İslam aleminin başsız kalıp, imamesi kopan tespih taneleri gibi bölük pörçük ortaya savrulması sonucu, artık Müslümanların bir izzet savaşına girmeleri gerektiğine kanaat getirmelidirler. Bu bilince erişmeden Müslümanların sırtının yerden kalkarak yeniden şahlanması ve diriliş neslini yetiştirmesi mümkün değildir. Hal ve ahvalimize bakıp da eksik ve noksanlarımızı kazanım ve kaybettiklerimize göz atarsak günümüz Müslümanlarının yeniden İslam la tanışıp barışması gerekir. Yaşadığımız bölgenin ve çevremizin bugünkü değer yargılarına bakarsak, bir Müslüman olarak, Müslümanca hayat sürdürmememizin ne kadar zor olduğunu görürüz. İslam toplumunda yaşıyorum, Zanneden Müslümanların, Müslüman kalmak ve Müslüman olmak hususundaki çabaları, İslam’ı yaşamak için çok önemlidir. Müslüman kalmakla, insan kalmak aslında ikisi de birbirinden ayrılmayan eşdeğerdir. Zira Kuran ve sünnette yüce yaratıcımızın ilahi hitabı insanlığadır. İslam’ı emir ve yasaklarda bütün insanlığı muhatap alır. Dinimiz de hitabın tüm insanlığa yapıldığı, Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (SAV)’IN çoğu hadislerinde “Ya eyyühennas, ey insanlar” şeklinde vaz ettiği açıkça görülür. Bundan ötürüdür ki Müslüman kalmayan, insan kalamaz. İnsan kalmayan da Müslüman olamaz.
Müslüman, yaşadığı toplumu şekillendirir. Bukalemun gibi, bulunduğu ortama göre renk değiştirmez. Aksine hal ve tavırları ile düşünce mahsulleri ile yaşadığı toplumu Müslüman şekillendirir. Bunu gerçekleştirme uğrunda gerekirse, dininin, imanının ve inandığı İslam’ı değerlerinin savaşını verir.
Müslüman hakkı ve haklıyı savunur. Her halükarda hakkın ve haklının safındadır. Ağzına sürülen birkaç dünyalık menfaat için Hakkı savunmayı öteleyemez ve vazgeçemez. Bilir ki hakkı hak bilip ona tabi olmayı batılı batıl bilip ondan kaçmayı da ibadet olarak telakki eder.
Müslüman Allah yolunda hiç kimseden korkmadan çekinmeden azimle mücadele eder. Hak bildiği yolda kınayanın kınamasından çekinmez. İzzet ve şerefin hakkı tutmakta olduğuna inanır. Yüce önderimiz Hz. Muhammed (SAV)’ın açtığı bu kutlu yolda, yürüdüğü sürece her türlü korkulardan emin olacağını da bilir. Allah yolunda mücadele azmi tükenmiş bir Müslüman şeytanın ve şeytani düzenlerin, şeytanlaşmış düşüncelerin elinde oyuncak olur. Şeytani düzenlerin hakim olduğu bir dünya da ise ahiretimiz ezilir yok olur. Dünya hayatının ahireti ezdiği bir düzende de onur kalmaz.
İzzet dediğimiz ve Müslüman da bulunması gereken en büyük haslet ile iman arasında ortak bir payda vardır. Müslüman’ın izzeti imanından kaynaklanır. Müslüman, Müslümanla yardımlaştığı sürece izzet bulur. Kafir ile kafirden gelecek yardım ile izzet bulamaz. Dünyasını mamur etmek için bile olsa, yaşadığı toplumun sorunlarını çözmesi hususunda AB kapılarında, Rusya ve ABD’nin ağzından çıkacak, çözüm gibi görünen ama aslında çözümsüzlüğe götüren cümlelerden medet umamaz. Zaten medet umsa da eskilerin deyimiyle ayıdan post gavurdan dost olmayacağını da bilir.
Önder ve yol göstericimiz peygamberimiz (SAV)bir hadisi şerifinde “Biz müşriklerden yardım istemeyiz.” Buyurmuştur. Sebebi hikmeti de şöyledir;
Peygamberimiz ordusu ile birlikte Bedir savaşı için yola çıktığında, Araplar arasında kahramanlığı ile tanınan müşrik bir adam Peygamberimize, seninle birlikte savaşmak ve ganimet elde etmek için geldim” dedi. Zaten Bedir savaşında sayıları çok az olan Müslümanlar bu adamın gelişine sevindiler. Ama Rasülüllah (SAV) ona; Allah ve Resulüne inanıyor musun? Diye sordu. Hayır dedi. “ Öyleyse dön ben bir müşrikten asla yardım kabul etmem” . Buyurdu. Adam tekrar gitti. Ve geri geldiğinde aynı cevabı aldı. Adam üçüncü defa geldi. Rasüllüllah (SAV) “Allah ne Resulüneinanıyor musun? Diye sordu. Adam evet dedi. O halde haydi bizimle yürü buyurdu.
Günümüz insanının tek kurtuluşu, Kuran-ı yaşamın hâkim olduğu bir dünya nizamını kurmakla olur. Onun içinde önce Müslümanların izzetini ve insanlığın şerefini, geçmiş tarihimizden ilham alarak, hak ettiği mertebeye taşımalıyız. Bunun içinde İslam âleminintek vücut olduğu bir düzen kurmalıyız. Rahmetli Hocamızın dediği gibi, yeniden yattığımız yerden silkelenerek İslam birliğini dünyada tesis etmediğimiz sürece, bu millet ve Müslümanlar için emniyet olmaz. Böyle giderse küfrün ve batılın karşısında topyekûnhelak olup, bu onur savaşında silinip gideceğiz. Şunu da bilelim ki, zillete boyun eğmeyenlerin mükafatı izzettir. İzzetin savaşını vermek de en büyük hürriyettir.
RECEP ACAR
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
İZZET Mİ ? ZİLLET Mİ ?
İslam aleminin başsız kalıp, imamesi kopan tespih taneleri gibi bölük pörçük ortaya savrulması sonucu, artık Müslümanların bir izzet savaşına girmeleri gerektiğine kanaat getirmelidirler. Bu bilince erişmeden Müslümanların sırtının yerden kalkarak yeniden şahlanması ve diriliş neslini yetiştirmesi mümkün değildir. Hal ve ahvalimize bakıp da eksik ve noksanlarımızı kazanım ve kaybettiklerimize göz atarsak günümüz Müslümanlarının yeniden İslam la tanışıp barışması gerekir. Yaşadığımız bölgenin ve çevremizin bugünkü değer yargılarına bakarsak, bir Müslüman olarak, Müslümanca hayat sürdürmememizin ne kadar zor olduğunu görürüz. İslam toplumunda yaşıyorum, Zanneden Müslümanların, Müslüman kalmak ve Müslüman olmak hususundaki çabaları, İslam’ı yaşamak için çok önemlidir. Müslüman kalmakla, insan kalmak aslında ikisi de birbirinden ayrılmayan eşdeğerdir. Zira Kuran ve sünnette yüce yaratıcımızın ilahi hitabı insanlığadır. İslam’ı emir ve yasaklarda bütün insanlığı muhatap alır. Dinimiz de hitabın tüm insanlığa yapıldığı, Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (SAV)’IN çoğu hadislerinde “Ya eyyühennas, ey insanlar” şeklinde vaz ettiği açıkça görülür. Bundan ötürüdür ki Müslüman kalmayan, insan kalamaz. İnsan kalmayan da Müslüman olamaz.
Müslüman, yaşadığı toplumu şekillendirir. Bukalemun gibi, bulunduğu ortama göre renk değiştirmez. Aksine hal ve tavırları ile düşünce mahsulleri ile yaşadığı toplumu Müslüman şekillendirir. Bunu gerçekleştirme uğrunda gerekirse, dininin, imanının ve inandığı İslam’ı değerlerinin savaşını verir.
Müslüman hakkı ve haklıyı savunur. Her halükarda hakkın ve haklının safındadır. Ağzına sürülen birkaç dünyalık menfaat için Hakkı savunmayı öteleyemez ve vazgeçemez. Bilir ki hakkı hak bilip ona tabi olmayı batılı batıl bilip ondan kaçmayı da ibadet olarak telakki eder.
Müslüman Allah yolunda hiç kimseden korkmadan çekinmeden azimle mücadele eder. Hak bildiği yolda kınayanın kınamasından çekinmez. İzzet ve şerefin hakkı tutmakta olduğuna inanır. Yüce önderimiz Hz. Muhammed (SAV)’ın açtığı bu kutlu yolda, yürüdüğü sürece her türlü korkulardan emin olacağını da bilir. Allah yolunda mücadele azmi tükenmiş bir Müslüman şeytanın ve şeytani düzenlerin, şeytanlaşmış düşüncelerin elinde oyuncak olur. Şeytani düzenlerin hakim olduğu bir dünya da ise ahiretimiz ezilir yok olur. Dünya hayatının ahireti ezdiği bir düzende de onur kalmaz.
İzzet dediğimiz ve Müslüman da bulunması gereken en büyük haslet ile iman arasında ortak bir payda vardır. Müslüman’ın izzeti imanından kaynaklanır. Müslüman, Müslümanla yardımlaştığı sürece izzet bulur. Kafir ile kafirden gelecek yardım ile izzet bulamaz. Dünyasını mamur etmek için bile olsa, yaşadığı toplumun sorunlarını çözmesi hususunda AB kapılarında, Rusya ve ABD’nin ağzından çıkacak, çözüm gibi görünen ama aslında çözümsüzlüğe götüren cümlelerden medet umamaz. Zaten medet umsa da eskilerin deyimiyle ayıdan post gavurdan dost olmayacağını da bilir.
Önder ve yol göstericimiz peygamberimiz (SAV)bir hadisi şerifinde “Biz müşriklerden yardım istemeyiz.” Buyurmuştur. Sebebi hikmeti de şöyledir;
Peygamberimiz ordusu ile birlikte Bedir savaşı için yola çıktığında, Araplar arasında kahramanlığı ile tanınan müşrik bir adam Peygamberimize, seninle birlikte savaşmak ve ganimet elde etmek için geldim” dedi. Zaten Bedir savaşında sayıları çok az olan Müslümanlar bu adamın gelişine sevindiler. Ama Rasülüllah (SAV) ona; Allah ve Resulüne inanıyor musun? Diye sordu. Hayır dedi. “ Öyleyse dön ben bir müşrikten asla yardım kabul etmem” . Buyurdu. Adam tekrar gitti. Ve geri geldiğinde aynı cevabı aldı. Adam üçüncü defa geldi. Rasüllüllah (SAV) “Allah ne Resulüneinanıyor musun? Diye sordu. Adam evet dedi. O halde haydi bizimle yürü buyurdu.
Günümüz insanının tek kurtuluşu, Kuran-ı yaşamın hâkim olduğu bir dünya nizamını kurmakla olur. Onun içinde önce Müslümanların izzetini ve insanlığın şerefini, geçmiş tarihimizden ilham alarak, hak ettiği mertebeye taşımalıyız. Bunun içinde İslam âleminintek vücut olduğu bir düzen kurmalıyız. Rahmetli Hocamızın dediği gibi, yeniden yattığımız yerden silkelenerek İslam birliğini dünyada tesis etmediğimiz sürece, bu millet ve Müslümanlar için emniyet olmaz. Böyle giderse küfrün ve batılın karşısında topyekûnhelak olup, bu onur savaşında silinip gideceğiz. Şunu da bilelim ki, zillete boyun eğmeyenlerin mükafatı izzettir. İzzetin savaşını vermek de en büyük hürriyettir.
RECEP ACAR