Türkiye’de hep var olan gelir dağılımında adaletsizlik sorunu genelde arka planda bırakılmıştır.
Zaman-zaman uygulanan devlet politikaları ve ortaya çıkan yeni bölüşüm ilişkileri, ardından dünya ekonomik krizleri ve son olarak da salgının yarattığı etkiler yoksulluk sorununun daha ön plana çıkmasına neden olmaktadır.
Bugünlerde gözlenen yaşam pahalılığı, döviz fiyatlarının aşırı yükselmesi Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği konusunu yine gündemin baş sırasına getirmiş bulunmakta.
Çünkü gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk sorununu da beraberinde getirmektedir.
Yoksulluk bir neden değil bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
* * *
Evet, 2003 yılından sonra Türkiye’de mutlak yoksulluk oranında bir azalma söz konusu olmuştur.
Türkiye’de her dönemde gündemde olan gelir dağılımındaki dengesizlik sorunu; uygulanan kimi yanlış politikalar, ekonomik ve politik istikrarsızlıklar, salgın gibi nedenlerle, bugün üzerinde önemle durulması gereken bir sorun halini almıştır.
Bölgesel farklılıklar, siyasi kaygılar, ekonomik krizler eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitliğinin sağlanamaması, hızlı nüfus artışı ve göç olgusu ve salgın, gelir dağılımındaki bozukluğun artmasına neden olarak yoksulluğun boyutunu daha da genişletmiştir.
Günümüzde yaşanan yoksulluk sorunununekonomik yönünün yanında sosyolojik ve psikolojik yönü de ortaya çıkmıştır.
Bu durum, sorun çözmede ekonomik önlemlerin yeterli olmayacağı; bunun yanında sosyal kalkınma programları ve insana yapılan yatırımlara dagereksinim duyulacağı sonucunu doğurmaktadır.
* * *
Peki, gelir dağılımını iyileştirmek için ne yapılabilir pratik olarak?
Eski bir fıkradır, komünizm zamanında Rusya'da bir yurttaş, parti üyesi olmak üzere partiye başvurur.
Hemen ikinci soruyu patlatır; "Yoldaş, diyelim ki iki villan var. Bu villalarla ne yapardın?"
Aday yine heyecanla yanıtlar; "Birisini partiye bağışlardım."
Parti yetkilisi yine mutlu olur ve ardından hemen sorar yine;
"Yoldaş, diyelim ki iki tane ceketin var. Bu ceketlerle ne yapardın?" Bu soru üzerine aday sararır, solar ve şöyle der;
"Bu, adil bir soru değil"
Olmayan şeyi dağıtmak çok kolaydır çünkü ama sahip olunca kıyamamış adam.
Şimdi biz devletin elinde olanlardan başlayalım...
Türkiye’de kiralama usulü hariç devlete ait 193 bin 425 adet otomobil, minibüs ve otobüs gibi resmi araç bulunuyor.
Özellikle lüks makam araçları, lojmanlar ve kamu binaları kamudaki israfın geldiği boyutu gözler önüne sermektedir.
Bizimle yaklaşık aynı nüfusa sahip Almanya’da yaklaşık 15 bin dolayında resmi aracın bulunması, Türkiye’nin bu konuda ne kadar bonkör olduğunu göstermektedir.
Görülüyor ki, Türkiye son yaşanan ekonomik sorunlarla birlikte kamuda yaptığı israf açıkça ortaya çıkmış görünüyor.
Türkiye resmi araç sayısıyla dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinden Almanya ve Japonya’yı 20’ye katlıyor.
Güvenlik ve sağlık dışında bütün lojmanlar ve sosyal tesisler elden çıkartılarak dar gelirlilere destek verilmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK SORUNU...
Türkiye’de hep var olan gelir dağılımında adaletsizlik sorunu genelde arka planda bırakılmıştır.
Zaman-zaman uygulanan devlet politikaları ve ortaya çıkan yeni bölüşüm ilişkileri, ardından dünya ekonomik krizleri ve son olarak da salgının yarattığı etkiler yoksulluk sorununun daha ön plana çıkmasına neden olmaktadır.
Bugünlerde gözlenen yaşam pahalılığı, döviz fiyatlarının aşırı yükselmesi Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği konusunu yine gündemin baş sırasına getirmiş bulunmakta.
Çünkü gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk sorununu da beraberinde getirmektedir.
Yoksulluk bir neden değil bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
* * *
Evet, 2003 yılından sonra Türkiye’de mutlak yoksulluk oranında bir azalma söz konusu olmuştur.
Türkiye’de her dönemde gündemde olan gelir dağılımındaki dengesizlik sorunu; uygulanan kimi yanlış politikalar, ekonomik ve politik istikrarsızlıklar, salgın gibi nedenlerle, bugün üzerinde önemle durulması gereken bir sorun halini almıştır.
Bölgesel farklılıklar, siyasi kaygılar, ekonomik krizler eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitliğinin sağlanamaması, hızlı nüfus artışı ve göç olgusu ve salgın, gelir dağılımındaki bozukluğun artmasına neden olarak yoksulluğun boyutunu daha da genişletmiştir.
Günümüzde yaşanan yoksulluk sorununun ekonomik yönünün yanında sosyolojik ve psikolojik yönü de ortaya çıkmıştır.
Bu durum, sorun çözmede ekonomik önlemlerin yeterli olmayacağı; bunun yanında sosyal kalkınma programları ve insana yapılan yatırımlara da gereksinim duyulacağı sonucunu doğurmaktadır.
* * *
Peki, gelir dağılımını iyileştirmek için ne yapılabilir pratik olarak?
Eski bir fıkradır, komünizm zamanında Rusya'da bir yurttaş, parti üyesi olmak üzere partiye başvurur.
Adayla mülâkat yapılmaktadır, aday, partiye bağlılığını göstermek zorundadır.
Parti yetkilisi, sorar: "Yoldaş, diyelim ki iki tane yatın var. Bu yatlarla ne yapardın?"
Yurttaş hiç düşünmeden yanıt verir; "Birisini partiye bağışlardım." Mülâkatı yapanın suratında memnuniyet parıldar.
Hemen ikinci soruyu patlatır; "Yoldaş, diyelim ki iki villan var. Bu villalarla ne yapardın?"
Aday yine heyecanla yanıtlar; "Birisini partiye bağışlardım."
Parti yetkilisi yine mutlu olur ve ardından hemen sorar yine;
"Yoldaş, diyelim ki iki tane ceketin var. Bu ceketlerle ne yapardın?" Bu soru üzerine aday sararır, solar ve şöyle der;
"Bu, adil bir soru değil"
Olmayan şeyi dağıtmak çok kolaydır çünkü ama sahip olunca kıyamamış adam.
Şimdi biz devletin elinde olanlardan başlayalım...
Türkiye’de kiralama usulü hariç devlete ait 193 bin 425 adet otomobil, minibüs ve otobüs gibi resmi araç bulunuyor.
Özellikle lüks makam araçları, lojmanlar ve kamu binaları kamudaki israfın geldiği boyutu gözler önüne sermektedir.
Bizimle yaklaşık aynı nüfusa sahip Almanya’da yaklaşık 15 bin dolayında resmi aracın bulunması, Türkiye’nin bu konuda ne kadar bonkör olduğunu göstermektedir.
Görülüyor ki, Türkiye son yaşanan ekonomik sorunlarla birlikte kamuda yaptığı israf açıkça ortaya çıkmış görünüyor.
Türkiye resmi araç sayısıyla dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinden Almanya ve Japonya’yı 20’ye katlıyor.
Oysa kamuoyu, çiftçinin, işçinin, emeklinin, esnafın, gelirinden çocuklarımızın geleceğinden kısarak kimsenin sefa sürmesine, saltanat yaşamasına, izin vermemesi gerekiyor.
Güvenlik ve sağlık dışında bütün lojmanlar ve sosyal tesisler elden çıkartılarak dar gelirlilere destek verilmelidir.