Spordan, magazinden, seyahatten, siyasetin kısır çekişmelerinden uzak yeni bir yaşam akışı oluştu.
Marka giysiler, yemek selfileri, hafta sonu gezileri, dış çekimler, bebek partileri, kulislerde neler var, adaylığa hazırlananlar, koltuğa yapışanlar vs. konular anlamını yitirdi. Bütün bunları kimsenin umursadığı yok!
Korona ile yatıp, Korona ile kalkıyoruz.
Ekranlarda bütün kanallarda uzmanlar ve yetkililer tarafından, virüsten korunma yöntemleri, alınan önlemler, aşı çalışmaları, o günün bilançosu anlatılıyor, açıklanıyor.
Magazin programları bir ölçüde şekil değiştirdi, ünlülerin evlerinde nasıl zaman geçirdikleri, ev halleri konu ediliyor.
Dikkatimi çeken başka bir şey var; her hafta devam eden dizilerde Korona vurgusu yapılsa da, oynanan sahnelerde sosyal mesafenin korunmadığını görüyoruz. Setlerde durum nasıl Allah bilir!
Önceki gün Mudanya'da zorunlu olarak kısa süreliğine dışarı çıktım. Dışarıda 65 yaş üstü insanlarımız halen var. Markette de, pazarda da rastladım. Kurallara, uyarılara halen uyulmuyor malesef.
Pazarlarda çok sağlıklı bir ortam mevcut değil. Bazı tezgahlar çok kalabalıktı. Esnaf eldiven takmıştı, ancak sebze meyve seçtirilmemesi yönünde getirilen yasağa pek uyan yoktu. Çoğu tezgahta vatandaş yine kendisi seçiyordu alacaklarını.
Bankaların önlerindeki yığılmalar, kuyruklar da sağlıklı görüntüden hayli uzaktı. İçeriye ikişer kişi alındığı için, bir bankanın önünde dışarıda metrelerce kuyruk oluşmuş, o kadar sıkışıktı ki, yaşlısı genci, maskelisi maskesizi içiçe duruyordu. Yetkililerin vermeye çalıştığı genel mesaj tam alınamamış gibi.
65 yaş üstü büyüklerimize yapılan davranışlar hiç hoş değil.
Bankta oturanların üzerine su dökmeler, polis, zabıta görünümünde yapılan uyarılar, mikrofon uzatılarak ve video çekilerek dalga geçercesine yapılan lakayıt konuşmalar esefle kınanacak türden.
Virüsün yaşlılardan bulaşmadığını, onları korumak için evlere yöneltildiklerini, asıl gençlerden bulaş olduğunu doktorlar hemen her gün açıklıyor.
Yine, önceki günkü yazımda unuttuğum, bu kez altını çizmek istediğim bir başka nokta da, güvenlik güçlerine ve sağlık çalışanlarına karşı gösterilen sert tepkiler.
Polisler, güvenlik güçleri, hekimler, sağlık çalışanları fedakarlıkla görevlerini yaparlarken, onlara saldırmak, kötü davranmak oldukça iç acıtıcı.
Bu süreçte toplum olarak, insani şeyleri daha fazla hatırlamaya ve uygulamaya ihtiyacımız var.
Bu arada, yetkililerin “Koronadan hayatını kaybedenlerin hepsi yaşlı” şeklindeki açıklamaları, büyüklerimizi strese sokup, paniğe sevk ederken, gençlerde de “Bana bir şey olmaz” egoizmini ortaya çıkarıyor. Bunu da belirtmek isterim. Farklı bir dil kullanılsa daha iyi olacaktır.
Aslında bu durumun, bazı yaşlıların daha önceden bir kronik rahatsızlığından dolayı meydana geldiği belirtilmekte. Doğrudan doğruya sadece Korona virüsünün etkisinden değil.
Yapılan anketlerde de birinci sırada Koronavirüs var.
AREA Araştırma'nın 10-17 Mart günlerini kapsayan son anketinde; katılımcılara, 'Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir' diye sorulmuş.
Yüzde 49 oranında ilk sırada global sorun Koronavirüs çıkmış.
Onu sırasıyla, yüzde 21,6 oranıyla ekonomi, hayat pahalılığı, yoksulluk, yüzde 10,3 oranıyla işsizlik izliyor. Ardından da yüzde 3,1 ile eğitim sistemi ve eğitimsizlik geliyor.
Araştırmada; başkanlık sistemi, hükümetin yönetimi, dış politika, terör, adalet, mülteci sorunu, yeni partiler gibi başlıklar da açılmış,
ancak bunlar ve diğer bütün sorunlar, sıkıntılar milletin gündeminde fazla yer etmiyor şu an için.
Ekonomi, ticaret çöküş noktasına gelecek gibi böyle giderse. Beklenen önlemler, destekler bir an önce verilmeli. Önümüz belirsiz görünüyor!
Esnafı dinliyorum; pandemi olmasa da durumlarının kötü olduğunu, şimdi ise iyice bellerinin büküldüğünü ifade ediyorlar.
Zorunlu olarak kepenk kapatılması, işten çıkarılma, maaş dışında başka gelirin olmaması, kiraydı, faturalardı, bütün bunlar endişeyle düşündürüyor.
Girilen bu çıkmazdan ancak yeterli devlet desteğiyle çıkılabilir.
Eğitim konusuna gelince, böyle durumlarda uzaktan eğitim sistemi bir çözüm. Amma velakin, bunu bile tam beceremedik!
Ders aralarında çocuklara ilahi dinletilmesi ve ortaokul öğrencilerine Menderes'in idam sahnesinin gösterilmesi ne kadar mantıklı. Akıl alacak gibi değil! Eğitimde çok doğru mesajlar verilmesi gerekir.
Milli Eğitim Bakanı'na sorulduğunda, bu dersleri hazırlayan ekibe çok güvendiğini ve inceleme gereği duymadığını söyledi. Demek ki, kimseye fazla güvenmemek lazımmış. Neyse ki soruşturma açılmış sorumlular hakkında.
Zor günler; hayatı sorgulamak ve iyileştirmek için bir fırsat, bir imkan zemini de hazırlar aynı zamanda. Bunu çok iyi değerlendirmeli.
**********
Günün Sözü
“İnsanların öldüğünü gördüm.
Sevenlerin ayrıldığını.
Her gün tekrar eden zulümü ve açlığı.
Bütün bunlar bana gösterdi ki;
hayatta hiçbir şey,
acı çeken bir insana duyacağımız
empatiden önemli değildir.
Hiçbir şey.
Ne kariyer, ne servet, ne zeka, ne mevki.
Soylu bir hayat yaşayacaksak,
başkalarının acılarına kayıtsız kalamayız.
Audrey Hepburn
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
TÜRKAN GENÇ
KORONA İLE YATIP KORONA İLE KALKIYORUZ
Nasıl etmesin ki, hayat memat meselesi.
Spordan, magazinden, seyahatten, siyasetin kısır çekişmelerinden uzak yeni bir yaşam akışı oluştu.
Marka giysiler, yemek selfileri, hafta sonu gezileri, dış çekimler, bebek partileri, kulislerde neler var, adaylığa hazırlananlar, koltuğa yapışanlar vs. konular anlamını yitirdi. Bütün bunları kimsenin umursadığı yok!
Korona ile yatıp, Korona ile kalkıyoruz.
Ekranlarda bütün kanallarda uzmanlar ve yetkililer tarafından, virüsten korunma yöntemleri, alınan önlemler, aşı çalışmaları, o günün bilançosu anlatılıyor, açıklanıyor.
Magazin programları bir ölçüde şekil değiştirdi, ünlülerin evlerinde nasıl zaman geçirdikleri, ev halleri konu ediliyor.
Dikkatimi çeken başka bir şey var; her hafta devam eden dizilerde Korona vurgusu yapılsa da, oynanan sahnelerde sosyal mesafenin korunmadığını görüyoruz. Setlerde durum nasıl Allah bilir!
Önceki gün Mudanya'da zorunlu olarak kısa süreliğine dışarı çıktım. Dışarıda 65 yaş üstü insanlarımız halen var. Markette de, pazarda da rastladım. Kurallara, uyarılara halen uyulmuyor malesef.
Pazarlarda çok sağlıklı bir ortam mevcut değil. Bazı tezgahlar çok kalabalıktı. Esnaf eldiven takmıştı, ancak sebze meyve seçtirilmemesi yönünde getirilen yasağa pek uyan yoktu. Çoğu tezgahta vatandaş yine kendisi seçiyordu alacaklarını.
Bankaların önlerindeki yığılmalar, kuyruklar da sağlıklı görüntüden hayli uzaktı. İçeriye ikişer kişi alındığı için, bir bankanın önünde dışarıda metrelerce kuyruk oluşmuş, o kadar sıkışıktı ki, yaşlısı genci, maskelisi maskesizi içiçe duruyordu. Yetkililerin vermeye çalıştığı genel mesaj tam alınamamış gibi.
65 yaş üstü büyüklerimize yapılan davranışlar hiç hoş değil.
Bankta oturanların üzerine su dökmeler, polis, zabıta görünümünde yapılan uyarılar, mikrofon uzatılarak ve video çekilerek dalga geçercesine yapılan lakayıt konuşmalar esefle kınanacak türden.
Böylesi davranışlar ahlaka, vicdana sığmaz, yakışmaz.
Virüsün yaşlılardan bulaşmadığını, onları korumak için evlere yöneltildiklerini, asıl gençlerden bulaş olduğunu doktorlar hemen her gün açıklıyor.
Yine, önceki günkü yazımda unuttuğum, bu kez altını çizmek istediğim bir başka nokta da, güvenlik güçlerine ve sağlık çalışanlarına karşı gösterilen sert tepkiler.
Polisler, güvenlik güçleri, hekimler, sağlık çalışanları fedakarlıkla görevlerini yaparlarken, onlara saldırmak, kötü davranmak oldukça iç acıtıcı.
Bu süreçte toplum olarak, insani şeyleri daha fazla hatırlamaya ve uygulamaya ihtiyacımız var.
Bu arada, yetkililerin “Koronadan hayatını kaybedenlerin hepsi yaşlı” şeklindeki açıklamaları, büyüklerimizi strese sokup, paniğe sevk ederken, gençlerde de “Bana bir şey olmaz” egoizmini ortaya çıkarıyor. Bunu da belirtmek isterim. Farklı bir dil kullanılsa daha iyi olacaktır.
Aslında bu durumun, bazı yaşlıların daha önceden bir kronik rahatsızlığından dolayı meydana geldiği belirtilmekte. Doğrudan doğruya sadece Korona virüsünün etkisinden değil.
Yapılan anketlerde de birinci sırada Koronavirüs var.
AREA Araştırma'nın 10-17 Mart günlerini kapsayan son anketinde; katılımcılara, 'Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir' diye sorulmuş.
Yüzde 49 oranında ilk sırada global sorun Koronavirüs çıkmış.
Onu sırasıyla, yüzde 21,6 oranıyla ekonomi, hayat pahalılığı, yoksulluk, yüzde 10,3 oranıyla işsizlik izliyor. Ardından da yüzde 3,1 ile eğitim sistemi ve eğitimsizlik geliyor.
Araştırmada; başkanlık sistemi, hükümetin yönetimi, dış politika, terör, adalet, mülteci sorunu, yeni partiler gibi başlıklar da açılmış,
ancak bunlar ve diğer bütün sorunlar, sıkıntılar milletin gündeminde fazla yer etmiyor şu an için.
Ekonomi, ticaret çöküş noktasına gelecek gibi böyle giderse. Beklenen önlemler, destekler bir an önce verilmeli. Önümüz belirsiz görünüyor!
Esnafı dinliyorum; pandemi olmasa da durumlarının kötü olduğunu, şimdi ise iyice bellerinin büküldüğünü ifade ediyorlar.
Zorunlu olarak kepenk kapatılması, işten çıkarılma, maaş dışında başka gelirin olmaması, kiraydı, faturalardı, bütün bunlar endişeyle düşündürüyor.
Girilen bu çıkmazdan ancak yeterli devlet desteğiyle çıkılabilir.
Eğitim konusuna gelince, böyle durumlarda uzaktan eğitim sistemi bir çözüm. Amma velakin, bunu bile tam beceremedik!
Ders aralarında çocuklara ilahi dinletilmesi ve ortaokul öğrencilerine Menderes'in idam sahnesinin gösterilmesi ne kadar mantıklı. Akıl alacak gibi değil! Eğitimde çok doğru mesajlar verilmesi gerekir.
Milli Eğitim Bakanı'na sorulduğunda, bu dersleri hazırlayan ekibe çok güvendiğini ve inceleme gereği duymadığını söyledi. Demek ki, kimseye fazla güvenmemek lazımmış. Neyse ki soruşturma açılmış sorumlular hakkında.
Zor günler; hayatı sorgulamak ve iyileştirmek için bir fırsat, bir imkan zemini de hazırlar aynı zamanda. Bunu çok iyi değerlendirmeli.
**********
Günün Sözü
“İnsanların öldüğünü gördüm.
Sevenlerin ayrıldığını.
Her gün tekrar eden zulümü ve açlığı.
Bütün bunlar bana gösterdi ki;
hayatta hiçbir şey,
acı çeken bir insana duyacağımız
empatiden önemli değildir.
Hiçbir şey.
Ne kariyer, ne servet, ne zeka, ne mevki.
Soylu bir hayat yaşayacaksak,
başkalarının acılarına kayıtsız kalamayız.
Audrey Hepburn