Hava Durumu

KÖYLÜ OLMAK KOLAY MI? (5)

Yazının Giriş Tarihi: 14.08.2024 20:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.08.2024 20:32

Bilindiği gibi arzın belli bir derinlikten altı devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Toprağın yüzeyi özel mülkiyete konu olabilmekte ve tasarrufu kişi ve kuruluşlara yasalarla bırakılabilmektedir. Fakat yer altı suları kanunu gereği, toprağın altı tamamen devlete aittir. Bu itibarla yeraltından çıkan sular kimin tarlasından çıkarsa çıksın devletin malıdır. Gerek sulama ve gerekse de içmek amacıyla toprağa sondaj vuracağım dersen bu yasa gereği , gerekli izin ve ruhsatları almak zorundasın. Mevzuata uygun olarak, tarla sulamak amacıyla büyük masraflar ederek 100-150 metreden çıkardığın suyu kendin istediğin gibi ve istediğin miktarda da kullanamazsın. Kanun gereği kullandığın suyun bedelini de az veya çok devlete ödemek zorundasın. Yani devlet senin tarlandan çıkardığın suyun da, hiçbir masraf yapmasa da sahibidir. Hatta yer altı suları da kanun değişikliğinden önce çıkarılan derin kuyularda, bu yasa kapsamına alınmış ve bildirim mecburiyeti getirilmiştir. Devlet çiftçiye ve köylüye bir iyilik yapmak istiyorsa, öncelikle küçük çiftçiyi bu bürokrasiden muaf tutmalıdır. Gerek yer altı ve gerekse baraj sulama maliyetlerini en alt seviyeye indirmeli, sadece işletme giderlerini almalıdır.

3-)Devlet tarafından kurulmuş üniversite ve yüksekokulların ziraat ve tarım konularında tedrisat yapan üniversite yüksekokul ve okul seviyesinde öğrenim veren kurumlarda, üretim ve uygulamaya dayalı bir eğitim verilmelidir. Ağacı, bitkiyi sebzeyi ve tarlayı kitap üzerinden okuyarak mezun olanlar elbette ki, yarın, il ve ilçe tarım müdürlüklerine geldikleri zaman masa başı elemanı olmaktan öte geçemiyor. Tarlayı ve toprağı masa başından yönetmeye çalışıyor. Bugün üniversitelerimiz de ziraat ve hayvancılıkla ilgili eğitim veren üniversitelerimizde, üretime dayalı bir model uygulanmadığı için, okulu bitirip sorumlu mevkie getirilen bir ziraat mühendisi tarla bitkilerinin çoğunun adını, nerede ve nasıl yetiştiğini dahi bilmiyor. Ziraat bir uygulama işidir. Masa başı mesleği değildir. Önce tohumu bitkiyi sen yetiştirecek ve daha sonra da çiftçiye öğreteceksin. Bugünkü üniversiteyi bitiren ve daha sonra tarım müdürlüklerinde görev alanların çoğu hastalıklara karşı hangi ilaçların kullanılacağını üretici köylüden öğreniyor. Onun içindir ki her ilde ziraat fakültelerimiz, yüksekokul ve meslek liseleri olduğu halde, bu fakülteler de isimlerinin önünde bir sürü prof, doçent, Dr gibi akademik ünvanlı bir sürü öğretim görevlimiz olduğu halde, piyasadan alıp yediğimiz elmalarımız golden,starking, grany smit vs. gibi yabancı ithal tohumların ürünü. Portakalımız hakeza Washington, yafa gibi yabancı menşeli. Kendi köylümüzün geleneksel ürünleri Amasya elması, ferik elması vs. gibi ürünlerimiz piyasadan çekilmiş vaziyette. Tohumlarımızın %70 den fazlası Hollanda, İsrail gibi küçücük devletlere bağlanmış. Allah muhafaza bu devletler bize ürettikleri tohumları vermemek gibi bir karar alırlarsa, türk çiftçisi ziraat yapmaz bir hale gelir. Maalesef bizdeki eğitim sisteminin her konudaki hali pürmelali pek iç acıcı değil… bu eğitim sistemi ile ne Türk köylüsü ve ne de Türk insanı kalkınamaz.

Devam edecek…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.