Şunu unutmamalıyız. Yakın tarihimizde İslam ülkelerinin iplerinin kopup birer birer dağılmalarına sebep olan hep tarikat ve mezhep dediğimiz dini akımlardır.Örneğin, Batı bir yandan İran karşıtı görünürken, diğer taraftan mezhep taassubunun had safhada uygulandığı İran'ın resmi mezhebi, şiiliğiortadoğu coğrafyasına yaymak maksadıyla işbirliği yaptıkları görülmektedir. Asırlar önce meydana gelen Kerbela hadisesinin intikamını almak istercesine, Irak ve Suriye'den ehli sünnet itikadını sürmek için HaşdiŞabi denilen eli kanlı bir örgütü, bu ülkelerdeki sünni Arap nüfusunun üzerine sürerek yurtlarından çıkarılmasına sebep oldu. Bugün halen birbirleri ile savaş halinde olan S. Arabistan ve Yemen arasındaki düşmanlığı körükleyerek yemendeki Husileri ayaklandırarak, meşru nizamı yıkmak istedi. Yine Lübnandaki iç karışıklığın nedeni de şiilerin mezhep taassubudur. Batı ise bu yöndeki İran'ın çabalarına her zaman destek vermiş, dünya barışı insan hakları vb sebepleri ileri sürerek hiç karşı gelmemiştir.
15 Temmuz kalkışmasını Arap baharı denilen, sözde özgürlük hareketlerinden ayrı tutmamak lazım. Batılıların Tunus da bir seyyar satıcının öldürülmesi hadisesini körükleyerek, Libya, Mısır, Irak Suriye'nin parçalanmasını hazırladılar. Hayvan terbiyecisi gibi "sizi özgürleştireceğiz". Sloganları ile bu ülkeleri bir birparçaladırlar. Batının propogandasına inanan halklar da özgürleşeceğiz düşüncesi ile mevcut nizamı Alt üst ettiler. Ettiler de ne oldu? hepsi de büyük hayallerle girdikleri özgürlük ateşi içinde kavrulup savruldular.
Bütün bu olanlar, Türkiye olarak hemen burnumuzun dibinde cereyan ettiği halde, ders almadık. İslam ülkelerinin bölünmesinden dolayı dersler çıkarmadık. En basitinden daha dün komşumuz olan Irak'ın bölünmesinin, saddam Hüseyin'in iktidardan düşürülmesinin sebeplerini kavrayamadık. Batı, ortadoğunun iki büyük devleti olan İran ve Irak'ın arasına mezhep ayrılığını sokarak 1980 - 1988 yılları arasında sekiz sene birbirleri ile savaştırdı. Her iki ülke birbiri ile savaşırken silah tüccarları milyar dolarlar kazandı. Her iki taraftan bir milyona yakın Müslüman kanı aktı. En nihayet savaşmaktan yorulan ve tüm maddi ve manevi varlığını savaş nedeniyle kaybeden bu iki ülke aralarda sulh anlaşması imzaladılar. Lakin dokuz yıl kadar süren bu savaş her iki ülkenin ekonomisini felç etmişti. Körfez savaşı nedeniyle petrolün varili 150 dolara çıkınca, bu sırada Kuveytin petrol kuyuları batılı zenginlerin elinde olduğundan, dünyaya 50-60 dolardan petrol satmaya başladılar. tüm geliri petrol olan Irak'ın evdeki hesapları çarşıya uymadı. Ekonomisi tepe taklak olunca, ırak ordusu 1990 yılında Kuveyte girdi. TV kanallarında aylarca petrole bulanmış deniz kuşları gösterilerek, dünya kamu oyu, Saddam aleyhine menfi propoganda yaparak Irak'ı işgale zemin hazırladı.
O tarihlerdeki bizdeki medya ve basında, Saddam'ın nükleer başlı füzeleri boy boy teşhir edildi. Sözde bu füzelerin menzili İstanbul'u vuracak kapasiteydi. Irak zehirli gaz üretiyor propogandası ile ABD'nin Irak'ı işgaline zemin hazırlandı. Yalnız o tarihte Saddam'ın güçlü bir ordusu ve ağır silahları olduğu için ABD doğrudan silahlı mücadeleyi göze alamadı. Bizdeki fetö benzeri bir yapılanmaya sahip olan Kesnizani tarikatını paraya boğarak satın aldı. Zira bu tarikat mensupları Saddam'ın sarayına kadar ordu, devlet daireleri ne varsa teşkilatlanmış ve sızmıştı.
Saddam'ın hanımı Sacide Hayrullah, özel kuvvetler komutanı oğlu Uday ve kardeşleri Vatban ve Barzan bu şeyhin muritleri arasında idi. Hatta Saddam'ın ikinci adamı olan İbrahim İzzet Elduri, Kesnizani tarikatı liderinin elini ayağını öpen müritlerdi.
Kesnizani tarikatı, kadiriliği bir kolu olan, zikirlerini vücutlarına şiş ve kılıçlar sokarak zikir yaptıklarını zanneden rufailiğinbi kolu idi. Ancak bu tarikatın lideri Muhammet Kesnizani, Mossad tarafından ele geçirilmiş, kendine ve müritlerine sınırsız ABD dolarları saçılarak ikna edilmiş birisidir. Hatta günlerce İsrail hahamları tarafından eğitilmiş, zikirden ziyade beyine siyaset işlenmişti. Muritlerine de Kuran ve sünnet yerine Kerbela ve Tevrat mistisizmi öğretiyordu. Bu şeyhin kitabında,islam yerine yahudi Kabalasının öğretileri açıkça yer almaktadır. Müritleri de Kuran'ın aydınlık yolundan, akıl yolundan saparak, körü körüne sorgulamadan inanma yolunu yeğlediklerinden, küfür ateşini nur zannederek gözleri kapalı felakete sürükleniyordu.
Devam edecek
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
15 TEMMUZ VE CEVABI VERİLMEYEN SORULAR - 2
Şunu unutmamalıyız. Yakın tarihimizde İslam ülkelerinin iplerinin kopup birer birer dağılmalarına sebep olan hep tarikat ve mezhep dediğimiz dini akımlardır.Örneğin, Batı bir yandan İran karşıtı görünürken, diğer taraftan mezhep taassubunun had safhada uygulandığı İran'ın resmi mezhebi, şiiliğiortadoğu coğrafyasına yaymak maksadıyla işbirliği yaptıkları görülmektedir. Asırlar önce meydana gelen Kerbela hadisesinin intikamını almak istercesine, Irak ve Suriye'den ehli sünnet itikadını sürmek için HaşdiŞabi denilen eli kanlı bir örgütü, bu ülkelerdeki sünni Arap nüfusunun üzerine sürerek yurtlarından çıkarılmasına sebep oldu. Bugün halen birbirleri ile savaş halinde olan S. Arabistan ve Yemen arasındaki düşmanlığı körükleyerek yemendeki Husileri ayaklandırarak, meşru nizamı yıkmak istedi. Yine Lübnandaki iç karışıklığın nedeni de şiilerin mezhep taassubudur. Batı ise bu yöndeki İran'ın çabalarına her zaman destek vermiş, dünya barışı insan hakları vb sebepleri ileri sürerek hiç karşı gelmemiştir.
15 Temmuz kalkışmasını Arap baharı denilen, sözde özgürlük hareketlerinden ayrı tutmamak lazım. Batılıların Tunus da bir seyyar satıcının öldürülmesi hadisesini körükleyerek, Libya, Mısır, Irak Suriye'nin parçalanmasını hazırladılar. Hayvan terbiyecisi gibi "sizi özgürleştireceğiz". Sloganları ile bu ülkeleri bir birparçaladırlar. Batının propogandasına inanan halklar da özgürleşeceğiz düşüncesi ile mevcut nizamı Alt üst ettiler. Ettiler de ne oldu? hepsi de büyük hayallerle girdikleri özgürlük ateşi içinde kavrulup savruldular.
Bütün bu olanlar, Türkiye olarak hemen burnumuzun dibinde cereyan ettiği halde, ders almadık. İslam ülkelerinin bölünmesinden dolayı dersler çıkarmadık. En basitinden daha dün komşumuz olan Irak'ın bölünmesinin, saddam Hüseyin'in iktidardan düşürülmesinin sebeplerini kavrayamadık. Batı, ortadoğunun iki büyük devleti olan İran ve Irak'ın arasına mezhep ayrılığını sokarak 1980 - 1988 yılları arasında sekiz sene birbirleri ile savaştırdı. Her iki ülke birbiri ile savaşırken silah tüccarları milyar dolarlar kazandı. Her iki taraftan bir milyona yakın Müslüman kanı aktı. En nihayet savaşmaktan yorulan ve tüm maddi ve manevi varlığını savaş nedeniyle kaybeden bu iki ülke aralarda sulh anlaşması imzaladılar. Lakin dokuz yıl kadar süren bu savaş her iki ülkenin ekonomisini felç etmişti. Körfez savaşı nedeniyle petrolün varili 150 dolara çıkınca, bu sırada Kuveytin petrol kuyuları batılı zenginlerin elinde olduğundan, dünyaya 50-60 dolardan petrol satmaya başladılar. tüm geliri petrol olan Irak'ın evdeki hesapları çarşıya uymadı. Ekonomisi tepe taklak olunca, ırak ordusu 1990 yılında Kuveyte girdi. TV kanallarında aylarca petrole bulanmış deniz kuşları gösterilerek, dünya kamu oyu, Saddam aleyhine menfi propoganda yaparak Irak'ı işgale zemin hazırladı.
O tarihlerdeki bizdeki medya ve basında, Saddam'ın nükleer başlı füzeleri boy boy teşhir edildi. Sözde bu füzelerin menzili İstanbul'u vuracak kapasiteydi. Irak zehirli gaz üretiyor propogandası ile ABD'nin Irak'ı işgaline zemin hazırlandı. Yalnız o tarihte Saddam'ın güçlü bir ordusu ve ağır silahları olduğu için ABD doğrudan silahlı mücadeleyi göze alamadı. Bizdeki fetö benzeri bir yapılanmaya sahip olan Kesnizani tarikatını paraya boğarak satın aldı. Zira bu tarikat mensupları Saddam'ın sarayına kadar ordu, devlet daireleri ne varsa teşkilatlanmış ve sızmıştı.
Saddam'ın hanımı Sacide Hayrullah, özel kuvvetler komutanı oğlu Uday ve kardeşleri Vatban ve Barzan bu şeyhin muritleri arasında idi. Hatta Saddam'ın ikinci adamı olan İbrahim İzzet Elduri, Kesnizani tarikatı liderinin elini ayağını öpen müritlerdi.
Kesnizani tarikatı, kadiriliği bir kolu olan, zikirlerini vücutlarına şiş ve kılıçlar sokarak zikir yaptıklarını zanneden rufailiğinbi kolu idi. Ancak bu tarikatın lideri Muhammet Kesnizani, Mossad tarafından ele geçirilmiş, kendine ve müritlerine sınırsız ABD dolarları saçılarak ikna edilmiş birisidir. Hatta günlerce İsrail hahamları tarafından eğitilmiş, zikirden ziyade beyine siyaset işlenmişti. Muritlerine de Kuran ve sünnet yerine Kerbela ve Tevrat mistisizmi öğretiyordu. Bu şeyhin kitabında,islam yerine yahudi Kabalasının öğretileri açıkça yer almaktadır. Müritleri de Kuran'ın aydınlık yolundan, akıl yolundan saparak, körü körüne sorgulamadan inanma yolunu yeğlediklerinden, küfür ateşini nur zannederek gözleri kapalı felakete sürükleniyordu.
Devam edecek