1-) Öncelikle bu mutabakat metni sadece Türkiye ve Rusya’yı bağlar. Zira metnin altında sadece iki liderin imzası vardır. Öyle anlaşılıyor ki İran ve Suriye bu anlaşmaya taraftar değil. Kısa bir süre sonra İran ve rejim güçlerin burası bizim toprağımızdır” deyip egemenlik hakkının kendine verdiği yetkiyi kullanmak isterse bu müdahale karşısında kim duracak? Rejimin en büyük destekçisi olan Rusya, Çarlık devirlerinden beri hasret kaldıkları sıcak denize açılma hayallerini, Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Lazkiyede en büyük üssünü kurmak suretiyle gerçekleştirdiğinden, menfaati gereği Suriye ye müdahale etmez. Bu konuda Suriye’nin yanında olur. Sonuç da Suriye ile Türkiye batılıların istedikleri gibi karşı karşıya gelirler. Bu karşı karşıya geliş Suriye ve Türkiye’nin savaşması için bir sebepler zincirini hazırlaması demektir.
2-)Silahsızlanma terimi sonuç da silahların toplanmasını gerektirir. Güvenli bölgede yaşayan veya konuşlanan terör gruplarından bu silahları kim toplayacak? Acaba bu terör grupları silahlarını teslim edecekler mi ?bu gibi uygulamaların birinci koşulu olan silahsızlanma konusunda ortaya büyük sorunların çıkacağı aşikar gibi görünüyor. Kaldı ki, artık dünyada terör kavramında elastik bir vaziyete gelmiş. Her devletin terör ve terörist anlayışı da değişken. Bir devletin terörist olarak ilan ettiği bir grubu, diğer birisi terör olarak kabul etmeyebiliyor. Yanı artık terör kavramı da izafileşti. Herkesin bakış açısına göre bir terör kavramı var. Bu gerçeklik teröre nerden baktığınıza bağlı. Biz Türkiye olarak PYD ve uzantılarına terördür diyebiliyoruz ama ABD bu gruplara her türlü desteği veriyor ve silahla donatıyor ve terörist grup olarak kabul etmeyebiliyor. Esat cephesinden bakarsan Özgür Suriye ordusu ÖSO da bir terörist grup, Türkiye açısından bakarsak ÖSO özgürlük savaşçısı bir grup kabul ediliyor. Yarın Suriye hükümeti ÖSO da benim nazarımda bir terör örgütüdür. Onların ellerindeki silahlar da alınırsa, ÖSO mensupları Esed hükümetinin insafına terkedilmiş olacaktır.
Askerimize yapılan saldırılardan sonra Türkiye, ilgili Rusya ile SOÇİ ye geri dönülüp uygulanması hususunda çağrılarda bulunmakta. İşte, Türkiye ile Rusya arasında zurnanın zırt dediği yer de tam burası. SOÇİ mutabakatine imza koyan bizim acemi politikacılar, İdlipteki terör gruplarını, Türk milleti gibi kabul etmiş olacaklar ki, bu örgütlerin silahlarının toplanması işini üzerimize aldık. Ama geçen iki seneye rağmen hiçbir grup silahını teslim etmedi. Zaten yapısı gereği teröristi terörist yapan elindeki silah gücüdür. Silahını teslim ettiği takdirde, “sebebi varlığı” ortadan kalkacaktır. Türkiye bu mükellefiyetini yerine getirmedi, getirmesi de mümkün değildir. Zira biz yıllardan beri topyekün mücadele ettiğimiz, her türlü emniyet güçlerimizle üzerine gittiğimiz PKK ya silah bıraktıramadık. Bu itibarla Putin, sen SOÇİ de imzaladığın silahlardan arındırma görevini yerine getirmedin. Diyerek haklılığını ileri sürüyor. Artık bu aşamadan sonra hükümetin SOÇİ –Asdanamutabakatlerine dönelim söylemlerini dillendirmemesi lazımdır. Milletlerarası hukudan doğan, sınırlarımızdaki terör yapılarının temizlenmesi tezine yapışmalıdır. Zaten aklımız başımıza geldi. Son bahar harekatını da hükümet Albab-Afrin gibi bu maddeye dayandırarak ihalarısihaları gönderdi. Milletler arası hukuk da hiçbir karşılığı bulunmayan “Suriye halkı bizi çağırdı, bizde girdik” safsatası ülke itibarımızı düşürür. Suriye halkı bizi çağırdı ile hareket edersek, o zaman kendine güvenen kuvvetli devletler, zayıf ülkeleri işgal edip hürriyetlerine son vermelerine de zemin hazırlamış oluruz. Kuvvetlinin zayıfı ezdiği bir dönemin kapıları aralanır. Devam edecek
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
İDLİP’TE SAVAŞA MI SÜRÜKLENİYORUZ? (4)
1-) Öncelikle bu mutabakat metni sadece Türkiye ve Rusya’yı bağlar. Zira metnin altında sadece iki liderin imzası vardır. Öyle anlaşılıyor ki İran ve Suriye bu anlaşmaya taraftar değil. Kısa bir süre sonra İran ve rejim güçlerin burası bizim toprağımızdır” deyip egemenlik hakkının kendine verdiği yetkiyi kullanmak isterse bu müdahale karşısında kim duracak? Rejimin en büyük destekçisi olan Rusya, Çarlık devirlerinden beri hasret kaldıkları sıcak denize açılma hayallerini, Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Lazkiyede en büyük üssünü kurmak suretiyle gerçekleştirdiğinden, menfaati gereği Suriye ye müdahale etmez. Bu konuda Suriye’nin yanında olur. Sonuç da Suriye ile Türkiye batılıların istedikleri gibi karşı karşıya gelirler. Bu karşı karşıya geliş Suriye ve Türkiye’nin savaşması için bir sebepler zincirini hazırlaması demektir.
2-)Silahsızlanma terimi sonuç da silahların toplanmasını gerektirir. Güvenli bölgede yaşayan veya konuşlanan terör gruplarından bu silahları kim toplayacak? Acaba bu terör grupları silahlarını teslim edecekler mi ?bu gibi uygulamaların birinci koşulu olan silahsızlanma konusunda ortaya büyük sorunların çıkacağı aşikar gibi görünüyor. Kaldı ki, artık dünyada terör kavramında elastik bir vaziyete gelmiş. Her devletin terör ve terörist anlayışı da değişken. Bir devletin terörist olarak ilan ettiği bir grubu, diğer birisi terör olarak kabul etmeyebiliyor. Yanı artık terör kavramı da izafileşti. Herkesin bakış açısına göre bir terör kavramı var. Bu gerçeklik teröre nerden baktığınıza bağlı. Biz Türkiye olarak PYD ve uzantılarına terördür diyebiliyoruz ama ABD bu gruplara her türlü desteği veriyor ve silahla donatıyor ve terörist grup olarak kabul etmeyebiliyor. Esat cephesinden bakarsan Özgür Suriye ordusu ÖSO da bir terörist grup, Türkiye açısından bakarsak ÖSO özgürlük savaşçısı bir grup kabul ediliyor. Yarın Suriye hükümeti ÖSO da benim nazarımda bir terör örgütüdür. Onların ellerindeki silahlar da alınırsa, ÖSO mensupları Esed hükümetinin insafına terkedilmiş olacaktır.
Askerimize yapılan saldırılardan sonra Türkiye, ilgili Rusya ile SOÇİ ye geri dönülüp uygulanması hususunda çağrılarda bulunmakta. İşte, Türkiye ile Rusya arasında zurnanın zırt dediği yer de tam burası. SOÇİ mutabakatine imza koyan bizim acemi politikacılar, İdlipteki terör gruplarını, Türk milleti gibi kabul etmiş olacaklar ki, bu örgütlerin silahlarının toplanması işini üzerimize aldık. Ama geçen iki seneye rağmen hiçbir grup silahını teslim etmedi. Zaten yapısı gereği teröristi terörist yapan elindeki silah gücüdür. Silahını teslim ettiği takdirde, “sebebi varlığı” ortadan kalkacaktır. Türkiye bu mükellefiyetini yerine getirmedi, getirmesi de mümkün değildir. Zira biz yıllardan beri topyekün mücadele ettiğimiz, her türlü emniyet güçlerimizle üzerine gittiğimiz PKK ya silah bıraktıramadık. Bu itibarla Putin, sen SOÇİ de imzaladığın silahlardan arındırma görevini yerine getirmedin. Diyerek haklılığını ileri sürüyor. Artık bu aşamadan sonra hükümetin SOÇİ –Asdanamutabakatlerine dönelim söylemlerini dillendirmemesi lazımdır. Milletlerarası hukudan doğan, sınırlarımızdaki terör yapılarının temizlenmesi tezine yapışmalıdır. Zaten aklımız başımıza geldi. Son bahar harekatını da hükümet Albab-Afrin gibi bu maddeye dayandırarak ihalarısihaları gönderdi. Milletler arası hukuk da hiçbir karşılığı bulunmayan “Suriye halkı bizi çağırdı, bizde girdik” safsatası ülke itibarımızı düşürür. Suriye halkı bizi çağırdı ile hareket edersek, o zaman kendine güvenen kuvvetli devletler, zayıf ülkeleri işgal edip hürriyetlerine son vermelerine de zemin hazırlamış oluruz. Kuvvetlinin zayıfı ezdiği bir dönemin kapıları aralanır. Devam edecek