Tarih boyunca Ruslar, çarlık dönemini özlercesine, dağılan Sovyetler birliğini yeniden tesis etmek ve Ortodoks ülkelerinin hamiliği için tekrar soyundu. Bundan dokuz sene kadar önce Türkiye’nin de Karadeniz de en yakın uzantısı olan Kırım’ı ilhak ederek sömürgeci ve yayılmacı yüzünü gösterdi. Tarihsel bağlarımızın bulunduğu kırım yarımadasında önemli miktarda Türk ve Müslüman olduğu için batı dünyasından yüksek sesli bir itiraz çıkmadı. Sadece laf olsun kabilinden kınama mesajları çıktı. Kırım işgali nedeniyle Rusya ya hiçbir yaptırım kararı da alınmadı.
Rusya ne zamanki; kendi renginde olan beyaz adamın tepesine çökünce, Ukrayna işgali için, uluslararası kamuoyunda beklenmedik derece de tepki oluştu. Dünyanın bir çok köşesinde işgal karşıtı kalabalık meydan toplantıları, geniş katılımlı yürüyüşler tertip ederek, Ukrayna halkının direnişine destek verdiler. Ve bu destek giderek büyüyor. Batılılar ilk defa birleşerek ciddi bazı yaptırımları da masaya getirdiler. Ukrayna batının müdahil olduğu AB ve NATO gibi paktlara üye olmadığından, siyasi olan birleşmiş milletler ve AB gibi paktlar da Rusya aleyhine sadece ekonomik ve siyasi kararlar alıyor ve aldırabiliyorlar.
Belki bu yaptırımlar, Rusya üzerinde zamanla yıkıcı etkiler gösterebilir. Zira Rus ekonomisinin en büyük geliri petrol ve doğalgaz ihracatı üzerine bina edilmiştir. Teknolojik üretim oldukça zayıftır. Üretilmediği takdir de batıyı zor durumda bırakabilecek teknojilerden yoksundur. Batı Rusya’dan petrol ve doğalgaz alımını durdurduğu takdir de, Rusya’nın bu savaşı uzun süre sürdürmesi de çok zordur. Ancak, Rusya’yı zor durumda bırakacak en önemli argüman, yaptırımlardan ziyade Ukrayna halkının bu direnişini uzun süre ve kararlıkla sürdürmesine bağlıdır.
Putinin kafasındaki işgal başlamadan önceki düşüncesi, Başkent Kievi kuşatarak kısa sürede kontrol altına alıp yönetimi değiştirerek Rus taraftarı bir yönetim oluşturmaktı. Zira elindeki silahlı kuvvetleri dünyanın en büyük orduları arasında ilk üçe giriyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Putin’in beklentisi hilafına, Ukrayna ordusu hiç dağılmadan acziyet göstermeden, hükümetiyle uyum içinde savunma savaşını sürdürmekten geri kalmadı. Anlaşılıyor ki Ukrayna ordusu kurmayları savaş taktikleri saldırı değil de, savunma üzerine kurmuş, tarih boyunca, ülkelerin mevcut varlıklarını başarılı ve uzun süreli korumalarının tek sebebi savunma taktileridir. İşgalden günümüze iki hafta geçmesine rağmen Ukrayna halkının direncinin kırılmaması liderleri olan Zelenskiye itimatlarının tam olduğunu gösterir. Zira son seçimlerde %73 gibi bir oy alan Zelenskyin arkasında duran bu direnişe omuz vermesi dengeleri değiştirmişe benziyor. Rus ordusu işgal başlamadan önce kafasında, kısa sürede yönetimi ele geçirerek ilhakı gözüne kestirmesine rağmen, önemli kalelerin kısa sürede düşmemesi karşısında, Rus ordusunda panik havası yaratma ihtimali de bulunduğundan, ordunun kumanda kademesi, daha zecri tedbirlere de başvuracağı intibaını oluşturan demeçlerine de tanık oluyoruz. İşgalin süresi uzadıkça yetkili ağızlardan nükleer silahların da kullanma ihtimaline dair demeçler de dillendirmeye başlaması bu rahatsızlığın bir ifadesidir.
Rus silahlı kuvvetleri, bariz sayısal ve teknik üstünlükleri sayesinde, Ukrayna’nın tamamını işgal etse bile, bu işgal, Moskova nezdinde kesin bir zafer kazandık anlamına gelmeyecektir. Çünkü bu aşamadan sonra batılı ülkeler, Rusya’nın bu yayılmacı politikasını bildikleri için, Rusya’nın en ufak bir silahlı hareketine karşı teyakkuzda bulunacaklardır. Ukrayna halkı da sonuç da bu işgali kabullense bile, halkın milliyetçi duygularını baskılayamayacaktır. Bu işgal zamanla Rus siyasetinin ayaklarına vurulmuş bir pranga olarak kalacak, dünya siyasetindeki hareket kabiliyetini olumsuz şekilde etkileyecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
İKİYÜZLÜLÜK VE BATI (1)
Tarih boyunca Ruslar, çarlık dönemini özlercesine, dağılan Sovyetler birliğini yeniden tesis etmek ve Ortodoks ülkelerinin hamiliği için tekrar soyundu. Bundan dokuz sene kadar önce Türkiye’nin de Karadeniz de en yakın uzantısı olan Kırım’ı ilhak ederek sömürgeci ve yayılmacı yüzünü gösterdi. Tarihsel bağlarımızın bulunduğu kırım yarımadasında önemli miktarda Türk ve Müslüman olduğu için batı dünyasından yüksek sesli bir itiraz çıkmadı. Sadece laf olsun kabilinden kınama mesajları çıktı. Kırım işgali nedeniyle Rusya ya hiçbir yaptırım kararı da alınmadı.
Rusya ne zamanki; kendi renginde olan beyaz adamın tepesine çökünce, Ukrayna işgali için, uluslararası kamuoyunda beklenmedik derece de tepki oluştu. Dünyanın bir çok köşesinde işgal karşıtı kalabalık meydan toplantıları, geniş katılımlı yürüyüşler tertip ederek, Ukrayna halkının direnişine destek verdiler. Ve bu destek giderek büyüyor. Batılılar ilk defa birleşerek ciddi bazı yaptırımları da masaya getirdiler. Ukrayna batının müdahil olduğu AB ve NATO gibi paktlara üye olmadığından, siyasi olan birleşmiş milletler ve AB gibi paktlar da Rusya aleyhine sadece ekonomik ve siyasi kararlar alıyor ve aldırabiliyorlar.
Belki bu yaptırımlar, Rusya üzerinde zamanla yıkıcı etkiler gösterebilir. Zira Rus ekonomisinin en büyük geliri petrol ve doğalgaz ihracatı üzerine bina edilmiştir. Teknolojik üretim oldukça zayıftır. Üretilmediği takdir de batıyı zor durumda bırakabilecek teknojilerden yoksundur. Batı Rusya’dan petrol ve doğalgaz alımını durdurduğu takdir de, Rusya’nın bu savaşı uzun süre sürdürmesi de çok zordur. Ancak, Rusya’yı zor durumda bırakacak en önemli argüman, yaptırımlardan ziyade Ukrayna halkının bu direnişini uzun süre ve kararlıkla sürdürmesine bağlıdır.
Putinin kafasındaki işgal başlamadan önceki düşüncesi, Başkent Kievi kuşatarak kısa sürede kontrol altına alıp yönetimi değiştirerek Rus taraftarı bir yönetim oluşturmaktı. Zira elindeki silahlı kuvvetleri dünyanın en büyük orduları arasında ilk üçe giriyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Putin’in beklentisi hilafına, Ukrayna ordusu hiç dağılmadan acziyet göstermeden, hükümetiyle uyum içinde savunma savaşını sürdürmekten geri kalmadı. Anlaşılıyor ki Ukrayna ordusu kurmayları savaş taktikleri saldırı değil de, savunma üzerine kurmuş, tarih boyunca, ülkelerin mevcut varlıklarını başarılı ve uzun süreli korumalarının tek sebebi savunma taktileridir. İşgalden günümüze iki hafta geçmesine rağmen Ukrayna halkının direncinin kırılmaması liderleri olan Zelenskiye itimatlarının tam olduğunu gösterir. Zira son seçimlerde %73 gibi bir oy alan Zelenskyin arkasında duran bu direnişe omuz vermesi dengeleri değiştirmişe benziyor. Rus ordusu işgal başlamadan önce kafasında, kısa sürede yönetimi ele geçirerek ilhakı gözüne kestirmesine rağmen, önemli kalelerin kısa sürede düşmemesi karşısında, Rus ordusunda panik havası yaratma ihtimali de bulunduğundan, ordunun kumanda kademesi, daha zecri tedbirlere de başvuracağı intibaını oluşturan demeçlerine de tanık oluyoruz. İşgalin süresi uzadıkça yetkili ağızlardan nükleer silahların da kullanma ihtimaline dair demeçler de dillendirmeye başlaması bu rahatsızlığın bir ifadesidir.
Rus silahlı kuvvetleri, bariz sayısal ve teknik üstünlükleri sayesinde, Ukrayna’nın tamamını işgal etse bile, bu işgal, Moskova nezdinde kesin bir zafer kazandık anlamına gelmeyecektir. Çünkü bu aşamadan sonra batılı ülkeler, Rusya’nın bu yayılmacı politikasını bildikleri için, Rusya’nın en ufak bir silahlı hareketine karşı teyakkuzda bulunacaklardır. Ukrayna halkı da sonuç da bu işgali kabullense bile, halkın milliyetçi duygularını baskılayamayacaktır. Bu işgal zamanla Rus siyasetinin ayaklarına vurulmuş bir pranga olarak kalacak, dünya siyasetindeki hareket kabiliyetini olumsuz şekilde etkileyecektir.