Kimin mi?
Hani o, seni en çok üzenin, en kızdıranın.
Eşin belki. Belki de annen-baban.
Ya da kardeşin, komşun, en iyi arkadaşın...
Artık, seni inciten ve de değer verdiği her kimse, işte onun..
Yaz adını buraya; . . . . . ve ekle;
. . . . . Öldü! Yok artık!
Ne bir daha bu eve gelecek, ne telefon edecek, ne de bir daha karşılaşacağım onunla!
Artık . . . . .Yok! Öldü O. Hiç olmayacak bir daha...
*
Bundan sonra, aranızda geçen olayları düşün...
Hani seni çok inciten, üzen-kızdıran ve Asla dedirten her yaşanmışlığı...
Gör bak, nasıl bomboş ve anlamsız gelecek...
Ölümün değdiği her şey nasıl silikleşecek, nasıl artık fonda kalacak hayat!..
Aniden değişecek paradigmalar!
Neden? diyeceksin. Neden kırdım ki onu? Şu üç günlük dünyada değer miydi?
Ve... Tarifsiz sızlayacak yüreğin...
*
İşte bak dünya bir an! Bir varmış, bir yokmuş...
Giden asla geri gelmiyor ve insan keşke diye bir ömür boyu yürek sızılarıyla kalıyor sonra.
Böyledir ölüm... Ansızın gelir ve keskin bir bıçak gibi ayırıverir dünyaları...
Ve bizler, hep ölecek yaşlarda olduğumuz gerçeğini bile-bile, görmezden gelir, hiç ölmeyecek gibi yaşarız...
Oysa geçen her saniye haykırır bize; Ölüm var heyy!
*
Bir ebemkuşağıdır ölüm...
Her giden hep sırma saçlı-badem gözlüdür ya hani..
. . . . . Öldü diyerek işte, şimdi değiştir paradigmaları!..
Ve en bâdem gözlüne sımsıkı sarıl! Bırakma sakın!..
Bak, tik-taklıyor zaman; Ölüm var heyy!
*
İşte bu, ölmeden önce ölmek yani olmak sırrındandır..
Ve bundandır, ‘Her vakit ölümü hatırlayın!’diye emredilmesi..
Sırra eren, hiç keşke demeyecek...
*
Ve..
Nasıl hayattayken öldürüp de gayrımızı, sıfırlıyorsak ona karşı içimizi, aklımızı-yüreğimizi..
Nefsimize de böyle yapmalı!.. Sıfırlamalı dâim..
Sınır dışı tüm arzu ve dayatmalarını, ölüm silgisiyle silivermeli..
Ölmeden ölmeli!..
Ölmüş olan, hiç dünyaya tapar mı?
Şunu, şunu da isterimder mi?
Ölmüş olan, yalan-kötü söz söyler mi?
Ölmüş olan, haset-zulüm eder mi hiç?
Ölmüş olan, benlik davası güder, kin tutar mı?
Ölmüş olan, incinir mi?
Ölmüş olan, İncitir mi hiç?
Gelin ölü verelim hadi!.. Öleceğiz, öleceğiz müjdeler olsun...
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.
(Alıntı: Eğitimhane.com, ogrtmn35)
Kıssadan Hisse:
“Ölüm melekleri size ulaşacaklar ve sizi öldürecekler, sonra bize döndürüleceksiniz.” diyor Yüce Yaratan.
Nefs, bireysel kimliklere hizmet eder, o nedenle de dünyada barış gerçekleşememektedir.
İnsan her olanda kendine bir pay çıkarırsa, salt kendi merkezinde kendini düşünürse, salt kendi doğrularını karşısındakine diretirse ne kendi, kendi olabilir ne de karşısındakinin kendisi olabilmesine olanak tanıyabilir.
Demek ki, ölmeden önce ölmek; işittiklerimizin, öğrendiklerimizin, öldükten sonra gerçek olduğunu bilip, o gerçeğe şimdiden kavuşmak oluyor.
Öldükten sonra başına gelecekleri düşünüp, ona göre hazırlanmak oluyor.
Ama bu kolay iş değil kuşkusuz, çok zor; ama olanaksız da değil.
Mevlana, ölümsüzlüğe erişmenin, aslına dönmenin ve sevilenle buluşmanın, ancak nefsini terbiye edebilenlerin deneyimleyebileceğini ifade eder.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
“. . . . .” BURAYA ONUN ADINI YAZ!
Kimin mi?
Hani o, seni en çok üzenin, en kızdıranın.
Eşin belki. Belki de annen-baban.
Ya da kardeşin, komşun, en iyi arkadaşın...
Artık, seni inciten ve de değer verdiği her kimse, işte onun..
Yaz adını buraya; . . . . . ve ekle;
. . . . . Öldü! Yok artık!
Ne bir daha bu eve gelecek, ne telefon edecek, ne de bir daha karşılaşacağım onunla!
Artık . . . . .Yok! Öldü O. Hiç olmayacak bir daha...
*
Bundan sonra, aranızda geçen olayları düşün...
Hani seni çok inciten, üzen-kızdıran ve Asla dedirten her yaşanmışlığı...
Gör bak, nasıl bomboş ve anlamsız gelecek...
Ölümün değdiği her şey nasıl silikleşecek, nasıl artık fonda kalacak hayat!..
Aniden değişecek paradigmalar!
Neden? diyeceksin. Neden kırdım ki onu? Şu üç günlük dünyada değer miydi?
Ve... Tarifsiz sızlayacak yüreğin...
*
İşte bak dünya bir an! Bir varmış, bir yokmuş...
Giden asla geri gelmiyor ve insan keşke diye bir ömür boyu yürek sızılarıyla kalıyor sonra.
Böyledir ölüm... Ansızın gelir ve keskin bir bıçak gibi ayırıverir dünyaları...
Ve bizler, hep ölecek yaşlarda olduğumuz gerçeğini bile-bile, görmezden gelir, hiç ölmeyecek gibi yaşarız...
Oysa geçen her saniye haykırır bize; Ölüm var heyy!
*
Bir ebemkuşağıdır ölüm...
Her giden hep sırma saçlı-badem gözlüdür ya hani..
. . . . . Öldü diyerek işte, şimdi değiştir paradigmaları!..
Ve en bâdem gözlüne sımsıkı sarıl! Bırakma sakın!..
Bak, tik-taklıyor zaman; Ölüm var heyy!
*
İşte bu, ölmeden önce ölmek yani olmak sırrındandır..
Ve bundandır, ‘Her vakit ölümü hatırlayın!’diye emredilmesi..
Sırra eren, hiç keşke demeyecek...
*
Ve..
Nasıl hayattayken öldürüp de gayrımızı, sıfırlıyorsak ona karşı içimizi, aklımızı-yüreğimizi..
Nefsimize de böyle yapmalı!.. Sıfırlamalı dâim..
Sınır dışı tüm arzu ve dayatmalarını, ölüm silgisiyle silivermeli..
Ölmeden ölmeli!..
Ölmüş olan, hiç dünyaya tapar mı?
Şunu, şunu da isterimder mi?
Ölmüş olan, yalan-kötü söz söyler mi?
Ölmüş olan, haset-zulüm eder mi hiç?
Ölmüş olan, benlik davası güder, kin tutar mı?
Ölmüş olan, incinir mi?
Ölmüş olan, İncitir mi hiç?
Gelin ölü verelim hadi!..
Öleceğiz, öleceğiz müjdeler olsun...
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.
(Alıntı: Eğitimhane.com, ogrtmn35)
Kıssadan Hisse:
“Ölüm melekleri size ulaşacaklar ve sizi öldürecekler, sonra bize döndürüleceksiniz.” diyor Yüce Yaratan.
Nefs, bireysel kimliklere hizmet eder, o nedenle de dünyada barış gerçekleşememektedir.
İnsan her olanda kendine bir pay çıkarırsa, salt kendi merkezinde kendini düşünürse, salt kendi doğrularını karşısındakine diretirse ne kendi, kendi olabilir ne de karşısındakinin kendisi olabilmesine olanak tanıyabilir.
Demek ki, ölmeden önce ölmek; işittiklerimizin, öğrendiklerimizin, öldükten sonra gerçek olduğunu bilip, o gerçeğe şimdiden kavuşmak oluyor.
Öldükten sonra başına gelecekleri düşünüp, ona göre hazırlanmak oluyor.
Ama bu kolay iş değil kuşkusuz, çok zor; ama olanaksız da değil.
Mevlana, ölümsüzlüğe erişmenin, aslına dönmenin ve sevilenle buluşmanın, ancak nefsini terbiye edebilenlerin deneyimleyebileceğini ifade eder.