Sorunlarımızı şeffaflıkla çözeceğiz diyerek, sorumlu mevkii de bulunanların gafletleri sonunda, güneydoğu da HDP li, belediyeler tarafından şehirlerin altları mayınlarla, bombalı tuzaklar yerleştirildi. Belediyeler bizim ödediğimiz vergilerden aldığı payları hizmet için değil PKK ya kaynak aktarmak da kullandılar. Hükümet bu hatayı geç de olsa anladı ama ülke ekonomisine ve geleceğimize çok büyük darbe de vurdu. Şehirlerin altına döşenen tuzakları kaldırmak için hem emniyet hem de ordumuz iki seneye yakın çaba gösterdi. Çoğu yerde yıllar sonra sıkı yönetim uygulamak zorunda kaldık. O günün gazetelerine şöyle bir göz atacak olsak, ülkede sanki iç savaş cereyan ediyordu. Altları oyulan şehirlerin yeniden imar ve ihyasında devlet bütçesinden ayrılan paralar ülke ekonomisine büyük zararlar verdiği gibi, Türkiye’nin normal seyrine göre gelişmesini en az 10 sene geriye attı. Sorun çözelim derken, az kalsın ülkemiz çözülüyordu. Unutmayalım ki devletimiz hala, o süreç de yakılan yıkılan kentlerin imarı için bütçeden pay ayırıyor.
Ortadoğu’nun darmadağın hale gelmesinin müsebbiplerinden birisi de, Türk dış politikalarının, sahayı iyi okuyamaması, patlak veren münferit olayların başımıza neler açabileceğini kestirememesiydi. Suriye politikamızın oluşumun da, siyasi iktidara olayları okuma da değerlendirme de ve yön verme hususunda çok büyük hatalar etti. Bunlardan en önemlisi de önceleri sadeceIrak sınırımız da bulunan PKK nınevrilme hadisesidir. Yaptığı silahlı eylemlerle PKK denilen yapının imajı yurt dışında terör olarak değerlendirilince, dünyanın büyük bir bölümü PKK yı terör listesine aldı.
Ama büyük devletler bu tip terör örgütlerini kendi amaçlarını gerçekleştirmek için maşa olarak kullandıkları bir argümana ihtiyaç duyduklarından, aynı terör örgütünün adını değiştirmek suretiyle yeniden PYD markasıyla ortaya sürdüler. 2003 yılında kurulan bu örgüt, eylemleri, yöneticileri, kullandığı dil ve ideolojik yapılanmasıyla tamamen PKK nın Suriye’deki uzantısıydı. İlk kurulduğunda da istihbarat örgütleri PKK nın kılık değiştirerek PYD markasını kullandığını pekala biliyorlardı. Zaten bilmeleri de gerekirdi. İşin tuhafı o tarihte Suriye de demokratik güçler birliği olarak kendini tanıtan bu örgütün o günkü ve halen bugünkü kurucu lideri Salih Müslim defalarca Türk Hükümetleri tarafından ağırlandı, dış seyahatlerini Türkiye üzerinden yaptı. Esad’ın da göz yumması ile Suriye’nin kuzey sınırında özerk yönetim modeli oluşturulması amacıyla önceki statüleri kanton olan Cizire, Cobani ve Afrin adı altında üç adet kanton kurdular. Afrin kantonu bizim Hatay’ın dibinde Cobani Urfa sınırımız da Cizire de Antep sınırımız da önceleri küçük bir bölge idi. Ancak 2013 yılında bugünkü hükümetin açılım adı altında Kürt sorununu çözmek için BDP li milletvekilleri ile işbirliğine girince, esasen PKK yı kuran ve bu örgütün başında bulunan halen de manevi lideri sayılan İmralı da mahkum Apo ile her ay gidip gelmeleri başlayınca Aponun BDP heyetine talimat vermeleri sonucu bu üç kantonun kurulduğu resmen ilan edildi. 21 Ocak 2014 tarihinden itibaren kısa aralıklarla üç kantonun kurulduğu bütün dünyaya ilan edildi. Her şey aleni ve basın yayın organlarının huzurunda cereyan ettiği halde o günün hükümeti Türkiye için çok büyük tehdit alacak bu tehlikeyi bir türlü görmedi. Tehlikeyi fark etmek bir yana 2014 yılın ekim ayında ABD nin güdümündeki bin kişilik bir IŞID grubu, 50 bin kışının yaşadığı ve çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Cobaniye kuşatınca bu arada yaşayanlar şehri terkettiler. Amaçlarının tehlikeye girdiğini anlayan ABD ve yandaşları Cobaniyi kurtarmak için harekete geçti. ABD uçakları havadan PYD ye silah ve mühimmat takviyesi gönderdi. Türkiye’yi de yanına almak için, içimizdeki PKK yı harekete geçirdi. BDP’nin de çağrısı ile Güneydoğu da bulunan şehirlerdeki yandaşlarını sokağa çağırdı. Hepimizin bildiği YasinnBörü olayı ile birlikte çıkan olaylar da 53 kişi hayatını kaybetti. 19 Ekim 2014 günü ve sonraki gazetemanşetlerine bakarsanız sayın Erdoğan’ın Cobani’nin kurtarılması için Peşmergeye Türkiye den koridor açılacağını söyledi. Dışişleri bakanımızın da aynı mihval de demeçler verdiğini de görmekteyiz. Yine 31 Ekim 2014 tarihinde yayınlanan gazetelere baktığımız da Kuzey Irak dan gelen peşmerge ordusunun Suruç kapısından Türk topraklarına girerek çiğnediği ve Türkiye’den de Cobaniye geçtiği manşetlerdedir. O yörenin halkının Peşmerge ordusunun geçişişini büyük bir sevinçle karşıladığı da malumunuzdur.
Devam edecek
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
BİR İLERİ İKİ GERİ…(3)
Sorunlarımızı şeffaflıkla çözeceğiz diyerek, sorumlu mevkii de bulunanların gafletleri sonunda, güneydoğu da HDP li, belediyeler tarafından şehirlerin altları mayınlarla, bombalı tuzaklar yerleştirildi. Belediyeler bizim ödediğimiz vergilerden aldığı payları hizmet için değil PKK ya kaynak aktarmak da kullandılar. Hükümet bu hatayı geç de olsa anladı ama ülke ekonomisine ve geleceğimize çok büyük darbe de vurdu. Şehirlerin altına döşenen tuzakları kaldırmak için hem emniyet hem de ordumuz iki seneye yakın çaba gösterdi. Çoğu yerde yıllar sonra sıkı yönetim uygulamak zorunda kaldık. O günün gazetelerine şöyle bir göz atacak olsak, ülkede sanki iç savaş cereyan ediyordu. Altları oyulan şehirlerin yeniden imar ve ihyasında devlet bütçesinden ayrılan paralar ülke ekonomisine büyük zararlar verdiği gibi, Türkiye’nin normal seyrine göre gelişmesini en az 10 sene geriye attı. Sorun çözelim derken, az kalsın ülkemiz çözülüyordu. Unutmayalım ki devletimiz hala, o süreç de yakılan yıkılan kentlerin imarı için bütçeden pay ayırıyor.
Ortadoğu’nun darmadağın hale gelmesinin müsebbiplerinden birisi de, Türk dış politikalarının, sahayı iyi okuyamaması, patlak veren münferit olayların başımıza neler açabileceğini kestirememesiydi. Suriye politikamızın oluşumun da, siyasi iktidara olayları okuma da değerlendirme de ve yön verme hususunda çok büyük hatalar etti. Bunlardan en önemlisi de önceleri sadeceIrak sınırımız da bulunan PKK nınevrilme hadisesidir. Yaptığı silahlı eylemlerle PKK denilen yapının imajı yurt dışında terör olarak değerlendirilince, dünyanın büyük bir bölümü PKK yı terör listesine aldı.
Ama büyük devletler bu tip terör örgütlerini kendi amaçlarını gerçekleştirmek için maşa olarak kullandıkları bir argümana ihtiyaç duyduklarından, aynı terör örgütünün adını değiştirmek suretiyle yeniden PYD markasıyla ortaya sürdüler. 2003 yılında kurulan bu örgüt, eylemleri, yöneticileri, kullandığı dil ve ideolojik yapılanmasıyla tamamen PKK nın Suriye’deki uzantısıydı. İlk kurulduğunda da istihbarat örgütleri PKK nın kılık değiştirerek PYD markasını kullandığını pekala biliyorlardı. Zaten bilmeleri de gerekirdi. İşin tuhafı o tarihte Suriye de demokratik güçler birliği olarak kendini tanıtan bu örgütün o günkü ve halen bugünkü kurucu lideri Salih Müslim defalarca Türk Hükümetleri tarafından ağırlandı, dış seyahatlerini Türkiye üzerinden yaptı. Esad’ın da göz yumması ile Suriye’nin kuzey sınırında özerk yönetim modeli oluşturulması amacıyla önceki statüleri kanton olan Cizire, Cobani ve Afrin adı altında üç adet kanton kurdular. Afrin kantonu bizim Hatay’ın dibinde Cobani Urfa sınırımız da Cizire de Antep sınırımız da önceleri küçük bir bölge idi. Ancak 2013 yılında bugünkü hükümetin açılım adı altında Kürt sorununu çözmek için BDP li milletvekilleri ile işbirliğine girince, esasen PKK yı kuran ve bu örgütün başında bulunan halen de manevi lideri sayılan İmralı da mahkum Apo ile her ay gidip gelmeleri başlayınca Aponun BDP heyetine talimat vermeleri sonucu bu üç kantonun kurulduğu resmen ilan edildi. 21 Ocak 2014 tarihinden itibaren kısa aralıklarla üç kantonun kurulduğu bütün dünyaya ilan edildi. Her şey aleni ve basın yayın organlarının huzurunda cereyan ettiği halde o günün hükümeti Türkiye için çok büyük tehdit alacak bu tehlikeyi bir türlü görmedi. Tehlikeyi fark etmek bir yana 2014 yılın ekim ayında ABD nin güdümündeki bin kişilik bir IŞID grubu, 50 bin kışının yaşadığı ve çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Cobaniye kuşatınca bu arada yaşayanlar şehri terkettiler. Amaçlarının tehlikeye girdiğini anlayan ABD ve yandaşları Cobaniyi kurtarmak için harekete geçti. ABD uçakları havadan PYD ye silah ve mühimmat takviyesi gönderdi. Türkiye’yi de yanına almak için, içimizdeki PKK yı harekete geçirdi. BDP’nin de çağrısı ile Güneydoğu da bulunan şehirlerdeki yandaşlarını sokağa çağırdı. Hepimizin bildiği YasinnBörü olayı ile birlikte çıkan olaylar da 53 kişi hayatını kaybetti. 19 Ekim 2014 günü ve sonraki gazetemanşetlerine bakarsanız sayın Erdoğan’ın Cobani’nin kurtarılması için Peşmergeye Türkiye den koridor açılacağını söyledi. Dışişleri bakanımızın da aynı mihval de demeçler verdiğini de görmekteyiz. Yine 31 Ekim 2014 tarihinde yayınlanan gazetelere baktığımız da Kuzey Irak dan gelen peşmerge ordusunun Suruç kapısından Türk topraklarına girerek çiğnediği ve Türkiye’den de Cobaniye geçtiği manşetlerdedir. O yörenin halkının Peşmerge ordusunun geçişişini büyük bir sevinçle karşıladığı da malumunuzdur.
Devam edecek