Üzerine şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, yokluğu insanların ve devletlerin korkulu rüyası haline gelmiş, ancak kendi imalat değerinin yüz kat bin kat değerli karşılığı olan bir değişim aracından bahsediyoruz. Bugünkü adı para… Bazen varlığı insanın başına dertler açmış, çoğu zaman da yokluğu insanın başına büyük belaların açılmasına sebep olmuştur. Kimilerimiz paranın ne önemi var mühim olan insanlık demiş, fakat bunu da para kazanmak için demişler. Parayı önemsiz addederek münzevi hayat sürenler, her şeyin para olduğu ve para ile ölçüldüğü günümüz toplumlarında, kendileri önemsenmemişlerdir. Çağımızda ideal değer olan insan olmayı mühim addedenler toplumda bir karşılık bulamamışlardır. Zira, insanlık, karakter, namus, haysiyet gibi manevi değerlerin de mihenk taşı, değeri para ile ölçülmüştür para babası diyerek babalığın bile para ile ölçüldüğü günümüzde, parası olanın kahveye ve ya bir topluma girdiğinde sesi daha gür çıkmış, rahmetli hoca nasreddinin fıkrasında anlattığı “ye kürküm ye misali” vakar, onur, ar namus gibi insanı değerli kılan hasletler bir tarafa atılmış, para onların önüne geçmiştir. Velhasıl para günümüzde her şey olmuştur. İktidarın kaynağı, kazanılması, amacı ve ayakta durması dahi, paranın varlığı ve yokluğuna bağlı olmuştur. İslam’da ve hakiki imandan yoksun günümüz İslam aleminde para ile iman aynı kefeye konuldu. “Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” denilerek, iman mefhumu da toplumumuz da para ile ölçülmeye başlandı. Madde ile manayı aynı terazide tartamazsınız. İnancımıza göre Allah’a iman etmek demek, dil ile ikrar ve kalp ile tasdiktir, İman mutlak itaati gerektirir. Sen para ile imanı yan yana getirirsen ne olursan ol o zaman iman dediğimiz kuvvet o kalpten çıkar. Zira eskiler para ile iman bir arada bulunmaz demişlerdir. Ayeti kerime de ise; “Ela İnne” tatmainnülkulüp” kalpler ancak Allah’ı anarsa onun sevgisini taşırsa tatmin olur”. Buyurulmuştur. Hatta bir kutsi hadis olsa gerek. “Ben yere göğe sığmam ancak bir müminin kalbine sığarım.” Sözü karşısında düşünülecek olursa, parayı amaç yapmak, Allah muhafaza parayı ilahlaştırma manasına gelir.
Her şeye rağmen para her mümin için elzemdir. Yaşamamız için araçtır. Çünkü günümüzde hayat ve ölüm para ile devam etmektedir. Yaşarken de, ölürken de para geçerli akçedir. Ancak parayı amaç değil bir değişim aracı olarak kabul etmeli ve kullanmalıyız.
Bazılarına göre para karın doyurur. Diğer bazılarına göre ise para karın doyurmaz. Bu hipotezin ikisi de doğrudur. Para sanal olarak, ekonomik piyasada bir değişim aracı kabul edildiği için, ihtiyacımız olanı para ile tedarik edebiliriz. Bu haliyle paranın ekonomi de sanal olarak kullanımı değerlidir. Bizatihi paranın, altının ve gümüşün kendisi insanı doyurmaz. Düşünün ki yanımız da bulunan Uludağ üzerinde ağaçlar, hayvanlar, meyveler vs. olmasa da tamamen altın veya gümüş olsa, onu yiyerek karnınızı doyurabilirmisiniz? Cebinizdeki kağıt banknotları tomar tomar yiyin bakalım, açlığınızı giderebilecek misiniz? İnsanlığın yaratılış aşamasında ve sonrasında, para dediğimiz varlık yoktu. Ama insanoğlu gül gibi hayatını devam ettirdi. Bugünlere kadar neslini ve hayatını devam ettirdi. Çünkü para dediğimiz şey, haceti asliyeden değildir. İnsan hayatına sonradan monte edilen bir argümandır.
Paranın azlığı veya çokluğu da nisbidir. Cebinde elli lira para olan, on lirası olanın nazarında çok paralı sayılır. Ama cebiniz de yüz lirası olanın nezdinde ise az paralı durumundadır. Gözümüzde devasa boyutlar da gördüğümüz şirketlerimiz bile, yabancı şirketlerin çoğunun karşısında çok cüce kaldıkları görülür. Çünkü şirketlerin sahip oldukları mal varlıklarının tümüne sermaye denir. Vatandaşın cebindeki ve oradan devletin kasasına akan değer paradır. Ülkemiz de ve dünya da uygulanan kapitalist sistem de, derelerin nehirlere, nehirlerinde denize aktıkları gibi, iktidarımızın ekonomiyi çok rantabl şekil de idare etmesi sonucu, vatandaşın cebindeki para, kamu hazinesine oradan da üç beş şirketin kasasına akıtılır. Fakat vatandaş olarak bu soygunu sadece izlemekle yetiniriz, çoğumuz ise cebimizdeki paranın hortumlanmasına göz yumduğumuz gibi, sırf siyasi saiklerle hareket ederek soyguncuları da alkışlıyoruz. Herkes cebindeki paraya “benim param” der de, kanına zerk edilen uyuşturucu ile cebindeki paranın hortumlanıp, sermaye sahiplerine aktarılmasına kimse ses çıkarmaz
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
PARA VE GÜÇ (1)
Üzerine şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, yokluğu insanların ve devletlerin korkulu rüyası haline gelmiş, ancak kendi imalat değerinin yüz kat bin kat değerli karşılığı olan bir değişim aracından bahsediyoruz. Bugünkü adı para… Bazen varlığı insanın başına dertler açmış, çoğu zaman da yokluğu insanın başına büyük belaların açılmasına sebep olmuştur. Kimilerimiz paranın ne önemi var mühim olan insanlık demiş, fakat bunu da para kazanmak için demişler. Parayı önemsiz addederek münzevi hayat sürenler, her şeyin para olduğu ve para ile ölçüldüğü günümüz toplumlarında, kendileri önemsenmemişlerdir. Çağımızda ideal değer olan insan olmayı mühim addedenler toplumda bir karşılık bulamamışlardır. Zira, insanlık, karakter, namus, haysiyet gibi manevi değerlerin de mihenk taşı, değeri para ile ölçülmüştür para babası diyerek babalığın bile para ile ölçüldüğü günümüzde, parası olanın kahveye ve ya bir topluma girdiğinde sesi daha gür çıkmış, rahmetli hoca nasreddinin fıkrasında anlattığı “ye kürküm ye misali” vakar, onur, ar namus gibi insanı değerli kılan hasletler bir tarafa atılmış, para onların önüne geçmiştir. Velhasıl para günümüzde her şey olmuştur. İktidarın kaynağı, kazanılması, amacı ve ayakta durması dahi, paranın varlığı ve yokluğuna bağlı olmuştur. İslam’da ve hakiki imandan yoksun günümüz İslam aleminde para ile iman aynı kefeye konuldu. “Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” denilerek, iman mefhumu da toplumumuz da para ile ölçülmeye başlandı. Madde ile manayı aynı terazide tartamazsınız. İnancımıza göre Allah’a iman etmek demek, dil ile ikrar ve kalp ile tasdiktir, İman mutlak itaati gerektirir. Sen para ile imanı yan yana getirirsen ne olursan ol o zaman iman dediğimiz kuvvet o kalpten çıkar. Zira eskiler para ile iman bir arada bulunmaz demişlerdir. Ayeti kerime de ise; “Ela İnne” tatmainnülkulüp” kalpler ancak Allah’ı anarsa onun sevgisini taşırsa tatmin olur”. Buyurulmuştur. Hatta bir kutsi hadis olsa gerek. “Ben yere göğe sığmam ancak bir müminin kalbine sığarım.” Sözü karşısında düşünülecek olursa, parayı amaç yapmak, Allah muhafaza parayı ilahlaştırma manasına gelir.
Her şeye rağmen para her mümin için elzemdir. Yaşamamız için araçtır. Çünkü günümüzde hayat ve ölüm para ile devam etmektedir. Yaşarken de, ölürken de para geçerli akçedir. Ancak parayı amaç değil bir değişim aracı olarak kabul etmeli ve kullanmalıyız.
Bazılarına göre para karın doyurur. Diğer bazılarına göre ise para karın doyurmaz. Bu hipotezin ikisi de doğrudur. Para sanal olarak, ekonomik piyasada bir değişim aracı kabul edildiği için, ihtiyacımız olanı para ile tedarik edebiliriz. Bu haliyle paranın ekonomi de sanal olarak kullanımı değerlidir. Bizatihi paranın, altının ve gümüşün kendisi insanı doyurmaz. Düşünün ki yanımız da bulunan Uludağ üzerinde ağaçlar, hayvanlar, meyveler vs. olmasa da tamamen altın veya gümüş olsa, onu yiyerek karnınızı doyurabilirmisiniz? Cebinizdeki kağıt banknotları tomar tomar yiyin bakalım, açlığınızı giderebilecek misiniz? İnsanlığın yaratılış aşamasında ve sonrasında, para dediğimiz varlık yoktu. Ama insanoğlu gül gibi hayatını devam ettirdi. Bugünlere kadar neslini ve hayatını devam ettirdi. Çünkü para dediğimiz şey, haceti asliyeden değildir. İnsan hayatına sonradan monte edilen bir argümandır.
Paranın azlığı veya çokluğu da nisbidir. Cebinde elli lira para olan, on lirası olanın nazarında çok paralı sayılır. Ama cebiniz de yüz lirası olanın nezdinde ise az paralı durumundadır. Gözümüzde devasa boyutlar da gördüğümüz şirketlerimiz bile, yabancı şirketlerin çoğunun karşısında çok cüce kaldıkları görülür. Çünkü şirketlerin sahip oldukları mal varlıklarının tümüne sermaye denir. Vatandaşın cebindeki ve oradan devletin kasasına akan değer paradır. Ülkemiz de ve dünya da uygulanan kapitalist sistem de, derelerin nehirlere, nehirlerinde denize aktıkları gibi, iktidarımızın ekonomiyi çok rantabl şekil de idare etmesi sonucu, vatandaşın cebindeki para, kamu hazinesine oradan da üç beş şirketin kasasına akıtılır. Fakat vatandaş olarak bu soygunu sadece izlemekle yetiniriz, çoğumuz ise cebimizdeki paranın hortumlanmasına göz yumduğumuz gibi, sırf siyasi saiklerle hareket ederek soyguncuları da alkışlıyoruz. Herkes cebindeki paraya “benim param” der de, kanına zerk edilen uyuşturucu ile cebindeki paranın hortumlanıp, sermaye sahiplerine aktarılmasına kimse ses çıkarmaz