ederiz.
Hatta halatından kopmuş başıboş gezen bir kayığın koca nehirde gelip bizi bulmasının saçmalığına gülebiliriz, gülmeliyiz de...
Günlük koşuşturmalar içerisinde, üzerinde fazla durulmayan ama bireyin tüm gününü ve hatta günlerini olumsuz etkileyen süreçler yaşarız.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda; ‘Yaşan tatsız küçük bir anın gün içerisindeki diğer yaşanan olaylarla oranlanmasında, söz konusu tatsızlık olayının yaklaşık yüzde 10’luk bir ağırlığının olduğu ancak, bu küçücük olumsuz değerin ise günün geriye kalan yüzde 90’lık bölümünü olumsuz olarak etkilediği’ görülmektedir.
Kimi olaylarda da, hiç tanımadığımız ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağımız bir insanla yaşanan 5-10 dakikalık bir tartışma yüzünden, tüm günümüzün hatta günlerimizin zehir olduğu günler yaşarız. Kaldı ki tartışılan kişi bireyin özeli (eş, samimi arkadaş, yakın akraba vb) değilse o zaman tartışmanın ve tartışma sonucundaki üzüntünün de pek anlamı bulunmamaktadır.
Yeri geldiğinde öfkelenmek, hatta kızmak ve bağırmakta normal insani davranışlardır.
Burada üzerinde durulan nokta olur olmaz şeyler nedeniyle gereksiz öfkelenmenin ve tartışmanın herhangi bir değerinin olmadığı, aksine hem bireye hem de bireyin yakın çevresine negatif etkisinin olduğu hususudur. İyisi mi bu gibi durumlarda gözlerimizi açalım ve öfke içinde adama bir şey söyleyecekken kayığın boş olduğunu düşünelim..!
Nasılsa bu kayık da boştur, yahut öyle varsayalım..!
Yaşam böyle bir şey yani..!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
Boş Kayık..!
Genç bir çiftçi kayığıyla nehirde akıntıya karşı kürek çekerken kan ter içinde kalmıştı.
Yetiştirdiği meyveleri köye götürüyordu.
Hava çok sıcaktı, bir an evvel teslimatını yapıp karanlık basmadan evine dönmek istiyordu.
İleriye baktığında kendi teknesine doğru hızla yaklaşan bir kayık gördü.
Yolundan çekilmek için deli gibi kürek çekti ama bir işe yaramadı.
“Yönünü değiştir! Bana çarpacaksın!” diye bağırdı.
Ama kayıkta bir değişiklik olmadı ve sonunda ona gelip çarptı.
“Geri zekâlı!” diye bağırdı çiftçi. “Bu koca nehirde gelip benim kayığıma çarpmayı nasıl başardın?”
Kayığa öfkeli bir şekilde bakarken içinde kimsenin olmadığını gördü. Halatından koparak akıntıya kapılan boş bir kayığa bağırıyordu oysa..!
(Alıntı)
Kıssadan Hisse:
‘O kayık çoğu kez boştur...
Biz de çoğu kez hep boş bir kayığa bağırırız..!
Boş bir kayık bilerek bize çarpmadığı gibi günümüzü bozuk notalarla dolduran insanların niyeti de bize çarpmak değildir aslında...’
Çoğu kez dümeni başka birinin tuttuğunu düşündüğümüz zaman farklı davranırız.
Başımıza gelenlerin suçunu o aptal, duyarsız insana atabiliriz..!
Bu şekilde öfkelenmeye, öfkemizi eyleme vurmaya, suçlu aramaya ve kurban rolünü oynamaya hakkımız olur.
Kayığın boş olduğunu görünce daha sakin davranırız ama...
Suçlayacak bir günah keçisi olmayınca kızamayız ki zaten..!
Başımıza gelenlerin kaderin bir oyunu ya da şanssızlık olduğunu kabul ederiz.
Hatta halatından kopmuş başıboş gezen bir kayığın koca nehirde gelip bizi bulmasının saçmalığına gülebiliriz, gülmeliyiz de...
Günlük koşuşturmalar içerisinde, üzerinde fazla durulmayan ama bireyin tüm gününü ve hatta günlerini olumsuz etkileyen süreçler yaşarız.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda; ‘Yaşan tatsız küçük bir anın gün içerisindeki diğer yaşanan olaylarla oranlanmasında, söz konusu tatsızlık olayının yaklaşık yüzde 10’luk bir ağırlığının olduğu ancak, bu küçücük olumsuz değerin ise günün geriye kalan yüzde 90’lık bölümünü olumsuz olarak etkilediği’ görülmektedir.
Kimi olaylarda da, hiç tanımadığımız ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağımız bir insanla yaşanan 5-10 dakikalık bir tartışma yüzünden, tüm günümüzün hatta günlerimizin zehir olduğu günler yaşarız. Kaldı ki tartışılan kişi bireyin özeli (eş, samimi arkadaş, yakın akraba vb) değilse o zaman tartışmanın ve tartışma sonucundaki üzüntünün de pek anlamı bulunmamaktadır.
Yeri geldiğinde öfkelenmek, hatta kızmak ve bağırmakta normal insani davranışlardır.
Burada üzerinde durulan nokta olur olmaz şeyler nedeniyle gereksiz öfkelenmenin ve tartışmanın herhangi bir değerinin olmadığı, aksine hem bireye hem de bireyin yakın çevresine negatif etkisinin olduğu hususudur. İyisi mi bu gibi durumlarda gözlerimizi açalım ve öfke içinde adama bir şey söyleyecekken kayığın boş olduğunu düşünelim..!
Nasılsa bu kayık da boştur, yahut öyle varsayalım..!
Yaşam böyle bir şey yani..!