Sadece kendileri tehlike altında oldukları gibi, yaşadıkları ailelerini ve hatta birlikte oldukları apartmanlara da virüsü bulaştırma hususunda da sorumlu tutulmalarına yol açarız. Kaygısı içinde çalışma hayatlarını sürdürmekteler. Hükümetin emriyle metrolar ve belediye otobüslerinin sefer sayılarının minimuma indirilmesi ile, çalışanların iş yerine geliş gidişleri çok büyük sorun doğurmaktadır. Çalışan kişi gece saat ondan sonra işten çıktığında, evine gidebilmek için bir saat iki saat araç beklemekte, bulabilir se belki bir polis aracına binerse şanslı. Çoğu zaman da gece sokak da yürüyerek işe gitmek ve evine ulaşmak zorunda kalmak da, evine vardığında ise, virüs bulaşabilir korkusu ile çocuklarına dahi sarılamaz bir haldeler. Devlet öncelikle sağlık çalışanlarına sağlıklı bir şekilde çalışma ortamı hazırlamalı.
Bunun içinde belediyelerin, bugün atıl vaziyetteki sosyal tesislerini tanzim ederek, çalışanlara rahat dinlenme ortamı hazırlamalı, istirahat ve her türlü ihtiyaçları karşılanmalı. Gerekirse hastanelere en yakın oteller kiralanarak buralar da istirahatları temin edilmelidir. Bugün belediyelerin araçlarının üçte ikisi çalışmamak da ve garajda yatmaktadır. Devlet belediye işbirliği yaparak hastane çalışanlarını evlerine ulaştırma da serviste kullanmalıdır. Yoksa sağlık çalışanları hem aile ve hem de yakınları için tehlike yaratabilir.
Gerek pandemi ile mücadelede ve gerekse ülke yönetimini tehdit eden en büyük virüs kurumlar arası iletişimsizliktir. Saltanatlar da dahi olmayan bir şekil de hükümetin başındakiler vatandaşın her sorununu biz çözeriz mantığı ile hareket ediyorlar. Tek nokta dan çözüm üretelim derken de, meseleyi de çözümsüz hale getiriyorlar. Kabiliyet, kapasite ve organizasyon eksikliğimiz olduğu içinde, herşeyi önce bozuyor, sonra da toparlamaya çalışıyoruz. Bir adım ileriye atıyoruz. Fakat attığımız adım sağlam olmadığı içinde, sonuç da iki adım geri gidiyoruz. Türkiye şu anda acemi berber eline düşmüş kafalar gibi idare ediliyor. İnatçı kafa mantığı olduğu içinde, hükümetin kendi kurumları arasında da bir sağlıklı çalışma ortamı yok. Sağlık bakanlığıcanla başla pandemiyi hafifletmeye çalışırken, aynı hükümetin bir bakanı hangi akla hizmet ettiğini bilmeden, zamansız bir sokağa çıkma yasağı ilan edip, halkın gece yarısı palas pandıras sokaklara çıkmasını sağlayabiliyor. Bu hareketi ilepandeminin hızla yayılmasına sebep olabiliyor. Vatandaşa parasız maske dağıtacağım, diyor ve dağıtım için de PTT vasıtası ile yapacağını belirtiyor, ama kendine bağlı PTT nin bu organizasyonu yapacak alt yapıya sahip olmadığını da bilmiyor. Aklı başına gelince de, eczaneler dağıtım görevi veriyor. Yukarısı doğru yolu el yordamı ile bulmaya çalışırken vatandaş, on günden beri maske bekliyor. Belki bir on gün daha bekleyecek. Üstelik para ile satışı da yasak. Bir de parasız maskeyi hep ben dağıtacağım inadında bulunursan, salgın üç beş ay devam ederse bunun altından nasıl kalkacaksın? Yoksa herkese beş maske verip, bununla üç ay idare edin mi diyeceksin? Yükü yaymak suretiyle daha verimli bir hizmet sunma imkanı varken, niye her yükü ben kaldıracağım diye inat ediyorsun? Halbuki maske dağıtımını tüm kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere havale edersen, hem yükün hafifleyecek ve hem de hizmet kalitesi artacaktır. Fakat bütün bu işleri yapabilmen için her şeyi ben yaparım mantığını bırakacaksın. Önce ülke de birlik ve beraberliği sağlamak istiyorsan, devletin bütün kurum ve kuruluşlarına saygı göstermek gerekir. Birlikten söz edenler önce, kibir putlarından sıyrılıp, seçilmiş muhalefet belediye başkanlarıylabirarayagelmeli,sonra da birlikte aynı karede poz vermelidir. Siz hiç bugüne kadar, devletin başındakilerin muhalefete ait belediyeleri resmen ziyaret ettiklerine şahit oldunuz mu? Bugün muhalefete vatandaşın teslim ettiği, ülke nüfusunun %65 ine tekabül eden, İstanbul, Ankara, İzmir vs. gibi belediyeleri bizden değildir diye yok sayabilirmisiniz? İktidar olarak bu belediyeleri istersen, önce bu halkın gönlünü alman gerekmez mi? Muhalefet belediyelerini bir virüs gibi görme mantığından, iktidar uzaklaşmalıdır. Bu kötü zamanlarda tüm ülkemiz bir ve beraber olmazsak, başımıza musibetler yağacağını da bilmeliyiz. Bu birliği sağlayacak olan da siyasi otoritenin başında bulunan sayın cumhurbaşkanıdır. Devlet olarak o ilk adımı attığında göreceksiniz ki, yarınlarımız daha aydınlık, geleceğimiz daha müreffeh olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
AĞIR AKSAK GİDİYORUZ… (3)
Sadece kendileri tehlike altında oldukları gibi, yaşadıkları ailelerini ve hatta birlikte oldukları apartmanlara da virüsü bulaştırma hususunda da sorumlu tutulmalarına yol açarız. Kaygısı içinde çalışma hayatlarını sürdürmekteler. Hükümetin emriyle metrolar ve belediye otobüslerinin sefer sayılarının minimuma indirilmesi ile, çalışanların iş yerine geliş gidişleri çok büyük sorun doğurmaktadır. Çalışan kişi gece saat ondan sonra işten çıktığında, evine gidebilmek için bir saat iki saat araç beklemekte, bulabilir se belki bir polis aracına binerse şanslı. Çoğu zaman da gece sokak da yürüyerek işe gitmek ve evine ulaşmak zorunda kalmak da, evine vardığında ise, virüs bulaşabilir korkusu ile çocuklarına dahi sarılamaz bir haldeler. Devlet öncelikle sağlık çalışanlarına sağlıklı bir şekilde çalışma ortamı hazırlamalı.
Bunun içinde belediyelerin, bugün atıl vaziyetteki sosyal tesislerini tanzim ederek, çalışanlara rahat dinlenme ortamı hazırlamalı, istirahat ve her türlü ihtiyaçları karşılanmalı. Gerekirse hastanelere en yakın oteller kiralanarak buralar da istirahatları temin edilmelidir. Bugün belediyelerin araçlarının üçte ikisi çalışmamak da ve garajda yatmaktadır. Devlet belediye işbirliği yaparak hastane çalışanlarını evlerine ulaştırma da serviste kullanmalıdır. Yoksa sağlık çalışanları hem aile ve hem de yakınları için tehlike yaratabilir.
Gerek pandemi ile mücadelede ve gerekse ülke yönetimini tehdit eden en büyük virüs kurumlar arası iletişimsizliktir. Saltanatlar da dahi olmayan bir şekil de hükümetin başındakiler vatandaşın her sorununu biz çözeriz mantığı ile hareket ediyorlar. Tek nokta dan çözüm üretelim derken de, meseleyi de çözümsüz hale getiriyorlar. Kabiliyet, kapasite ve organizasyon eksikliğimiz olduğu içinde, herşeyi önce bozuyor, sonra da toparlamaya çalışıyoruz. Bir adım ileriye atıyoruz. Fakat attığımız adım sağlam olmadığı içinde, sonuç da iki adım geri gidiyoruz. Türkiye şu anda acemi berber eline düşmüş kafalar gibi idare ediliyor. İnatçı kafa mantığı olduğu içinde, hükümetin kendi kurumları arasında da bir sağlıklı çalışma ortamı yok. Sağlık bakanlığıcanla başla pandemiyi hafifletmeye çalışırken, aynı hükümetin bir bakanı hangi akla hizmet ettiğini bilmeden, zamansız bir sokağa çıkma yasağı ilan edip, halkın gece yarısı palas pandıras sokaklara çıkmasını sağlayabiliyor. Bu hareketi ilepandeminin hızla yayılmasına sebep olabiliyor. Vatandaşa parasız maske dağıtacağım, diyor ve dağıtım için de PTT vasıtası ile yapacağını belirtiyor, ama kendine bağlı PTT nin bu organizasyonu yapacak alt yapıya sahip olmadığını da bilmiyor. Aklı başına gelince de, eczaneler dağıtım görevi veriyor. Yukarısı doğru yolu el yordamı ile bulmaya çalışırken vatandaş, on günden beri maske bekliyor. Belki bir on gün daha bekleyecek. Üstelik para ile satışı da yasak. Bir de parasız maskeyi hep ben dağıtacağım inadında bulunursan, salgın üç beş ay devam ederse bunun altından nasıl kalkacaksın? Yoksa herkese beş maske verip, bununla üç ay idare edin mi diyeceksin? Yükü yaymak suretiyle daha verimli bir hizmet sunma imkanı varken, niye her yükü ben kaldıracağım diye inat ediyorsun? Halbuki maske dağıtımını tüm kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere havale edersen, hem yükün hafifleyecek ve hem de hizmet kalitesi artacaktır. Fakat bütün bu işleri yapabilmen için her şeyi ben yaparım mantığını bırakacaksın. Önce ülke de birlik ve beraberliği sağlamak istiyorsan, devletin bütün kurum ve kuruluşlarına saygı göstermek gerekir. Birlikten söz edenler önce, kibir putlarından sıyrılıp, seçilmiş muhalefet belediye başkanlarıylabirarayagelmeli,sonra da birlikte aynı karede poz vermelidir. Siz hiç bugüne kadar, devletin başındakilerin muhalefete ait belediyeleri resmen ziyaret ettiklerine şahit oldunuz mu? Bugün muhalefete vatandaşın teslim ettiği, ülke nüfusunun %65 ine tekabül eden, İstanbul, Ankara, İzmir vs. gibi belediyeleri bizden değildir diye yok sayabilirmisiniz? İktidar olarak bu belediyeleri istersen, önce bu halkın gönlünü alman gerekmez mi? Muhalefet belediyelerini bir virüs gibi görme mantığından, iktidar uzaklaşmalıdır. Bu kötü zamanlarda tüm ülkemiz bir ve beraber olmazsak, başımıza musibetler yağacağını da bilmeliyiz. Bu birliği sağlayacak olan da siyasi otoritenin başında bulunan sayın cumhurbaşkanıdır. Devlet olarak o ilk adımı attığında göreceksiniz ki, yarınlarımız daha aydınlık, geleceğimiz daha müreffeh olacaktır.