Nasıl bizden önce yaşayanlar olmuşsa bizden sonra da yaşayanlar olacak.
Burada önemli olan, bizden öncekilerin bizlere devrettikleri hizmetler.
Biz devraldığımız hizmetleri olanca kararlılık ve özveriyle sürdürüyor, bizden sonrakilere bunu daha olgunlaşmış şekilde devretme azminde bulunuyor muyuz?
İşte bütün olay budur...
Bizden öncekilerin hizmeti gibi hizmetler üretmek, onlar gibi hayırla
yâd edilecek hatıralar bırakarak gitmek...
Tıpkı Halife Harun Reşid'in konuştuğu ihtiyar birinin hizmet anlayışında olduğu gibi.
Harun Reşid bir gün atına binip şöyle bir gezinti yaparak dinlenmek istediğinden Bağdat'ın dışına çıkar, yol kenarında yaşlı bir birinin hurma fidanı dikmekte olduğunu görür.
Yaşlı bir adamın hâlâ fidan dikmeye uğraştığını biraz garip bularak sorar:
-Baba, der ne yapıyorsun, bu yaştan sonra fidan mı dikiyorsun?
-Evet, oğul, der, görüyorsun ya hurma fidanı dikiyorum.
-Peki, diktiğin bu hurmalar kaç senede meyve verecek dersin?
-Hiç belli olmaz oğul; beş senede, on senede, hatta yirmi senede ancak meyve verenler de olur.
-Demek ki diktiğin hurmaların meyvesini yemen, biraz şüpheli… Mademki sen hayatta iken meyve vermeyecek, o halde bu zahmetleri neden çekiyor; meyvesini yiyemeyeceğin fidanların meşakkatine neden katlanıyorsun?
İhtiyar bu kez şu yanıtı verir:
-Oğul, bizden evvelkiler dikip gitmişler, biz onların diktiği fidanların meyvesini yedik. Şimdi ise sıra bize geldi, biz de dikelim de bizden sonra gelenler yesinler.
İhtiyarın yanıtı hoşuna giden Harun Reşid:
-Al baba, güzel konuştun, der kendisine bir kese dolusu altın atar.
Altın dolu keseyi havada kapan ihtiyar:
-Allah'a hamd ederim ki, başkalarının diktiği fidanlar senelerce sonra meyve verdikleri halde, benim diktiklerim işte bu anda meyvesini verdi, der. Harun Reşid, bu söze de hayran olur; ihtiyara bir kese dolusu altın daha atar.
İhtiyar bu kez de şöyle söylenir:
-Allah'ıma şükürler olsun ki, başkalarının diktiği fidanlar senede ancak bir kez meyve verdiği halde, benimkiler iki kez meyve verdiler!..
Halife, ihtiyarın bu sözüne de hayran kalır ve yeniden çıkardığı bir kese altını daha atarak, yanındaki vezirine:
-Burada daha fazla konuşmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para bırakmayacak, diyerek oradan hızla uzaklaşır.
Kıssadan hisse:
Hizmetlerimiz ibadet hissiyle olmalı, meyvesini hemen almak düşüncesiyle olmamalı.
Ve unutmamalıyız ki, bizden öncekiler çalışmış, dikmiş, yetiştirmiş, bizlere miras bırakmışlar.
Biz de bizden sonrakilere miras bırakmalıyız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
SIRA BİZDE…
Kuşkusuz bizimle de son bulmayacak.
Nasıl bizden önce yaşayanlar olmuşsa bizden sonra da yaşayanlar olacak.
Burada önemli olan, bizden öncekilerin bizlere devrettikleri hizmetler.
Biz devraldığımız hizmetleri olanca kararlılık ve özveriyle sürdürüyor, bizden sonrakilere bunu daha olgunlaşmış şekilde devretme azminde bulunuyor muyuz?
İşte bütün olay budur...
Bizden öncekilerin hizmeti gibi hizmetler üretmek, onlar gibi hayırla
yâd edilecek hatıralar bırakarak gitmek...
Tıpkı Halife Harun Reşid'in konuştuğu ihtiyar birinin hizmet anlayışında olduğu gibi.
Harun Reşid bir gün atına binip şöyle bir gezinti yaparak dinlenmek istediğinden Bağdat'ın dışına çıkar, yol kenarında yaşlı bir birinin hurma fidanı dikmekte olduğunu görür.
Yaşlı bir adamın hâlâ fidan dikmeye uğraştığını biraz garip bularak sorar:
-Baba, der ne yapıyorsun, bu yaştan sonra fidan mı dikiyorsun?
-Evet, oğul, der, görüyorsun ya hurma fidanı dikiyorum.
-Peki, diktiğin bu hurmalar kaç senede meyve verecek dersin?
-Hiç belli olmaz oğul; beş senede, on senede, hatta yirmi senede ancak meyve verenler de olur.
-Demek ki diktiğin hurmaların meyvesini yemen, biraz şüpheli… Mademki sen hayatta iken meyve vermeyecek, o halde bu zahmetleri neden çekiyor; meyvesini yiyemeyeceğin fidanların meşakkatine neden katlanıyorsun?
İhtiyar bu kez şu yanıtı verir:
-Oğul, bizden evvelkiler dikip gitmişler, biz onların diktiği fidanların meyvesini yedik. Şimdi ise sıra bize geldi, biz de dikelim de bizden sonra gelenler yesinler.
İhtiyarın yanıtı hoşuna giden Harun Reşid:
-Al baba, güzel konuştun, der kendisine bir kese dolusu altın atar.
Altın dolu keseyi havada kapan ihtiyar:
-Allah'a hamd ederim ki, başkalarının diktiği fidanlar senelerce sonra meyve verdikleri halde, benim diktiklerim işte bu anda meyvesini verdi, der.
Harun Reşid, bu söze de hayran olur; ihtiyara bir kese dolusu altın daha atar.
İhtiyar bu kez de şöyle söylenir:
-Allah'ıma şükürler olsun ki, başkalarının diktiği fidanlar senede ancak bir kez meyve verdiği halde, benimkiler iki kez meyve verdiler!..
Halife, ihtiyarın bu sözüne de hayran kalır ve yeniden çıkardığı bir kese altını daha atarak, yanındaki vezirine:
-Burada daha fazla konuşmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para bırakmayacak, diyerek oradan hızla uzaklaşır.
Kıssadan hisse:
Hizmetlerimiz ibadet hissiyle olmalı, meyvesini hemen almak düşüncesiyle olmamalı.
Ve unutmamalıyız ki, bizden öncekiler çalışmış, dikmiş, yetiştirmiş, bizlere miras bırakmışlar.
Biz de bizden sonrakilere miras bırakmalıyız.