Adamın birisi, bir gün, durup dururken gözlerini yitirir, göremez olur.
Umarsız bir şekilde doktor-doktor dolaşmaya başlar.
Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu çözemez ve
“Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık” diye yanıt verip adamı tedavi
edemezler.
Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlar.
Gittiği bir dergâhta kör adama; “Bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece
gözlerin yeniden görmeye başlayacak” denir.
Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramaya başlar…
Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenir.
Ve hemen söylenen o dağa doğru yol alır.
Denildiği gibi dağda çobanı bulur, derdini anlatır ve der ki;
“Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu?
Çoban mahcup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı.
‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’
Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırır, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesine artık çok az bir zaman kalmıştır.
Neredeyse sevincinden havalara uçacaktır...
Ve konuşmasını sürdürür;
“Çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim”
Çoban yanıt verir;
“iyi ama benim gömleğim yok ki!
Çoban dertsiz olmasına dertsizmiş ama bir gömleği bile yokmuş!..
Alıntı; (Gölcük Haber Gazetesi - Nurettin Şenemre)
Kıssadan Hisse;
İnsanoğlu dertsiz olmaz.
Ancak dertleri de fazla abartmamak gerek.
Milyonlarla oynayan dünyanın en varsıl kişilerinin bile hiç bilinmeyen acı veren sorunları vardır.
Üstelik bunları kimseyle paylaşmak da istemezler.
Ancak şu var ki bazı insanlar pireyi deve yaparlar.
Burunlarında çıkan bir sivilce bile onlar için ölümcül bir derttir. Bazıları ise çok daha iyimser bir gözle bakarlar sorunlara.
‘‘Sağlığım yerinde ya başka ne isterim’’ gibilerden teselli bulurlar.
Çok küçük bir mutluluğa tutunur, ondan destek alır ve acılarını unuturlar.
Kendisine tekerlekli iskemle hediye edilen engelli bir gencin mutluluğunu görmek gerekir.
Mutluluk ve dert anlayışı kişilere göre çok farklı olsa da dünya, inananlar için huzur yeri değildir ki zaten.
Azap yeri de değildir...
Kendimize dönüp baktığımızda o kadar da önemli olmayan küçük şeylere takılıp kaldığımızı görürüz çoğu kez.
Kimi de küçük sorunlara ve endişelere odaklanırız ve onları güçlendirip gerçekte olduğundan daha büyük hale getirebiliyoruz.
Kuşkusuz yaşamın bize getirdiği bazı zorluklar olabilir, bunları kontrol edemeyebiliriz; fakat bu zorlukların üstesinden gelme yöntemlerini öğrenerek sözü geçen durumlara verdiğimiz tepkileri kontrol altına alabiliriz.
Doğaldır ki kimi durumlarda endişelenebiliriz, öfkelenebiliriz, nefret de edebiliriz, çünkü bunlar bizim duygularımız ve bu duygular olmadan kendimizi ifade edemeyiz.
Önemli olan bu duyguları yerinde ve ölçülü kullanabilmektir.
Kimi dertler vardır, boyumuz aşar.
Elimizden bir şey gelmez, gücümüz yetmez.
Ama pek çok dert vardır ki onları biz dert haline getirmişizdir.
Çoğu zaman da müdahale edemeyeceğimiz şeyleri dert ederiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
DERTSİZ ÇOBAN!
Adamın birisi, bir gün, durup dururken gözlerini yitirir, göremez olur.
Umarsız bir şekilde doktor-doktor dolaşmaya başlar.
Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu çözemez ve
“Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık” diye yanıt verip adamı tedavi
edemezler.
Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlar.
Gittiği bir dergâhta kör adama; “Bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece
gözlerin yeniden görmeye başlayacak” denir.
Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramaya başlar…
Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenir.
Ve hemen söylenen o dağa doğru yol alır.
Denildiği gibi dağda çobanı bulur, derdini anlatır ve der ki;
“Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu?
Çoban mahcup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı.
‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’
Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırır, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesine artık çok az bir zaman kalmıştır.
Neredeyse sevincinden havalara uçacaktır...
Ve konuşmasını sürdürür;
“Çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim”
Çoban yanıt verir;
“iyi ama benim gömleğim yok ki!
Çoban dertsiz olmasına dertsizmiş ama bir gömleği bile yokmuş!..
Alıntı; (Gölcük Haber Gazetesi - Nurettin Şenemre)
Kıssadan Hisse;
İnsanoğlu dertsiz olmaz.
Ancak dertleri de fazla abartmamak gerek.
Milyonlarla oynayan dünyanın en varsıl kişilerinin bile hiç bilinmeyen acı veren sorunları vardır.
Üstelik bunları kimseyle paylaşmak da istemezler.
Ancak şu var ki bazı insanlar pireyi deve yaparlar.
Burunlarında çıkan bir sivilce bile onlar için ölümcül bir derttir. Bazıları ise çok daha iyimser bir gözle bakarlar sorunlara.
‘‘Sağlığım yerinde ya başka ne isterim’’ gibilerden teselli bulurlar.
Çok küçük bir mutluluğa tutunur, ondan destek alır ve acılarını unuturlar.
Kendisine tekerlekli iskemle hediye edilen engelli bir gencin mutluluğunu görmek gerekir.
Mutluluk ve dert anlayışı kişilere göre çok farklı olsa da dünya, inananlar için huzur yeri değildir ki zaten.
Azap yeri de değildir...
Kendimize dönüp baktığımızda o kadar da önemli olmayan küçük şeylere takılıp kaldığımızı görürüz çoğu kez.
Kimi de küçük sorunlara ve endişelere odaklanırız ve onları güçlendirip gerçekte olduğundan daha büyük hale getirebiliyoruz.
Kuşkusuz yaşamın bize getirdiği bazı zorluklar olabilir, bunları kontrol edemeyebiliriz; fakat bu zorlukların üstesinden gelme yöntemlerini öğrenerek sözü geçen durumlara verdiğimiz tepkileri kontrol altına alabiliriz.
Doğaldır ki kimi durumlarda endişelenebiliriz, öfkelenebiliriz, nefret de edebiliriz, çünkü bunlar bizim duygularımız ve bu duygular olmadan kendimizi ifade edemeyiz.
Önemli olan bu duyguları yerinde ve ölçülü kullanabilmektir.
Kimi dertler vardır, boyumuz aşar.
Elimizden bir şey gelmez, gücümüz yetmez.
Ama pek çok dert vardır ki onları biz dert haline getirmişizdir.
Çoğu zaman da müdahale edemeyeceğimiz şeyleri dert ederiz.